Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/2679 E. 2022/327 K. 01.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/2679
KARAR NO : 2022/327

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/1096
KARAR NO : 2019/599
KARAR TARİHİ : 11/04/2019
İSTİNAF BAŞVURU TARİHİ : 13/06/2019
DAVACILAR : 1-… – …

R TARİHİ : 01/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/03/2022

Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karara süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, muris Okan Alparslan’ın 45 KB 1253 plakalı kendisinin sevk ve yönetimindeki motosiklet ile Muhammed CİHAN yönetimindeki 34 GB 9954 plakalı aracın 09/12/2014 tarihinde çarpışması sonucu yaptığı kaza sonucu vefat ettiğini, Gemlik 2.ACM’nin 2014/1124 esas sayılı dosyasında 34 GB 9954 plakalı aracın şoförünün mahkemece cezalandırıldığını, 34 GB 9954 plakalı aracın şoförünün, ruhsat sahibi ve aracın ZMMS’ne karşı açmış oldukları maddi ve manevi istemli Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/86 esas sayılı dosyasının yargılamasında yine İstanbul Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesinin 27/07/2016 tarihli raporunda müteveffa Okan Alparslan’ın %25, diğer aracın şoförünün ise %75 oranında kusurlu olarak belirlendiğini, bu kusur dağılımına göre mahkemece alınan aktüerya raporunun da dilekçe ekinde sunduklarını, son olarak ise Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2015/86 esas sayılı dosya kapsamında davanın sonuçlandığını ve karar celsesinde yerel mahkemece bilirkişinin müteveffaya yönelik belirlediği %25 kusur oranına ek olarak %20 kusur oranı daha yükletildiğini ve çerçevede %45 kusur oranı üzerinden hüküm kurulduğunu, müvekkilllerinin kaza sebebiyle vefat eden Okan Alparslan’ın babası ve annesi olduğunu, trafik kazası sonucu vefat eden Okan Alparslan’ın kusuruna isabet eden %45’lik kısmın (%25+%20) yönünden, maddi tazminat açısından davalı … şirketinin sorumluluğunun bulunmadığını, mevcut trafik kazasının 6704 Sayılı Kanunun 4.maddesinin yürürlüğe girmesinden 2,5 sene önce meydana geldiğini, dolayısıyla bu kanun maddesinin, belirtilen tazminatın ödenmesine engel teşkil ettiğini, bahse konu kazada Yasal Mevzuat ve Yargıtay kararlarında da kabul edildiği üzere destekten yoksun kalma tazminatının doğrudan yoksun kalan kişi üzerinde doğan bir hak olup, miras yoluyla geçen bir hak olmadığını, bu nedenlerle kabul anlamına gelmemekle beraber kazanın müteveffanın kusuruyla meydana gelmiş olmasının müvkkiller adına maddi tazminat talep edebilmeye engel olmadığını beyanla, yargılama süresince ortaya çıkabilecek sair nedenlerle, davanın kabulüyle birlikte, müteveffanın ölümü ile onun maddi desteğinden mahrum kalan müvekkilleri … için, fazlaya ilişkin hakları saklı kalma kaydıyla şimdilik 100,00 TL. maddi tazminatın sigorta şirketi olan davalı yönünden temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiliyle müvekkillerine ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, kazaya karışan 45 KB 1253 plaka sayılı P-0056890706-1 nolu 23/03/2014-2015 vadeli poliçe ile sigortalı olduğunu, poliçe gereğince sorumluluğun sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olması halinde ve kusur oranı ile sınırlı olmak kaydıyla meydana gelmesinin gerekli olduğunu, esasen davacılara yapılan aktüeryal hesaplama neticesinde 16.892,11 TL.tazminat ödemesinin yapılmış olduğunu, bu şekilde sorumluluğun yerine getirildiğini, ödemenin güncelleştirilmesinin gerekli olduğunu, düzenli desteğin ve gelir durumunun ispat edilmesi gerektiğini, heaplamaların aktüer bilirkişi tarafından yapılması gerektiğini, SGK tarafından yapılan ödemelerin tespiti gerektiğini, kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağını, yansıma yolu ile meydana gelen zararlar yansıyorsa, kusurun da yansıması gerekeceğini, HGK kararının kanun değişikliğinden öncesine uygulanmasının gerektiğini, temerrüt tarihinden itibaren faiz istenemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacı tarafın çocuğu Okan Alparslan’ ın vefatı ile fiilen, sürekli ve düzenli bir şekilde bakan veya ona bakması kuvvetle muhtemel olan davacılar ile desteklik ilişkisi olduğu ve