Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/2422 E. 2023/178 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/2422 – 2023/178
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/2422
KARAR NO : 2023/178

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
B.A.M. KARAR TARİHİ : 19/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 06/02/2023

Davacılar tarafından, davalılar aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen karara süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesi ile, davacı çocuk …’ın, 15 yaşında bir lise öğrencisi olduğunu, kaza tarihi olan 13.03.2016 tarihinde dava dışı arkadaşının gezme teklifi üzerine Hamdi Faruk Bayram tarafından kullanılmakta olan 16-V-4504 plakalı araca bindiğini, aracı kullanan Hamdi Faruk Bayram’ın yolculuk boyunca gerekli tedbir ve özeni göstermediğini, aracı yüksek hızda ve dikkatsizce kullandığını, Hamdi Faruk Bayram’ın kurallara aykırı olarak sol şeritten sağ şeride geçiş yaptığı esnada Ahmet Yavrucu sevk ve idaresindeki 16-LA-705 plakalı araca çarpması sonucu dava konusu kazanın meydana geldiğini, olay yerinde düzenlenen kaza tespit tutanağında kazaya sebebiyet verenin Hamdi Faruk Bayram olduğunun açıkça yer aldığını, kaza sebebi ile davacı …’ın başından yaralandığını ve alnında 20 cm’lik bir kesik oluştuğunu, bu sebeple başına 35 dikiş atıldığını, kaza sonucu oluşan yaralanmanın kalıcı bir ize sebep olmaması için tüm imkanlarını kullanan diğer davacılar olan anne babanın, Bursa Çekirge Devlet Hastanesi’nde yapılan ilk müdahalenin ardından kızlarının tedavisine Konur Tıp Merkezi’nde devam ettiklerini bildirmiş ve kızının tedavisi nedeniyle çalışamayan davacı Murat Yılmaz için şimdilik 10.000-TL tutarında maddi tazminata hükmedilmesini, davacı … için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000-TL maddi, 25.000,00TL manevi, anne ve babası için ayrı ayrı 5.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacılara ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Hamdi Faruk Bayram ve Tacettin Bayram’ın vekili cevap dilekçesi ile; davalı Hamdi Faruk Bayram’ın 19 yaşında olduğunu, açık liseye devam ettiğini, davalı Tacettin Bayram’ın araba boyacılığından emekli olup geçimini emekli aylığından sağladığını, davacı Hamdi Faruk Bayram’ın … ile şahsen bir tanışıklığı olmadığı gibi yaşından, yahut liseye gittiğinden de haberi olmadığını, davalı Hamdi Faruk Bayram’ın davacı …’ı davet etmediğini, arkadaşıyla beraber geldiği için arabaya almak zorunda kaldığını, davacı Rümeysa’nın araçta korktuğuna ya da davalıyı tekit ettiğine dair bir durum olmadığını, aksine ilişkin tanıklar, ses ve görüntü kayıtları bulunduğunu, kaza raporunda % 100 kusurlu olma nedeninin kazaya karışan diğer araca arkadan çarpması olduğunu, kazaya neden olan bir başka araç olduğunu, davalının aracını sıkıştırıp diğer araca çarpmasına sebep olduğunu ve sonrasında olay yerinden kaçtığını, plakasını göremediği için kaza tutanaklarına geçirilemediğini, hızının fazla olmadığını, davacı Rümeysa’nın emniyet kemeri takmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Axa Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile, dava dilekçesinde belirtilen 16 V 4504 plakalı araca ait müvekkili şirket bünyesinde kaza tarihini kapsayan geçerli poliçe bulunmadığını, dava konusu olay tarihini kapsayan sigorta poliçesinin Ankara Anonim Türk Sigorta A.Ş. Tarafından tanzim edildiğini, bu nedenle davanın ihbarı gerektiğini, müvekkili şirket bünyesinde kaza tarihini kapsayan poliçe müvekkili şirket bünyesinde bulunmadığından davanın reddine ve lehine vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Ankara Anonim Türk Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile, dava konusu trafik kazasına karışan, 16-V-4505 plakalı aracın, müvekkili şirket nezdinde 18680767 no.lu ve 13/10/2015-2016 vadeli Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Mesuliyet (Trafik) Poliçesi ile sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin poliçeden kaynaklanan sorumluluğu kazanın poliçe vadesi içinde meydana gelmesi şartıyla poliçe teminat miktarı ile sınırlı olup; kaza tarihi itibariyle maluliyet halinde şahıs başına azami 290.