Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/2558 E. 2023/395 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/2558 – 2023/395
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/2558
KARAR NO : 2023/395

B.A.M. KARAR TARİHİ : 16/02/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/02/2023

Davacılar tarafından, davalılar aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahal mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen karara süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dilekçesinde, …’in maliki bulunduğu 16 HZ 221 plakalı aracı ile 06.07.2017 tarihinde Bursa Büyükşehir Belediyesi iştiraki Bursaray’ın çalışması sebebiyle yola tehlikeli bir şekilde konulmuş olan beton blok ile yeterli oranda ve gerektiği gibi ışıklı uyarı levhası ve tabela konulmaması nedeniyle trafik kazası geçirmesi neticesinde kendisi ve araçta bulunan eşi Sibel Serbest’in hayatlarını kaybettiğini, kaza sırasında araçta bulunan Hakan Serbest’in de yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde yol çalışmasını yapan davalı şirket ile Belediyenin kusurlu olduğunu, sigorta şirketine yapılan başvuru sonucu taraflarına 25.743,46.-TL ödeme yapıldığını, ancak muris Muzaffer yönünden ödeme yapılmadığını, muris Sibel yönünden ise ödemenin eksik yapıldığını, bu nedenlerle davacı Zühre Serbest için 1.000,00 TL maddi tazminat ile 100.000,00 TL manevi tazminata, davacı Elif için anne ve babası dolayı ayrı ayrı 50.000 TL olmak üzere toplam 100.000,00 TL manevi tazminata, Hakan Serbest için anne ve babasından dolayı ayrı ayrı 50.000 TL ve kendi yaralanması için 10.000 TL olmak üzere toplam 110.000 TL manevi tazminata, Ramis Serbest için ise babasının vefatından dolayı 50.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Davacılar vekili 16/08/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile; müvekkili Zühre Serbest için maddi tazminat talebini 66.581,63 TL arttırarak 67.581,63 TL ye çıkarmıştır.
Davalı Ultra Teknoloji Tic.A.Ş. vekili cevap dilekçesinde, taraflar arasında herhangi bir sigorta ilişkisi mevcut olmayıp, diğer davalı Ziraat Sigorta ile müteveffa arasındaki ZMMS kapsamında da müvekkili şirketin herhangi bir bağı ve bu doğrultuda müteselsil sorumluluğu ve dava arkadaşlığı söz konusu olmadığını, TTK hükümleri uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olmasının mümkün olmadığını, müvekkil şirket açısından davaya bakmakta görevli mahkemenin HMK madde 2 gereği Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, kazanın meydana gelmesinde müvekkil şirketin herhangi bir hukuka aykırı fiili, kusuru ve meydana gelmiş olan zarar ile hukuka aykırı fiil arasında illiyet bağı bulunmadığını, kazanın olduğu bölgede müvekkili şirketin çalışmaları dolayısıyla yolda herhangi bir trafik aktarımı veya daraltma yapılmadığını, meydana gelmiş olan kazada müteveffa …’in asli kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Bursa Büyükşehir Belediyesi vekili cevap dilekçesinde, davanın idari yargı görev alanına girdiğini, davanın Belediye yönünden reddi gerektiğini, Kent Meydanı-Terminal(T2 hattı) Tramvay İnşaatı Yapım İşi İhalesini kapsamında ihaleyi kazanan diğer davalı Ultra Teknoloji Sanayi ve Ticaret A.Ş ile müvekkil Belediye arasında 06.11.2015 tarihli sözleşme imzalandığını, sözleşme gereği sorumluluğunun davalı Ultra Teknoloji Sanayi ve Ticaret A.Ş sorumlu olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Ziraat Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde, dava konusu 06/07/2018 tarihli trafik kazasına karıştığı belirtilen 16 HZ 221 plakalı aracın … adına 16/08/2016-2017 vadeli 18146675 no.lu ZMMS poliçesi (trafik sigorta poliçesi) müvekkil şirketçe temin edildiği, trafik sigorta poliçe muhteviyatına göre şahıs başına destekten yoksun kaldığı tespit edilen mirasçılara ödenebilecek azami teminatın 310.000,00-TL ile sınırlandırıldığı, öncelikle sürücü … yönünden destek şahsın kusuru bulunduğundan tazminata hükmedilmemesi gerektiği, yine davacılar Ramis Serbest, Hakan Serbest ve Elif Çetinkaya bakımından Ramis Serbest’in 28, Hakan Serbest’in 20, Elif Çetinkaya’nın ise 25 yaşında ve evli olması nedeniyle yaşları itibarı ile müteveffaların vefatı üzerine destekten yoksun tazminatı talep etmeleri mümkün olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı Zühre Serbest’in, destekten yoksun kalma tazminatının kabulü ile 67.581,63 TL ‘nin temerrüt tarihi olan 01/02/2018 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı sigorta şirketinden alınarak davacıya verilmesine, diğer davalılar hakkındaki davanın reddine, davacıların manevi tazminat taleplerinin reddine, karar verilmiştir.
