Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1390 E. 2022/1068 K. 15.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1390 – 2022/1068
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/1390
KARAR NO : 2022/1068

n, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karara süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, 01/02/2018 tarihinde 34 HFH 19 plakalı araçta trafik kazası meydana geldiğini, davacının bu araçta yolcu olarak bulunduğunu, aracın davalı sigorta şirketince ZMMS sigorta poliçesi düzenlendiğini, kaza dolayısıyla maluliyetinin oluştuğunu, bu sebeple şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminat alacağının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 11/05/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile bilirkişi raporu doğrultusunda maddi tazminat talebini 47.127,19 TL’Ye yükselterek kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Güneş (Türkiye) Sigorta vekili cevap dilekçesinde, davacı tarafından usulüne uygun olarak sigorta şirketine başvuru yapılmadığını, başvurudaki belgelerin eksik olduğunu, kusur oranlarının belirlenmesi gerektiğini, yine davacının kaza dolayısıyla malul kalıp kalmadığının araştırılması gerektiğini, yine kaza yapan aracın sürücüsünün alkollü olduğunu bilmesine rağmen araca binen ve emniyet kemeri takmayan davacının müterafik kusurunun bulunduğunu ve hatır taşıması nedeniyle indirim yapılması gerektiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamı, dosyaya sunulan deliller, aldırılan raporlar birlikte değerlendirildiğinde; aldırılan raporların hüküm kurmaya elveriş olduğu anlaşılmış, SGK tarafından ödenen 2.935,95 TL’nin mahsubu ile 44.191,24 TL’ nin sigorta şirketine bildirim tarihi (temerrüt tarihi) olan 24/12/2018 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davalı Güneş Sigorta A.Ş. vekili istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde, davacı tarafından müvekkili şirkete eksik belgelerle müracaat ettiğinden KTK 97 maddesi uyarınca usulüne uygun müracaattan bahsedilemeyeceğinden davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, maluliyet oranının tespiti için ATK 3.İhtisas Dairesinden Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere verilecek sağlık kurulu raporları hakkında yönetmelik hükümlerine göre rapor aldırılması gerekirken Bursa Uludağ Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından rapor alınmasının hatalı olduğunu, müvekkili şirketin geçici iş görmezlik ve tedavi giderlerinden sorumluluğu bulunmadığını, 2918 sayılı kanun 98.maddesi uyarınca sorumluluğun SGK’ ya ait olduğunu, davacının sürücünün alkollü olduğunu bilmesine rağmen aracına binmesi ve emniyet kemeri takmaması nedeniyle müterafik kusuru bulunduğunu, hatır taşıması indirim yapılması gerektiğini, eksik belgelerle müracaat edildiğinden müvekkili yönünden dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının müterafik kusuru bulunup bulunmadığı, davalı sigorta şirketinin geçici iş görmezlik tazminatından sorumlu olup olmadığı ile hatır taşıması bulunup bulunmadığı hususudur.
Davalı vekilinin başvuru dava şartının yerine getirilmediği ve temerrüt oluşmadığı iddiasına dayalı istinaf talebinin incelenmesinde, davalı sigorta vekili davacı tarafından davadan önce davalıya eksik belgelerle müracaat etmesi nedeniyle usulüne uygun başvuru olmadığını, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de; dava açılmadan önce sigortaya başvuruyu düzenleyen 2918 sayılı KTK.nın 97. maddesinde “sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması” gerektiği belirtilmiş, bu yazılı başvuruya eklenmesi zorunlu olan ve dava şartı olan başvurunun yapılmamış sayılmasına neden olacak belgeler belirtilmemiştir. Dosya kapsamına göre dava açılmadan önce, davalının da kabulünde olduğu gibi davacı tarafından sigorta şirketine başvuru yapıldığı anlaşıldığından KTK.nın 97. maddesinde belirtilmeyen belgelerin ibraz edilmemesi nedeniyle dava şartının yerine getirilmediğine ilişkin istinaf isteminin yerinde olmadığı görülmüştür.
Bununla birlikte kaza tarihindeki yürürlükte bulunan KTK’nın 99. maddesinde “Sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” denilerek, sigortanın temerrütü için, hak sahibinin genel şartlarda belirlenen belgeler ile sigortaya müracaatı zorunluluğu getirilmiştir. Genel şartlarda belirtilen belgelerin eksik olarak sunulması halinde, hak sahibi tarafından müracaat şartı yerine getirildiği kabul edilse dahi sigortanın temerrüdü gerçekleşmez. Hak sahibinin eksik evrakla müracaat etmiş olması halinde, muaccel alacak yönünden dava tarihinden önce temerrütün gerçekleşmemiş olması nedeniyle, açılan dava tarihinde temerrüt oluşacağından, ancak dava tarihinden itibaren faiz talep edilebilir.