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun, Karayolları Trafik Kanunu ve Poliçe Genel Şartlan gereğince “Karayolunda meydana gelen zararların poliçe limiti dahilinde sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve gerçek zarann tazmini ile sınırlı bulunduğunu, davacının maluliyet oranının Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi tarafından tespiti gerektiğini, müvekkili şirketin temerrüde düşmediği gibi dava açılmasına da sebebiyet vermediğini; davacının dava konusu taleplere ilişkin davadan önce müvekkili şirkete müracaatının söz konusu olmadığını, tazminat hesabına ilişkin raporun uzman aktüerden alınması gerektiğini beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne, 1.552,00 TL maddi tazminatın davalılar Hamdi Faruk Bayram ve Tacettin Bayram’dan kaza tarihi olan 13/03/2016 tarihinden, davalı Ankara sigorta şirketi yönünden 28/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, davacıların manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne, davacı … için 4.500,00 TL, davacı Firdevs Yılmaz için 2.000,00 TL, davacı Murat Yılmaz için 2.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 13/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar Hamdi Faruk Bayram ve Tacettin Bayram’dan alınarak davacılara verilmesin karar verilmiştir.
Davacılar vekili istinaf kanun yolu başvuru dilekçesi ile, davalı Hamdi Faruk Bayram’ın aşırı hızlı giderken ani fren yaptığını, önündeki araca hızlı bir şekilde çarptığı için davacı …’a bu durumda atfedilecek bir kusur bulunmadığını, maddi tazminat yönünden indirim yapılması ve geçici iş görmezlik tazminatına hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, davalının arka koltukta 3 kişi ile birlikte oturduklarını, bu nedenle emniyet kemeri takamadığını, davacı …’ın yüzünde kalıcı yara izi kaldığını, bu hususun davacının geleceğini etkileyeceğini, mahkemenin bu hususta karar vermemesinin hukuka aykırı olduğunu, mahkemece hükmolunan manevi tazminat miktarının da talep edilenden miktardan çok az olduğunu, verilen kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalılar vekili katılma yolu ile ibraz ettiği istinaf kanun yolu başvuru dilekçesi ile, davanın maddi tazminat yönünden reddedilen kısmı üzerinden vekalet ücretine hükmedilmediğini, mahkemece alınan Adli Tıp Raporunda davacı …’ın yüzünde herhangi bir estetik müdahaleye gerek kalmaksızın zaman içerisinde kendiliğinden iyileştiğinin açıkça belirtildiğini, tedavi sürecinin ayakta ve herhangi bir maluliyete sebep olmaksızın gerçekleştiğini, kaza yaşandığında davacı …’ın hatır taşımacılığı nedeniyle araçta bulunduğunu, davacının araca kendi rızası ile bindiğini, emniyet kemeri takmadığını, hiç bir önlem almadığından davacının kazada yaralanan tek kişi olduğunu, davacının ve ailesinin anlatıldığı gibi tramva yaşamadıklarını, hayatın olağan akışı içinde yaşamaya devam ettiklerini, manevi tazminat taleplerinin sebepsiz zenginleşmeye yol açacağını, kazanın davacılar tarafından maddi bir fırsat olarak görüldüğünü, mahkemece davacıya yöneltilen kusur oranının çok az olduğunu, mahkemenin davacıların sebepsiz zenginleşmesine sebebiyet verdiğini bildirerek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Davacılar vekili, küçük Rümeysa’nın yolcu olarak bindiği aracın karıştığı trafik kazası nedeniyle yaralanması üzerine, davacı küçük velisi ve davacı Murat’ın çalışamaması nedeniyle kazanç kaybı ile, küçüğün tedavi giderleri zararının tahsili için maddi tazminat davası açmış, 22/12/2016 tarihli dilekçesi ile de, maddi tazminat kalemlerini açıklamıştır.
Mahkemece, küçük Rümeysa’nın geçici iş göremezlik zararı, SGK tarafından karşılanmayan tedavi ve ulaşım gideri hesaplanarak dava kısmen kabul edilmiş, davacı Murat’ın kazanç kaybı yönünden açık hüküm kurulmamıştır.
