Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1295 E. 2022/1076 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1295 – 2022/1076
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/1295
KARAR NO : 2022/1076

minat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
B.A.M. KARAR TARİHİ : 16/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 22/06/2022

Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahal mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karara süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde, davacı Yahya Erkeker’in eşi ve kızı, diğer davacıların annesi ve kızkardeşi olan Derya Erkeker ile Duru Meryem Erkeker’in 31.05.2019 tarihinde meydana gelen trafik kazasında vefat ettikleri, davacı Yahya Erkeker’in kaza nedeniyle eşi ve kızının, diğer davacıların ise annesinin desteklerinden yoksun kaldıkları, araçta yolcu olarak bulunan Derya Erkeker ile Duru Meryem Erkeker’in ne trafik kazasının meydana gelmesinde ne de ölüm ve yaralamalarda hiçbir kusuru bulunmadığı, trafik kazasına karışan araçların ZMMS Sigortasının bulunmaması nedeniyle davalı kurumdan talep edilen destekten yoksun kalma tazminatının çok düşük bir miktarının karşılandığı, davalı kurumun araçta istiap haddinden fazla yolcu bulunduğundan dolayı müterafik kusur indirimi yapmasının hatalı olduğu ZMMS Genel Şartlar b-4 hükmüne göre istiap haddi aşımının sigorta şirketinin sigortalıya rücu şartları bakımından değerlendirilebileck bir husus olup bu durumun ancak sigortalıya rücu sebebi olarak sayılabilecği, müvekkillerine karşı ileri sürülemeyeceği, anılan nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak müvekkilleri yönünden davanın kabulü ile davacı Yahya Erkeker için kızı Duru Meryem Erkeker ve eşi Derya Erkeker’in vefatı nedeniyle 25.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı, Dilara Erkeker yönünden annesi Derya Erkeker’in vefatı nedeniyle 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı, Burçin Erkeker yönünden annesi Derya Erkeker’in vefatı nedeniyle 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı, Melek Ecrin Erkeker yönünden annesi Derya Erkeker’in vefatı nedeniyle 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, müvekkili kurumun davacı taraf ödemede bulunarak üzerine düşen tüm sorumluluğu yerine getirmiş ve davacı yanın tüm zararlarının bu şekilde karşılanmış olduğunu, ödemeye ilişkin tüm belgelerin davacı yanca yapılan başvuru üzerine açılan hasar dosyası içerisinde mevcut olduğunu, davacı tarafa Derya Erkeker’in vefatı nedeniyle toplam 232.710,00 TL, Duru Meryem Erkeker’in vefatına ilşkin olarak ise Yahya Erkeker için 12.854,00 TL olarak ödenen tazminatların ibraname mukabilinde ödenmiş olup müvekkili kurumun başkaca sorumluluğunun bulunmadığı, mahkeme aksi kanaatte olur ve tazminat hesabı yapılacak olur ise ödeme tarihindeki verilere göre hesaplama yapılarak müvekkili kurum tarafından yapılan ödeme yeterliyse davanın reddine karar verilmesi, davacılar murislerininin araç içerisinde emniyet kemeri takmaması nedeniyle hesaplanan tazminat üzerinden müterafik kusur indirimine gidilmesi, ayrıca hesaplanacak tazminat üzerinden hatır taşıması indirimine gidilmesi ve tazminatın buna göre belirlenmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile, davacı Yahya Erkeker yönünden eşi Derya Erkeker ve kızı Duru Meryem Erkeker’in ölümü nedeni ile toplam 153.544,89.-TL destekten yoksun kalma tazminatı, davacı Dilara Erkeker yönünden annesi Derya Erkeker’in vefat etmesi nedeni ile 14.809,14.-TL destekten yoksun kalma tazminatı, davacı Burçin Erkeker yönünden annesi Derya Erkeker’in vefatı nedeni ile 12.981,92.-TL destekten yoksun kalma tazminatı, davacı Melek Ecrin Erkeker yönünden annesi Derya Erkeker’in vefat etmesi nedeni ile 3.174,72.