Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1350 E. 2022/1164 K. 29.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1350 – 2022/1164
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/1350
KARAR NO : 2022/1164

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
B.A.M. KARAR TARİHİ : 29/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 04/07/2022

Davacılar tarafından, davalılar aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahal mahkemesince asıl dava ve birleşen davanın reddine dair verilen karara süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde, 07/03/2016 tarihinde İznik Yenişehir kavşağında saat 06:00 sıralarında sigortalı Kemal Bilici’nin sevk ve idaresinde bulunan davalı sigorta şirketinin ZMMS poliçesi ile sigortalı 16 DB 403 plaka sayılı araç ile meydana gelen trafik kazası sonucunda müvekkillerinin kızları 06/05/2015 doğumlu Elif Zeren Birici’nin hayatını kaybettiği, söz konusu kazanın Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından alınması zorunlu olan güvenlik tedbirleri alınmaksızın gerçekleştirilen yol çalışması nedeni ile sigortalı Kemal Bilici’nin idaresindeki aracın toprak yığınına çarparak kontrolden çıkması sonucunda meydana gelmiş olup, kazada 3. Kişi konumunda yer alan müteveffanın kızının hiçbir kusuru bulunmadığı, müvekkillerinin davalı sigorta şirketine yapmış oldukları başvuru sonucu imzalamış oldukları protokol ile cüzi bir miktarda kendilerine ödeme yapıldığı ancak poliçedeki teminat limitleri göz önüne alındığında eksik ödeme nedeni ile iş bu davanın açılması gerektiği, olay ile ilgili olarak İznik Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/462 soruşturma sayılı evrakının açılmış olup, olay sonrasında ve mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi ile tanık anlatımlarının tespit edildiği, mahallinde yapılan gözlemlerin trafik kazası tespit tutanağına aktarıldığı, Karayolları Genel Müdürlüğünün söz konusu kazanın olduğu mevkide bir adet tabela ve işaretleme dışında başkaca bir güvenlik önleminin de bulunmadığı, ancak sigortalı sürücü yönünden kusur incelemesi yapılması gerekmediğinden davanın kabulü ile müvekkilleri yönünden şimdilik ayrı ayrı 1.000,00.-TL den toplam 2.000,00.-TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen dosyada davacı vekili dava dilekçesinde, davalı Karayolları Genel Müdürlüğüne karşı açılan davada yukarıda belirtilen sebeplerle yine davacılar yönünden fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 1.000,00 er TL den toplam 2.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Mapfre Genel Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde, müteveffanın içinde bulunduğu kazaya karışan 16 DB 403 plaka sayılı aracın müvekkili sigorta şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı olup kaza tarihi itibari ile şahıs başına azami 310.000,00 TL poliçe limiti ile sigortalı Kemal Bilici adına sigortalı bulunduğu, davacıların müracaatı üzerine hasar dosyası açılarak konu değerlendirildikten sonra davacıların banka hesabına 09/06/2016 tarihinde davacı Arafat Bilici için 20.158,14 TL, Nurdan Bilici için 35.636,63 TL olmak üzere toplam 55.794,77 TL tutarında tazminat ödemesi yapıldığı, yapılan bu hesaplamanın kabul edilerek 09/06/2016 tarihinde bizzat davacılara ödendiği ve müvekkili sigorta şirketinin bu tutarlardan ibra edildiği, müvekkili sigorta şirketinin başkaca bir ödeme yükümlülüğü kalmadığı, ancak mahkemece bu konuda inceleme ve hesaplama yapılacak olur ise maddi tazminat hesabından müvekkili sigorta şirketince yapılan ödemenin güncellenerek hesap edilecek maddi tazminat tutarından indirilmesi gereceği, müteveffanın destek olduğu anne ve babaya gelirlerinden ayrılabilecek payın en fazla % 10 olarak kabul edilebileceği, tazminat hesabının asgari ücret düzeyinden yapılması gerektiği, yine hatır taşıması sebebi ile % 25 oranında indirim yapılması gerektiği ve faizin dava tarihinden işletilmesi gerektiği poliçe teminat limitlerinin göz önünde bulundurulması gerektiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı Karayolları Genel Müdürlüğü cevap dilekçesinde, kazanın meydana geldiği yerde kaza noktasının 500 metre gerisinde yol çalışması olup kaza yerindeki hız limitinin 30 km/saat olduğuna ilişkin trafik işaretlerinin mevcut bulunduğu, kazanın meydana gelmesinde sürücü Kemal Bilici’nin kusurlu olduğu, trafik işaret levhaları, cihazları ve yer işaretlemelere dikkat etmeyip kavşaklara yaklaşırken yapım ve onarım alanlarına girerken hızlarını azaltmak, hızını kullandığı aracın yük ve teknik özelliğine görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmak kurallarını ihlal ettiğinden kusurlu bulunduğu nedeni ile davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Mahkemece, asıl dava olan 2021/6 E. Sayılı dava yönünden; davacılar olan Arafat Bilici ve Nurdan Bilici’nin davalı Sigorta şirketine karşı açtığı davanın ayrı ayrı reddine,
– Birleşen dava olan Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/318 E. Sayılı dosyası yönünden: davada, İdari Yargı Mahkemeleri görevli olduğundan; HMK nun 114/b ve 115/2.maddeleri gereğince; yargı yolunun caiz olmaması nedeni ile dava şartı yokluğu sebebi ile davanın usulden reddine, karar verilmiştir.
