Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/173 E. 2021/232 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/173
KARAR NO : 2021/232

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/415
KARAR NO : 2018/1578
KARAR TARİHİ : 06/12/2018
İSTİNAF BAŞVURU TARİHİ : 26/04/2019 (Davacı), 24/04/2019 (Davalı)
DAVACI : … -…
VEKİLLERİ : Av. … – Av. … – S3 D:9 Osmangazi/ BURSA
DAVALILAR : 1-… – …
2-… – …
VEKİLİ : Av. … – Eğitim mah. 2.eYILDIRIM/ BURSA
DAVALI : 3- …
VEKİLİ : Av. … – …
İHBAR OLUNAN :e Üsküdar/ İSTANBUL
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
B.A.M. KARAR TARİHİ : 20/10/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/11/2021

Davacı tarafından, davalılar aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen karara süresi içinde davacı ve davalılar …, … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin babasının 13/10/2013 tarihinde meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybettiğini, kaza nedeniyle 1960 doğumlu müteveffa Şefrim Şentürk’ün vefatının, müvekkilinin maddi ve manevi zararlarının doğumuna neden olduğunu, davalı …’un sürücü, …’ın 16 DH 126 plakalı aracın işleteni olduğunu, bununla birlikte kazaya karışan 16 DH 126 plakalı aracın …. tarafından T-41321876-0-0 numaralı poliçe ile zorunlu mali sorumluluk sigortası altına alındığını, müvekkilinin epilepsi hastası olduğu için müteveffanın bakımına muhtaç olarak yaşadığını, müvekkili …’e ait özürlü sağlık raporu olduğunu, müvekkilinin babasını kaybetmenin üzüntüsünün yanı sıra babasının desteğinden de yoksun kaldığını bildirerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 100,00 TL maddi tazminat ile 70.000 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde, kazanın meydana gelmesinde davalı sürücüye kusur yöneltilmesinin kabul edilemez olduğunu, davacının zararının bir kısmının SGK tarafından, yine bir kısmının da ZMMS Trafik Sigortacısı tarafından giderilmiş olduğunu, dava konusu maddi ve manevi tazminatın belirlenmesinde yapılan ödemelerin takdir hakkını etkiler nitelikte olduğunu, zararlı olayın meydana gelmesinde davacıların kusurunun ve başkaca indirim sebeplerinin zarar miktarına oranlanarak düşülmesi gerektiğini bildirerek davanın reddine karar verimesini talep etmiştir.
Davalı … şirketi cevap dilekçesinde, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davalının ikametgahının İstanbul -Ümraniye ilçesinde olduğundan, müvekkil aleyhine açılacak davalar ve başlatılacak icra takiplerinde yetki İstanbul Anadolu Adliyesi Mahkemeleri’ne ait olduğu, zaman aşımına uğrayan davanın reddine karar verilmesini, öncelikle kusur tespiti için trafik ihtisas dairesi’ne gönderilmesini, akabinde, “destekten yoksun kalma tazminatı”na ilişkin talebin değerlendirilmesi amacıyle aktüer bir bilirkişinin görevlendirilmesini, davacı taraf öncelikle sigortalı araç sürücüsünün kusurunu ispat ile yükümlü olduğundan ve sorumlulukta, sürücülerin kusuru oranında olduğundan tazminat hesabı için ceza davası kararının beklenilmesini ve bunun “bekletici mesele” yapılmasını, mükerrer ödemeyi ve haksız zenginleşmeyi önlemek için kurum tarafından sigortalıya ve hak sahiplerine bağlanan gelirin peşin sermaye değeri sorularak, bildirilen miktarın en son zarardan indirilmesi sureti ile gerçek zararın saptanması gerektiğini belirterek müvekkili şirket aleyhine açılmış davanın tümden talep etmiştir.
Mahkemece, davalıların sürücüsü, işleteni ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu 16 DH 126 plakalı kamyonun 13/10/2013 tarihinde, davacının murisi Şefrim Şentürk’e çarpması sebebiyle meydana gelen trafik kazasında, davalının % 50 kusurlu olduğunu, muris Şefrim Şentürk ile davacı arasında desteklik ilişkisi olduğu kabul edilerek 33.960,98 TL miktar yönünden destekten yoksun kalma tazminatı talebinin kabulune, manevi tazminat istemi yönünden 30.000,00 TL manevi tazminata karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde, müvekkilinin müteveffanın tek mirasçısı olmasına rağmen destek payının bir kabul edilmiş olması ve takdir edilen manevi tazminat miktarının az olması nedeniyle kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili 25/04/2019 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde, ilk derece mahkemesinin hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, kazanın meydana gelmesinde davalı …’un herhangi bir kusurunun bulunmadığını, kazanın oluşumuna engel olabilmek için alabileceği fakat almadığı bir tedbirin dahi bulunmadığını, ATK tarafından alternatifli rapor tanzim edildiğini, ilk derece mahkemesince ikinci durumun hükme esas alındığını, müteveffanın davacıya destek olduğu hususunun ispatlanamamış olduğunu, bilirkişi hesap raporunda fahiş hesaplama yapıldığını bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava; trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının trafik kazasında ölen babasından dolayı destekten yoksun kalma tazminatı talep edip edemeyeceği ile tazminat miktarının az olup olmadığı hususudur.