Davacılar vekili istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde, kusurun tamamının sürücü Muzaffer’e ait olmadığı, yolda yeterli ikaz işaretlerinin bulunmamasının kazanın asli sebebi olduğu, kusura ilişkin alınan raporlar arasında çelişki bulunduğu, bu çelişkilerin giderilmediği, ATK’dan rapor alınması gerektiği, belirlenen maddi tazminatın maddi gerçeklere aykırı ve çok düşük olduğu, bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılması ile maddi ve manevi tazminat miktarlarının kanun ve hakkaniyet ölçüsünde belirlenmesini, talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME ve GEREKÇE:
Dava, haksız fiil sebebiyle maddi ve manevi tazminat talebine yöneliktir.
09/04/2019 tarihli bilirkişi raporunda, kazanın meydana gelmesinde müteveffa sürücü Muzaffer’in %100 oranında kusurlu olduğunun, İTÜ Fen Heyeti’ince düzenlenen 17/02/2020 tarihli bilirkişi raporunda kazanın meydana gelmesinde müteveffa sürücü Muzaffer’in %75, yolun bakım ve onarımından sorumlu kuruluşların %25 oranında oranında kusurlu olduğunun, ATK Trafik İhtisas İhtisas Dairesi 21/12/2020 tarihli raporunda kazanın meydana gelmesinde müteveffa sürücü Muzaffer’in %100 oranında kusurlu olduğunun bildirildiği anlaşılmış olup, mahkemece müteveffa tam kusurlu olarak kabul edilmiştir.
Somut olayda, müteveffa sürücünün seyrini, istikametine ayrılmış seyir şeridi içinde sürdürmeyip banket üzerinde seyrederek trafik levhası ve beton bariyere çarpması neticesinde kazanın meydana geldiği anlaşılmakla müteveffa sürücünün tam kusurlu olarak kabul edilmesinde isabetsizlik yoktur. Davacılar vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde değildir.
Davacıların maddi tazminat talebi müteveffa sürücü Muzaffer ve kazaya karışan araçta yolcu olarak seyahat eden müteveffa Sibel’in ölümü nedeniyle destekten yoksun kalma talebine yöneliktir.
Hükme esas alınan kusur raporunda, müteveffa sürücünün tam kusurlu olduğu anlaşılmakla davalı Bursa Büyükşehir Belediyesi ve davalı Ultra Teknoloji AŞ yönünden davanın reddedilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Davalı Ziraat Sigorta AŞ’nin, müteveffa Muzaffer’in sürücüsü ve işleteni olduğu 16 HZ 221 plakalı aracı ZMMS poliçesi ile sigortalayan sigorta şirketi olup , kanunla sınırları belirlenen işletenin zararlarından sorumludur.
Davacılar desteği Muzaffer’in, davalı sigorta şirketine zorunlu mali sorumluluk sigortalı aracın sürücüsü iken gerçekleşen ve desteğin tam kusurlu olduğu kazada neticesinde öldüğü sabittir.
6102 sayılı TTK 1425 maddesine göre sigorta poliçesi genel ve varsa özel şartları içerir. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Yeni Genel Şartları 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Genel şartların C.10. maddesi ile 12/8/2003 tarihli ve 25197 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları yürürlükten kaldırılmıştır.
Yeni genel şartların C.11. maddesine göre; yeni genel şartlar, genel şartların yürürlük tarihi olan 01/06/2015 tarihinden sonra akdedilmiş sözleşmelere uygulanacaktır. Bunun doğal sonucu olarak artık eski genel şartların yeni genel şartların yürürlük tarihinden sonra düzenlenen poliçelerde uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Sigortacılık Kanunu 11. madde hükmüne göre ise, sigorta sözleşmesinin ana muhtevası müsteşarlıkça onaylanan ve sigorta şirketlerince aynı şekilde uygulanacak olan genel şartlara uygun olarak düzenlenir.
