Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/2183 E. 2022/1446 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/2183 – 2022/1446
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/2183
KARAR NO : 2022/1446

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
B.A.M. KARAR TARİHİ : 22/09/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 29/09/2022

Davacı tarafından, davalılar aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahal mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karara süresi içinde davalı AXA SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı sigorta şirketince zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalanmış, Gazi Boya Ltd. Şti’nin maliki olduğu 16 BC 597 plakalı aracın diğer davalı sürücü Tarık Özbek tarafından kullanıldığı sırada davalı sürücünün tam kusurlu biçimde sebep olduğu tek taraflı trafik kazasında araç içerisinde bulunan davacının yaralandığını, yaralanma sebebiyle ameliyat ve tedavi geçirdiğini ancak Bursa Devlet Hastanesi Sağlık Kurulu raporuna %12 oranında malul kaldığını, davacının kazadan önce Gazioğlu Boya Ltd. Şti’nde günlük 50 TL yevmiye ile çalıştığını, meydana gelen bedensel kazanma gücü kaybı tazminatına karşılık olmak üzere şimdilik 1.000- TL’nin kaza tarihi olan 09/06/2012 tarihinden tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı Sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde, davanın reddini savunmuş, dava hakkının zaman aşımına uğradığını zira kazanın üzerinden 2 yıl geçtiğini, kaza ile maluliyet arasında illiyet bağı kurulması, hatır taşımacılığı sebebiyle indirim yapılması, maluliyetin ve tazminat miktarının Adli Tıp Kurumu ile uzman bilirkişilerden alınacak raporlarla belirlenmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
Diğer davalı araç maliki şirket vekili de davanın reddini istemiş, talep hakkının zaman aşımına uğradığını, kusur oranının belirlenmesi için bilirkişi incelemesi ve maluliyet oranı için Adli Tıptan rapor alınması gerektiğini, iki kişilik araçta üç kişi yolculuk ettiğinden davacının müterafik kusuru bulunduğunu nazara alınması, tazminatın aktüer tarafından hesaplanmasıve davanın kasko sigorta şirketine ihbarı gerektiğini ileri sürmüştür.
Diğer davalı Tarık Özbek davaya cevap vermemiştir.
İhbar olunan Eureko Sigorta A. Ş. De dava hakkının zaman aşımına uğradığını, olayın bir iş kazası niteliğinde olduğunu bu sebeple ticaret mahkemesinin görevli olmadığını kusur ve maluliyet konusunda ATK raporu alınması gerektiğini, faiz taleplerinin haksız olduğunu ileri sürmüştür.
Mahkemece, zamanaşımı yönünden trafik kazası dolayısıyla meydana geldiğinden ceza kanunundaki öngörülen zamanaşımı süreleri geçerli olduğundan davacının talebinin zamanaşımına uğramadığını, ATK raporu %18 oranında meslekte kazanma gücü kaybı olduğunu, iyileşme süresinin 9 aya kadar uzayabileceğinin belirtmiştir. Davacının bedensel zarar kaybının 138.368,00 TL olacağı, dava dışı SGK’nın yapmış olduğu 1.586,23 TL’lik geçici iş göremezlik ödemesi zararından indirildiğinde talep miktarının 136.781,77 TL olarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davacı vekili karar verilmesini talep etmiştir
DEĞERLENDİRME ve GEREKÇE
Dava trafik kazasından kaynaklı maddi tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK 355.madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davalı tarafın istinaf sebeplerinin incelenmesinden önce dava şartı olan görev hususu bakımından yapılan değerlendirmede davacı vekili davalılara karşı açtığı davasını asliye ticaret mahkemesinde açmıştır. Davalılardan bir tanesi gerçek kişi sürücü ,diğeri aracın işleteni şirket ve diğer davalı da Sigorta şirketidir.
Bu nedenle öncelikli uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkinin 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır.
