Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1223 E. 2022/899 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1223 – 2022/899
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/1223
KARAR NO : 2022/899

Zekai Gümişdiş Mah. Anadolu Cad. No:49 Emek Osmangazi/ BURSA
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
B.A.M. KARAR TARİHİ : 25/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 06/06/2022

Davacılar tarafından, davalılar aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen karara süresi içinde Davacılar vekili ile davalı Türkiye Sigorta A.Ş. vekili, davalı Mapre Sigorta A.Ş. vekili ve davalı Engin Polat vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde, 07.05.2017 günü saat 21.30 sıralarında 16 ET 092 plaka sayılı davalı İsmet Polat adına kayıtlı Fiat Linea marka araç ile araç sürücüsü davalı Engin Polat’ın, Acemler istikametinden Nilüfer istikametine doğru İzmir yolunda bölünmüş yolun sol şeridinde seyir halinde iken, orta şeritte seyreden metalik gri renkli Toyota marka araca makas atmaya çalışarak ve kontrolsüz şekilde şerit değiştirdiği sırada, orta şeritte seyir halinde olan Toyota marka araca sol ön çamurluk kısmından çarpıp yolun en sol şeridinden yoldan çıkması ile Durak Muhallebicisi isimli işyerinin bahçesine girmesi sonucu, iş yerinde vale olarak çalışan Hatice Şener’in oğlu, Firdevs Dipli’nin kardeşi Ayşe Kutay ve Mahide Şener’in abisi olan İsmail Şener’e çarpması sonucu, kaza nedeniyle İsmail Şener’in vefat ettiğini, İsmail Şener’in, eşinden boşandığını, anne ve bekar kardeşi Mahide ile birlikte yaşadığını, Durak Muhallebicisi adlı iş yerinde vale olarak çalışmakla birlikte, babasından miras olarak intikal eden gayrimenkullerinden aylık yaklaşık 4.600,00 TL gibi iyi bir kira geliri bulunduğunu, ailesine bağlı, anne ve kardeşlerine maddi ve manevi desteği bulunan birisi olduğunu, Davacı Hatice Şener için 50.000,00 TL manevi, 1.000,00 TL maddi, davacı Mahide Şener için 30.000,00 TL manevi, 1.000,00 TL maddi, davacı Ayşe Kutay için 30.000,00 TL manevi, davacı Firdevs Dipli için 30.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 07.05.2017 tarihinden itibaren, işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalılardan (Sigorta şirketlerinin poliçe sorumlulukları ile sınırlı olarak) tahsili ile davacılara ödenmesini talep etmiştir.
Davacılar vekili 17/06/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile; bilirkişi raporu doğrultusunda fazlaya ilişkin her türlü dava ve hakları saklı kalmak kaydıyla davacı Hatice Şener için talep edilen 1.000,00 TL maddi tazminatı 132.852,86 TL arttırarak 133.852,86 TL’nin davalılardan (sigorta şirketlerinin poliçe limitleri ile sınırlı olmak kaydıyla ) müştereken ve müteselsilen olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Mapfre Sigorta vekili cevap dilekçesinde, dava dilekçesinde bahsi geçen 07.05.2017 tarihli kazaya karıştığı belirtilen, 16 ET 092 plakalı aracın, müvekkil şirkete 05.01.2017 – 05.01.2018 tarihleri arasında geçerli olmak üzere 4101700049519 numaralı ZMM (trafik) Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, poliçede teminat limitinin kişi başı 330.000-TL olduğunu, manevi tazminat teminat dahilinde olmadığını, davaya konu kaza sebebiyle davadan önce davacı tarafın müvekkil şirkete vaki başvurusu üzerine müvekkil sigorta şirketi nezdinde 4100625885/3 no.lu hasar dosyası açıldığını, 14.03.2018 tarihinde 42.812,75-TL ödeme yapıldığını, bu meyanda davaya konu talepler bakımından, davacı tarafa amir mevzuata ve kusur oranına uygun olarak ödeme yapıldığından huzurdaki talepler bakımından müvekkili sigorta şirketinin başkaca sorumluluğu bulunmadığından davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Halk Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde, davaya konu kazaya karıştığı iddia edilen 16 ET 092 plaka sayılı aracın şirket nezdinde 05.01.2017/2018 vadeli, 33601942 sayılı Kasko Sigorta Poliçesi bulunmakta olduğunu bu nedenle davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Engin Polat vekili cevap dilekçesinde, kira gelirlerinin davacılar açısından kesileceğine ilişkin kesin bir tespitin yapılması mümkün olmadığı gibi hukuken de işbu kira gelirleri açısından müvekkilden tazminat talep edilmesinin mümkün olmadığını, ancak hukuka aykırı bir şekilde, aksi kanaatin hasıl olması halinde; tapu müdürlüklerinin vermiş oldukları cevaba göre taşınmazlarda kaza tarihi öncesinden şimdiye kadar kimin ikamet ettiğinin ve varsa kira sözleşmelerinin tespit edilmesini, kesin bir tespitin yapılamaması halinde ilgili taşınmazların, bulundukları bölgede ortalama ne kadar bedelle kiralandığının bilirkişi marifetiyle hesaplanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, 07.05.2017 tarihinde 16 ET 092 plaka sayılı davalı İsmet Polat adına kayıtlı, sürücüsü Engin Polat olan aracın İsmail Şener’e çarpması sonucu İsmail Şener’in vefat ettiği, ceza dosyasında Adli Tıp Kurumundan alınan kusur raporu sonucunda davalı sürücünün asli kusurlu olduğu, müteveffanın kusursuz olduğu, davalı sürücü Engin Polat’ın haksız fiil sorumluluğu gereği, 16 ET 092 plakalı aracın maliki davalı İsmet Polat’ın tehlike sorumluluğu gereği, 16 ET 092 plakalı aracın ZMM sigortacısı davalı sigorta şirketin de poliçe genel şartları kapsamında talep edilen gerçek zararlardan kusur oranında sorumlu tutmak gerektiği, hesap bilirkişi raporunda davacı Hatice Şener lehine belirlenen destekten yoksun kalma tazminatı bakımından davanın kabulü ile 133.852,86 TL’nin davalılar Engin Polat ve İsmet Polat yönünden kaza tarihi olan 07/05/2017 tarihinden, davalı Mapfre Sigorta A.