Davalılar vekiline 08/04/2019 tarihinde gerekçeli karar evrakının tebliğ edildiği ve 24/04/2019 tarihli dilekçesi ile istinaf isteminde bulunduğu görülmüştür.
HMK 345. Maddesinde istinaf yoluna başvuru süresinin iki hafta olduğu ve bu sürenin ilamın taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlayacağı düzenleme altına alınmıştır.
HMK 352.maddesinin (c) bendinde başvurunun süresi içerisinde yapılamaması halinde ön incelemede başvurunun usulden reddine karar verileceği hükmü yer almaktadır.
Somut olayda davalılar vekiline gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren 2 haftalık istinaf yoluna başvurma süresinin son gününün 22/04/2019 olduğu ve süresinden sonraki tarih olan 25/04/2019 tarihinde istinaf dilekçesinin verildiğinden davalılar … ve …’ın istinaf istemlerinin HMK 352/1-c maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.
Davacının maddi tazminat talebi ile ilgili istinaf istemi yönünden, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin kabul görmüş pay esasına göre; çocuksuz durumda destek, desteğin gelirini eşi ile ortak paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden yarısını desteğin yarısını da eşin alacağı kabul edilmektedir. Çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise destek gelirden eşi ile birlikte 2’şer pay alırken çocuklara birer pay verileceği, yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocukların her birine 1’er pay, ana ve babaya 1’er pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak, anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır.
Somut olayda alınan ilk bilirkişi raporunda davacının destek payı 1 kabul edilmiş ancak davacıya % 25 müteveffaya de % 50 olacak şekilde varsayımsal kazancın dağıtıldığı görülmüştür. Yukarıdaki açıklamalar ışığında davacının destek payının 1 kabul edilmesi doğru ise de, bu durumda müteveffanın payının 2 kabul edilerek toplamın yüzdelik hesabında yapılan dağılımın yanlış olduğu, zira % 50 müteveffaya % 25 davacıya dağıtıldıktan sonra % 25 daha payın açıkta kaldığı görülmektedir. Ayrıca alınan ikinci raporda da müteveffanın evlenme ihtimali üzerine yapılan yüzdelik dağılımında hatalı olduğudan, garamaten davacıya düşen miktarın da nasıl hesaplandığı anlaşılamamıştır. Bu nedenlerle yukarıdaki Yargıtay uygulaması dikkate alınarak davacının payının belirlenmesi ve müteveffanın evlenme ihtimali de gözetilerek denetime açık şekilde pay dağılımı yapılması hususunda bilirkişiden ek rapor aldırılması gerekirken bu rapora göre hüküm verilmiş olması nedeniyle ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olmadığı ve davacı tarafın bu husustaki istinaf isteminin yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi göre hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 tarihli ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Davaya konu olayda; tarafların kusur durumları, olayın meydana geliş biçimi ve tarafların sosyal ekonomik durumları ve yukarıdaki ilkeler nazara alındığında mahkeme tarafından davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının yerinde olması karşısında davacı vekilinin istinaf isteminin yerinde olmadığı görülmüştür.
6100 sayılı HMK 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına, kamu düzenine ve istinaf konusu yapılan nedenlerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, davacı lehine takdir edilen maddi tazminat hesabında yukarıda belirtilen ilkeler kapsamında hata yapılarak bu doğrultuda verilen karar usul ve yasaya aykırı olup davacı vekilinin istinaf başvurusunun bu sebeplerle kabulü ile mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/12/2018 tarih ve 2015/415 – 2018/1578 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine;
3- Davalılar … ve … vekilinin istinaf istemlerinin HMK 352/1-c maddesi uyarınca USULDEN REDDİNE,
4- Davalılar … ve … tarafından yatırılan 1.047,89 TL istinaf karar harcının davalılara iadesi ile davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin istinaf kanun yoluna başvuran davalılar üzerinde bırakılmasına,
5-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
6-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yargılama sonunda verilecek gerekçeli kararda dikkate alınmasına,
7-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 20/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan


Üye


Üye


Katip