Davacılar vekili istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde, Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/05/2018 tarihli, 2016/886 Esas ve 2018/702 kararının İstinaf Mahkemesince kaldırıldığı, bu kaldırma kararı üzerine bu kez Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/6 Esas sayılı dosyası üzerinden görülen davada, yerel mahkemece, yine birleşen davalar hakkında tefrik kararı verilmeksizin ve ayrı ayrı inceleme yapılmaksızın, müteselsil sorumluluk ilkesi gözetilmeksizin ve istinaf kararına ilişkin 09/03/2021 tarihli beyan dilekçesinde belirtmiş oldukları diğer hususlar incelenmeksizin, hatalı şekilde karar verildiği, yerel mahkemece tüm istinaf gerekçeleri incelenmeksizin kurulan yeni hükmün, istinaf kararına uygun olmadığı, Karayolları Trafik Kanununun 88.maddesi gereğince zarar görenin dilediği borçluya başvurma hakkı olduğu, müteselsil sorumlulardan biri olan sigorta şirketine yöneltilen asıl dava yönünden, sigorta şirketinin kusur oranı belirlenmekle birlikte borcun tamamından sorumluluğunun kabulü gerektiği, yerel mahkemece yeni bir bilirkişi incelemesine gidilip, progresif rant yöntemine göre yeniden inceleme yapılması gerektiği, Karayolları Trafik Kanununun 110. maddesinde düzenlenen açık kanun hükmü ve Anayasa Mahkemesi Kararı doğrultusundaki Uyuşmazlık Mahkemesi’nin yerleşik içtihatları gereğince işbu davada adli yargının görevli olduğu, bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini, talep etmiştir.
Davalı Mapfre Sigorta A.Ş. vekili istinafa cevap dilekçesinde, davacının müteselsil sorumluluk gereği müvekkili şirket aleyhine hüküm kurulması gerektiğine ilişkin iddialarının kabul edilemeyeceği, KZMSS sigortası ile işletenin veya araç sürücüsünün kusurlu davranışı bu tür sigorta ile teminat altına alındığı, maddi giderler için geçerli olan teminat her halükârda verilecek bir teminat olmayıp KZMSS sigortası kapsamında müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun sigortalısının kusuru oranında olduğu, müvekkili şirketin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiğinden ve kararda müvekkili şirketin sorumluluğuna düşen bir bakiye bulunmadığı tespit edildiğinden davacının istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini, talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME ve GEREKÇE
Dava, destekten yoksun kalma nedeniyle tazminat talebine yöneliktir.
Birleşen dava yönünden, yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle usulden red kararı verilmiştir.
2918 sayılı KTK 110. maddesi gereği, işleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülecektir.
2918 sayılı KTK 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi kararları gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafik ile ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerekecektir (Uyuşmazlık Mahkemesi, 2018/530 E- 2018/467 K sayılı ilam).

Somut olayda, 2918 sayılı KTK’nın uygulama alanı olan karayolunda, davalının gerekli önlemleri almadığından bahisle zararın meydana geldiği iddia edilmekle, uyuşmazlığın adli yargıda çözümlenmesi gerekecektir (Yargıtay 4 HD 2019/3426 E- 2020/311 K sayılı ilam). Davacılar vekilinin birleşen dosyadaki yargı yolu bakımından istinaf sebebi yerindedir.
Mahalde yapılan keşif neticesinde alınan 27/03/2017 tarihli bilirkişi heyeti raporunda, kazanın meydana gelmesinde dava dışı sürücü Kemal Bilici %30, birleşen davanın davalısı Karayolları Genel Müdürlüğü’nün %70 oranında kusurlu olduğu bildirilmiş ve kusur raporu hükme esas alınarak, davalı sigorta şirketine atfedilen %30 kusur oranı kapsamında sorumlu olduğu yolunda değerlendirme yapılması isabetsiz olmuştur. Zira desteğin, kazanın meydana gelmesinde her hangi bir kusurunun bulunmadığı, 2918 sayılı KTK 85 ve 88 maddeleri kapsamında davalılar müştereken ve müteselsilen sorumlu olacaktır. Davacılar vekilinin tazminatın teselsüle ilişkin istinaf sebebi yerindedir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, maddi tazminat türü olup, hukuka aykırı fiil sonucunda ölen kişinin destek verdiği kişilerin; ölen kişinin yokluğunda alacağı destekten mahrum kalması ve sonucunda hayat kalitelerinin düşmesi vs. sebeplerle, bu ölümden kusurlu olarak sorumlu olan kişiden alacakları tazminattır.
Müteveffa ile destek olunanlar arasında hali hazırda destek sağlanmamışsa dahi destek olacakları muhtemel olarak kabul edilir. Bu durum gerçek destek ve varsayımsal destek kavramlarını gündeme getirecektir.
