Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1270 E. 2022/1186 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/1270
KARAR NO : 2022/1186

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/82
KARAR NO : 2021/121
KARAR TARİHİ : 09/02/2021
İSTİNAF BAŞVURU TARİHİ : 16/03/2021
DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … – [16885-88353-31779] UETS
DAVALI : AXA SİGORTA A.Ş.
VEKİLİ : Av. … – [16424-24978-15902] UETS
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
B.A.M. KARAR TARİHİ : 30/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 07/07/2022

Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karara süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, 01/12/2011 tarihinde sürücü Taştan Kör sevk ve idaresindeki 34 GP 2642 plaka sayılı aracın Reşadiye istikametinden Koyulhisar İlçesi istikametine seyrederken direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucunda yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, araçta yolcu olarak bulunan müvekkili …’ın kaza sonucu sakat kaldığını, kaza sonrası başvuru yapılan sigorta şirketi ile anlaşma sağlanamadığını, kazaya karışan 34 GP 2642 plaka sayılı aracın sigortası 39955501 sayılı poliçe ile davalı … nezdinde yapıldığını, bilindiği üzere ZMSS işletenin KTK 85/I. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere yapıldığını, anılan bu sebeplerle; sakat kalan ve ev hanımı olan müvekkili yönünden sürekli iş gücü kaybından doğan zararın tazminini talep ettiklerini, davanını kabulü ile, fazlaya ilişkin hakların saklı tutularak belirsiz olan alacağın belirli hale geldikten sonra artırılmak üzere olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte iş gücü kaybı nedeniyle 10.000,00-TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 15/01/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile 10.000,00-TL maddi tazminat talebini ıslah ederek 127.307,00-TL’nin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, motorlu araç kazalarından doğan maddi tazminat taleplerine ilişkin olarak zamanaşımı konusu 2918 Sayılı KTK’nun 109 maddesinde düzenlenmiş olduğunu, bu maddeye göre anılan davada zamanaşımı süreleri geçtiğinden bahisle, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının sigorta şirketine eksik evrakla başvuru yaptığını, dava şartına haiz olmadığından ötürü davanın reddini gerektiğini, maluliyete ilişkin tespitin Üniversite Adli Tıp Anabilim Dallarından seçilecek 3 kişilik heyetçe nihai rapor alınması gerektiğini, kusur oranlarının tespiti için de, Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi’nden rapor alınmasının zorunlu olduğunu, mahkemece yapılacak yargılama sırasında, davacının kaza sebebiyle elde ettiği gelir ve tazminatlar tespit edilerek, müvekkili şirketin aleyhine hükmedilecek olası bir tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini, yine dava konusu trafik kazası ile ilgili açılmış bir cezası davası, bu dava da doktrin ve yerleşik Yargıtay uygulaması uyarınca bekletici mesele yapılması gerektiğini, anılan bu sebebepler, tazminat oranı ve miktarının tespiti için, yukarıdaki hususlar tamamlandığında aktüer bilirkişiden rapor alınmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile, 127.307,91 TL maddi tazminatın 03/06/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davalı vekili istinafa başvuru dilekçesinde, davacının maluliyetinin bulunmadığını, hükme elverişli maluliyet oranının tespiti için emsal yargıtay kararları uyarınca adli tıp kurumundan rapor alınması gerektiğini, müvekkilimiz şirket’in zorunlu mali mesuliyet sigortasından doğan sorumluluğu araç sürücüsünün kusuru oranında olup, tek taraflı kaza dahi olsa, ATK’dan kusur raporu alınmaksızın aleyhe hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, somut olayda hatır taşıması mevcut olduğu için, hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini, hesap raporunun tarafına tebliğ edilmemiş olup, yapılan hesaplama hatalı olduğunu savunarak kararın kaldırılmaısnı talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde, mahkeme aracılığı ile müvekkilindeki maluliyet oranının tespiti için alınan 31.08.2020 tarihli rapor, Bursa Uludağ Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı tarafından alındığı için bu konuda herhangi bir sorun olmadığından Yargıtayın da yerleşmiş içtihatlarına uygun şekilde tanzim edildiğini, dosya içerisinde çelişkili kusur raporları mevcut olmadığını, dava konusu tek taraflı trafik kazasında kazaya karışan araç 34 GP 2642 plaka sayılı araç olup sürücüsü ve sahibi Taştan Kör olduğunu, müvekkil …’ın araç sürücüsü ve sahibi ile uzaktan yakından bir ilgisi olmadığı için somut olayda hatır taşımacılığı da söz konusu olmadığını, geçici iş göremezlik zararlarından sigorta şirketinin teminatı kapsamında olduğunu savunarak davalının istinaf isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
Dava, trafik kazası nedeniyle sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Davalı vekilince kusur raporu alınmaksızın karar verilmesinin doğru olmadığı ileri sürülmüşse de davacının araçta yolcu olduğu, meydana gelen kazada tek taraflı kaza şeklinde gerçekleştiği gözetildiğinde kusur raporu alınmasına gerek bulunmadığından bu yöndeki istinaf istemi yerinde değildir.
Hatır taşımasına ilişkin istinaf istemi değerlendirildiğinde ;
Hatır için taşıma ve aracın hatır için verilmesinde işletenin sorumluluğunun genel hükümlere tabi tutulmuş olması nedeniyle her olayda hâkim işinin özelliğini göz önünde tutarak işleteni tamamen sorumluluktan kurtarabileceği gibi, tazminattan indirim de yapabilir. Hatır taşıması hakim tarafından re’sen gözetilemez. Bu nedenle hatır taşımacılığını işletenin, sürücünün ve işletenin sorumluluğunu üstlenen sigorta şirketinin ileri sürmesi gerekir. Hatır taşıması olduğunu ispat yükü iddia edene ait olup, bu taşımanın bir hatır için yapıldığını veya aracın hatır amaçlı olarak verildiğini ispat etmekle yükümlüdür.
