Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/174 E. 2021/436 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:……………..
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : …………..
KARAR NO : …………

BAŞKAN : …………..
ÜYE : ………………
ÜYE : ………………..
KATİP : ………………

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : ……………….
KARAR NO : ………………
KARAR TARİHİ : 19/09/2019
İSTİNAF BAŞVURU TARİHİ : 13/11/2019
DAVACI : ………………….
VEKİLİ : Av. …………….
DAVALI : …………….
VEKİLİ : Av. …………………….
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
B.A.M. KARAR TARİHİ : 11/11/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 22/11/2021
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karara süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, dava dışı…………’ın sürücüsü ve maliki olduğu………… plakalı aracın, 12/07/2016 tarihinde müvekkiline çarpmak suretiyle yaralanmasına sebebiyet verdiğini, müvekkilinin emekli olduğunu, ancak kendisine ait bir tesiste kanatlı yetiştiriliciği işi ile uğraşmakta iken maruz kaldığı kaza nedeniyle bu işini yapmakta zorlandığını, mevzuat uyarınca davalı şirkete başvuru yapılarak müvekkilinin uğradığı maddi zararların giderilmesi talebinin, davalı ……………. A.Ş. tarafından 9412704 nolu hasar dosyasıyla kaza tespit tutanağı tutulmadığından müvekkiline herhangi bir ödeme yapılamayacağının belirtildiğini, müvekkiline atfı kabil kusur ve her türlü indirim nedenleri gözönünde tutularak, müvekkkilinin iş ve güçten kalması, kalıcı arazları ve müstakbel gelir kaybı gibi uğranılan maddi zararları için poliçe limiti ile sınırlı ileride harcı tamamlanmak üzere belirsiz alacak olarak şimdilik 1.000,00 TL.tazminatının davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 27/05/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile 1.000,00-TL tazminatı ıslah ederek toplam 22.652,98-TL talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacı tarafından müvekkili şirkete eksik evrak ile başvurulduğunu, söz konusu evrakların eksik olduğuna dair davacı vekiline bilgi verildiğini, ancak eksiklikler giderilmeden dava açma yolu tercih edildiğini, bu doğrultuda davacı tarafın gerekli belgeleri müvekkili şirkete ibraz etmemek ve ödeme süresinin dolmasını beklememekle, kanunda belirtilen başvuru şartını yerine getirmemiş olduğundan dava ikame etme hakkı bulunmadığını, kusur tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesine gönderilmesini, maluliyet oranı tespiti için davacının Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Dairesine veya üniversite hastanelerinin adli tıp anabilim dalı bölümüne sevkini, kusurun ve maluliyet oranının tespiti halinde, alanında uzman bilirkişilerce azami poliçe limitleri ve aktüeryal kurallar gözetilerek hesaplama yapılmasını, müvekkili şirket temerrüde düşmediğinden, dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davalıya davacının 18/10/2016 tarihinde başvuruda bulunduğu 8 iş gününden sonra temerrüdün gerçekleştiğinden davanın kabulü ile 22.652,98-TL maluliyet sebebiyle maddi tazminat alacağının 29/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, (davalı sigorta şirketinin poliçe limiti ile sorumlu tutulmasına) karar verilmiştir.
