Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1326 E. 2022/1009 K. 08.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1326 – 2022/1009
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/1326
KARAR NO : 2022/1009

B.A.M. KARAR TARİHİ : 08/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 23/06/2022

Davacılar tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karara süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde, 02/11/2016 tarihinde İpar Caddesi Harmanlar Sokak girişinde müvekkilinin arka koltuğunda bulunduğu 16 UAH 96 plakalı motosiklet ile 16 HL 424 plakalı aracın çarpışması sonucu trafik kazası meydana geldiğini, kusur tespit bilirkişi raporu ile 16 UAH 96 plakalı aracın sürücüsünün asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini, davalı sigorta şirketine maddi zararın ödenmesi amacıyla yaptıkları başvuru taleplerinin reddedildiğini, müvekkilinin kazadan sonra 1 sene boyunca yatağa bağımlı bir şeklide geçici iş göremez şekilde yaşadığını, lise öğrencisi olan müvekkilinin bu sürede okuluna devam edemediğini, arkadaşlarından geri kaldığını, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla geçici iş göremezlik ve iş gücü kaybı (sürekli iş göremezlik) tazminatı talepleri için şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın sigortaya başvuru tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan poliçe limitleri ile sınırlı kalmak kaydıyla tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 29/09/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile bilirkişi raporu doğrultusunda maddi tazminata ilişkin taleplerini 82.651,80 TL’ye arttırarak fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydı ile bu bedel üzerinden davanın kabulüne, avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Ergo Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde, olay nedeniyle sigorta şirketinin sorumluluğu kusur ve ZMMS poliçe limitleri ile sınırlı bulunmadığını, ZMMS ( trafik ) sigorta poliçeleri kusur oranında sorumluluğu havi poliçeler olup, mezkur kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün kusuru bulunmadığından müvekkili şirketin de sorumluluğunun bulunmadığını, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğunun zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edilebileceğinin belirtildiği, davacı yanın uğradığı iddia olunan özürlülük oranının dikkate alınmasının gerektiğini, bu kapsamda 22/02/2018 tarih ve T.C Sağlık Bakanlığı Bursa Çekirge Devlet Hastanesi’nce verilmiş olan Engelli Sağlık Kurulu Raporu neticesi davacı yanın kalıcı özürlülüğü/sakatlığı bulunmadığı açık olarak tespit edildiğini, davacı yanın kalıcı sakatlığa uğramadığı açık olarak tespit edildiğinden; huzurdaki davanın reddinin gerektiği, yukarıda açıklanan nedenlerle davanın reddine, davanın açılmasına sebebiyet vermediklerinden dava masrafları ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının davasının kabulü ile 11.311,38 TL Geçici iş göremezlik ve 71.340,42‬ TL Sürekli iş göremezlik tazminatı olarak toplam 82.651,80 TL’ nin olay tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde, davacı tarafça ıslahla arttırılan kısım için eksik harç yatırılmadan karar verildiğini, hükme esas alınan maluliyet raporunun hatalı olduğunu, sigorta genel şartlarına göre sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat uyarınca hazırlanacak raporun dikkate alınması gerektiğini, geçici iş görmezlik tazminatından 2918 sayılı kanun 98. Maddesi gereğince SGK’nın sorumlu olması nedeniyle müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, zarardan hatır taşıması ve müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, zararın fahiş olduğunu ve müvekkili şirket yönünden kaza tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık maluliyet oranı, davacının müterafik kusuru bulunup bulunmadığı ile davalı sigorta şirketinin geçici iş görmezlik tazminatından sorumlu olup olmadığı hususudur.
Davacılar Ahmet ve Necla Aşırt oğulları davacı Emre Aşırt’ın kazada yaralanmasından dolayı dava açılışı tarihinde 18 yaşını doldurmamış olması nedeniyle onun adına velayetten verdikleri vekaletname ile davayı açmış ve dava devam ederken davacı 18 yaşını doldurarak ergin hale gelmiştir. Bu durumda hali hazırdaki vekil ile arasındaki vekalet ilişkisi son bulmuştur. Mahkeme tarafından davacı asile tebligat çıkarılarak duruşmada hazır bulunması ya da kendisini vekil ile temsil ettirmesi gerektiği, hazır bulunmaması ve kendisini yeni bir vekil ile temsil ettirmemesi halinde dosyanın işlemden kaldırılacağı hususunun ihtar edilerek yargılamaya devam edilmesi gerekirken velayet ve vekalet ilişki biten vekil aracılığı ile devam edilmiş olması nedeniyle usul ve yasaya aykırı hareket edildiği ve bu hususunun dava şartı olması nedeniyle kamu düzenine aykırılık teşkil ettiği anlaşılmıştır.
