Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1241 E. 2022/937 K. 27.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1241 – 2022/937
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/1241
KARAR NO : 2022/937

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
B.A.M. KARAR TARİHİ : 27/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 03/06/2022

Davacılar tarafından, davalılar aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen karara süresi içinde davacılar vekili ve davalı Sompo Sigorta A.Ş. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde, 12/06/2012 günü saat 16:00 sularında müteveffaya, daha 18 yaşını dolduralı 4 gün olan ehliyetsiz ve dikkatsiz sürücü Hüseyin Öztürk’ün ara gaz vererek ve akrobatik hareketler yaparak, zigzag çizerek kullandığı maliki Mustafa Katırcı, ZMMS sigorta Şirketinin Sompo Japan Sigorta A.Ş. olan 45 YA 8991 plakalı motorsikletin tam kusurlu olarak çarpması neticesinde müteveffanın 4 gün hastanede tedavi gördükten sonra 16/06/2012 tarihinde vefat ettiğini, Bursa 13. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 01/10/2013 tarihli 2012/731-2013/614 sayılı kararı ile davalının tam ve ağır kusurlu olduğunun anlaşıldığını kararın 01/04/2015 tarihinde kesinleştiğini, müteveffa Rüştü Öztürk’ün geride annesi ve babası ile birlikte kardeşi ve sağır olan bir eş ile iki çocuk bıraktığını, müteveffanın öldüğü tarihte 1.000,00-TL emekli maaşı aldığını, müteveffanın sağır eşi ve çocuklarının her biri için 100.000,00-TL müteveffanın anne ve babasının her biri için 75.000,00-TL, kardeşi için 50.000,00-TL olmak üzere toplam 500.000,00-TL manevi tazminatın, davacılardan Tahsin Öztürk hariç müteveffanın sağır eşi, iki çocuğu ile anne babasının her biri için fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00-TL olmak üzere toplam 5.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının, müteveffanın ölümüne neden olan kaza tarihi olan 12/06/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte sigorta şirketi için poliçe limitleri dahilinde olmak kaydıyla davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 23/09/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile; müteveffanın eşi Fatme Öztürk için 102.841,54-TL, müteveffanın kızı Miray Öztürk için 12.570,43-TL, müteveffanın kızı Embiye Öztürk için 18.162,14-TL, müteveffanın annesi Embiye Öztürk için 2.649,74-TL ve müteveffanın babası Yakup Öztürk için 20.398,83-TL, destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Sompo Japon Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde, davacıların sigorta şirketine başvuru koşulunu yerine getirmediklerini, kusur oranının tespiti bakımından dosyanın Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesine gönderilmesi gerektiğini, müteveffanın yaşı, destek süresi, mesleği, somut olayda destekten yoksun kalanların destek süreleri, eşinin tekrar evlenme olasılığı gibi Yargıtay kararlarına uygun olarak, aktüer siciline kayıtlı bir aktüer bilirkişisi tarafından destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması gerektiğini, davacının gelirinin asgari ücret olarak esas alınması gerektiğini, ZMMS Genel Şartları hükmü uyarınca TRH 2010 yaşam tablosuna göre hesaplama yapılması gerektiğini ve hesaplamada teknik faiz %1,8 olması gerektiğini, davacı tarafından sigortalının kusuru ve kusur ile arasında illiyet bağının ispatlanması gerektiğini, SGK’ya yazı yazılarak ödeme yapılıp yapılmadığının araştırılması gerektiğini, müvekkili şirketin dava tarihinden itibaren faize sorumlu olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının maddi tazminat davasının kabulü ile; davacı Fatme Öztürk için 102.841,54-TL, Miray Öztürk için 12.570,43-TL, Embiye Öztürk için 18.162,14-TL, anne Embiye Öztürk için 2.649,74-TL, Yakup için 20.398,33-TL olmak üzere toplam 156.622,18-TL’nin davalı sigorta şirketi poliçe limiti ve dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile sorumlu olmak kaydıyla, davalılardan kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile; davacı Fatme için 13.000,00-TL, davacı Embiye için 11.000,00-TL, davacı Miray için 11.000,00-TL, davacı anne Embiye için 7.000,00-TL, davacı Yakup için 7.000,00-TL, davacı Tahsin için 5.000,00-TL olmak üzere toplam 54.000,00-TL manevi tazminatın davalılar Mustafa ve Hüseyin’den kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir.
Davalı Sompo Sigorta A.Ş. vekili istinafa başvuru dilekçesinde, hak sahibi çocuklar için 25 yaşına kadar destek hesabı yapılmış olan raporun hükme esas alınmış olmasının hatalı olduğunu, müteveffanın emekli olduğu gözetilerek tazminatın asgari ücret üzerinden hesap edilmesi gerektiğini savunarak kararın kaldırılarak davanın reddine karar veirlmesini talep etmiştir.