Göreve dair kurallar kamu düzenine ilişkin olup 6100 HMK’nın m. 1 hükmü uyarınca mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir; m. 114(1)-c hükmüne göre de mahkemenin görevli olması bir dava şartıdır. Aynı Kanun’un m. 115 hükmüne göre ise, dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki nitelemenin yapılması ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir.
İş mahkemelerinin görevi ilk olarak dava tarihinde yürürlükte olan mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile düzenlenmiştir. 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesine göre, “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının” çözülmesi görevi iş mahkemelerine aittir. Öte yandan 25/10/2017 tarihinde 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun (7036 sayılı Kanun) yürürlüğe girmesi ile 5521 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmış, 7036 sayılı Kanun ile de göreve ilişkin yeni kurallar ihdas edilmiştir.
Bu kapsamda 7036 sayılı Kanun’un görevi düzenleyen 5. maddesi “İş mahkemeleri; a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemi adamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına, b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara, c) Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar”. hükmünü içermektedir.
Somut olayda 09/06/2012 tarihinde, davalı şirketin sigortalı işçisi, sürücü davalı Tarık Özbek idaresindeki davalı şirkete kayıtlı 16 BC 597 plakalı araçta sürücü Tarık Özbek’in yanında, yine davalı şirketin sigortalı çalışanı dava dışı İbrahim Özbek ve davacı Murat Narın yaralanmıştır. Olay tarihinde düzenlenen savcılık ve kolluk tutanakları incelendiğinde, her üç yaralınında aynı ifadeyi verdiği, Bursa ilinden, Kestel ilçesine inşaat işinde çalışmak için iş arkadaşları ile yol aldıkları sırada sürücünün viraja hızlı girmesi sonucu gerçekleştiğini beyan etmişlerdir. Davalı Tarık Özbek, davacı Murat Narın ve İbrahim Özbek’in olay tarihinde davalı şirketin sigortalı çalışanı olduğu SGK kayıtlarında görüldüğünden olayın nitelendirilmesi her ne kadar trafik kazası denilse de iş kazası olduğu anlaşılmıştır.
İş kazası; bir işçinin işini yaparken, işine giderken veya işiyle ilgili herhangi bir faaliyeti esnasında kaza geçirmiş olması halinde söz konusu olmaktadır. İş kazasının meydana gelmesinde işverenin kusurunun bulunması zorunlu değildir. Kimsenin kusuru olmaksızın kaçınılmaz olarak kazanın gerçekleştiği hallerde dahi sosyal devlet ilkesi gereğince işverenin sorumluluğuna gidilmektedir.
Buna göre, Bu nedenle, iş mahkemesinin bakması gereken davalarda, ticaret mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır.
Dava konusu uyuşmazlığın temelinde davalı sürücü yönünden haksız fiil sorumluluğu, sigorta şirketi bakımından sözleşmeden kaynaklanan sorumluluk bulunmakta ise de, davalı şirket ile davacı arasında işçi -işveren ilişkisi mevcut olup, davalı şirketin sorumluluğu iş hukukundan kaynaklanmaktadır.
Açıklanan yasal düzenlemelere göre taraflar arasındaki uyuşmazlıkta iş hukuku uygulanacağı için uyuşmazlığın İş Mahkemesince sonuçlandırılması gerektiğinden görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilmiş olması nedeniyle İlk Derece Mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırıdır.
HMK’nun 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına, kamu düzenine ve istinaf konusu yapılan nedenlerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken esas bakımından yapılan yargılama yönüyle ilk derece mahkemesi tarafından verilen karar usul ve yasaya aykırı olup davacının istinaf başvurusunun kamu düzeni yönünden kabulü ile mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a-3 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf isteminin kamu düzeni yönünden kabulü ile Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/07/2018 tarih ve 2015/377 – 2018/1065 sayılı kararının HMK’nun 353/1-a-3 maddesi gereği KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde yatıran tarafa iadesine
3-İstinaf kanun yoluna başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 22/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.