Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1605 E. 2022/1685 K. 18.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/1605
KARAR NO : 2022/1685

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/28
KARAR NO : 2018/925
KARAR TARİHİ : 27/06/2018
İSTİNAF BAŞVURU TARİHİ : 13/12/2018
DAVACI : DOLCE MARİNE INC.
VNIN KONUSU : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
B.A.M. KARAR TARİHİ : 18/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 20/10/2022

Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen karara süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, davalının başvurusu üzerine Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/2549 D.iş sayılı dosyası üzerinden mülkiyeti davacı şirkete ait gemi üzerine haksız ihtiyati haciz uygulandığını, geminin seferden men edildiğini, ancak ihtiyati haciz kararına itirazın reddine ilişkin karara karşı yapılan istinaf başvurusu üzerine ihtiyati haczin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 2017/2-3 E.K. Sayılı kararıyla kaldırıldığını, davalı tarafın 10.000 SDR teminat yatırdığını, haksız ihtiyati haciz sebebiyle davacı şirketin zarara uğradığını beyanla davalı tarafından ihtiyati haciz dosyasında teminat olarak yatırılan 10.000 SDR’nin yatıran tarafa ödenmemesi yolunda ihtiyati tedbir uygulanmasını ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla uğranılan maddi zararın tespiti ile şimdilik 719.026,75 TL maddi zararın işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğine rağmen her hangi bir cevap dilekçesi ibraz etmediği görülmüştür.
Mahkemece, davalının haksız fiil niteliğinde olmak üzere haksız ihtiyati haciz uygulayarak davacıya ait gemiyi seferden men ettirdiğini, bu haksız ihtiyati haciz nedeniyle davacının zarara uğradığını, haczedilip seferden men edilen geminin uzun süre atıl ve bakımsız kaldığını, hem gelir getiremediğini hem de ilave bakım ve onarıma ihtiyaç duyduğunu ve delil tespiti dosyasında alınan bilirkişi raporunun yeterli olması nedeniyle 712.864-TL’si haksız haciz sebebiyle ortaya çıkan fiili zarar ve 123.811-TL’si kazanç kaybı olmak üzere toplam 836.675-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde, müvekkiline usulüne uygun tebligat yapılmadan ve davaya katılımı sağlanmadan ilk celsede karar verilerek hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, dava dilekçesinin ve gerekçeli kararın müvekkiline tebliğ edilmediğini, tahkikat ve sözlü yargılama duruşma gününün tebliğ edilmeden karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, aynı olayla ilgili Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/125 esas sayılı dosyası ile dava açılması nedeniyle sonradan açılan iş bu dava yönünden derdestlik dava şartı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, ihtiyati hacze dayanak itirazın iptali davasının halen yargılamasının devam etmesi nedeniyle sonucunun bekletici mesele yapılması gerektiğini, yargılama sırasında bilirkişi raporu alınmadan eksik ve hatalı delil tespiti dosyasının hükme esas alınmaması gerektiğini beyanla kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava, haksız ihtiyati haciz nedeniyle maddi tazminat talebine yöneliktir.
Öncelikle davalı vekilinin kamu düzenine ilişkin istinaf istemlerinin incelenmesine geçilmiştir.
Davacı tarafından davalıya aleyhine açılan dava TTK 4/2 maddesi uyarınca yazılı yargılama usulüne tabidir.
HMK’nun 118-186.maddeleri arasında düzenlenen yazılı yargılama usulünde ilk derece yargılaması beş aşamadan oluşmaktadır. Bunlar davanın açılması, karşılıklı dilekçelerin verilmesi, ön inceleme, tahkikat, tahkikatın sona erdirilmesi ve sözlü yargılama ile hüküm aşamalarıdır.
6100 Sayılı HMK’nun 137/1. fıkrasına göre; dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, mahkemenin ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceleyeceği, uyuşmazlık konularını tam olarak belirleyeceği, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik edip ve bu hususları tutanağa geçireceği, 2.fıkrada ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
6100 Sayılı HMK’nun 147/1. Fıkrada ise tarafların, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra tahkikat ve sözlü yargılama için duruşmaya davet edileceği, aynı maddenin ikinci fıkrasında taraflara gönderilecek davetiyede belirlenen gün ve saatte geçerli bir özrü olmadan mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde, duruşmaya yokluklarında devam edileceği ve yapılan işlemlere itiraz edemeyeceklerinin bildirileceği hüküm altına alınmış, aynı maddeye 7251 Sayılı Kanunun 15 inci maddesi İle eklenen ve 28/07/2020 tarihinde yürürlüğe giren son cümlesinde ise, tahkikatın sona erdiği duruşmada sözlü yargılamaya geçilebileceği, sözlü yargılama için (186) duruşmanın ertelenmesi halinde taraflara ayrıca davetiye gönderilemeyeceği ve 150. madde hükmü saklı kalmak kaydıyla yokluklarında hüküm verileceği bildirilir, denilmektedir.
184/1. fıkraya göre hâkimin, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz vereceği 2.fıkrada mahkemenin, tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim edeceği hususları emredici şekilde hüküm altına alınmıştır.
