Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/2319 E. 2023/57 K. 10.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/2317 – 2023/240
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/2317
KARAR NO : 2023/240

B.A.M. KARAR TARİHİ : 26/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 14/02/2023

Davacı tarafından, davalılar aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen karara süresi içinde davalı Nedim Şahbaz vekili ile davalı Türkiye Sigorta A.Ş. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, 20/04/2017 tarihinde davalı Nedim Şahbaz’ın kullandığı 16 S 3421 plakalı öğrenci servisinin, müvekkilinin okulunun önünde, aracın tekerleği ile müvekkili Merve Yezer’in sol ayağının üzerinden geçtiğini, müvekkilinin ağır yaralandığını, tedavisinin halen devam ettiğini, müvekkilinin maddi ve manevi olarak mağdur olduğunu ve zararın karşılanmadığını, müvekkilinin kazanın meydana gelmesinde kusursuz olduğunu beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkili için şimdilik 100 TL maddi tazminat ile 35.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı Nedim Şahbaz vekili cevap dilekçesi ile, talep edilen manevi tazminat tutarının yüksek olduğunu, müvekkilinin ekonomik durumu, davacının adli raporu nazara alındığında talebinin kabulü halinde hakkaniyete uygun bir tazminatın hükmedilmesini talep ettiklerini beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Halk Sigorta vekili cevap dilekçesi ile, KTK 97.madde ile dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunmasının gerektiğini, geçerli bir başvuruda bulunulmadığından dava şartı yokluğundan müvekkili açısından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, kaza ile ilgili düzenlenmiş bir kusur raporunun bulunmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, maddi tazminat talebinin kabulü ile; 32.194,45-TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine (sigorta şirketine sorumluluğunun poliçe limiti ile sorumlu olmak üzere), manevi tazminat yönünden kısmen kabulü ile, 15.000-TL manevi tazminatın davalılar Sadettin İli ve Nedim Şahbaz’dan olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine karar verilmiştir.
Davalı Türkiye Sigorta A.Ş. vekili istinaf kanun yolu başvuru dilekçesi ile, davaya konu olayın BTSO kampüsü içinde geçtiğini, kara yolunda meydana gelmediği için sorumluluklarının bulunmadığını, Adli Tıp Kurumu’ndan alınan maluliyet raporunun usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının üç ay olarak iş görmezliği için % 8.1 oranında maluliyet tespit edildiğini, davacı hakkında Adli Tıp Kurumundan maluliyet tespiti işlemleri yönetmeliğine uygun rapor alınmasının gerektiğini, davacının geçen süre içinde tamamen iyileşmiş olma ihtimalinin bulunduğunu, davacının ıslah talebinin zaman aşımına uğradığını, davacının kusurunun % 60’dan daha fazla olduğunu, manevi tazminatın reddedilen kısmı yönünden müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı Nedim Şahbaz vekili istinaf kanun yolu başvurusu ilk derece mahkemesince reddedilmiş, ek karara yönelik istinaf başvurusu yapılmamıştır.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava; trafik kazasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Bir zararın, zorunlu trafik sigortası teminatı kapsamına girebilmesi için o zararın motorlu araç ile karayolunda meydana getirilmiş olması gerekir. KTK’nun 3’ncü maddesinde karayolu, trafik için kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanlar olarak tanımlanmıştır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 2. maddesinde bu Kanunun, karayollarında uygulanacağı belirtildikten sonra, bu kural biraz daha genişletilerek aynı maddenin (a) ve (b) fıkralarındaki durumlarda da uygulanabileceği öngörülmüş; karayolu tanımına girmediği halde genel trafiğin kullanımına açık olan yerler “karayolu gibi” kabul edilmiştir. Bu bağlamda, karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da, bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı; bu haliyle, toplu trafiğin bulunduğu yerler ile karayoluyla bağlantısı olan yerlerin de bu kapsama alındığı belirtilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler gereğince kamunun yararlandığı tüm yollar karayolu tanımı içindedir. Bu açıdan karayolunda taşıt trafiğine kamu yönetimince izin verilip verilmemesi önemli olmayıp fiilen bu amaçla kullanılması yeterlidir. Yine karayolu zemininin asfalt, beton, taş veya toprak olması arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Bu açıdan köy, orman, dağ, tarla ve yayla yolları da karayoludur.
Somut olayda; davalı sigorta şirketine zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı olan davalı Nedim’in kullandığı okul servisinin, davacının kızı Merve’nin yaralanmasına sebebiyet vermiştir.
Karayolları Trafik Kanunu’nun uygulanması için kazanın mutlaka karayolunda meydana gelmesi zorunlu olmayıp, karayolu ile bağlantısı olan bir alanda meydana gelmesi halinde de karayolunda meydana geldiği kabul edilmektedir. Olay yerinin okul bahçesi olduğu, davaya konu olayda olduğu gibi motorlu araçların okul bahçesine girdiği, okul bahçesinin karayolu ile bağlantısının bulunduğu, davaya konu trafik kazasının meydana geldiği okul bahçesinin 2918 sayılı KTK’nun 2. maddesi gereğince karayolu bağlantısı olmakla, kazanın meydana geldiği yerin karayolu sayılan yerlerden olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle meydana gelen zarar davalı sigortanın teminatı kapsamında kaldığından bu yöndeki istinaf istemi yerinde görülmemiştir.