İstinafa gelen davacı vekilleri ise, söz konusu kazanç kaybı yönünden hüküm kurulmamasını istinaf başvuru konusu yapmayıp, hatır ve müterafik kusur indiriminin uygulanmasının hatalı olduğu iddiasıyla geçici iş göremezlik zararlarının eksik hesaplandığını, yaralanmanın niteliğine göre ekonomik geleceğin sarsılması niteliğinde sürekli zararlarının hesaplanmadığını ileri sürmüştür.
6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde hükümde hangi hususların yer alacağı belirtilmiştir. HMK’nın 297/2. maddesinde hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olduğu hükmü getirilmiştir. Bunun amacı, hükmün infaz edilecek kısmı sonuç kısmı olacağından sonuç kısmının infaz ve uygulamaya elverişli olarak yazılmasını sağlamaktır.
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Nitekim, Yargıtay’ın yerleşmiş görüşü de bu yöndedir (Hukuk Genel Kurulu’nun 19/06/1991 gün 323/391 sayılı;10.9.1991 gün 281-415 sayılı; 25/09/1991 gün 355-440 sayılı; 05/12/2007 gün ve 2007/3-981/936 sayılı; 23/01/2008 gün ve 2008/14-29/4; 21/10/2009 gün ve 2009/9-397/453; 21/11/2012 gün ve 2012/9-839/ 2012/833 sayılı ilamları). (HGK 12/06/2013 tarih 2012/1681 E. 2013/831 K)
Anılan madde uyarınca mahkemece, taleplerin hepsi hakkında karar verilmesi gerekir. Mahkemenin taleplerden biri hakkında olumlu veya olumsuz hiçbir karar vermemiş olması halinde hakkında karar verilmemiş olan talep, zımnen reddedilmiş sayılamaz. Çünkü, bu talep hakkında ortada olumlu veya olumsuz bir mahkeme kararı yoktur.
Bu nedenle, davacı Murat yönünden 2.000,00.-TL olarak talep edilen kazanç kaybı alacağı bakımından hüküm kurulmadığından kamu düzeni bakımından davacıların istinaf isteminin kabulü gerekmiştir.
Davaya konu kazada davalı Hamdi Faruk Bayram’ın % 100 kusurlu, araçta yolcu olarak bulunan Rümeysa’nın kusursuz olduğu keşif sonrası düzenlenen kaza tespit tutanağı, kroki, olayın oluş şekli ile uyumlu bilirkişi raporu ile tespit edilmiş olup taraf vekillerinin kusura ilişkin istinaf istemleri yerinde değildir.
2918 sayılı KTK’nın 87/1. maddesinde; “Yaralanan veya ölen kişi, hatır için karşılıksız taşınmakta ise veya motorlu araç, yaralanan veya ölen kişiye hatır için karşılıksız verilmiş bulunuyorsa, işletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin sorumluluğu ve motorlu aracın maliki ile işleteni arasındaki ilişkide araca gelen zararlardan dolayı sorumluluk, genel hükümlere tabidir” düzenlemesine yer verilmiş, aracın hatır için verildiği ya da hatır için taşıma yapılan durumda oluşacak zararlarla ilgili değerlendirmenin genel hükümlere tabi olduğu belirtilmiştir. Hatır taşıması; bir kimseyi ücretsiz olarak, bir karşılık almadan ve bir yararı bulunmadan taşıma halidir. Yani hatır için taşımada taşımanın karşılıksız olması veya alınan karşılığın önemsiz olması gerekir. Hatır taşıması, sigorta teminatı kapsamında ise de, hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığından, bu gibi taşımalarda 6098 sayılı TBK’nın 51. maddesi (818 sayılı BK. 43. maddesi) uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay içtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Yargıtay’ın yerleşik kararlarında, hatır taşımasının söz konusu olduğu durumlarda TBK’nın 51ve 52. maddeleri gereğince tazminattan belli bir ölçüde hakkaniyet indirimi yapılması öngörülmektedir. Hatır taşıması indirimi, bizzat hatır için taşınan kişinin ölmesi veya yaralanmasına ilişkin zararlar hakkında uygulanır. Kanun koyucu, indirim imkânını hatır için taşıyan işleten ve sürücüye bahşetmiştir. İşleten yönünden hatır taşıması indirim imkanından doğal olarak onun halefi konumundaki diğer müteselsil sorumlu sigorta şirketi de yararlanacaktır.