-TL destekten yoksun kalma tazminatının 24/07/2019 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Güvence Hesabından alınarak davacılara verilmesine, karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde, müterafik kusur indirimine gidilmeksizin hüküm kurulmasının hatalı olduğu, müteveffaların kaza esnasında zararın doğması ve / veya artmasını engellemek için gerekli güvenlik önlemlerini almadıkları, emniyet kemeri takmadıklarından KTK 78.maddesinin ihlal edildiğinin anlaşıldığı, kaza tespit tutanağına göre aracın istiap haddini aşar şekilde yolculuk yapıldığı, Erciş Cumhuriyet Başsavcılığı tarafırıdan başlatılan soruşturmada kusura ilişkin Adli Tıp Raporunda araç içerisinde nizamlara aykırı yolculuk eden her bir kişinin kendi adına tali kusurlu olduğunun bildirildiği, müteveffaların kendi can ve güvenliğini düşünmeyerek gerekli güvenlik önlemlerini almaması ile zararın meydana gelmesi ve/veya artması arasında illiyet bağının bulunduğu, müterafik kusurun varlığının sabit olduğu, 13.07.2020 tarihli hesap bilirkişi raporunda müvekkili kurumun ödeme tarihi itibariyle yapılan hesaplamadaki farkın küçük bir fark olduğu, müvekkili kurum tarafından davacı babaya yapılan ödemenin güncellenerek, tazminattan tenzil edilerek tazminat hesaplaması yapılması gerektiği, müvekkili yönünden faiz başlangıç tarihinin hatalı tespit edildiği, bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini, talep etmiştir.
Davacı vekili istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde, Anayasa Mahkemesinin Karayolları Trafik Kanunu` nun 90. maddesindeki belli ibareleri iptal etmesi nedeniyle, bilirkişilerden ek rapor alınması gerektiği, dosyada TRH 2010 ölüm tablosu ve 1,8 teknik faiz uygulanarak destekten yoksun kalma tazminatı hesaplandığı, ancak dava derdestken yapılan düzenleme ile bu düzenlemeye göre ek rapor alınması gerektiği, vekalet ücretinin eksik ve hatalı hesaplandığı, bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME ve GEREKÇE
Dava, haksız fiil nedeniyle maddi tazminat talebine yöneliktir.
Davacıların maddi tazminat talebi, destekten yoksun kalma alacağından oluşmaktadır.
Destekten yoksun kalma tazminatı, maddi tazminat türü olup, hukuka aykırı fiil sonucunda ölen kişinin destek verdiği kişilerin; ölen kişinin yokluğunda alacağı destekten mahrum kalması ve sonucunda hayat kalitelerinin düşmesi vs. sebeplerle, bu ölümden kusurlu olarak sorumlu olan kişiden alacakları tazminattır.
Müteveffa ile destek olunanlar arasında hali hazırda destek sağlanmamışsa dahi destek olacakları muhtemel olarak kabul edilir.
Varsayımsal destek, ölüm olayı gerçekleşmeseydi hayatın olağan akışı gereği, ileride kurulacak olan desteği ifade eder. Uygulamada en sık karşılaşılan örnek somut uyuşmazlıktaki gibi, çocukların anne ve babalarına verecekleri destektir. Başka bir ifade ile anne-baba ve çocuk arasında destek ilişkisi olacağı hususunda hukuki karine mevcuttur. Bu karine gereği, bu kişiler arasında desteğin ayrıca ispatlanmasına gerek bulunmamaktadır. Davalı tarafın, destek tazminatından kurtulması ancak karinenin aksini ispatla mümkündür. Ölen çocuğun, gelecekte ana-babasına bakacağı hayatın olağan akışı içinde beklenebiliyorsa, çocuk onlar için destektir (Yargıtay 17 HD 2019/2559 E – 2020/2414 K sayılı ilam).
Desteğin çocuksuz olması durumunda desteğin gelirini eşi ile ortak paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların, eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise destek gelirden eşi ile birlikte 2’şer pay alırken çocuklara birer pay verileceği, yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocukların her birine 1’er pay, ana ve babaya 1’er pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak, anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Ana ve babadan birinin destekten çıkması ile payı diğerine aktarılacak, ana ve baba ile çocukların tamamının destekten çıkması durumunda ise yine çocuksuz eş gibi desteğe 2 pay, eşe 2 pay esasına göre %50 pay desteğe, %50 pay eşe verilerek varsayımsal olarak gelir paylaştırılarak tazminat bu ilkelere göre hesaplanmalıdır (Yargıtay 17. HD 2020/3231 E.-2021/2851 K sayılı ilam).