01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın amacı A.1 maddesinde “Karayolları Trafik Kanunu uyarınca motorlu araç işletenlerine yüklenen hukuki sorumluluk için düzenlenen Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasına yönelik ilgililerinin hak ve yükümlülüklerine ilişkin usul ve esasların düzenlenmesidir” şeklinde belirlenmiştir. Sigortanın kapsamı ise genel şartlar A.3. maddesinde “sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk çerçevesinde Genel Şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dahilinde karşılamakla yükümlüdür. Sigortanın kapsamı üçüncü şahısların, sigortalının Karayolları Trafik Kanunu çerçevesindeki sorumluluk riski kapsamında, sigortalıdan talep edebilecekleri tazminat talepleri ile sınırlıdır” şeklinde düzenlenmiştir. Kapsama giren teminat türlerinin tanımlandığı A.5. maddesinin (ç) bendinde Destekten Yoksun Kalma (Ölüm) Teminatı “Üçüncü kişinin ölümü dolayısıyla ölenin desteğinden yoksun kalanların destek zararlarını karşılamak üzere bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek tazminattır” şeklinde ifade edilmiştir. Genel Şartlar A.6. maddesinin (c) bendinde “İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri” ve (d) bendinde “Destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri” zorunlu mali sorumluluk sigortası teminatının dışında kalan hallerden sayılmıştır.
Davacılar desteğinin sürücüsü ve işleteni olduğu 16 HZ 221 plakalı araç ile seyri sırasında 06/07/2017 tarihinde meydana gelen kaza sonucu vefat ettiği; hükme esas alınan bilirkişi raporlarında müteveffanın tam kusurlu olarak değerlendirildiği, diğer davalılara kusur atfedilmediği, sigorta poliçesinin Ziraat Sigorta AŞ’ce düzenlendiği, 16/08/2016 başlangıç ve 16/08/2017 bitiş tarihli olduğu görülmekle, davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun kapsamı ise 01/06/2015 tarihinde, yani poliçenin teminat başlangıç tarihi olan 16/08/2016 tarihinden önce 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları’na göre belirlenecektir.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları A.3. maddesine ve A.5. maddesinin (ç) bendine göre, ancak üçüncü kişinin ölümü dolayısıyla oluşan destek zararları, destekten yoksun kalma (ölüm) teminatı kapsamındadır. Bunun sonucu olarak, sigortacının destek zararlarından sorumlu olması için, motorlu aracın işletilmesi sırasında ölen kişinin mutlaka üçüncü bir kişi olması gerekir. Açıklanan bu maddi ve hukuksal olgulara göre somut olayda işletenin eylemlerinden sorumlu olduğu araç sürücüsü olan murisin (destek) üçüncü kişi olarak kabulü mümkün değildir.
Yine Genel Şartların A.6. maddesi (d) bendine göre destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber, destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerinin teminat kapsamı dışında tutulması nedeniyle, somut olayda tam kusuru ile kendi ölümüne neden olan sürücü murisin destek tazminatı sigorta teminatı kapsamında değildir. Poliçenin teminat başlangıcı tarihinde yürürlükte bulunan Karayolları Trafik Kanunu’nda sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber, destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerinin sigorta teminatı kapsamında olduğuna ilişkin bir düzenleme de yoktur. Bu sebeplerle; desteğin davaya konu trafik kazasında tam kusurlu olduğu ve davacının desteğin idaresindeki aracın sigortacısı olan davalı sigorta şirketinden destek tazminatı talep etme haklı bulunmadığı (aynı yönde Yargıtay HGK 2020/17-191 E-2021/514 K sayılı ilam, Yargıtay 4 HD 2021/11557 E-2022/4923 K sayılı ilam) anlaşılmaktadır. Bu nedenle, ZMMS Genel Şartlarındaki yapılan düzenleme nedeniyle sigortalı araç sürücünün kendi kusuru nedeniyle meydana gelen destek zararları sigorta teminatı kapsamında olmadığından, davacıların, müteveffa Muzaffer’in birleşen davanın reddedilmesinde de isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacılar vekilinin istinaf talebi yerinde değildir.