aktüer bilirkişi heyetinin kök ve 27/11/2018 tarihli gerekçeli denetime açık, hüküm kurmaya elverişli ek bilirkişi raporu esas alınarak, ödenmeyen davacı Şah İsmail Alparslan için, 7.393,48 destekten yoksun kalma tazminatı, davacı … için, 10.301,16 TL bakımından, davacı tarafından davalıya başvuruda bulunulduğu davalı … şirketinin 21/06/2017 tarihli cevap yazısında kısmen ödemede bulunduğundan bu tarihte temerrüd oluştuğundan, bu tarih itibariyle faiz işletilerek davanın kabulune karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde, kazanın davacıların murisinin kusuru ile gerçekleşmiş olması nedeniyle davacıların talep hakkı bulunmadığını, sigorta genel şartları 6/d maddesi gereğince destek şahsın kusuruna denk gelen destek tazminatının teminat dışı olduğunu, motosiklet ile kaza yapan davacıların kaza ananda kaskının ve ehliyetinin bulunmaması nedeniyle tazminattan müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, davacıların karşı araç sürücüsüne ve sigorta şirketine karşı açtığı Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/86 esas dosyasının akıbetinin araştırılarak varsa yapılan ödemelerin dikkate alınması gerektiğini, müvekkilinin yaptığı ödeme ile tazminat sorumluluğu kalmadığını, ödeme tarihindeki verilere göre hesaplama yapılarak zararın karşılanıp karşılanmadığının tespit edilmesi gerektiğini, tazminat miktarının fahiş olduğunu ve ödeme tarihi itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava; ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemidir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık murisin kusuru ile sebebiyet verdiği kaza nedeniyle davacıların 3. Kişi sıfatıyla sigorta şirketinden destekten yoksun kalma tazminatı talep edip edemeyecekleri ile maddi tazminat miktarıdır.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda 91 ila 101. maddeler arasında düzenlenmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1.maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı yasanın 85/1 maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise,“ işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiştir
Sigorta şirketlerinin sigorta sözleşmeleri kapsamındaki sorumlulukları sigorta poliçelerinin ayrılmaz parçası olan genel şartlarda düzenlenmiştir.
Türk Ticaret Kanunu’nun 1425. maddesine göre sigorta poliçesi genel ve varsa özel şartları içerir. Yeni Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 14 Mayıs 2015 gün ve 29355 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak, 01 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Genel şartlar C.10. maddesi ile 12/8/2003 tarihli ve 25197 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları yürürlükten kaldırılmıştır. Yeni genel şartlar C.11 maddesine göre genel şartlar yürürlük tarihi olan 01.06.2015 tarihinden sonra akdedilmiş sözleşmelere uygulanacaktır. Bunun doğal sonucu olarak artık eski genel şartların, yeni genel şartların yürürlük tarihinden sonra düzenlenen poliçelerde uygulanma imkanı bulunmamaktadır.
Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1. maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir. Madde hükümler kapsamında Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
ZMMS Genel Şartları’nın teminat dışında kalan haller başlıklı A.6 maddesinde
”d-)Destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri ” teminat dışında sayılmıştır.
Yani sigorta şirketi KTK’da düzenlenmeyen teminat kapsamında olmayan halleri ve rücu koşullarının varlığını zarara uğrayan kişilere karşı ileri süremez, koşullarının varlığı halinde sigorta sözleşmesinin eki olan genel şartlarda düzenlenmiş teminat dışı haller ve rücu halleri mevcut ise, sadece sigorta sözleşmesinin tarafı olan akidi sigortalıya rücu edebilir. Zorunlu mali sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının Zarar Görenlerin Haklarının Saklı Tutulması ve Sigortacının Sigortalıya Rücu Hakkı başlıklı B.4.maddesinde ;
“Sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez.
Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda kazaya sebebiyet veren sigortalıya rücu edebilir.” düzenlemesi ile 2918 sayılı KTKnın 95. maddesi aynen genel şartlara taşınmıştır.
Davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı, ölüm nedeniyle doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağı, dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyeceğine, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı … şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacının da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı … şirketinin sorumlu olacağına karar vermek gerekir. (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar sayılı vs. ilamları uyarınca)
Somut uyuşmazlık bakımından, yukarıda açıklandığı üzere 09/12/2014 kaza tarihi itibariyle davacılar, Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamasına göre, kazaya kusuru ile neden olan sürücünün mirasçısı sıfatı ile değil, zarar gören üçüncü kişi olmaları ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta sözleşmesinin tarafı olmamaları ve üçüncü kişilerin haklarının korunması için 2918 sayılı KTK.nın 95.maddesi düzenlemesi gereğince, genel şartların yürürlük tarihinden önce gerçekleşen kaza nedeniyle Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası genel şartlarının davacılar yönünden uygulanması mümkün görülmemekte olup sürücü murislerinin kusurunun davacılara hükmedilecek tazminat miktarını etkilemeyeceği kabul edilmekle davalı vekilinin davacıların murisinin tam kusurlu olduğu ve murisin kusuru nedeniyle davacıların tazminat talep etme haklarının bulunmadığı husustaki istinaf isteminin yerinde olmadığı görülmüştür.
Haksız fiillerde zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı TBK’nın 52. maddesinde düzenlenmiştir.
Mağdurun kusurunun zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması söz konusu olabileceği gibi, belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir.
Davacıların murisinin kask takmaması nedeniyle zararın artmasında kusuru bulunmakta olup bu durum tazminattan indirim sebebi ise de yukarıdaki açıklamalar ışığında davacıların davayı kazaya kusuru ile neden olan sürücünün mirasçısı sıfatı ile değil, zarar gören üçüncü kişi olmaları sıfatı ile dava açmaları nedeniyle murisin müterafik kusurunun davacıların destekten yoksun kalma tazminatından indirilemeyeceği anlaşılmakla davalı vekilinin bu husustaki istinaf istemi de yerinde değildir.
Bilirkişi tarafından öncelikle davalı … şirketi tarafından dava tarihinden önce davacıya bir miktar ödeme yapıldığının belirlenmiş olmasına göre; ödeme tarihi itibariyle yapılan ödemenin davacının zararının karşılayıp karşılamadığının belirlenmesi için ödeme tarihi verileri dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödeme miktarının karşılaştırılarak, ödemenin yeterli bulunması yani ödemenin yapıldığı tarih itibarı ile geçerli verilere göre hesaplanan tazminatı yapılan ödeme tamamen karşılıyorsa zarar görenin zararının kalmadığı, ödemenin yetersiz olduğu anlaşılırsa karar tarihine en yakın veriler dikkate alınarak tazminat hesaplanmalı ve zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince davalı tarafından yapılan ödemeye hesaplama yapıldığı tarihe kadar geçen süre için yasal faiz uygulanarak, hesaplanan tutardan mahsup edilmelidir. (Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 19/12/2013 tarih 2012/12123 esas 2013/18083 karar sayılı emsal kararı )
Somut olayda aktüerya bilirkişisi tarafından sigorta şirketinin ödeme tarihi olan 2017 yılı verileri değil rapor tarihi itibariyle 2018 yılı kullanılarak gerçek zarar belirlenmiş ve sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin gerçek zarardan az olduğu tespit edilmiştir. Sigorta şirketinin ödeme tarihindeki 2017 verileri dikkate alınarak sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin gerçek zararı karşılayıp karşılamadığının denetlenmesi ile karşılıyor ise zararı kalmadığından maddi tazminat isteminin reddine, karşılamıyor ise rapor tarihine en yakın veriler kullanılarak gerçek zararın belirlenmesi ile davalı … şirketi tarafından yapılan ödemelerin hesap tarihine kadar güncellenerek gerçek zarardan mahsubu bakiye tazminat miktarının belirlenmesi gerekirken rapor tarihine en yakın verilerin kullanılarak güncelleştirilmiş ödemenin mahsubu ile karar verilmiş olması