Desteğin bekar olması halinde hayatın olağan akışına göre desteğin ileride evleneceği ve en az iki çocuk sahibi olacağı kabul edilerek, desteğin evleninceye kadar gelirinin yarısını kendi ihtiyaçları, yarısını da anne ve babası için ayıracağı varsayılarak bu dönemde desteğe iki, anne ve babaya birer pay vermek suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında evlenmeden önceki dönem içinde anne ve babanın her birine %25 pay verilmesi gerektiği, desteğin ileride evlenmesi ile birlikte desteğe iki, eşe iki anne ve babaya birer pay verilerek, yine desteğin tüm gelirinin oranlanarak anne ve babaya %16’şar pay ayrılması, desteğin bir çocuğunun olması durumunda iki pay desteğe, iki pay eşe, bir pay çocuğa ve birer pay anne ve babaya ayrılmak suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında anne ve baba için %14’er pay verilmesi daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anne ve babaya birer pay verilerek desteğin tüm gelirine oranlanarak anne ve babaya 12,5’er pay verilmesinin uygun olacağı, daha sonra anne ve babadan yaşam tablosuna göre hangisi destekten çıkacaksa kalan kişiye diğerinin payının ilave edilerek destek tazminatlarının varsayımsal hesabının yapılması gerekeceği Yargıtay’ın yerleşik uygulaması gereği olup evlenme yaşı ile ilgili TUİK verilerine göre ortalamaların dikkate alınması gereklidir.
Müteveffa Derya’nın babasının 06/10/2009 tarihinde, annesinin müteveffa ile aynı tarihte vefat ettiği göz önüne alındığında, müteveffa Derya’nın anne ve babasına destek payı ayrılmamasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı vekilinin bu yoldaki istinaf sebebi yerinde değildir.
Müteveffa küçük Duru’nun babası Yahya’ya desteğinin başlayacağı, 24/12/2032 tarihinden evlenme ihtimali olan 24/12/2036 tarihine kadar 2 pay kendisine, bir pay babaya, bir pay da anneye (anne ölmekle-babaya) olmak üzere %50 pay desteği hesabı ek raporda yerinde ise de, evlenme sonrası ilk çocuk doğuncaya kadar (2 pay kendisi, 2 pay eşi, 1 pay ana, 1 pay baba [anne payı da babaya geçmekle 2 pay]) yönündeki hesaplama tazminat ilkelerine uygundur.
Mahkemece hükme esas alınan aktüerya raporunda; kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresinin belirlenmesinde TRH 2010 yaşam tablosu dikkate alınarak hesaplama yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; 2918 sayılı KTK 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; işgücü kaybı tazminatı hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz ile devre başı ödemeli belirli süreli rant formülü uygulaması anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Tazminat hesaplamasının, %1,8 teknik faiz uygulanmadan ve Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen, Tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosu esas alınarak, progresif rant yöntemi kullanılarak, bilinmeyen devirdeki gelirlerin her yıl için %10 artırılıp, %10 iskonto edilmesi suretiyle, teknik faiz dikkate alınmaksızın, tazminatın hesaplanması gerekecektir (Yargıtay 17 HD 2019/3292 E- 2021/1848 K sayılı ilam). Davacılar vekilinin tazminat hesabına dair istinaf sebebi yerinde olup, bilirkişiden bu hususta ek rapor alınmalıdır.