16 HZ 221 plakalı araçta yolcu olarak seyahat eden müteveffa Sibel’e yönelik destektem yoksun kalma tazminatı bakımından değerledirme yapıldığında;
Desteğin çocuksuz olması durumunda desteğin gelirini eşi ile ortak paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların, eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise destek gelirden eşi ile birlikte 2’şer pay alırken çocuklara birer pay verileceği, yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocukların her birine 1’er pay, ana ve babaya 1’er pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak, anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Ana ve babadan birinin destekten çıkması ile payı diğerine aktarılacak, ana ve baba ile çocukların tamamının destekten çıkması durumunda ise yine çocuksuz eş gibi desteğe 2 pay, eşe 2 pay esasına göre %50 pay desteğe, %50 pay eşe verilerek varsayımsal olarak gelir paylaştırılarak tazminat bu ilkelere göre hesaplanmalıdır ( Yargıtay 17 HD 2020/3231 E- 2021/2851 K Sayılı ilam).
Desteğin, küçük çocuklarının bakım ihtiyacından ne zaman kurtulacağını tayin etmek çocuğun yaşadığı yöreye, sosyal çevreye, çocuğun özelliklerine, cinsiyetine, ailenin sosyal ve ekonomik durumuna göre değişmektedir. Hakim, her somut olayda, destek ölmeseydi, ne kadar süre ile destek olacak idiyse bu süreyi destek süresi olarak kabul eder. Ana-babaya yardımda, onların yaşama süreleri; çocuklara yardımda ise, çocukların çalışmaya başlama süresi esas alınır. Çocuklarda, kız veya erkek olmalarına, yüksek öğrenim yapıp yapmamalarına göre farklı süreler kabul edilmektedir. Bunun dışında kız çocukları için genellikle, çalışmaya başlama veya evlenme ile destek ihtiyacı ortadan kalkar. Yüksek öğrenim görme durumu bulunmayan halde, kız çocuklarının 22 yaşına kadar, erkek çocuklarının 18 yaşına kadar; yüksek öğrenim gören ya da görme ihtimali bulunan çocukların ise 25 yaşına kadar destek alacağı dikkate alınarak destek tazminatı hesaplanması gerekmektedir (Yargıtay 17 HD 2018/4938 E-2020/952 K sayılı ilam).
UYAP ortamından celbedilen aile nüfus kayıt örneğinin incelenmesinde, davacılar desteği Sibel’in 06/07/2017 tarihinde vefat ettiği, 1947 doğumlu babası Mehmet Potalaç ve 1953 doğumlu annesi Hatice Potalaç’ın sağ olduğu anlaşılmıştır.
Somut olayda, 04/06/2021 tarihli aktüerya bilirkişi raporunda, TRH 2010 yaşam tablosu, progresif rant yöntemi kullanılarak, bilinmeyen devirdeki gelirlerin her yıl için %10 artırılıp, %10 iskonto edilmesi suretiyle, teknik faiz dikkate alınmaksızın, destekten yoksun kalma tazminatının belirlenmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, ancak müteveffa Sibel’in, 1947 doğumlu babası Mehmet Potalaç ve 1953 doğumlu annesi Hatice Potalaç’ın sağ olduğu, destekten yoksun kalma tazminatı bakımından anne ve babanın payı dışlanarak daha yüksek miktarda tazminata hükmedilmesi isabetsiz ise de davalı sigorta şirketinin istinaf talebi bulunmamakla bu husus kaldırma sebebi yapılmamıştır.
6100 sayılı HMK 355 maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına ve istinaf konusu yapılan nedenlere ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesin kararı usul ve yasaya uygun olması nedeniyle davacılar vekilinin istinaf taleplerinin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/09/2021 tarih ve 2018/410 – 2021/660 sayılı kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1-b-1 hükmü gereğince davacılar vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2- İstinaf kanun yoluna başvuran davacılar tarafından yatırılması gereken 179,90.-TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 120,60.-TL istinaf karar harcının davacılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
3- Karar tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4- İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5- İstinaf yargılama giderinin istinafa başvuran taraflar üzerinde bırakılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, 6100 sayılı HMK 361/1 maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere 16/02/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.