6098 Sayılı TBK’nun 72/1. fıkrasına göre tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde fiilin işlediği tarihten başlayarak 10 yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar.(EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 794). Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır. Bunun yanında, 2918 Sayılı KTK’nun 109/1.fıkrasına göre;motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.
2.fıkra gereğince; dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. Anılan bu yasal düzenleme davalı sigorta şirketinin sorumluluğuna ilişkin zamanaşımı süresi bakımından da uygulanması gereken bir kuraldır.
Eldeki davada davalı Nedim’in haksız eylemi, 5237 Sayılı TCK 89/1 fıkrası kapsamında cezayı gerektiren bir fiil olduğundan, aynı Yasası’nın 66/1-e bendine göre zaman aşımı süresi 8 yıldır. 18.06.2020 ıslah tarihi itibari ile bu süre dolmadığı için davalı Sigorta vekilinin bu yöndeki istinaf istemi yerinde değildir.
Maluliyete ilişkin alınacak raporlar 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine, 20/02/2019 tarihinden sonra da Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir (Yargıtay 4 HD 2021/6772 E- 2021/9565 K sayılı ilam).
Somut uyuşmazlıkta, Uludağ Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığının 3. İhtisas Kurulu 07/11/2018 tarihli raporunda davacı Merve’nin iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 3 aya kadar uzayabileceği ile Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre meslekte kazanma gücünü % 8,1 oranında kaybettiğinin bildirildiği anlaşılmış ve rapor hükme esas alınmış ise de, davacının yaralanmasının 20/04/2017 tarihinde meydana geldiği göz önüne alındığında usulüne uygun maluliyet raporu alındığından söz etme olanağı bulunmamaktadır. Kaza tarihi itibarıyla, Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre, ATK 3 İhtisas Kurulu veya Üniversite Hastaneleri Adli Tıp Ana Bilim Dalı öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyetinden maluliyet oranı ve iyileşme süresi ile ilgili rapor alınmalıdır. Davalı Türkiye Sigorta A.Ş. vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerindedir.
Usule uygun maluliyet raporu alındıktan sonra, maddi tazminat hesabı yönünden Yargıtay en son içtihatları kapsamda tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınarak hesaplamalarda 1,8 teknik faiz uygulanmaksızın progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi suretiyle tazminatın hesaplanması gerekmektedir.(Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 24/02/2021 tarih 2019/3292 esas 2021/1848 karar sayılı ilamı) Ancak istinafa gelenin sıfatına göre kazanılmış haklar dikkate alınarak karar verilmesi gerekir.
Davalılar kusur yönünden isitnaf isteminde bulunmuş ise de, yapılan ceza soruşturmasında, davalı sürücü %100 kusurlu olarak belirlenmiş, iş bu davada alınan bilirkişi raporunda kazanın oluşumunda davalı sürücünün % 40, davacının % 60 oranında kusurlu olduğu tespiti karşısında, istinafa gelenin sıfatına göre, davalı sürücünün daha az kusurunun bulunmadığı anlaşıldığından kusur tespitine ilişkin istinaf istemlerinin reddi gerekmiştir.
Haksız fiilden doğan tazminat alacaklarında kural olarak faiz başlangıcı alacağın tamamı için sigorta şirketi dışındaki sorumlular için olay tarihidir. Sigorta şirketleri için 2918 sayılı KTK 99/1 maddesi ve Karayolları Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartları B.2 maddesi gereği, sigortacının zarar giderim yükümlülüğü, zararın ihbarı ve gerekli belgelerin sigortacıya bildirildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde zorunlu mali mesuliyet sigortasının poliçe limiti dahilindedir. Başka bir ifade ile sigortacının temerrüdü, bu süre içinde ödeme yapılmaması halinde başlayacaktır. Sigorta şirketine karşı açılan davalarda, sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapılıp 8 iş günü içinde ödeme yapılmazsa temerrüt tarihinden, doğrudan dava açılmışsa dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekmektedir.
Somut olayda, davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun haksız fiil tarihinden başlatılması usul ve yasaya aykırı olup, yukarıdaki ilkelere göre faiz başlangıcının belirlenmesi gerektiğinden bu yöndeki istinaf sebebi de yerindedir.
Davalı sigorta şirketinin manevi tazminata yönelik sorumluluğunun bulunmadığı, davanın maddi ve manevi tazminat talebine yönelik olduğu, mahkeme kararında yargılama gideri ayrıştırılmayıp, manevi tazminat da dahil olmak üzere tüm yargılama gideri ve karar harcının tamamından ve vekalet ücretinden sorumlu tutulması ve reddedilen kısım yönünden lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi hatalı olmuştur.
6100 sayılı HMK 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranların sıfatına, kamu düzenine ve istinaf konusu yapılan nedenlerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, hükmün esasını etkileyecek tüm deliller toplanmadan karar verilmesi nedeniyle karar usul ve yasaya aykırı olup davalı Türkiye Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurularının bu sebeplerle ayrı ayrı kabulü ile mahkeme kararının HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı Türkiye Sigorta A.Ş. vekillerinin istinaf taleplerinin KABULÜ ile Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/02/2021 tarih, 2017/945 esas, 2021/107 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2- İstinaf kanun yoluna başvuran davalı Türkiye Sigorta A.Ş. tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,
3- Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4- İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
5- İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 26/01/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.