Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1287 E. 2022/1100 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1287 – 2022/1100
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/1287
KARAR NO : 2022/1100

BA

Davacı tarafından, davalılar aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen karara süresi içinde davalılar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili Bahadır Saykal’ın 03/07/2018 tarihinde kendi sevk ve idaresindeki 35 DB 4727 plakalı motosikletiyle seyir halinde iken 77 BJ 667 plaka sayılı aracın sürücüsü davalı Ünal Cemil Öztürk ile Bursa – Yalova yolunun 27 Km sinde maddi ve yaralamalı trafik kazasına karıştığını, kazası tespit tutanağında kazanın oluşumunda 77 BJ 667 plaka sayılı araç sürücüsü Ünal Cemil Öztürk’ün sağa ve sola dönecek olan sürücülerin uyması gereken kuralları ihlal ettiği, davalının kazanın oluşumunda %100 kusurlu olduğunu, kaza sonrası ağır yaralanan müvekkilinin hastaneye götürüldüğünü, kendisine trafik kazasına bağlı olarak parçalı kırık tanısı konulduğunu, ve devamında 06/07/2018 tarihinde tıbbı operasyon geçirdiğini, kazanın üzerinden 1.5 yıl geçmesine rağmen müvekkilinin sağlık sorunlarının devam ettiğini, kaza öncesi hiçbir sağlık sorununun bulunmadığını, müvekkilinin, kaza sonrasında uzun bir süre hayati gereksinimlerini bir başkanının yardım ile gerçekleştirdiğini, müvekkilinin yaşanılan kaza ve sonrasında geçirdiği ağır ameliyat nedeniyle yürüme esnasında aksama yaşadığını, uzun süre ayakta kalamadığını, bu durumdan dolayı psikolojisinin olumsuz yönde etkilendiğini, 50.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren imleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar talep ve dava etmiştir.
Davalı sigorta vekilinin cevap dilekçesinde, davanın yetki yönünden reddi ile dosyanın yetkili İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesini, Bölge müdürlüğünün şube olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını, tüzel kişiliğinin, poliçe düzenleme yetkisi ve hasar ödeme yetkisinin bulunmadığını, davacı tarafın, delil listesinde yazılı bulunan delilleri tarafına tebliğ etmediğini, davacının kaza dolayısı ile maluliyeti oluşmadığını, davanın başvuru şartı yerine getirilmediğini, poliçe teminatında olmaması nedeni ile davanın reddini, davacının maluliyeti oluşmadığını, bu nedenlerden dolayı davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı Ünal Cemil Öztürk vekilinin cevap dilekçesinde, trafik kaza tespit tutanağındaki kusur tespitini kabul etmediğini, trafik kaza tutanağında kazanın oluş şeklinin hatalı olduğunu, kusur dağılımının hatalı olduğunu, bu nedenle olay yerinde keşif yapılarak tanıkların da dinlenerek yeniden kusur yönünden inceleme yapılmasını, davacının şikayetinden vazgeçtiğini, davacı tarafın da kendisini kusurlu görmesi anlamına geldiğini ve anlatılanın aksine kazadan hemen sonra ve devamında gerekli ilginin gösterildiğini, dava dilekçesinde ileri sürülen psikolojik etkilerin abartıldığını ve bazılarının kurgu olduğunu, davacının tek bir ameliyat olduğunu ve sakat kalmadığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 25.000,00.-TL manevi tazminatın davalı Ünal Cemil Öztürk yönünden kaza tarihi olan 03/07/2018 den, davalı Anadolu sigorta A.Ş. Yönünden ise 11/07/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen ve müştereken alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Davalı Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi vekili istinafa başvuru dilekçesinde, hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, müvekkili şirket sigortalı araç sürücüsünün kusuru nedeniyle sigortalı aracın işleteninin sorumluluğunu ona halef olarak teminat altına aldığını, bu halde dava konusu manevi tazminat taleplerinden asıl olarak araç sürücüsü Ünal Cemil Öztürk sorumlu olup manevi tazminatın araç sürücüsünün sosyal ve ekonomik durumu araştırılarak takdir edilmesi gerektiğini, temerrüt süresi, dava tarihinden itibaren değil, delillerin tümünün müvekkili şirkete tebliği tarihinden itibaren 8 iş günü geçmesi ile başlayacağını savunarak kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı Cemil Öztürk vekili istinafa başvuru dilekçesinde, hükmedilen tazminatta takdiren hata yapıldığını, davacının zenginleşmesine neden olacak şekilde fahiş tazminata hükmedildiğini savunarak kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde, müvekkilinin ağır derece yaralanmasına ve manevi eziyet çekmesine sebep olan kazada davalı sürücü Ünal Cemil Öztürk’ün asli/ağır kusurlu olduğunun Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü’nün hazırlamış olduğu kaza tespit tutanağı ile sabit olduğunu, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesince seçenekli rapor düzenlenmiş olup davalı Ünal Cemil Öztürk’ün ağır kusurlu olduğunun sabit olduğunu, yerel mahkeme tarafından hükmedilen manevi tazminat miktarı somut olaya, kusur oranına, tarafların ekonomik ve sosyal durumuna usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davalıların istinaf isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
Dava,trafik kazası nedeni ile meydana gelen yaralanmadam ötürü manevi tazminat davasıdır.
