Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/2555 E. 2022/321 K. 01.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/2555 – 2022/321
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/2555
KARAR NO : 2022/321

KARAR YAZIM TARİHİ : 09/03/2022
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karara süresi içinde davalı Halk Sigorta A.Ş. vekili ve davalı Hasan Şahin tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkiline ait olan 16 NOE 96 plakalı aracın 13/02/2018 tarihinde sürücüsü hakimiyetinde Organize Sanayi Bölgesi Mor Caddesi üzerinde ilerlerken karşı şeritten gelen davalı araç maliki Rimaksan mak. Met. Oto. Taş. Ve Yaz. San. Ve Tic. Ltd. Şti.’ne ait davalı araç sürücüsü Hasan Şahin kontrolündeki 16 BML 81 plakalı araç trafik kurallarına uygun olarak yolunda seyretmekte olan müvekkile ait araca sol yandan çarparak aracın hasar görmesine neden olduğunu, davalı sürücünün kaza tespit tutanağında “Mor Cadde üzerinde sola dönüş yaparken 16 NOE 96 plakalı aracı görmeyerek sol tarafına boydan boya çarptım” şeklinde beyanda bulunduğunu, söz konusu araçtaki değer kaybının giderilmesi için davalı sigorta şirketine gerekli başvurunun yapıldığını, davalı araç maliki ve sürücüsü yönünden aracın kazadan önceki piyasa rayiç değeri ile kazadan sonraki piyasa rayiç değeri arasındaki fark kadar alacağının şimdilik 1.000,00-TL’sinin hüküm altına alınmasını talep ve dava etmiştir.

Davacı vekili 17/01/2019 tarihinde ibraz ettiği ıslah dilekçesi ile talebini 17.000,00 olarak arttırmıştır.
Davalı Halk Sigorta vekili cevap dilekçesinde, dava konusu olayda sigortalılarının kusuru bulunmadığını, bu nedenle kusur tespiti yapılması gerektiğini, davacının tam kusurlu olduğu yönündeki iddiasını kabul etmediklerini, davacı değer kaybı talebinde bulunduğunu, sigorta yönünden değer kayıpları genel şartları ekindeki değer kaybı hesaplama yöntemine göre yapılması gerektiğini, davaya konu aracın daha önce kaza geçirip geçirmediği ve üzerinde rehin, muhafaza kaydının olup olmadığının sorulması gerektiğini davacının ticari avans faizi talep ettiğini, davacının aracı ticari bir araç olmadığından bu nedenle ticari avans faizi talebinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Rimaksan mak. Met. Oto. Taş. Ve Yaz. San. Ve Tic. Ltd. Şti.’ne ve Hasan Şahin’e usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen cevap dilekçesi ibraz etmedikleri anlaşılmıştır.
Mahkemece, 13/02/2018 günü davalı sürücü Hasan Şahin sevk ve idaresindeki 16 BML 81 plakalı araç ile davacı sürücü Tolga Aksoy’un sevk ve idaresindeki 16 NOE plakalı aracın çarpışmaları sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, olayda davalı araç sürücüsü Hasan Şahin’in %100 oranında kusurlu olduğu, davacının aracında 17.000,00-TL değer kaybı oluştuğu, davalı sigorta şirketinin sorumluluğu ZMMM Genel Şartlarına göre 12.998,00-TL olduğu anlaşılmakla davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı Halk Sigorta A.Ş. vekili istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde, alınan bilirkişi raporundan aracın hasarsız piyasa rayiç değerinin yüksek belirlendiğini, sahibinden.com sitesinden alınan ve dosyaya ibraz edilen emsal iki aracın rayiç değeri ile dava konusu aracın rayiç değeri arasında % 32 oranında fark olduğunu, aracın yaşına göre kilometresinin düşük olması karşısında aracın kilometresinde değişiklik yapılıp yapılmadığının incelenmesi talebinin karşılanmadığını, ıslaha karşı zaman aşımı itirazlarının bulunduğunu ve müvekkili sigortalının kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunmadığını beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı Hasan Şahin istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde, kazada kusurun kendisinde olmadığını, davacının zararının sigorta şirketi tarafından karşılanmasına rağmen tekrar fahiş talepte bulunduğunu, gerçek zarar 12.998,00 TL olarak belirlenmesine rağmen kendisinin 17.000,00 TL’ den sorumlu tutulmasının haksız olduğunu, tazminattan sadece sigorta şirketinin sorumlu tutulması gerekirken kendisinin de sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava; maddi hasarlı trafik kazasından kaynaklı değer kaybı istemidir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık kazadaki kusur durumu, ıslah edilen kısım için zaman aşımı süresinin dolup dolmadığı ile kaza nedeniyle araçta oluşan değer kaybı miktarıdır.