Somut olayda, davacı davalıya müracaat etmiş ise de, genel şartlar çerçevesinde eksik evrakla müracaat edildiği anlaşılmakla, davalı KTK’nın 99. maddesine uygun şekilde temerrüte düşürülmediğinden, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, sigorta şirketine bildirim tarihinden itibaren temerrüt faizine hükmedilmiş olması doğru görülmediğinden davalının bu husustaki istinaf isteminin kabulü gerekmiştir.
25.02.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 13.02.2011 tarihli 6111 Sayılı Yasa’nın 59.maddesi ile 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesi değiştirilmiş, buna göre “trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, Yasanın geçici 1. maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanun’un 59. maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği,” öngörülmüştür.
Sigorta şirketi, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Yasa’nın 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçmiştir.
Somut olayda, davalı sigorta şirketi geçici iş göremezlik tazminatından Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumlu olduğu iddia etmiş ise de, yukarıda açıklandığı üzere geçici işgöremezlik talepleri tedavi gideri olmadığından ve sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam ettiğinden davalı sigorta vekilinin bu husustaki istinaf isteminin yerinde olmadığı görülmüştür. (Yargıtay 17 HD 04/02/2021 tarih 2020/11295 E 2021/780 K)
Yargılamaya hakim olan ilkelerden olan “taleple bağlılık ilkesi” 6100 sayılı HMK m. 26 ile düzenlenmiş olup, hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır ve ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez.
Geçici iş göremezlik ve sürekli iş göremezlik zararları ayrı tazminat kalemlerini içermekte olup, dava dilekçesinin içeriğine göre; davacının talebi maluliyet nedeniyle sürekli iş göremezlik zararının tahsili isteminden ibaret olup bu hususu dava dilekçesinin talep sonucu kısmında açıkça beyan etmiş olduğundan davacının geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin bir talebi ve harcı yatırılmış bir davası yoktur. Buna göre davacı vekilince geçici iş göremezlik tazminatı talep edilmediği anlaşılmaktadır. (Yargıtay 06/10/2021 tarih 2021/5321 E 2021/6229 K)
Yukarıdaki açıklamalar ışığından her ne kadar geçici iş görmezlik tazminatı tedavi gideri olmadığından sigorta şirketinin sorumluluğu devam ediyor olması nedeniyle davalı sigorta şirketinin istinaf istemi yerinde değil ise de; davacı vekilinin dava dilekçesi ile sadece sürekli maluliyet tazminatı talep etmesine rağmen mahkeme tarafından geçici iş görmezlik tazminatını da içerisine alınan hesaplamaya itibar edilerek tazminatın kabulüne karar verilmiş olması nedeniyle davalı sigorta şirketinin geçici iş görmezlik tazminatından sorumlu olmayacağına ilişkin istinaf isteminin bu gerekçe ile kabulü gerekmiştir.
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının usulüne uygun şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013-01.06.2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Somut olayda davacı ile ilgili Bursa Uludağ Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre rapor alındığı ve alınan raporda kaza nedeniyle davacıda % 3 oranında kalıcı maluliyet bulunduğunun tespit edildiği anlaşılmakla raporun hem Üniversite hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından hem de kaza tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak tanzim edildiğinden dolayı raporun hükme esas alınmasında isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin bu husustaki istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı TBK’nın 52.maddesinde düzenlenmiştir. Mağdurun kusurunun zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması söz konusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir.
Müterafik kusura ilişkin savunma bir defi olmadığından mahkemece bu yönde bir savunma olmasa dahi resen araştırılması ve tartışılması gerekmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 78. maddesinde “belirli sürücülerin ve yolcuların, araçların sürülmesi sırasında koruyucu tertibat kullanmaları zorunludur… kullanma ve yolların özelliği gözetilerek hangi tip araçlarda sürücülerinin ve yolcularının şehiriçi ve şehirlerarası yollarda hangi şartlarda hangi koruyucu tertibatı kullanacakları ve koruyucuların nitelikleri ve nicelikleri ile emniyet kemerlerinin hangi araçlarda hangi tarihten itibaren kullanılacağı yönetmelikte belirtilir” düzenlemesi yapılmıştır.
Somut olayda; davacının araçta yolcu olduğu ve yaralanmasının diz ve bacak bölgesi ile ilgili olduğu ve kaza tespit tutanağından kaza anında emniyet kemeri takıp takmadığının tespit edilemediği ve dosya kapsamından da anlaşılamadığı görülmüştür.
