Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/132 E. 2021/210 K. 13.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/132 – 2021/210
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/132
KARAR NO : 2021/210

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1155
KARAR NO : 2019/837
KARAR TARİHİ : 09/07/2019
İSTİNAF BAŞVURU TARİHİ : 20/09/2019

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
B.A.M. KARAR TARİHİ : 13/10/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 22/10/2021

Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karara süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, 02/05/2007 tarihinde sürücü Engin Çakmak’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı traktör ile Bursa ili Osmangazi ilçesi Ovaakça Su Deposu mevkiinde tarlayı sürmekte iken traktörün bahçe kenarına devrilmesi sonucu traktörün altında kalması nedeni ile ölümlü maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, söz konusu kazada müvekkili…’ın desteği olan Engin Çakmak’ın hayatını kaybetmiş olup bu kaza nedeni ile desteğe veya müvekkiline atfedilebilecek herhangi bir kusur bulunmadığını, dava konusu kazaya karışan … plaka sayılı aracın kaza tarihi itibari ile geçerli herhangi bir ZMMS sigortası bulunmadığından güvence hesabı yönetmeliğinin 9/1-b maddesi uyarınca, meydana gelen kazanın KTK uygulamasında Karayolu ile bağlantılı olan bir alanda meydana gelmesi nedeni ile KTK hükümleri gereği güvence hesabının sorumlu olduğunu, yapılan başvuruya cevap verilmediğini, müvekkili…’ın eşi Engin Çakmak’ın desteğinden yoksun kalması nedeni ile şimdilik 5.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalı güvence hesabından tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde, 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 14. Maddesi uyarınca ve anılan yasaya dayanılarak çıkartılan Güvence Hesabı yönetmeliğinin ilgili maddesi uyarınca motorlu araç kazalarından doğan zararların tazminine ilişkin taleplerin zarar görenin zarar ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl olup trafik kazasına sebebiyet veren fiilin cezayı gerektirmesi durumunda ise ceza zaman aşımının uygulanacağını, davaya konu olan trafik kazasının gerçekleşme tarihinin 02/05/2007 tarihi iken müvekkili kurum aleyhine açılan davanın ise işbu ceza zaman aşımı ve de uzamış ceza zaman aşımı süreleri geçtikten sonra açıldığını, ceza zaman aşımı süresinin 8 yıl olup, davacı tarafça iş bu sürenin de geçirildikten sonra açıldığını, öncelikle davanın zaman aşımı nedeni ile reddine karar verilmesini ayrıca davanın esastan reddini talep etmiştir.
Mahkemece, 10/10/2017 tarih ve 2017/605 -2017/1023 sayıl ilamıyla, davanın zaman aşımı nedeniyle reddine dair verilen kararın, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. HD 11/07/2018 tarih ve 2018/92 – 2018/577sayılı ilamıyla, 5237 sayılı TCK 66/1-d maddesinde öngörülen 15 yıllık ceza zaman aşımı süresine göre, dava tarihinde zaman aşımı süresi dolmadığından ilk derece mahkemesi kararı kaldırıldıktan sonra, yeniden yargılama neticesinde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, dava konusu olayın trafik kazası olmadığını, bu nedenle güvence hesabının sorumluğunun bulunmadığını, kazanın meydana geldiği yerin zeytin bahçesi olduğunu, davalının sürücü zararlarından sorumlu olmadığını, 2918 sayılı KTK 92 maddesi ve Sigorta Genel Şartları A 6 maddesi gereği, hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat taleplerinin teminat dışı bırakıldığını, davacının evlenme ihtimalinin kaza tarihine göre belirlenmesinin gerektiğini, müteveffanın anne ve babasına ilişkin bilgi verilmeden sadece eş ve çocuklar için hesaplama yapıldığını, anne babanın hayatta olup olmadığı araştırılarak destek paylarının belirlenmesi gerektiğini beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME ve GEREKÇE
Dava, zorunlu trafik sigortası bulunmayan araç işleteni olan sürücüsünün, tek taraflı trafik kazasında ölümü dolayısıyla, işleten mirasçısı davacı tarafından, davalı Güvence Hesabı’na karşı ileri sürdüğü destekten yoksun kalma tazminatı talebine yöneliktir.
2918 sayılı KTK 85 maddesi işleten ve araç işleticisinin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğunu düzenlemiştir. Buna göre, işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu olacaktır.