nedeniyle ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğu ve davalı vekilinin bu husustaki istinaf isteminin yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Davalı vekili davacılar tarafından kazaya karışan diğer aracın sürücüsü, işleteni ve sigorta şirketine karşı açılan davanın birleştirilmesini talep ettiklerini ve o dosyanın akıbetinin araştırılarak yapılan ödeme var ise dikkate alınması gerektiğini beyanla istinaf isteminde bulunmuş ise de; Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/86 esas sayılı dosyası ile dosyamız davacıları tarafından kazaya karışan karşı taraf araç sürücüsüne, işletenine ve sigorta şirketine dava açıldığı ve mahkeme tarafından davacıların kazaya kusuru ile neden olan sürücünün mirasçısı sıfatı ile değil, zarar gören üçüncü kişi olmalarına rağmen kusur oranına göre yapılan hesaplamaya göre karar verildiği ve davacılar tarafından kendi murislerinin kusuruna denk gelen kısım için dosyamız davalısına karşı dava açıldığı dikkate alındığında Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/86 esas sayılı dosyasında hükmedilen tazminatın % 75 kusur oranı ile ilgili olması nedeniyle o dosyada yapılan yada yapılacak ödemelerin % 25 kusur için açılan iş bu davada dikkate alınamayacağından davalı vekilinin bu husustaki istinaf isteminin de yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Maddi tazminat hesabı yönünden Yargıtay en son içtihatları kapsamda tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınarak hesaplamalarda progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi suretiyle tazminatın hesaplanması gerekmektedir.(Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 24/02/2021 tarih 2019/3292 esas 2021/1848 karar sayılı ilamı)
Somut olayda alınan raporun ise PMF 1931 tablosuna göre yapıldığı anlaşılmıştır. Yaşam tablosu olarak PMF 1931 tablosuna göre hesaplama yapılması istinaf eden davalının sıfatına göre lehine olduğu gözetildiğinde bu husus kaldırma sebebi olarak değerlendirilmemiş ise de ödeme tarihindeki verilere göre aktüerya bilirkişisinden ek rapor alınması halinde TRH 2010 tablosunun esas alınarak hesaplamalarda progresif rant yönteminin kullanılarak tazminat hesabı yapılması ile davalının kazanılmış haklarının korunması gerekecektir.
2918 sayılı KTK 99/1 maddesi ve Karayolları Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartları B.2 maddesi gereği, sigortacının zarar giderim yükümlülüğü, zararın ihbarı ve gerekli belgelerin sigortacıya bildirildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde zorunlu mali mesuliyet sigortasının poliçe limiti dahilindedir. Başka bir ifade ile sigortacının temerrüdü, bu süre içinde ödeme yapılmaması halinde başlayacaktır. Sigorta şirketine karşı açılan davalarda, sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapılıp 8 iş günü içinde ödeme yapılmazsa temerrüt tarihinden, doğrudan dava açılmışsa dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekmektedir.
Somut olayda davacıların davalı sigortacıya dava tarihinden evvel müracaat ettiği sigorta şirketinin yaptığı kısmi ödeme ile sabit ise de; davacı tarafça müracaata ilişkin evrak ve belgenin ibraz edilmemesi nedeniyle sigorta şirketi için kısmi ödeme tarihi itibariyle ödenmeyen kısım için temerrüt gerçekleşmiş olduğundan ödeme tarihinden itibaren faiz işletilmesinde isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin bu husustaki istinaf isteminin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK 355 maddesi gereğince istinafa başvuranın sıfatı, istinaf konusu yapılan nedenler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1. fıkrası (a-6) bendi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/04/2019 tarih ve 2017/1096 – 2019/599 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-Davalı tarafından yatırılan 302,18- TL nisbi istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
3-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yargılama sonunda verilecek gerekçeli kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 01/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan

e-imzalıdır

Üye

e-imzalıdır

Üye

e-imzalıdır

Katip

e-imzalıdır