Davalı Halk Sigorta vekili ile davalı Hasan Şahin alınan kusur raporunun hatalı olduğu ve davacının kusurlu olduğunu bu nedenle kusura itiraz ettiklerini beyanla istinaf isteminde bulunmuş ise de trafik bilirkişisinden alınan raporda kaza nedeniyle tarafların kusur durumlarının değerlendirildiği ve davalının aracının kazanın oluşumunda % 100 kusurlu olduğu ve davacıya ait aracın kazanın oluşumunda kusurunun bulunmadığının tespit edildiği ve alınan rapor ile kaza tespit tutanağının birbirini destekler nitelikte olduğu bu nedenle aralarından çelişki bulunmadığı anlaşılmakla bilirkişi tarafından ibraz edilen kusur raporunun hükme esas alınmasında isabetsizlik bulunmadığından davalı Halk Sigorta vekili ile davalı Hasan Şahin in bu husustaki istinaf isteminin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Davacı vekili tarafından maddi tazminat istemli davanın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere açıldığı görülmüştür. Dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası şeklinde açıldığına dair bir beyan bulunmadığından sonuç itibariyle davanın kısmi dava şeklinde açıldığı anlaşılmıştır.
2918 sayılı KTK’nun 109/1. maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin özellikle 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3. kişi), fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağını kabul etmiştir.
Somut olaya bakıldığında; davaya konu trafik kazası sonucu davacının aracı maddi hasara uğramıştır. Davacı taraf açtığı davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğunu belirterek, kısmi dava şeklinde davasını açmış; daha sonra alınan bilirkişi raporuyla saptanan miktara göre, davacı için talep edilen maddi tazminat miktarını artırmıştır. Davacı tarafın ıslah yoluyla, talep edilen maddi tazminat miktarını artırdığı tarih 17/01/2019 olup, davalı Halk Sigorta vekili tarafından, yasal sürede ıslah edilen kısma ilişkin olarak, zamanaşımı def’inin ileri sürüldüğü görülmektedir.
Bu durumda her ne kadar davalı vekilinin ıslaha karşı zamanaşımı def’ini ileri sürmesi, yerleşik Yargıtay uygulamaları ile kabul görmüş ise de 13.02.2018 tarihinde meydana gelen kaza nedeniyle, davacı vekili tarafından 2 yıllık zaman aşımı süresinin dolmasından önce ıslah ile talep miktarının artırıldığı görülmekle zaman aşımı süresi içerisinde ıslah talebinde bulunulduğundan davalı Halk Sigorta vekilinin ıslaha karşı zaman aşımı defiilerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Araçta kaza sebebiyle oluşacak değer kaybı, aracın kaza sonrası onarımından sonraki değeri ile hasarsız değeri arasındaki farkı ifade eder. Anayasa Mahkemesi’nin 09/10/2020 tarihli 2019/40 E.,2020/40 K. sayılı ilamıyla, 2918 sayılı KTK 90 maddesinin 1. cümlesindeki ‘…ve bu kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…’ ibaresi ve 2. Cümlesindeki ”…ve genel şartlarda…” ibaresi iptal edilip, yürürlüğü durdurulmuş olduğu, 7327 sayılı Kanun 18. Maddesi ile 09/06/2021 tarihinde, 2918 sayılı KTK 90/1 maddesi 1. Cümlesinden sonra eklenen ”a)Değer kaybı tazminatı, aracın; piyasa değeri, kullanılmışlık düzeyi, hasara uğrayan parçaları ile hasar tutarı dikkate alınarak” ibaresi de göz önüne alındığında değer kaybının bu kriterlere göre hesaplanacağı, başka bir ifade ile aracın kaza öncesi rayiç değeri ile onarım sonrası rayiç değeri arasındaki fark, kaza sonucu oluşan değer kaybıdır.
2918 Sayılı Yasanın Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonraki son hali “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanunda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindedir. Anayasa Mahkemesi İptal kararından sonra genel şartlar ile ekindeki formüllere göre yapılan tazminat hesabının yasal dayanağı kalmamıştır.
Yargıtay 17.HD’nin 2017/1230 E- 2018/2590 K sayılı 15/03/2018 tarihli kararında vurgulandığı gibi değer kaybının hesabında aracın modeli, markası, özellikleri, yapılan onarım işlemleri, kilometresi, olay tarihindeki yaşı, tarafların iddia ve savunmaları ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek kaza öncesi hasarsız ikinci el piyasa rayiç değeriyle kaza meydana geldikten ve tamir edildikten sonraki ikinci el piyasa rayiç değeri arasındaki farka göre değer kaybı zararının hesaplanması ilke olarak kabul edilmiştir.