Varsayımsal destek, ölüm olayı gerçekleşmeseydi hayatın olağan akışı gereği, ileride kurulacak olan desteği ifade eder. Uygulamada en sık karşılaşılan örnek somut uyuşmazlıktaki gibi, çocukların anne ve babalarına verecekleri destektir. Başka bir ifade ile anne-baba ve çocuk arasında destek ilişkisi olacağı hususunda hukuki karine mevcuttur. Bu karine gereği, bu kişiler arasında desteğin ayrıca ispatlanmasına gerek bulunmamaktadır. Davalı tarafın, destek tazminatından kurtulması ancak, karinenin aksini ispatla mümkündür. Ölen çocuğun gelecekte ana-babasına bakacağı, hayatın olağan akışı içinde beklenebiliyorsa, çocuk onlar için destektir. ( Yargıtay 17 HD 2019/2559 – 2020/2414 sayılı ilam).
Somut olayda, davacıların müşterek çocuğu (destek) Elif Zeren Bilici ölüm tarihinde 1 yaşını doldurmamıştır. Hayatın olağan akışına göre desteğin ileride evleneceği ve en az iki çocuk sahibi olacağı kabul edilerek, desteğin evleninceye kadar gelirinin yarısını kendi ihtiyaçları, yarısını da anne ve babası için ayıracağı varsayılarak bu dönemde desteğe iki, anne ve babaya birer pay vermek suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında evlenmeden önceki dönem içinde anne ve babanın her birine %25 pay verilmesi gerektiği, desteğin ileride evlenmesi ile birlikte desteğe iki, eşe iki anne ve babaya birer pay verilerek, yine desteğin tüm gelirinin oranlanarak anne ve babaya %16 şar pay ayrılması, desteğin bir çocuğunun olması durumunda iki pay desteğe, iki pay eşe bir pay çocuğa ve birer pay anne ve babaya ayrılmak suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında anne ve baba için %14’er pay verilmesi daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anne ve babaya birer pay verilerek desteğin tüm gelirine oranlanarak anne ve babaya 12,5’er pay verilmesinin uygun olacağı, daha sonra anne ve babadan yaşam tablosuna göre hangisi destekten çıkacaksa kalan kişiye diğerinin payının ilave edilerek destek tazminatlarının varsayımsal hesabının yapılması gerekeceği ve müteveffanın elde edebileceği gelirin belirlenmesi gereklidir.
Davalı sigorta şirketince, davacılara, 09/06/2016 tarihinde (dava tarihinden önce) ayrı ayrı ödemeler yapıldığı sabittir. Ödeme tarihi itibariyle, yapılan ödemenin, davacının zararını karşılayıp karşılamadığının belirlenmesi için ödeme tarihi verileri dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödeme miktarının karşılaştırılarak, ödemenin yeterli bulunması yani ödemenin yapıldığı tarih itibarı ile geçerli verilere göre hesaplanan tazminatı, yapılan ödeme tamamen karşılıyorsa zarar görenin zararının kalmadığı; ödemenin yetersiz olduğu anlaşılırsa karar tarihine en yakın veriler dikkate alınarak tazminat hesaplanmalı ve denkleştirme ilkesi gereğince davalı tarafından yapılan ödemeye hesaplama yapıldığı tarihe kadar geçen süre için yasal faiz uygulanarak, hesaplanan tutardan mahsup edilmelidir.
Aktüerya bilirkişice kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresinin belirlenmesinde PMF 1931 yaşam tablosu dikkate alınarak hesaplama yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile;2918 sayılı KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; tazminat hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz ile devre başı ödemeli belirli süreli rant formülü uygulaması anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Tazminat hesaplamasının, TRH 2010 yaşam tablosu, Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen progresif rant yöntemi kullanılarak, bilinmeyen devirdeki gelirlerin her yıl için %10 artırılıp, %10 iskonto edilmesi suretiyle, teknik faiz dikkate alınmaksızın, tazminatın, aktüerya bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle hesaplanması gerekecektir. (Yargıtay 17 HD 2019/3292 E.- 2021/1848 K. Sayılı ilam). Davacılar vekilinin bu yoldaki istinaf sebebi yerindedir.
Mahkemece yapılacak iş, davacılar kusursuz kabul edilerek, aktüerya bilirkişiden ek rapor alınarak, davacıların destekten yoksun kalma alacağı bulunup bulunmadığı, bulunuyorsa miktarını tespit etmek, birleşen davanın hayatiyetini koruduğu gözetilerek, asıl dava ve birleşen dava bakımından ayrı ayrı ve tahsilde tekkerrüre neden olmayacak şekilde hüküm kurmaktan ibarettir.
6100 sayılı HMK 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına, kamu düzenine ve istinaf konusu yapılan nedenlerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, hükmün esasını etkileyecek tüm deliller toplanmadan karar verilmesi nedeniyle karar usul ve yasaya aykırı olup davacılar vekilinin istinaf başvurusunun bu sebeplerle kabulü ile mahkeme kararının HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacılar vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/03/2021 tarih, 2021/6 – 2021/239 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davacılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,
3-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 29/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

M