Davacılar vekili istinafa başvuru dilekçesinde, dosyada üç farklı kusur raporu alınmış olup raporlar arasındaki çelişki giderilmeden eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiğini, hükmedilen manevi tazminat miktarının az olduğunu savunarak kararın kaldıırlmasını talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
Dava, trafik kazası nedeni ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacının, hükme esas alınan kusur raporunun hatalı olduğuna ilişkin istinaf istemi değerlendirildiğinde;
Dava konu olaya ilişikin ceza yargılaması sonunda ; kazanın oluşumnda ölenin kusurunun bulunmadığına ilişkin kusur raporuna dayanak yapan ceza mahkemesi hükmü, Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmişse de ;
Bilindiği üzere, 6100 sayılı TBK’nın 74. maddesinde, “Hakim zarar verenin kusurunun olup olmadığı ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken ceza hukukunun sorumluluk ile ilgili hükümleri ile bağlı olmadığı gibi ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.
Aynı şekilde ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da hukuk hakimini bağlamaz”hükmü yer almaktadır.
Buna göre , dosyada alınan tüm raporlarda, davacıların yakını , kazada ölen yayanın kusurlu olduğu belirtilmiş olup; bu nedenle davacılar yakının ölen yayanın, alınan kusur raporları, dosyadaki delil durumu ve kazanın cerayan tarzı birlikte değerlendirildiğinde kazada kusurlu olduğunu kabulü zorunludur.
Hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 07/05/2019 tarih ve 01.02-2019/8901 sayılı rapor içeriğinde değerlendirildiği üzere, dava konusu kazaya ilişkin, Bursa 13.Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/731 esas sayılı dosyasında mevcut kaza ile ilgili soruşturma aşamasında hazırlanan bila tarihli bir adet, Ceza kovuşturması aşamasında keşfe dayalı tanzim olunan 10 06 2013 tarihli olmak üzere iki adet kusura yönelik bilirkişi raporunda motorsiklet sürücüsü Hüseyin Öztürk’ün tali yaya Rüştü Öztürk’ün asli kusurlu olduğu, Aynı olayla ilgili ilk derece mahkemesinde alınan, 20.11.2017 tarihli bilirkişi heyeti raporunda davalı taraf sürücüsü Hüseyin Öztürk %30 oranında, davacılar yakını yaya Rüştü Öztürk’ün %70 oranında kusurlu; 30.06.2018 tarihli bilirkişi heyeti raporunda, davalı sürücü Hüseyin Öztürk’ün %75 oranında, davacılar yakını Rüştü Öztürk’ün %25 oranında kusurlu yönünde görüşler sunulduğu, dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler, kaza ile ilgili sürücü ve tanık beyanları, kaza sonrası tanzim olunan kaza tespit tutanağındaki tespitler, gerek ceza dosyasındaki bilirkişi raporları ve gerekse dosyaya sunulan bilirkişi heyeti raporları ile diğer veriler birlikte düşünüldüğünde, 20 11 2017 tarihli bilirkişi heyeti raporunda taraflara atfedilen kusur oranlarının uygun ulunduğu bildirilerek çelişki giderildiğinden buna yönelik davacı vekilinin istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
Davacılar vekilinin manevi tazminat miktarına ilişkin istinaf istemi değerlendirildiğinde ; 6098 sayılı TBK’nın 56. maddesi hükmüne göre hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Bu kapsamda manevi tazminatın miktarı belirlenirken tarafların kusur oranı, sıfatı, statüsü, sosyal ve ekonomik durumları ile eylemin işleniş biçimi ve yöntemi dikkate alınmalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenler karar gerekçesinde objektif olarak gösterilmelidir.
Manevi tazminat adı altında hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek nitelikte olmalı fakat bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmediği unutulmamalıdır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Davaya konu olayda; olay tarihi, tarafların sıfatı, statüsü, sosyal ve ekonomik durumları ile eylemin işleniş biçimi ve yöntemi ile manevi tazminat adı altında hükmedilecek bu paranın, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek nitelikte olması fakat bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmediği ilkesi gözetildiğinde hükmedilen manevi tazminat miktarının somut olayın özelliklerine göre davacılar lehine takdir edieln manevi tazminat miktarı yerinde olup; davacılar vekilinin istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
Maddi tazminata ilişkin tarafların istinaf istemleri incelendiğinde;
Ölenin emekli olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Emeklilik dönemi yani pasif devre zararının hesaplanması sırasında esas alınan ücret, bir çalışmanın karşılığı değil, ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin karşılığıdır.Emeklinin gelirinin asgari ücret olarak esas alınması gerekir. Hal böyle olunca da ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indiriminin ücretli bir çalışmanın söz konusu olmadığı pasif dönem (devre) zararının hesaplanmasında dikkate alınamayacağı açıktır. Zira asgari geçim indirimi ücretin eki olmadığından, tazminat alacaklarının hesaplanmasında esas ücrete dahil edilemez.( Yargıtay 17.HD 26/03/2018 tarih 2015/8563 E, 2018/3277 K). Hükme esas alınan bilirkişi raporunda da bu esaslar gözitilerek, Agi olmadan asgari ücret üzerinden ölenin geliri esas alınarak tazminat hesabı yapılmış olup; aktüerya raporu bu yönü ile doğru olduğundan, davalı sigorta şirketi vekilinin bu hususa yönelik istinaf istemi isabetli değildir.
