Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1301 E. 2022/1101 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1301 – 2022/1101
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/1301
KARAR NO : 2022/1101

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan)
B.A.M. KARAR TARİHİ : 23/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 05/07/2022

Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın reddine dair verilen karara süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, 15/01/2017 tarihinde 18.15 sıralarında tescilsiz motosiklet sürücüsü Sait Akça’nın seyir halinde iken, karşıya koşarak geçmek isteyen 10 yaşındaki yaya Metehan Aybey’e aracının ön kısmı ile çarpması neticesinde yaralamalı kaza şeklinde meydana gelen ve davalı sürücü Sait Akça’nın tali kusuru ile sebebiyet verdiği trafik kazası neticesinde dava dışı Metehan Aybey yaralandığını ve malul kaldığını, bahse konu aracın kaza tarihinde geçerli Karayolları Zorunlu Mali Mesuliyet (Trafik) Sigortası bulunmadığı için zarar gören 3.şahıs konumundaki Sigortacılık Kanunu ile Güvence Hesabı Yönetmeliği uyarınca müvekkiline başvurduğunu, müvekkil Güvence Hesabı tarafından dava dışı zarar görene 19/07/2017 tarihinde 112.099,00- TL maluliyet tazminatı ödendiğini, Sigortacılık Kanunu 14.maddesi ve Güvence Hesabı Yönetmeliği 16.maddesi ile, yapılan ödemeler için Güvence Hesabı’nın zarara neden olan aracın kusurlu sürücüsüne, işletenine ve sorumlulara rücu etme hakkı tanındığını, bu haktan hareketle öncelikle zarara sebep olan aracın işleteni ve sürücüsünün davalılara ihtarname keşide edildiğini, ihtarnameye karşın ödeme yapılmadığı için de Bursa 6.İcra Müdürlüğü’nün 2017/10421 esas sayılı dosyası ile 112.099,00-TL’lik ödemenin, ödeme tarihi olan 19.07.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili için icra takibine başlandığını, davalılar tarafından yapılan itiraz neticesinde takibin durduğunu, davalının Bursa 6.İcra Müdürlüğü’nün 2017/10421 E.Sayılı dosyasına yaptıkları itirazların iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, itirazın iptali davası açmak için hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu görülmekle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinafa başvuru dilekçesinde, İİK`nın 67/1 maddesi uyarınca itirazın iptali davalarında 1 yıllık hak düşürücü süre itirazın alacaklıya tebliği tarihinden itibaren başlayacağını, itiraz tebliğ edilmedikçe sürenin başlamayacağını, icra dosyasında alacaklının icra işlemleri yapmış olması itirazın tebliği anlamına gelmeyeceğini, 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak takip alacaklısına tebliğ edilmez ise dava açma süresi başlamayacağını, UYAP üzerinden yapılan işlemlerde dosya içeriğinde yer alan itiraz tebliğ alınmadığını, bununla birlikte taraflarınca 30.04.2019 tarihinde arabuluculuk başvurusu yapıldığı tarihte itirazın tebliğ alındığını, bu durumda 1 yıllık süresi içerisinde dava açıldığını savunarak kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
Dava,itirazın iptali davasıdır.
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, normal bir alacak (eda) davasıdır. Takip alacaklısı tarafından (süresi içinde) ödeme emrine itiraz etmiş olan borçluya karşı açılır; yani davacı alacaklı, davalı ise takip borçlusudur. Davacı alacaklı bu davada, borçlunun itiraz etmiş olduğu alacağın mevcut olduğunu bildirerek, borçlunun itirazının iptaline karar verilmesini (ve istiyorsa, borçlunun icra inkar tazminatına mahkûm edilmesini) talep eder (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Adalet Yayınevi, 2. Bası, Ankara 2013, s. 251).
İİK’nın 67/1. maddesi uyarınca itirazın iptali davası bir süreye tâbi olup alacaklı, bu davayı, itirazın kendisine (varsa, vekiline) tebliği tarihinden itibaren bir yıl içinde açabilir.
Bir yıllık süre içinde açılan dava, teknik anlamda bir itirazın iptali davasıdır ve ancak bir yıl içinde açılan davanın kazanılması halinde borçlunun itirazı iptal edilmiş olur. Bunun üzerine, alacaklı, itiraz ile durmuş olan icra takibine devam edilmesini (yani haciz) isteyebilir. İcra inkâr tazminatına da, yalnız bir yıl içinde açılmış olan itirazın iptali davasında hükmedilebilir.