Taraflardan her biri, yapmış olduğu usûl işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Islahın kısmen veya tamamen olduğuna bakılmaksızın taraflar aynı davada ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir. Davacının ıslah yoluyla sonuç talebini arttırması mümkün ise de nispi karar ve ilâm harcına tâbi davalarda davalı taraf harçtan muaf olsa dahi ıslah ile dava değerinin artırılması halinde artan dava değeri üzerinden karar ve ilâm harcının tamamlanması (ıslah harcı) gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.12.2013 gün ve 2013/21-445 E., 2013/1625 K. sayılı kararında da bu görüş benimsenmiştir.
Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde 1.000.-TL olarak açıkladığı tazminat talebini, 29/09/2020 tarihli dilekçe ile 82.651,80.-TL’ye arttırmış ancak ıslah harcını yatırmamıştır. Mahkemece ıslah harcı tamamlatılıp, ıslah dilekçesi taraflara usûlüne uygun tebliğ edildikten sonra işin esasına girilip karar verilmesi gerekirken harcı yatırılmayan ıslah beyanına itibar edilerek ıslah edilen miktar üzerinden karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan davalı vekilinin bu husustaki istinaf isteminin yerinde olduğu anlaşılmıştır ( Yargıtay 20.HD 16/12/2015 tarih 2015/2808 E 2015/12657/2015 K)
Davalı sigorta vekilinin cevap dilekçesinde, hatır indirimi savunmasında bulunmadığı anlaşılmıştır. Usul hükümlerine göre iddia veya savunma genişletilemeyeceği yahut değiştirilemeyeceği, iddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati gibi durumlar saklı olup davalı tarafından hatır taşıması indirimi savunmasının, savunmanın genişletilmesi mahiyetinde olduğu ve bu genişletmeye davacılar tarafından açıkça muvafakat edilmediği anlaşılmakla mahkeme tarafından hatır taşıması indirimi yapılmamasında isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin bu husustaki istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 78. maddesinde “belirli sürücülerin ve yolcuların, araçların sürülmesi sırasında koruyucu tertibat kullanmaları zorunludur… kullanma ve yolların özelliği gözetilerek hangi tip araçlarda sürücülerinin ve yolcularının şehiriçi ve şehirlerarası yollarda hangi şartlarda hangi koruyucu tertibatı kullanacakları ve koruyucuların nitelikleri ve nicelikleri ile emniyet kemerlerinin hangi araçlarda hangi tarihten itibaren kullanılacağı yönetmelikte belirtilir” düzenlemesi yapılmıştır.
Somut olayda; davacının dizlik takıp takmadığının belli olmadığı ancak dosyadaki tedavi evrakları ve alınan maluliyet raporunda yaralanmasının dizindeki kemik kırıkları ile ilgili olduğu anlaşılmıştır.
Her ne kadar davacının koruyucu ekipmanları takıp takmaması, kazanın oluşumu bakımından taraflara yüklenecek kusur durumunu etkilemeyecek ise de, davacının koruyucu ekipman takmaması nedeniyle zararın oluşumunda yada artmasında müterafik kusurlu olup olmadığının değerlendirilmesi önem arz etmektedir.
KTK ve Karayolları Trafik Yönetmelik hükümlerine ve aracın özelliğine göre takılması gereken dizlik gibi koruyucu ekipmanların takılıp takılmadığının, takılmadı ise zarara etkisinin araştırılarak tartışılması gerekmektedir. Koruyucu ekipmanların takılmaması halinde Yargıtay uygulamaları da dikkate alınarak TBK’nın 52. maddesi uyarınca müterafik kusur indirimi yapılması gerekip gerekmediğinin tartışılarak karar verilmesi gerekirken, bu hususta her hangi bir değerlendirme yapılmaması nedeniyle davalı vekilinin bu husustaki istinaf isteminin kabulü gerekmiştir. ( Yargıtay 4.HD 02/06/2021 tarih 2021/2942 E 2021/2265 K )
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının usulüne uygun şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013-01.06.2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Somut olayda davacıda oluşan maluliyet oranının tespitine yönelik olarak düzenlenen raporda, hem Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hem de Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre ayrı ayrı hesaplama yapılmıştır. Tazminat hesabında kaza tarihi itibariyle yürüklükte bulunan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre belirlenen % 6 maluliyet oranının hükme esas alınması gerekirken, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre belirlenen % 7,2 maluliyet oranının hükme esas alınması nedeniyle davalı vekilinin istinaf isteminin kabulü gerekmiştir. ( Yargıtay 4.HD 05/10/2021 tarih 2021/4002 E 2021/6091 K)
25.02.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 13.02.2011 tarihli 6111 Sayılı Yasa’nın 59.maddesi ile 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesi değiştirilmiş, buna göre “trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, Yasanın geçici 1. maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanun’un 59. maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği,” öngörülmüştür.
