Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1419 E. 2022/1091 K. 22.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/1419
KARAR NO : 2022/1091

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/68
KARAR NO : 2017/1354
KARAR TARİHİ : 30/11/2017
İSTİNAF BAŞVURU TARİHİ : 22/01/2018 (Davacı), 31/01/2018 (Davalı)
DAVACI
-AXA SİGORTA A. Ş.
VEKİLİ : Av. … – [16961-69160-18307] UETS
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle )
B.A.M. KARAR TARİHİ : 22/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 29/06/2022

Davacı tarafından, davalılar aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen karara süresi içinde davacı vekili ile davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili …’in olay günü arkadaşları ile araç yolu dışında yol kenarında yürümekte iken davalı …’in sevk ve idaresindeki 16 GL 683 plaka sayılı araç ile kontrolsüz ve hızlı bir şekilde müvekkiline çarparak duramadığı için de müvekkilinin ayak bileğinin aracın tekerleği altında ezildiğini, kırıklar oluştuğunu, müvekkilinin bu süreçte çok ciddi ameliyatlar geçirmiş olup ayağına platin takıldığını, müvekkilinde kalıcı hasarlar bırakan bu kazaya ilişkin olarak Bursa 9. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/901 esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda davalı sürücü …’in olayda % 100 oranında kusurlu bulunduğu tespit edilerek kendisine ceza verildiğini, nihai kararın kesin olduğunu, müvekkilinin tedavi sürecinde özel bir hastanede mikro cerrahi uzmanı tarafından ameliyat edilerek ameliyat ve sair tedavi masraflarının şimdilik 23.479,54 TL olduğunu, masrafların SGK’ dan tahsil edilmekle birlikte müvekkilinin ömür boyu malül kaldığını, henüz üniversite öğrencisi olduğunu, geçirdiği kaza nedeni ile hayatının etkilendiğini beyan ederek maddi ve manevi zararlara uğradığı nedeni ile fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak şimdilik 1.000,00 TL maddi 50.000,00 Tl manevi tazminatın haksız fiilin gerçekleştiği 18/02/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı araç sürücüsü ve ZMMS poliçesini yapan sigorta şirketinden müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 24/10/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminata ilişkin taleplerini 2.375,93 TL’ye yükselterek kaza tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı …’den tahsili ile, 135.000,00 TL sigorta şirketi tarafından ödenen ana paranın kaza tarihi olan 18/04/2012 ile dava tarihi olan 12/12/2013 tarihleri arasında işlemiş yasal faizinin davalı …’den tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde, davacı tarafça araç yolu dışında kaldırımda yürürken kazanın meydana geldiği ifade edilmiş ise de, kazanın olduğu gün olan 18/04/2012 tarihinde kazanın olduğu yolda kullandığı aracın gidiş yönüne göre davacı ve arkadaşlarının yürüdükleri iddia edilen sağ tarafta bir kaldırımın bulunmadığını, havanın yağışlı olduğunu, davacı yanın toplam 5 kişilik bir grup olarak araç yolunun nerede ise tamamını kapatmış bir şekilde yan yana yürümekte olduklarını, olay sonrasında davacı …’i Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine bizzat kendisinin götürdüğünü, daha sonra sevk edildiği Bursa Devlet Hastanesinde ziyaret ettiğini, maddi ve manevi yardım talebinde bulunduğunu ancak kendisi ve ailesinin kabul etmediğini, sosyal güvencesi bulunan davacı tarafın özel hastanede kendi isteği ile tedavi olduğunu, kendisinin de Bursa 9. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/901 esas sayılı dosyasında alınan karar gereği sürücü belgesi geri alındığından işinden ayrılmak zorunda kaldığını, anılan nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …Ş vekili davaya cevap dilekçesinde, 16 GL 683 plaka sayılı aracın ZMMS poliçesini düzenlediğini, sigortalının kusuru oranında olmak üzere poliçeden doğan sorumluluğunu sürekli sakatlık halinde kişibaşı azami 225.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, davacı tarafça talep edilen tedavi masraflarının 6111 sayılı kanun gereğince SGK kurumundan talep edilmesi gerektiğini, manevi tazminat taleplerinin poliçe ile teminat altına alınmadığını, poliçe ile verilen teminatın her halükarda verilecek bir teminat olmayıp kusur durumlarının ve davacı yanın sakatlık durumuna göre talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatının aktüer sıfatına sahip uzman bilirkişi aracılığı ile tespit edilmesi gerektiğini, kusur durumlarının da adli tıp aracılığı ile tespitini istediklerini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının maddi tazminat talepleri yönünden davalı …Ş ile aralarında yapmış oldukları sulh ve ibra protokolü kapsamında 135.000,00 TL maddi tazminat tutarı ile