Davalı vekilince, dava dilekçesine cevap dilekçesinde hatır taşıması savunmasında bulunulmamış olup, cevap dilekçesinde bu iddiayı ileri sürmediğinden ve mahkeme tarafından bu husus resen dikkate alınamayacağından , 6100 sayılı HMK 357. madde gereğince ilk derece yargılamasında ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların istinaf aşamasında, ileri sürülmesi mümkün olmadığından bu nitelikteki istinaf sebebinin reddi gerekmiştir.
Davalı vekilince, davacının emniyet kemeri takmamasının müterafık kusur teşkil ettiği halde, yerel mahkemenin bu hususu dikkate alarak, müterafık kusur indirimi yapmaksızın maddi tazminata hükmetmesinin doğru olmadığı ileri sürmüşse de ; dosya kapsamından davacının yaralanmasının ayakta kırık olduğu, yaralanmanın vücuttaki yeri itibari ile emniyet kemeri takılsa da yaralanmanın gerçekleşeceği, dolayısıyla yaralanma ile eminyet kemerinin takılmaması arasında illiyet bağı bulunmadığının açıkça anlaşılması karşısında, bu istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilince istinaf dilekçesinde maluliyet raporunu doğru yönetmeliğe göre düzenlenmediği ileri sürülmüşse de; bilindiği üzere,haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının usulüne uygun şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013-01.06.2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Dava konusu kazanın ise 01/12/2011 tarihinde meydana geldiği anlaşılmakla, bu hale göre de maluliyete ilişkin Uludağ Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalından alınan 31/08/2020 tarihli raporun 11/10/2008 tarihli 2701 sayılı çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranı tespit işlemleri yönetmeliğince hazırlanmasında bir yanlışlık bulunmadığından buna yönelik istinaf istemi yerinde görülmemiştir.
Ayrıca, davacı, dava dilekçesinde, yalnızca sürekli iş gücü kaybından doğan zararı talep ettiğini açıkca belirtmiş olmasına rağmen ıslah yoluyla ya da değer arttırım yoluyla dava dilekçesinde talep edilmeyen alacak kalemlerinden davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, buna yönelik davalı vekilinin istinaf isteminin kabulü gerekmiştir.
Hukuki dinlenilme hakkı Anayasanın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur ve aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının da en önemli unsurudur.
Bu hak ayrıca 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak, yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir.” şeklinde düzenlenmekle birlikte bu ifadeleri de kapsayan çok daha geniş bir anlama sahiptir.
Kamu düzeni ile ilgili olan hukuki dinlenilme hakkı çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Davanın tarafları ile vekillerinin davaya ilişkin işlemleri öğrenebilmesi usulüne uygun tebliğ ile mümkündür. Aksi takdirde tarafların hukuki dinlenilme ve bu kapsamda adil yargılanma hakları ihlal edilmiş olacaktır. HMK’nın 280. maddesi hükmüne göre ; “Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma günüden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir.” Bilirkişi rapor örneğinin taraflarca okunup değerlendirilebilmesi, varsa itirazlarını dile getirebilmeleri ya da belirsizlik gösteren hususlar hakkında açıklama yapılmasını temin amacıyla veya yeni bilirkişi incelemesini talep edebilmeleri için taraflara tebliğ edilmesi zorunluluğu öngörülmüştür.
12/12/2020 tarihli aktüerya bilirkişi raporunda davalıya tebliğ edilmeden hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Tebliğ edilmeyen rapora göre davalı aleyhine karar verilmesi hukuki dinlenilme hakkının ihlali olup, buna yönelik davalı vekilinin istinaf istemi yerinde görülmüştür.
Maddi tazminat hesabı yönünden Yargıtay en son içtihatları kapsamda tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınarak hesaplamalarda progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi suretiyle tazminatın hesaplanması gerekmektedir.(Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 24/02/2021 tarih 2019/3292 esas 2021/1848 karar sayılı ilamı)
Somut olayda alınan raporun ise PMF 1931 tablosuna göre yapıldığı anlaşılmıştır. Yaşam tablosu olarak PMF 1931 tablosuna göre hesaplama yapılması davalının sıfatına göre lehine olduğu ve davacı tarafça ödeme yapılırken PMF 1931 yaşam tablosuna göre hesap yapılmış olması ile bu yaşam tablosuna göre yapılan maddi tazminat hesabı ile ilgili istinaf talebi bulunmadığı gözetildiğinde bu husus kaldırma sebebi olarak değerlendirilmemiş ancak, davalının bilirkişi raporuna ileri süreceği itirazlar da dikkate alınarak, hesaplamanın TRH 2010 tablosu ve prograsif yönteme göre yapılması ile davalıların kazanılmış haklarının korunması gerekecektir.
Buna göre, bilirkişiden davalı itirazlarını karşılar ek rapor almak ve sonucuna göre karar vermek üzere yerel mahkeme kararının kaldırılması gerkmiştir.
HMK’nun 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına, kamu düzenine ve istinaf konusu yapılan nedenlerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, hükmün esasını etkileyecek tüm deliller toplanmadan karar verilmesi nedeniyle karar usul ve yasaya aykırı olup davalı vekilinin istinaf başvurusunun bu sebeplerle kabulü ile mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile Bursa 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/02/2021 tarih ve 2020/82-2021/121 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine,
3-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 30/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan

E-imzalıdır.

Üye

E-imzalıdır.

Üye

E-imzalıdır.

Katip

E-imzalıdır.