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı TBK’nun 52. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.
Somut olayda herhangi bir ücret alınmadan taşınan ve emniyet kemeri takmadığı sabit olan Rümeysa için müterafik kusur ve hatır taşıması indirimi yapılmasında hukuka aykırılık yoktur, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf istemi yerinde değildir.
Mahkemece davacı Rümeysa’nın maddi zararı 1.552,00 TL olarak belirlenmiş olup, HMK’nın “İstinaf Yoluna Başvurulabilen Kararlar” başlıklı 341. maddesinin (2) no’lu bendinde, miktar veya değeri binbeşyüz Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararların kesin olduğu belirtilmiştir. 01/01/2021 tarihinden itibaren verilen kararlarda miktar ve değeri 5.880,00 TL’yi geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir (HMK’nın 341/2.m.). Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir (HMK’nun 341/3.m.). Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebin kabul edilmeyen bölümü kesinlik sınırını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz (HMK’nun 341/4.m.).
Davalı vekili tarafından istinafa getirilen maddi tazminat miktarı 1.552,00 -TL olup mahkeme karar tarihi itibariyle söz konusu miktar kesinlik sınırları içindedir.
HMK’nın 346. maddesi gereğince kesin olan karara ilişkin istinaf başvurusunda bulunulması halinde kararı veren mahkeme tarafından istinaf dilekçesinin reddine karar verilebileceği gibi istinaf incelemesi sırasında da istinaf isteminin reddine karar verilebilir.
Bu durumda, HMK’nın 341/2. maddesinde açıklanan 5.880,00.- TL’nın altında kalan maddi tazminat miktarı ile ilgili vekalet ücreti talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Kazadan kaynaklı davacı Rümeysa’nın maluliyeti ile ilgili alınan 10/10/2018 tarihli ATK raporunda; maluliyet tayinine mahal olmadığı, İyileşme (iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 3 haftaya kadar uzayabileceğinin bildirildiği görülmüştür.
Dava sırasında herhangi bir gelir getirici işte çalıştığı iddiası bulunmayan 15 yaşında ve öğrenci olduğu sabit olan davacı Rümeysa yönünden geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilmemesi yerinde olup davacı vekilinin bu yöndeki istinaf istemi yerinde değildir.
TBK 56/2 maddesinde” ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir” hükmü mevcuttur.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesine göre; hâkimin özel hâlleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı, aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O hâlde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut hâlde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Manevi tazminat, duyulan elem ve ızdırabın kısmen ve imkân nispetinde iadesini amaçladığından hâkim, TMK’nın 4. maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir.
Hâkim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ve zarara yol açanın ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, ölüm ya da beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 02.10.2018 tarihli ve 2017/17-1098 E., 2018/1384 K.; 02.03.2021 tarihli ve 2020/17-41 E., 2021/182 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı Rümeysa’nın alınan adli tıp kurumu heyet raporuna göre, kalıcı maluliyetinin bulunmadığı, mevcut yaralanmasının 3 haftaya kadar iyileşeceği belirtildiğinden, yaralanmanın niteliği, davalıların kusur durumu, paranın alım gücü, tarafların ekonomik sosyal durumu gözetildiğinde davacı Rümeysa için hükmedilen manevi tazminatın miktarı bir miktar az olduğu, TBK 56/2. Maddede belirtilen ağır bedensel zarar veya ölüm halinde ancak zarar görenin yakınlarına tazminat ödeneceği, somut olayda ağır bedensel zarar bulunmadığından diğer davacılar lehine manevi tazminat koşulları oluşmadığı halde manevi tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğundan davalılar vekilinin bu yöndeki istinaf istemi kabul edilmiştir.

HMK’nun 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına, kamu düzenine ve istinaf konusu yapılan nedenlerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, hükmün esasını etkileyecek tüm deliller toplanmadan karar verilmesi nedeniyle karar usul ve yasaya aykırı olup taraf vekillerinin istinaf başvurularının bu sebeplerle kabulü ile mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf talebinin KABULÜ ile Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/06/2021 tarih, 2016/690 esas, 2021/477 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yatırılan istinaf karar harcının talepleri halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine,
3-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 19/01/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.