2918 sayılı KTK 111 maddesi uyarınca, tazminat miktarlarına ilişkin, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar, yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilir, bu hükümden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Söz konusu 2 yıllık süre, hak düşürücü süre olup mahkemece resen dikkate alınmalı ve mahkemece 2918 sayılı KTK 111. maddesi çerçevesinde ödemenin yeterli olup olmadığının da araştırılması gereklidir. Mahkemece, ödemenin yeterli olup olmadığına ilişkin bir araştırma da yapılmamış, yapılan ödemeler hesaplanan tazminattan indirilerek karar verilmiştir. Dava tarihinden önce düzenlenen ibraname sebebi ile yapılan ödemenin yeterli olup olmadığına ilişkin hesaplamada izlenecek yol; öncelikle ödeme tarihi itibariyle yapılan ödemenin yetersiz olup olmadığının belirlenmesidir. Bunun için de, ödeme tarihindeki veriler dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödeme miktarı karşılaştırılmalı, ödemenin yetersiz olduğu anlaşılırsa bu kez karar tarihine en yakın veriler dikkate alınarak tazminat hesaplanmalı ve bulunan zarar miktarlarından da yapılan ödemeye hesaplama yapıldığı tarihe kadar geçen süre için yasal faiz uygulanarak hesaplanan tutardan mahsup edilmelidir (Yargıtay 17 HD 2020/1037 E-2021/1225 K sayılı ilam). Bilirkişi raporunda müteveffa Derya bakımından hak sahiplerine 01/08/2019 tarihinde yapılan ödemelerin ödeme tarihi itibariyle tazminat hesabı yapıldıktan sonra ana raporun 14. sayfasında, karar en yakın rapor tarihi 31/0702020 tarihine göre ödemeler %9 faizle güncellenerek hesaplanan tazminattan mahsup edildiğine göre, davalı vekilinin bu husustaki istinaf sebebi yerinde değildir.
6098 sayılı TBK 52 maddesi gereği zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmışsa hakim, tazminatı indirebilecek veya tamamen kaldırabilecektir. Zarar görenin kendi menfaatlerini korumak için makul bir insanda beklenen davranışta bulunmayarak, zararın meydana gelmesinde veya artmasında etkili olmasına müterafik (bölüşük) kusur olarak adlandırılır. Zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde 6098 sayılı TBK 52. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, öğreti ve Yargıtay uygulamalarıyla da benimsenmiştir. Somut olayda, davacılar destekleri Derya ile Duru Meryem’ın meydana gelen kazada vefat ettikleri, istiap haddinin aşılmasının başka bir ifade ile araca belirtilenden daha fazla yolcu binmesinin zararlı sonucun ortaya çıkmasında etkisi bulunup bulunmadığı belirlenmediği gibi, araçta yedi kişinin seyahat ettiği ve emniyet kemeri adedi itibariyle, bir kısmının kesin olarak emniyet kemeri takmadığı, küçük çocuklar için zorunlu araç içi güvenlik tedbirlerinin bulunmadığı şüphesi bulunduğundan, müteveffa Duru ve Derya’nın tıbbi belgelerine göre, ölüm olayına etken yaralanmalarının niteliğine göre tıbbi bilirkişiden rapor alınarak müterafik kusurun değerlendirilmesi gerekir. Davalı vekilinin müterafik kusura ilişkin istinaf sebebi yerindedir.
Yine somut olayda, kazaya karışan sigortasız araç sürücüsü Esra’nın, müteveffalarla akrabalık bağının bulunduğu, müteveffa Derya’nın kardeşi, diğer müteveffa Duru’nun teyzesi olduğu, yakın akrabaların taşınmasının ahlaki görev niteliğinde olup, belirlenen tazminattan hatır taşıması indirimi yapılamayacağı (Yargıtay 17 HD 2011/7422 E-2012/6339 K sayılı ilam) göz önüne alındığında, hatır taşıması indirimi yapılmamasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı vekilinin hatır taşıması indirimine dair istinaf sebebi yerinde değildir.
Kabule göre de, davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunup, her bir davacı bakımından kabul edilen ve reddedilen alacak kalemlerine yönelik ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmelidir.
Davalı vekilinin faiz başlangıcı yönünden istinaf isteminde ise, davacıların hesaba başvurdukları ve Güvence Hesabı tarafından ödeme yapıldığına göre, temerrüt koşulları oluşmuştur. Bu hususa ilişkin istinaf istemi yerinde değildir.
6100 sayılı HMK 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına, kamu düzenine ve istinaf konusu yapılan nedenlerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, hükmün esasını etkileyecek tüm deliller toplanmadan karar verilmesi nedeniyle karar usul ve yasaya aykırı olup taraf vekillerinin istinaf başvurularının bu sebeplerle ayrı ayrı kabulü ile mahkeme kararının HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin ayrı ayrı KABULÜ ile Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/11/2020 tarih ve 2019/550 – 2020/686 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davacılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,
3-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine,
4-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
5-İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 16/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.