Alacaklı bir yıl içinde itirazın iptali davası açmazsa, yaptığı ilamsız takip düşer. Fakat bir yıllık süreyi geçiren alacaklının, genel hükümlere göre alacağını dava etmek hakkı saklıdır. Yani alacaklı, alacağı zamanaşımına uğramadığı sürece, genel mahkemelerde bir alacak (tahsil) davası açabilir. Ancak, alacaklı böyle bir dava sonucunda alacağı ilam ile eski (düşmüş olan) ilamsız icra takibine devam edilmesini isteyemez; yalnız ilamlı icra takibi yapabilir.
Bir yıl içinde itirazın iptali davası açılması ile derdest olan ve itiraz ile durmuş bulunan icra takibi iptal edilmiş olmaz; bilâkis, takip durmakta devam eder. Davayı kazanan alacaklı, mahkemeden alacağı ilâm ile itiraz üzerine durmuş olan ilamsız takibe devam edilmesini (haciz) isteyebilir. Dava devam ettiği sürece, bir yıllık haciz isteme süresi işlemez (Kuru, B.: a.g.e., s. 255).
Açıklanan bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere, alacaklı tarafından itirazın iptali davasının, borçlunun icra dosyasına yaptığı itirazın tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde açılması zorunludur. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.11.2013 gün ve 2013/11-360 E. 2013/1605 K. sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiştir.
İİK’nın 67. maddesinde gösterilmiş olan süre hak düşürücü süredir. Hak düşürücü süre hak sahibinin hakkın korunması için kanun veya sözleşme ile belirlenen süre içerisinde belirlenen eylem veya işlemleri yapmaması nedeniyle hakkın sona ermesi sonucunu doğuran süredir.
Hak düşürücü sürelerin kanunla düzenlenmesi asıldır. Tarafların sözleşme ile hak düşürücü süreleri belirlemeleri, bu süreleri değiştirmeleri veya ortadan kaldırmaları mümkün değildir Hak düşürücü süreler hakkı tamamen sona erdiren, yok eden, düşüren sürelerdir. Hak sahibi alacaklı kanunla veya sözleşme ile belirlenen süre içerisinde öngörülen eylem veya işlemleri yapmadığı takdirde o hak tamamen ortadan kalkmakta, silinmekte düşmektedir. Artık o hakkın istenmesi, dava ve takip edilmesi mümkün değildir.
Hak düşürücü sürenin sonunda hakkın sona ermesi için karşı tarafın borçlunun bir eylem veya işlem yapmasına gerek yoktur. Hak düşürücü süre geçmekle kendiliğinden son bulur (TEKİNAY/AKMAN/BURCUOĞLU/ALTOP: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 5. Bası, C. 2, İstanbul, 1985-1988, s. 1385 vd., REİSOĞLU, S.: Genel Hükümler, 15. Bası, İstanbul 2002, s. 348).
Hak düşürücü süreler itiraz niteliği taşırlar. Taraflar hak düşürücü süreyi davanın her aşamasında hatta kararın bozulmasından sonra da ileri sürülebilirler. Ayrıca hak düşürücü sürelerin incelenmesi tarafların iradelerine bırakılmamıştır. Hakim tarafından kendiliğinden göz önünde tutulması, araştırma ve inceleme konusu yapılması gerekmektedir (FEYZİOĞLU, N. Feyzi: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. 1-2, İstanbul 1976, s. 521).
Somut uyuşmazlıkta, yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, itirazın iptali davası, bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gereken bir dava olup, açık kanuni düzenlemeye göre dava açma süresi itirazın tebliği ile başlayacaktır. Ödeme emrine itiraz, 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak takip alacaklısına tebliğ edilmez ise dava açma süresi başlamayacaktır. İlk derece mahkemesince, gerekçeli kararda belirtilen davacı alacaklı vekilinin ise 05/04/2018 tarihinde icra inkar belgesi düzenlenmesini talep ettiği , bununla birlikte takip dosyasında İİK’nın 67. maddesinde davacı alacaklıya borçluların itirazlarının tebliğ edildiğine dair bir belge bulunmadığı dikkate alınarak icra inkar belgesi düzenlendiği tarih itibari ile itirazdan davacını haberdar olduğundan bahisle yanılgılı hukuki değerlendirme ve niteleme ile yazılı şekilde davanın, dava açıldığı tarih itibari ile hak düşürücü sürenin dolduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü gerekmiştir.
HMK’nun 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına, kamu düzenine ve istinaf konusu yapılan nedenlerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, hatalı değerlendirme ile itirazın iptali davasında hak dürücü sürenin geçtiği kabulüyle verilen karar usul ve yasaya aykırı olup davacı vekilinin istinaf başvurusunun bu sebeplerle kabulü ile mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile Bursa 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/12/2020 tarih ve 2020/371-2020/692 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine,
3-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 23/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.