bu tutara isabet eden işlemiş faiz yargılama gideri ve vekalet ücreti gibi diğer kalemlerden feragat ettiklerinden davalı …Ş.’ ye karşı açılan maddi tazminat davasının feragat nedeni ile reddine, davacı vekili tarafından her ne kadar davalı … yönünden kaza tarihinden 12/12/2013 tarihleri arasında işlemiş faizden de davalı … şirketinin sorumlu olması gerekeceği yönünden talepte bulunulmuş ise de, sulh protokolünün incelenmesinde; 135.000,00 TL maddi tazminata isabet eden 42.674,79 TL işlemiş faiz kaleminin de protokolde yer almış olup, bu yönden de davalı … şirketinin ibra edildiği ve davadan feragatin ise protokol kapsamında davalı … şirketine karşı bir bütün olarak yapıldığı işlemiş faiz kaleminin de protokol kapsamına alındığı anlaşılmakla ayrıca işlemiş faiz talebinde bulunulamayacağından bu kısma ilişkin talebinin de reddine, davalı … yönünden açılan maddi tazminat talepli davada, davalı …’in sorumluluğunun yalnızca poliçe kapsamında üstlenilen işletene düşen sorumluluk gibi bir sorumluluk olmayıp davalı …’in aynı zamanda sürücü olması nedeni ile haksız fiil sorumluluğunun bulunduğu bu nedenle feragat edilen ve bölünemeyen 135.000,00 TL’ lik maddi tazminat tutarının dışında hesap edilen 2.375,93 TL tutarı yönünden davalı …’in sorumluluğunun bulunduğu kabul edilmesi gerektiği, manevi tazminat tutarı yönünden ise davalı … şirketine karşı açılan davada poliçe de manevi tazminat teminatı bulunmadığından davanın reddine, davalı … yönünden ise kusur ve maluliyet durumları gözönüne alınarak davanın kısmen kabulü ile 20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde, takdir edilen manevi tazminat miktarının düşük olduğunu, müvekkilinin elektrik elektronik mühendisliği bölümünde okuduğu ve mezun olduktan sonra asgari ücretin üzerinde kazanç elde edeceği gözetilmeden asgari ücretten hesaplama yapıldığını, kaza tarihi ile davalı … şirketinin temerrüde düştüğü dava tarihi arasındaki faizden davalının sorumlu tutulması gerektiğini, maddi tazminat bakımından tam kabul karar verildiği ve tüm kusurun davalıya ait olmasına rağmen yargılama giderinin manevi tazminatın ret ve kabul durumuna göre takdir edilmesinin hatalı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde, kazanın davacının araç yolunda yürümesi neticesinde gerçekleşmesi nedeniyle kusurun davacıda olduğunu, kazanın oluş şekline göre davacının kaldırımda yürüdüğünün kabulünün mümkün olmayacağını bu nedenle kusur raporlarının hatalı olduğunu, davacı ile davalı … arasındaki ibraname ve davacının sigorta şirketi yönünden feragat beyanının müteselsil borçlu müvekkiline sirayet edeceğini ve bu nedenle müvekkili yönünden de feragat nedeniyle ret kararı verilmesi gerektiğini ve manevi tazminat miktarının yüksek olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava; trafik kazasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık kusur oranı ve manevi tazminat miktarıdır.
HMK’nın “İstinaf Yoluna Başvurulabilen Kararlar” başlıklı 341. maddesinin (2) no’lu bendinde, miktar veya değeri binbeşyüz Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararların kesin olduğu belirtilmiştir. 01/01/2017 tarihinden itibaren verilen kararlarda miktar ve değeri 3.100,00.-TL’yi geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir (HMK’nın 341/2.m.). Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir (HMK’nun 341/3.m.). Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebin kabul edilmeyen bölümü kesinlik sınırını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz (HMK’nun 341/4.m.).
Talep edilen ve hükme bağlanan miktar itibariyle maddi tazminat yönünden davacı ve davalı yönünden istinafa getirilen miktar 2.375,93 TL olup mahkeme karar tarihi itibariyle söz konusu miktar kesinlik sınırları içindedir.
HMK’nın 346. maddesi gereğince kesin olan karara ilişkin istinaf başvurusunda bulunulması halinde kararı veren mahkeme tarafından istinaf dilekçesinin reddine karar verilebileceği gibi istinaf incelemesi sırasında da istinaf isteminin reddine karar verilebilir.
Bu durumda, HMK’nın 341/2. maddesinde açıklanan 3.110,00.- TL’nin altında kalan miktar yönünden davacı ile davalı … vekilinin istinaf başvuru dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekili alınan kusur raporunun hatalı olduğu ve davacının kusurlu olduğunu beyanla istinaf isteminde bulunmuştur. Ceza Mahkemesi tarafından keşif ile trafik bilirkişisinden alınan rapor ile daha sonra ATK’ dan alınan raporda davalının kazanın oluşumunda asli kusurlu olduğu, davacının ise kusuru bulunmadığının tespit edildiği ve mahkeme tarafından davalı sanığın tam kusurlu olduğu kabul edilerek taksirle yaralama suçundan kesin para cezasına hükmedildiği görülmüştür. İlk Derece Mahkemesi tarafından makine mühendisi bilirkişiden alınan raporda aynı şekilde kazanın oluşumunda davalının % 100 kusurlu olduğu ve davacının kusuru bulunmadığının bildirildiği görülmekle alınan her üç rapor arasındaki da çelişki bulunmaması nedeniyle bilirkişi tarafından ibraz edilen kusur raporunun hükme esas alınmasında isabetsizlik bulunmadığından davalı … vekilinin bu husustaki istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