Sigorta şirketi, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Yasa’nın 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçmiştir.
Somut olayda, davalı sigorta şirketi geçici iş göremezlik tazminatından Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumlu olduğu iddia etmiş ise de; yukarı da açıklandığı üzere geçici işgöremezlik talepleri yönünden sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam ettiğinden ve geçici iş görmezlik tazminatı bir tedavi gideri olmadığından davacının talep ettiği geçici işgöremezlik dönemi için davalı sigorta şirketinin sorumlu olduğuna karar verilmesi hususunda mahkemenin takdirinde isabetsizlik bulunmamakta ise de, davacının kaza tarihindeki yaşı itibariyle, kazanç getiren herhangi bir işte çalışması sözkonusu olamayacağı ve bu yönden mahrum kalınan bir kazançtan bahsedilemeyeceğine göre; davacı çocuk için hesaplanan geçici işgöremezlik tazminatına hükmedilmemesi gerekirken geçici iş görmezlik tazminatına hükmedilmesi nedeniyle davalı sigorta vekilinin bu husustaki istinaf isteminin kabulü gerekmiştir. (Yargıtay 17 HD 04/02/2021 tarih 2020/11295 E 2021/780 K, Yargıtay 4 HD 20/10/2021 tarih 2021/4367 E 2021/7236 K)
Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; tazminat hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz ile devre başı ödemeli belirli süreli rant formülü uygulaması anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Tazminat hesaplamasının, TRH 2010 yaşam tablosu, Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen progresif rant yöntemi kullanılarak, bilinmeyen devirdeki gelirlerin her yıl için %10 artırılıp, %10 iskonto edilmesi suretiyle, teknik faiz dikkate alınmaksızın, tazminatın hesaplanması gerekecektir. (Yargıtay 17 HD. 2019/3292 E. – 2021/1848 K. sayılı ilam).
Somut olayda alınan raporda TRH 2010 yaşam tablosuna göre hesaplama yapılmış ise progresif yöntemin değil 1,8 teknik faizin uygulandığı anlaşılmakla istinaf eden davalı tarafın sıfatına göre lehine olduğu gözetildiğinde bu husus kaldırma sebebi olarak değerlendirilmemiş ise de doğru maluliyet raporuna göre aktüerya bilirkişisinden ek rapor alınması halinde TRH 2010 tablosunun esas alınarak hesaplamalarda progresif rant yönteminin kullanılarak tazminat hesabı yapılması ile davalının kazanılmış haklarının korunması gerekecektir.
2918 sayılı KTK 99/1 maddesi ve Karayolları Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartları B.2 maddesi gereği, sigortacının zarar giderim yükümlülüğü, zararın ihbarı ve gerekli belgelerin sigortacıya bildirildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde zorunlu mali mesuliyet sigortasının poliçe limiti dahilindedir. Başka bir ifade ile sigortacının temerrüdü, bu süre içinde ödeme yapılmaması halinde başlayacaktır. Sigorta şirketine karşı açılan davalarda, sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapılıp 8 iş günü içinde ödeme yapılmazsa temerrüt tarihinden, doğrudan dava açılmışsa dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekmektedir.
Somut olayda davacılar davalı sigorta şirketine dava tarihinden evvel müracaat etmiş ise de müracaata ilişkin evrak ve belgenin ibraz edilmemesi nedeniyle en son sigorta şirketinin talebinin reddine karar verdiği tarihte temerrüte düştüğü 02/05/2018 tarihi temerrüt tarihi olarak kabul edilerek sigorta şirketi için bu tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerekirken olay tarihinden itibaren faize hükmedilmesi nedeniyle davalı vekilinin bu husustaki istinaf isteminin kabulü gerekmiştir.
6100 sayılı HMK 355 maddesi gereğince istinafa başvuranın sıfatı, istinaf konusu yapılan nedenler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1. fıkrası (a-6) bendi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/12/2020 tarih ve 2018/864 – 2020/838 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-Davalı tarafından yatırılan 1.411,50 TL nisbi istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
3-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yargılama sonunda verilecek gerekçeli kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 08/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

M