Makine Mühendisi bilirkişi tarafından davalı sigorta şirketi yönünden genel şartlardaki değer kaybı formülüne göre hesaplanama yapılmış ve diğer davalı yönünden ise yukarıdaki yargıtay kararı kapsamında aracın özellikleri dikkate alınarak hasarsız ikinci el değeri ile hasarlı ikinci el değeri arasındaki fark belirlenmiştir. Mahkeme tarafından sigorta şirketi yönünden genel şartlardaki formüle göre hesaplanan miktardan diğer davalı yönünden ise tüm miktardan sorumlu tutulacak şekilde karar verildiği görülmüştür.
Anayasa Mahkemesi İptal kararından sonra genel şartlar ile ekindeki formüllere göre yapılan tazminat hesabının yasal dayanağı kalmamış olduğundan tüm davalıların aracın özellikleri dikkate alınarak hasarsız ikinci el değeri ile hasarlı ikinci el değeri arasındaki farktan sorumlu tutulması gerekirken sigorta şirketinin genel şartlardaki formüle göre yapılan hesaplama uyarınca belirlenen tazminattan sorumlu tutulması doğru değil ise kararın davacı tarafça istinaf edilmemesi ve bu hususun davalı sigorta şirketinin lehine olması nedeniyle kaldırma sebebi yapılmamıştır.
Mahkeme tarafından davacıya ait zarar gören aracın daha önce kazaya karışıp karışmadığı ile bilgilerin sigorta bilgi gözlem merkezinden celp edildiği ve bilirkişi tarafından araçta meydana gelen hasar ve aracın özellikleri dikkate alınarak yapılan piyasa araştırması neticesinde aracın hasarsız piyasa rayiç değeri ile hasarlı piyasa rayiç değeri tespit edilerek aradaki farkın değer kaybı olarak belirlenmiş olması nedeniyle bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında isabetsizlik bulunmadığından davalı Halk Sigorta vekili ile davalı Hasan Şahin in bu husustaki istinaf istemlerinin yerinde olmadığı görülmüştür.
Trafik kazası nedeniyle üçüncü kişilerin uğradığı zarardan sürücü TBK 49 maddesi uyarınca haksız fiil hükümlerine göre, işleten KTK 85 maddesine göre tehlike sorumluluğuna göre ve sigorta şirketi de KTK 91 maddelerine göre sözleşme hükümlerine göre sürücünün kusuru oranında müteselsilen sorumlu olduğu ve müteselsil sorumlulukta TBK 162 maddesi uyarınca borçlulardan her biri alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olup 163.maddesine göre alacaklı borcun tamamını ya da bir kısmının ifasını dilerse borçluların hepsinden dilerse yalnız birinden isteyebileceğinden bu hususta seçimlik hak alacaklıya ait olduğundan ve alacaklı konumunda bulunan davacının davalı aracın sigorta şirketi ile müteselsil sorumlu bulunan aracın sürücüsü ile işletenine karşı dava açmasında engel bulunmadığından tazminatın sigorta teminat limitinde kalması nedeniyle davalı Hasan Şahin’in kendisinden tazminat talep edilemeyeceği hususundaki istinaf istemlerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK 355 maddesi gereğince istinafa başvuranın sıfatı, istinaf konusu yapılan nedenler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, istinafa konu kararda dosya kapsamına, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı Halk Sigorta A.Ş. Vekili ile davalı Hasan Şahin’in istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 30/04/2019 tarih ve 2018/700 – 2019/710 sayılı kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1-b-1 hükmü gereğince davalı Halk Sigorta A.Ş. vekili ile davalı Hasan Şahin’in istinaf kanun yolu başvurularının ESASTAN REDDİNE,
2-a)Alınması gerekli 1.161,27-TL ilam harcının peşin alınan 144,68 TL’ den mahsubu ile bakiye 1.016,59.-TL harcın davalı Halk Sigorta A.Ş.’den tahsili ile hazineye irat kaydına,
b)Alınması gerekli 1.161,27-TL ilam harcının peşin alınan 290,31 TL’ den mahsubu ile bakiye 870,96-TL harcın davalı Hasan Şahin’den tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf yargılama giderinin gideri yapan taraf üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Karar tebliği ve harç tahsil işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 362/1-a. hükmü uyarınca kesin olmak üzere 01/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.