Manevi tazminat isteminin temelinde, davalıların haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere, haksız eylemin unsurları; kusur, zarar, fiil ile zarar arasında illiyet bağı fiilin hukuka aykırı olmasından ibarettir.
Öte yandan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 56.] maddesinde düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak takdirde etkili olabileceği, 22.6.1966 tarihli ve 1966/7 E., 1966/7 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hâl ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Yine Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesine göre; hâkimin özel hâlleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı, aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O hâlde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut hâlde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Manevi tazminat, duyulan elem ve ızdırabın kısmen ve imkân nispetinde iadesini amaçladığından hâkim, TMK’nın 4. maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir.
Hâkim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ve zarara yol açanın ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, ölüm ya da beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 02.10.2018 tarihli ve 2017/17-1098 E., 2018/1384 K.; 02.03.2021 tarihli ve 2020/17-41 E., 2021/182 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davacının kaza tarihindeki yaşı, davalının kusur durumu, paranın alım gücü, tarafların ekonomik sosyal durumu gözetildiğinde, ilk derece mahkemesince, davacıların uğranılan zarar nedeniyle, tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar manevi tazminata hükmedilmiş olup, davacı vekili ile davalı vekilinin bu husustaki istinaf isteminin esastan reddi gerekmiştir.
İlk Derece Mahkemesi tarafından manevi tazminat miktarının tayininde etkili olması nedeniyle tarafların sosyal ekonomik durumlarının araştırılması için müzekkere yazılarak tespit edilen ekonomik durumlarına göre manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken bu husustaki araştırma yapılmadığı anlaşılmakla, ceza dosyası içerisinde davalı için yapılan araştırmada İstanbul Aksaray’ da kafe işletmeciliği yaptığının bildirildiği ve uyap üzerinden yapılan incelemede adına kayıtlı bir taşınmazı bulunduğunun görüldüğü, davacının da kaza tarihinde öğrenci olması nedeniyle sabit gelirinin bulunmadığı ve geçiminin ailesinin yardımı ile sağladığı kabul edildiğinden bu husus kaldırma sebebi yapılmamış sadece eleştirmekle yetinilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına ve istinaf konusu yapılan nedenlere ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, davacı vekili ile davalı … vekilinin maddi tazminata yönelik istinaf kanun yolu başvurularının 6100 Sayılı HMK 352. maddesi gereğince usulden reddine, manevi tazminata yönelik istinaf kanun yolu başvurularının ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya uygun olması nedeniyle HMK 353/1.fıkrası (b-1) bendi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekili ile davalı … vekilinin maddi tazminata yönelik istinaf kanun yolu başvurusunun HMK 352. Maddesi gereğince USULDEN REDDİNE,
2-Davacı vekili ile davalı … vekilinin Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/11/2017 tarih ve 2015/68 – 2017/1354 sayılı kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1-b-1 hükmü gereğince manevi tazminata yönelik istinaf kanun yolu başvurularının ESASTAN REDDİNE,
3-a)Alınması gerekli 1.366,20-TL harçtan peşin alınan 382,15 TL’nin mahsubu ile bakiye 984,05-TL’nin davalı …’den tahsili ile Hazineye irat olarak kaydına,
b)Alınması gerekli 80,70 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile 36,30- TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat olarak kaydına,
4-İstinaf talebinde bulunan davacı ve davalı karşılanan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına, artan kısmın talep halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Karar tebliği, harç tahsil ve harç iade işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 362/1-a. hükmü uyarınca kesin olmak üzere 22/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan

e-imzalıdır

Üye

e-imzalıdır

Üye

e-imzalıdır

Katip

e-imzalıdır