2918 sayılı KTK 91. maddesi gereği aynı yasanın 85/1 maddesi kapsamındaki sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası (Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu getirilmiştir. İşletenin sorumluluğu tehlike sorumluluğu olmakla birlikte, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91. maddede düzenlenen sorumluluğu ise sözleşmeye dayalı sorumluluktur. Zorunlu mali sorumluluk sigortasının yaptırılmaması durumunda, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu 14 maddesi gereği, zorunlu mali sorumluluk sigortasının kaza tarihindeki limitleri dahilinde, işletenin üçüncü kişilere karşı sorumluluğu Güvence Hesabı tarafından karşılanacaktır.
2918 sayılı KTK 92/b maddesinde “İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortası (ZMSS) kapsamı dışında olduğuna” yasal düzenlemesi yapılmıştır. Bu hükümle kanun koyucu; tehlike sorumlusu olan işletenin ve dolayısıyla eylemlerinden sorumlu olduğu sürücünün eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararları ZMSS kapsamı dışına çıkarmıştır. Şu hâliyle, anılan kişilerin mallarına gelen zararlar dışında kalan ölüm ve yaralanmaya ilişkin cismani zararlar ise sigortacının sorumluluğu kapsamında bırakılmış, böylece tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda sigorta kapsamında olduğu benimsenmiştir. Böylelikle, gerek işletenin gerekse eylemlerinden sorumlu olduğu araç sürücüsünün, eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin ölüm veya yaralanmaları hâlinde bundan kaynaklanan zararlarının zorunlu sigorta kapsamında olduğu kabul edilmelidir.
Ayrıca, 2918 sayılı KTK 92/a maddesinde yer alan “İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında olduğuna” ilişkin hüküm, işletenin eyleminden sorumlu olduğu kişilere yönelik kendi zararına dayalı talepleri noktasında önem arz etmektedir. Salt sigorta şirketinin dava edildiği ve üçüncü kişinin zararının söz konusu olduğu durumlarda bu hükmün uygulama alanı bulamayacağı açıktır.
Mahkeme önündeki uyuşmazlıkta, işletenin kendisine ait aracı sevk ve idare ettiği sırada tam kusuruyla meydana gelen kazada ölümü sonucu onun desteğinden yoksun kalınması davanın sebebini teşkil etmekte, işletenin eşi, işletenin kendi sigortacısının olmadığını belirterek davalı Güvence Hesabı’ndan ZMMS kapsamında destekten yoksun kalma tazminatı istemekte olduğundan, destekten yoksun kalma tazminatının hukuki niteliği de irdelenmelidir.
6098 sayılı TBK 53/3 (olay tarihinde yürürlükte bulunan benzer düzenleme içeren 818 sayılı BK 45/2 maddesi) maddesinde ifadesini bulan destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse 6098 sayılı TBK 53/3 maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir. Yasada sözü geçen destek kavramı hukuki bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar. Sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların doğal akışına göre eğer ölüm gerçekleşmeseydi, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.
Destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu hâlde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir.
Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar; işletenin ve sürücünün ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte işleten ve sürücü üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın işletenin ve dolayısıyla sürücünün kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi, doğrudan işletenin ve sürücünün zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. İşletenin ve sürücünün ölümü, zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir.
Bu durumda, aracı kullanan işletenin tam kusuruyla meydana gelen kazada, işletenin ölümü nedeniyle talep edilen destek zararının ölenin değil, üçüncü kişi durumundaki destek tazminatı isteklilerinin zararı olduğu kabul edilmelidir. (Yargıtay HGK 16.06.2020 tarih ve 2020/17-111 E., 2020/422 K. sayılı ilam)
Destekten yoksun kalma tazminatına dayanak teşkil eden hak, desteklerinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendileri üzerinde doğan zarardır. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez. işletenin ve şoförün, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemeyeceğinden, destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır.
Sorumluluk sigortasının yaptırılmaması durumunda 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’ 14. maddesi gereği, zorunlu mali sorumluluk sigortasının kaza tarihindeki limitleri dâhilinde işletenin üçüncü kişilere karşı sorumluluğunu Güvence Hesabı karşılayacağından, Güvence hesabının, hukuken ödediği tazminatı davacıdan rücu etmesi yukarıda açıklanan gerekçeye göre olanaklı olmadığından, 6098 sayılı TBK 135 maddesi kapsamında alacaklılık ve borçluluk sıfatlarının birleştiğinden söz edilemeyecektir.
Davacının ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı, ölüm nedeniyle doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağı, dolayısıyla araç sürücüsünün tam kusurlu olması halinde, desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyeceğine, 2918 sayılı KTK, kazanın meydana geldiği tarihte geçerli olan Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’na ve Yönetmeliğe göre, zorunlu trafik sigortası limitleri dahilinde sorumluluğu üstlenen davalı Güvence Hesabı’nın, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacının da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davacının davalıdan destek yoksun kalma tazminatı talep etmesi olanaklıdır. Davalı vekilinin, zarardan sorumlu olmadıkları yolundaki istinaf talebi yerinde değildir.