Davalı……….. A.Ş. vekili istinafa başvuru dilekçesinde, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97’nci maddesi uyarınca başvuru şartı usule uygun şekilde yerine getirilmediğini, başvuru şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, kaza tarihinde çalışmayan ve bu sebeple herhangi bir işten ve güçten geri kalma yönünde zarara uğramayan davacı için yerel mahkemece geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, davacı vekilince sunulan ıslah dilekçesi ile temerrüt tarihinden itibaren avans faizi talebinde bulunulduğunu, dava dilekçesinde faiz talebinde bulunmayan davacı tarafça ıslah dilekçesinde faiz talebinde bulunulurken, ıslah edilmek istenen faizin ıslah tarihine kadarki miktarı asıl alacak haline dönüştürülmeli ve belirlenen bu miktar üzerinden nisbi harç yatırılması gerektiğini, davada davacı tarafça ıslah edilen faiz tutarı belirlenerek asıl alacak kalemine dönüştürülmemiş ve dava tarihinden ıslah tarihine kadar işlemiş faiz tutarı nispetince harç ikmal etmediğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın reddini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
Dava, trafik kazasında kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı maruz kaldığı trafik kazası sonucu uğradığın maluliyetinin ve zararının belirlenmesi üzerine gerçek zararının talep edeceğini bildirerek belirsiz alacak davası açtığını bildirmiş, davalı ise, 2918 sayılı yasanın 97. Maddesindeki dava şartının gerçekleşmediğini, ilk davada faiz talebi bulunmadığından ıslahla ilk alacağa faiz işletilemeyeceğini ileri sürmüştür.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Doğrudan Doğruya Talep ve Dava Hakkı” başlıklı 97. maddesinde (Değişik: 14/4/2016-6704/5 md.) “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Davalı sigorta şirketinin davacının başvurusu şartını usulüne uygun şekilde yerine getirmediği ileri sürülmüş ise de, davacının başvurusu üzerine, davalı …………A.Ş. tarafından 18/10/2016 tarihinde 9412704 nolu hasar dosyası açılmış olup Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere dava öncesi sigortaya başvuru şartı sonradan tamamlanabilir bir dava şartı olup, dava öncesi davacının gerekli belgeleri sunmadığı farz edilse dahi dava dosyasındaki belgelerle bu eksikliğin giderildiği kabul edildiğinden bu nitelikteki istinaf istemi yerinde görülmemiştir.
Ayrıca davalı sigorta vekili, davacının emekli olduğundan iş görememezlik tazminatına hak kazanamayacağına yönelik istinaf istemi de yerinde değildir. Zira Yargıtay yerleşik içtihatlarına göre maluliyete uğrayan emeklinin, emekli maaşı dışında gelir elde ettiğinin tespit edilebildiği takdirde tespit edilen bu gelir üzerinden, bu hususun kanıtlanmadığı takdirde ise asgari ücret baz alınarak geçici iş göremezlik zararının hesaplanması gerekir.(Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 2016/13625-2019/1700 karar sayılı ilamı)
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesinin 2. fıkrası ile tahkikatın sona ermesine kadar davanın başında belirtilen talebin artırılabileceği kabul edilmişken, 7251 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile HMK’nın 107. maddesinin 2. fıkrasında yapılan değişiklikle talep sonucunun belirlenmesi mümkün olduğunda hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacının talebini artırabileceğine dair düzenleme yapılmıştır.
Yine HMK’nın 107. maddesinin 3. fıkrası “Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” şeklindeki düzenlenmişken, 7251 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile bu düzenleme yürürlükten kaldırılmıştır.
Öte yandan yine belirsiz alacak davasının kanuna konuluş amacı ve davanın niteliği dikkate alındığında, dava tarihinden önce gerçekleşen bir temerrüt olgusunun bulunmadığı durumlarda belirsiz alacak davasında yargılama sonucunda miktarı tam ve kesin olarak belirlenen alacağın tümü için temerrüt, davanın açıldığı tarihte gerçekleşeceğinden faize de dava tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekir. (Y. HGK 06/07/2021 tarih ve 2020/9-1 / 2021/931 sayılı ilamı)
Somut uyuşmazlıkta, davacı davasının belirsiz alacak davası olarak açtığına göre, miktar artırım talebi ile birlikte faiz talebinin de dava tarihinden itibaren işletilmesinde usule aykırılık yoktur.
HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına ve istinaf konusu yapılan nedenlere ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesin kararı usul ve yasaya uygun olması nedeniyle davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/09/2019 tarih ve ……………….. sayılı kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1-b-1 hükmü gereğince davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılması gereken 1.547,43.-TL istinaf karar harcından peşin alınan 386,85-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 1.160,58-TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
2-Davalı tarafından istinaf karar harcı yatırılmış olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Karar tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yargılama giderinin istinafa başvuran taraflar üzerinde bırakılmasına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 362/1-a. hükmü uyarınca kesin olmak üzere 11/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….
Başkan
………..
E-imzalıdır.
……….
Üye
……….
E-imzalıdır.
………………
Üye
……..
E-imzalıdır.
……..
Katip
…….
E-imzalıdır.