Davalı sigorta şirketinin, kusura yönelik istinaf istemi öncelikle değerlendirildiğinde;
Kazanın meydana geldiği yerin, davalı sürücü bakımından karşıya geçmek üzere olan cep bölgesinden beznzinliğe girerken meydana gelmiş olması, kaza tespit tutanağı ile, trafik bilirkişisinden alınan rapor ile ATK kusur raporundaki birinci seçeneğin bir biri ile uyumlu olması karşında, yerel mahkemenin kazanın oluşumunda davacının %15 , davalı sürücünün ise %85 kusurlu olduğuna dair kabulünde bir isabetsizlik yoktur.
Takdir edilen manevi tazminat miktarına ve faiz başlangıç tarihine ilişkin istinaf istemi değerlendirildiğinde;
Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartları B.3.1 maddesi gereği, sigortacı, hasar miktarına ilişkin belgelerin kendisine verilmesinden itibaren en geç 15 gün içinde gerekli incelemeyi tamamlayıp, hasar ve tazminat miktarını tespit edip sigortalıya bildirmek zorundadır.Dava öncesi, sigortaya başvuru yapılmamış ise, faiz başlangıç tarihi dava tarihidir.
Manevi tazminat isteminin temelinde, davalıların haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere, haksız eylemin unsurları; kusur, zarar, fiil ile zarar arasında illiyet bağı fiilin hukuka aykırı olmasından ibarettir.
Öte yandan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 56.] maddesinde düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak takdirde etkili olabileceği, 22.6.1966 tarihli ve 1966/7 E., 1966/7 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hâl ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Yine Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesine göre; hâkimin özel hâlleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı, aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O hâlde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut hâlde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Manevi tazminat, duyulan elem ve ızdırabın kısmen ve imkân nispetinde iadesini amaçladığından hâkim, TMK’nın 4. maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir.
Hâkim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ve zarara yol açanın ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, ölüm ya da beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 02.10.2018 tarihli ve 2017/17-1098 E., 2018/1384 K.; 02.03.2021 tarihli ve 2020/17-41 E., 2021/182 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Somut olay yukarıda belirilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde ; davacının maluliyeti olup olmadığına ilişkin ATK ya da Adli Tıp Bölümü bulunan Üniversite hastanesinden alınma bir rapor olmaksızın manevi tazminata hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan,maluliyete ilişkin alınacak raporlar 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine, 20/02/2019 tarihinden sonrada Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.(Yargıtay 4 HD, 2021/6772 E- 2021/9565 K sayılı ilam)
Somut uyuşmazlıkta, 03.07.2018 tarihinde meydana gelen kazaya ilişkin, kaza tarihinde yürürlükte olan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre maluliyet raporu alınıp, sonucuna göre, manevi tazminat miktarının takdiri gerektiğinden davalıların istinaf isteminin kabulü gerekmiştir.
HMK’nun 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına, kamu düzenine ve istinaf konusu yapılan nedenlerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, hükmün esasını etkileyecek tüm deliller toplanmadan karar verilmesi nedeniyle karar usul ve yasaya aykırı olup davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun bu sebeplerle kabulü ile mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılar vekillerinin istinaf talebinin KABULÜ ile Bursa 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/02/2021 tarih ve 2019/737-2021/149 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine,
3-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 23/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.