SGK Bursa İl Müdürlüğü’nce düzenlenen iş kazası ve tahkikat raporu, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı 2007/20284 soruşturma nolu dosya incelendiğinde kazanın, zeytinlik ve stabilize yol arasındaki eğimli arazide meydana geldiği anlaşılmaktadır. 2918 sayılı KTK’nın uygulanması için kazanın mutlaka karayolunda meydana gelmesi gerekmeyip karayolu ile bağlantısı olan, karayolu sayılan bir alanda meydana gelmesi halinde de karayolunda meydana gelmiş gibi kabul edilmektedir. Davaya konu trafik kazasının meydana geldiği yerin, kara yoluna sınırı olan yer olmakla, 2918 sayılı KTK 2 maddesi gereğince karayolu bağlantısı olduğundan kazanın meydana geldiği yer karayolu sayılan yerlerdendir. Bu nedenle meydana gelen zarar teminat kapsamındadır. ( Yargıtay 17 HD 2014/5898 E., 2015/14368 K.sayılı ilam). Davalı vekilinin dava konusu olayın trafik kazası olmadığı yolundaki istinaf talebi yerinde değildir.
Davalı vekilince, evlenme ihtimalinin kaza tarihine göre belirlenmesi gerektiği ve destekten yoksun kalma paylarının eksik hesaplandığı iddiası da istinaf konusu yapılmıştır. Aktüerya bilirkişice yapılan hesaplama hukuka aykırıdır. Zira, mahkemece hükme esas alınan aktüerya raporunda; kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresinin belirlenmesinde 1931 tarihli PMF yaşam tablosu dikkate alınarak hesaplama yapılmıştır. Tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosu esas alınarak, hesaplamalarda progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen devirdeki gelirlerin her yıl için %10 artırılıp, %10 iskonto edilmesi suretiyle tazminatın hesaplanması gerekecektir. (Yargıtay 17 HD, 2019/3292 E.,2021/1848 K. sayılı ilam). Davalı vekilinin bu yoldaki istinaf sebebi yerindedir.
2918 sayılı KTK 96/1 maddesi gereği,zarar görenlerin tazminat alacakları, sigorta sözleşmesinde öngörülen sigorta tutarından fazla ise, zarar görenlerden her birinin sigortacıya karşı yöneltebileceği tazminat talebi, sigorta tutarının tazminat alacakları toplamına olan oranına göre indirime tabi tutulacaktır. Garameten ödeme ilkesi; bir rizikonun gerçekleşmesi ile zarar görenlerin birden fazla olması ve tazminat alacaklarının da sigorta sözleşmesinde öngörülen sigorta bedelinden fazla olduğu hallerde, zarar görenlerden her birinin sigortacıya karşı yöneltebileceği tazminat miktarı isteminden, sigorta bedelinin tazminat alacaklıları toplamına olan oranına göre indirim yapılmasını ifade etmektedir. Burada amaç, zarar görenlerin birden fazla olması halinde, sigortacının poliçede gösterilen limitle sorumlu olacağı da dikkate alınarak, zarar görenler arasında eşitliği sağlayıcı biçimde ve poliçe limitini de aşmayacak şekilde eşit paylaştırmanın sağlanmasıdır. (Yargıtay 17 HD, 2020/202 E.,2021/2045 K. Sayılı ilam)
Somut olayda; davalı Güvence Hesabı’nın kaza tarihinde, sakatlanma ve ölüm durumunda teminat limiti 60.000,00 TL olup, ilk derece mahkemesince teminatın tamamı olan 60.000,00 TL davacı lehine hükmedilmiştir. Destek tazminatı talep edebilecek tüm hak sahipleri bakımından toplam teminat limiti 60.000,00 TL olduğuna göre, müteveffa Engin Çakmak’ın nüfus kayıt örneği celbedilerek garame hesabı yapılıp, davacının tazminat miktarının belirlenmemesi isabetsiz olmuştur. Davalı vekilinin bu yoldaki istinaf sebebi yerindedir.
6100 sayılı HMK 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına, kamu düzenine ve istinaf konusu yapılan nedenlerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, açıklanan nedenlerle, hükmün esasını etkileyecek tüm deliller toplanmadan karar verilmesi nedeniyle karar usul ve yasaya aykırı olup davalı vekilinin istinaf başvurusunun bu sebeplerle kabulü ile mahkeme kararının HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf taleplerinin KABULÜ ile Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 09/07/2019 tarih, 2018/1155 E. – 2019/837 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde ilk derece mahkemesince yatıranlara iadesine,
3-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 13/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.