Davalı vekili davacının aracın sürücüsünün alkollü olduğunu bilmesine rağmen araca binmesi nedeniyle müterafik kusuru bulunduğunu iddia etmiş ise de ceza dosyasının dosya içerisinde bulunmadığı ve tarafların hazırlık aşamasındaki beyanlarının bulunmaması nedeniyle davacının sürücünün alkollü olduğunu bilerek aracı binip binmediğinin tespit edilmediği görülmüştür.
Davacının alkollü araç sürücüsünün aracına bilerek binmesi ve emniyet kemerinin de kaza anında takılı olmadığının anlaşılması halinde birden fazla müterafik kusur indirimi bulunması halinde dahi tek bir indirim oranı uygulanacaktır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında mahkeme tarafından yapılması gereken ;KTK’nun 78. maddesi ve Karayollari Trafik Yönetmeliği’nin anılan hükümleri gereği kullanılması gereken emniyet kemerinin takılması halinde de, kaza nedeniyle oluşan maluliyetin oluşup oluşmayacağı ve emniyet kemeri takılmayışı ile oluşan maluliyet arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı konusunda uzman doktor bilirkişinden rapor alınması ile koruyucu ekipmanın takılmayışının maluliyetle illiyeti bulunduğunun saptanması ile ceza dosyası ve tarafların ifadeleri incelenmek suretiyle davacının araca davalı aracın sürücüsünün alkollü olduğunu bilerek binip binmediğinin değerlendirilmesi ile emniyet kemerinin takılı olmaması ile maluliyet arasında illiyet bağının bulunduğunun tespit edilmesi ya da araca davalı sigortalı araç sürücünün alkollü olduğunu bilerek bindiğinin tespit edilmesi halinde halinde, BK’nın 52. maddesi uyarınca tazminattan müterafik % 20 müterafik kusur indirimi yapılmak suretiyle karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle karar verilmesi nedeniyle sigorta vekilinin bu husustaki istinaf isteminin kabulü gerekmiştir.( Yargıtay 4 HD 29/12/2021 tarih 2021/7069 E 2021/11345 K)
Davalı Sigorta vekili dava dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süreden sonra cevap dilekçesinde hatır taşıması iddiasında bulunmuş olduğundan usul hükümlerine göre iddia veya savunma genişletilemeyeceği yahut değiştirilemeyeceği, iddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati gibi durumlar saklı olup buna göre, mahkemece süresinde yapılmayan hatır taşımacılığı indirimi konusunda resen karar verilmemesi gerekmekte olduğundan mahkeme tarafından süresinde ileri sürülmeyen hatır taşıması yönünden resen indirim yapılmaması yerinde olup davalı sigorta vekilinin bu husustaki istinaf isteminin reddi gerekmiştir. (Yargıtay 17 HD 02/07/2020 tarih 2019/4346 E 2020/4302 K)
Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; tazminat hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz ile devre başı ödemeli belirli süreli rant formülü uygulaması anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir.
Tazminat hesaplamasının, TRH 2010 yaşam tablosu, Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen progresif rant yöntemi kullanılarak, bilinmeyen devirdeki gelirlerin her yıl için %10 artırılıp, %10 iskonto edilmesi suretiyle, teknik faiz dikkate alınmaksızın, tazminatın hesaplanması gerekecektir. (Yargıtay 17 HD. 2019/3292 E. – 2021/1848 K. sayılı ilam).
Somut olayda alınan raporun ise TRH 2010 yaşam tablosu ve 1.8 teknik faiz tablosuna göre yapıldığı anlaşılmıştır. Yaşam tablosu olarak TRH 2010 yaşam tablosu ve 1.8 teknik faize göre hesaplama yapılması istinaf eden davalının sıfatına göre lehine olduğu ve kararın davacı tarafça istinaf edilmemesi nedeniyle bu husus kaldırma sebebi olarak değerlendirilmemiştir.
Kabule göre de ; aktüerya bilirkişi raporunda hesaplanan geçici iş görmezlik tazminatı bir tedavi gideri olmayıp tedavi süresince çalışamamaktan kaynaklı kazanç kaybı olmasına rağmen tazminat miktarından dava dışı SGK tarafından yapılan tedavi ödemesinin mahsup edilmesi doğru olmamıştır.
6100 sayılı HMK 355 maddesi gereğince istinafa başvuranın sıfatı, istinaf konusu yapılan nedenler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1. fıkrası (a-6) bendi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/01/2021 tarih ve 2019/212 – 2021/51 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-Davalı tarafından yatırılan 754,68 TL nisbi istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
3-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yargılama sonunda verilecek gerekçeli kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 15/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

M