Ancak, desteğin, küçük çocuklarının bakım ihtiyacından ne zaman kurtulacağını tayin etmek çocuğun yaşadığı yöreye, sosyal çevreye, çocuğun özelliklerine, cinsiyetine, ailenin sosyal ve ekonomik durumuna göre değişmektedir. Hakim, her somut olayda, destek ölmeseydi, ne kadar süre ile destek olacak idiyse bu süreyi destek süresi olarak kabul eder. Ana-babaya yardımda, onların yaşama süreleri; çocuklara yardımda ise, çocukların çalışmaya başlama süresi esas alınır. Çocuklarda, kız veya erkek olmalarına, yüksek öğrenim yapıp yapmamalarına göre farklı süreler kabul edilmektedir. Bunun dışında kız çocukları için genellikle, çalışmaya başlama veya evlenme ile destek ihtiyacı ortadan kalkar.
Mahkemece hükme esas alınan hesap bilirkişisi raporunda desteğin, davacı çocuklar Miray ve Embiye için 25 yaşı itibariyle destek ihtiyacının son bulacağı kabul edilerek bu yaşa kadar tazminat hesabı yapılmıştır. Yargıtayın yerleşik ve kabul gören uygulamasına göre, yüksek öğrenim görme durumu bulunmayan halde, kız çocuklarının 22 yaşına kadar, erkek çocuklarının 18 yaşına kadar; yüksek öğrenim gören ya da görme ihtimali bulunan çocukların ise 25 yaşına kadar destek alacağı dikkate alınarak destek tazminatı hesaplanması gerekmektedir. Ayrıca, somut gerçekliğin bulunduğu durumda varsayımlara dayalı olarak hesaplama yapılmaması gerektiği de açıktır.
Küçüklerin okul kayıtlarının olup olmadığı araştırılarak, varsa kayıtların celbi ile öğrencilik durumuna ilişkin gerekirse sosyal durum araştırması yapılarak, davacı küçüklerin , ölenin 25 yaşına kadar destek olacağına ilişkin varsayımın doğru olup olmadığı saptanmaksızın yetersiz araştırma sonucu, hatalı bilirkişi rapor doğrultusunda karar verilmesi doğru olmamış, buna yönelik davalı sigorta vekilinin istinaf istemi yerinde görülmüştür.
Diğer yandan,aktüerya bilirkişice kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresinin belirlenmesinde PMF 1931 yaşam tablosu dikkate alınarak hesaplama yapılmış olup, Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarihli 2019/40 – 2020/40 sayılı kararı ile; 2918 sayılı KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; tazminat hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz ile devre başı ödemeli belirli süreli rant formülü uygulaması anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir.Davcılar vekilinin ,maddi tazminata yönelik istinaf istemi bu nedenle yerinde buulnmuştur.Maddi tazminat hesaplamasının, TRH 2010 yaşam tablosu, Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen progresif rant yöntemi kullanılarak, bilinmeyen devirdeki gelirlerin her yıl için %10 artırılıp, %10 iskonto edilmesi suretiyle, teknik faiz dikkate alınmaksızın, tazminatın, aktüerya bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle hesaplanması gerekecektir. (Yargıtay 17 HD, 2019/3292
Maddi tazminata ilişkin, müteveffanın gerçek geliri tespit edildikten sonra, aktüerya bilirkişiden TRH 2010 yaşam tablosu, Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen progresif rant yöntemi kullanılarak hazırlanacak ek rapor alınmalı, maddi tazminat alacağını, davacı vekilinin istinaf başvurusuna konu etmediği ve tazminat miktarına ilişkin açık istinaf sebebi bulunmadığı, yalnızca davalı sigorta şirketi istinaf konusu ettiğinden sigorta şirketinin kazanılmış hakları korunarak, sonucuna göre karar vermek üzere,yerel mahkemenin maddi tazminata ilişkin hükmünün kaldırılması gerekmiştir.
HMK’nun 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına, kamu düzenine ve istinaf konusu yapılan nedenlerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, hükmün esasını etkileyecek tüm deliller toplanmadan karar verilmesi nedeniyle karar usul ve yasaya aykırı olup davalı Sompo Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun bu sebeplerle kabulü ile mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A)Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/12/2020 tarih ve 2016/336-2020/843 sayılı kararına yönelik davacılar vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
1-Alınması gerekli 80,70-TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30.-TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40.-TL harcın davacılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
B)Davalı Sompo Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/12/2020 tarih ve 2016/336-2020/843 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine,
3-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 27/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.