Ayrıca yine 7251 Sayılı Kanunun 20 inci maddesi ile değiştirilen 186/1.fıkrasında; “mahkeme, tahkikatın bittiğini tefhimden sonra, aynı duruşmada sözlü yargılama aşamasına geçer. Bu durumda taraflardan birinin talebi üzerine duruşma iki haftadan az olmamak üzere ertelenir. Hazır bulunsun veya bulunmasın veya bulunmasın taraflara ayrıca davetiye gönderilmez.” 186/2 inci fıkrasında ” Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü (m. 294).Şu kadar ki, 150 inci madde hükmü saklıdır ” şeklinde düzenlenmiştir.
Yukarıda belirtildiği gibi savunma hakkı Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alındığı gibi; 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesi hükmüne göre de; davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, başka bir anlatımla; taraflara dosya içerisindeki bilgi ve belgelere karşı savunma hakkını kullanma olanağı verilmeden hüküm kurulamaz. Aksi halde savunma hakkı kısıtlanmış olup, bu husus kamu düzenine aykırılık teşkil etmektedir.
Somut olayda davalı adına dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğ edildiği ve cevap süresinin dolması ile birlikte davalı tarafından herhangi bir cevap dilekçesinin ibraz edilmemesi üzerine dilekçeler aşamasının tamamlanarak taraflara usulüne uygun ön inceleme duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilmiştir. Davalının belirlenen ön inceleme duruşmasında hazır olmaması nedeniyle hazır bulunmadığı ön inceleme duruşmasında tahkikat duruşma günü belirlenerek hazır bulunmayan davalıya HMK 147/1 maddesi gereği tahkikat duruşma gününün tebliğine karar verilmiştir. Duruşmanın tanzim edildiği tarihte yürürlükte bulunan HMK 147 maddesine göre davalı sadece davetiyede belirlenen gün ve saatte geçerli bir özrü olmadan mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde, duruşmaya yokluklarında devam edileceği ve yapılan işlemlere itiraz edemeyeceklerinin bildirilmiş ancak tahkikatın sona erdiği duruşmada sözlü yargılamaya geçilebileceği, sözlü yargılama için (186) duruşmanın ertelenmesi halinde taraflara ayrıca davetiye gönderilemeyeceği ve 150. madde hükmü saklı kalmak kaydıyla yokluklarında hüküm verileceği hususu ihtar edilmemiştir. Bu durumda tahkikat duruşmasının tamamlanmasından sonra duruşmada hazır bulunmayan davalı tarafa HMK 186 maddesi uyarınca sözlü yargılama duruşma gününün tebliğ edilerek yargılamaya devam edilmesi gerekirken tebliğ edilmediği anlaşılmakla HMK 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkı ile yukarıda belirtilen yazılı yargılamaya ilişkin hükümlere, usul ve yasa uygun olmadığı sonucuna varıldığından davalının sair istinaf istemlerin incelenmeksizin istinaf taleplerinin kamu düzeni bakımından kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilinin istinaf dilekçesi ile davacı tarafından aynı uyuşmazlığı ilişkin Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/125 esas sayılı dosyası ile açılan davanın görev yönünden reddine karar verildiği ve süresinde görevli mahkemeye gönderilmesi talebi ile görevli mahkemede yargılamaya devam edildiği ve iş bu davanın açıldığı tarihte henüz karar verilmemiş olması nedeniyle derdestlik olumsuz dava şartının bulunduğunu beyan ettiği anlaşılmakla dava şartlarının yargılamanın her aşamasında hakim tarafından resen dikkate alınması gerektiği gözetilerek kararın yukarıda açıklanan nedenlerle kaldırılmasına karar verilmiş olması nedeniyle davalının derdestlik itirazı ile ilgili ilk derece mahkemesince değerlendirme yapılması doğru olacaktır.
Kabule göre de;
Tek yanlı yapılan ve itiraza uğrayan delil tespitine ilişkin bilirkişi raporu hükme esas alınamaz. Öte yandan HMK’nun 400 ve devamı maddelerine dayanılarak yaptırılan delil tespitine ilişkin bilirkişi raporları aynı yasanın 405. maddesi hükmü uyarınca asıl dava dosyasının eki sayılmakla birlikte, söz konusu raporlara karşı belirli sürede itiraz edilmemesi halinde kesinleşeceği veya aleyhine tespit yaptırılan kişi hakkında kesin delil niteliği kazanacağına dair yasal bir düzenlemeye de yer verilmemiştir. Bu nedenle delil tespiti yolu ile alınan bilirkişi raporuna itiraz etmemiş olan taraf bu itirazını hüküm verilinceye kadar mahkemeye bildirebilir. Kaldı ki tespit raporunun iddiayı ve savunmayı karşılayıp karşılamadığı, hüküm kurmaya yeterli olup olmadığını denetleme işi hakime ait bir görevdir. Davacı vekili dava dilekçesinde davalının delil tespiti dosyasında alınan raporun tebliğine rağmen itiraz etmediğini ileri sürmüş olup her ne kadar delil tespiti dosyası dosya arasında olmadığından bu husus tetkik edilememiş ise de davalının süresinde itiraz edip etmemesi sonucu etkilemeyeceğinden dosyanın celbine gerek olmadığı anlaşılmakla mahkeme tarafından sadece delil tespiti dosyasında alınan bilirkişi raporuna göre karar verilmesi de doğru olmamıştır. (Yargıtay 3.HD 12/09/2018 tarih 2017/3362 E 2018/8373 K)

6100 sayılı HMK 355 maddesi gereğince istinafa başvuranın sıfatı, istinaf konusu yapılan nedenler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1. fıkrası (a-6) bendi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/06/2018 tarih ve 2018/28 – 2018/925 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-Davalı tarafından yatırılan 14.288,32 TL nisbi istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
3-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yargılama sonunda verilecek gerekçeli kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 18/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan


Üye


Üye


Katip