Ş. ve davalı Halk Sigorta A.Ş. Yönünden 29/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacı kız kardeş Mahide Şener ‘in ekonomik durumu itibariyle destek alacaklısı olmadığından maddi tazminat talebinin reddine, davacıların manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile davacı Hatice Şener için 34.000,00 TL, davacı Mahide Şener için 18.000,00 TL, davacı Firdevs Dipli için 16.000,00 TL ve davacı Ayşe Kutay için 16.000,00 TL olmak üzere toplam 84.000,00 TL manevi tazminatın(davalı kasko poliçesini düzenleyen Halk Sigorta A.Ş. toplam tutarın poliçe limiti nedeniyle 25.000,00 TL’sinden sorumlu olmak kaydıyla) davalılar Engin Polat ve İsmet Polat’ın kaza tarihi olan 07/05/2017 tarihinden, davalı Halk Sigorta A.Ş. 29/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile, davacılara verilmesine, ZMMS sigortacısı davalı sigorta şirketinin ise manevi tazminattan poliçe kapsamında herhangi bir sorumluluğu olmadığından manevi tazminat taleplerinin davalı Mapfre Sigorta A.Ş. yönünden reddine karar verilmiştir.
Davacılar vekili istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde, müvekkili Mahide’nin bekar olduğunu, kazadan evvel müteveffa abisi ve annesi ile aynı evde yaşadığını ve müteveffanın müvekkiline destek olduğunu, bu nedenle ölüm ile desteğinden yoksun kalması nedeniyle müvekkili lehine destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, maddi ve manevi tazminatlarla ilgili davalı sigorta şirketleri yönünden faiz başlangıcının haksız fiil tarihi olması gerekirken 29/12/2017 tarihinin kabul edilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilleri lehine takdir edilen manevi tazminat miktarının düşük olduğunu, sigorta şirketlerine yönelik taleplerinin poliçe sorumluluğu ile sınırlı tutulmasına rağmen manevi tazminatın poliçe kapsamında bulunmayan davalı Marpfre Sigorta lehine manevi tazminat ile ilgili vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, destekten yoksun kalmaya ilişkin maddi tazminat hesabında hataya düşülerek eksik inceleme ile karar verilmesi nedeniyle kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Engin Polat vekili istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde, sigorta şirketi tarafından yapılan ödeme ile davacının zararının karşılandığını bu nedenle davacı annenin talep edebileceği tazminat kalmadığını, müteveffanın gelirinin tespiti için SGK kayıtlarına bakılması gerektiğini, bu hususta tanık beyanlarına itibar edilmemesi gerektiğini, müteveffanın geliri içerisine gayrimenkul kiralarının dahil edilmemesi gerektiğini, zira müteveffanın ölümü ile birlikte kiraların kesilmesinin söz konusu olmayacağını beyanla kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Türkiye (Halk) Sigorta A.Ş. vekili istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde, kazada meydana gelen zararlar ile ilgili dava dilekçesinde yer alan taleplerin öncelikle zorunlu mali sorumluluk poliçesi tarafından karşılanması gerektiğini ve bu teminat limitinin de aşılması halinde kasko sigorta poliçesine bağlı ihtiyari mali sorumluluk sigorta poliçesine başvuruda bulunulabileceği bu nedenle bilirkişi raporu ile tespit edilen ve limit içerisine kalan tazminattan zorunlu mali mesuliyet sigortacısı ile müvekkillinin birlikte sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu, manevi tazminatla ilgili poliçe limitinin 25.000,00 TL ile sınırlı olması nedeniyle müvekkilinin sorumluluğunun bu miktarla sınırlı tutulması gerektiğini ve faiz başlangıcının dava tarihi kabul edilmesi gerektiğini beyanla kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Mapfre Sigorta A.Ş vekili istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde, murisin aylık gelirine kira gelirlerinin dahil edilmesinin hatalı olduğunu, murisin ölümü ile kira gelirlerinde azalma olmayacağını beyanla kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Mapfre Sigorta A.Ş. Vekili istinafa cevap dilekçesinde, kabul manasına gelmemekle birlikte kaza tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olacağını, temerrüde düşmeyen müvekkili şirket için kaza tarihinden itibaren faiz yürütülmesi talebinin reddinin gerektiğini, manevi tazminat talebinden müvekkili şirketin sorumlu olmadığını, müteveffanın vefatı nedeniyle kardeşlerinin destekten yoksun kalma zararları meydana gelmediğini beyan ederek davacıların istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar vekili istinafa cevap dilekçesinde, Davalı Türkiye (Halk) Sigorta A.Ş.’nin maddi tazminat ile yargılama giderlerinin ve bunlara yürütülecek faizlerin tamamından, manevi tazminatın 25.000,00 TL’lik ana para kısmı ile buna ilişkin yargılama giderleri ve faizinden müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, davalı sigorta şirketine 18/12/2017 tarihinde müracaatlarının bulunduğunu, davalı Engin Polat’ın müteveffanın kiraya ilişkin gelirinin varsayıma dayandığı iddialarının gerçeği yansıtmadığını, banka hesabı ve vergi dairesi dökümleri ile sabit olduğunu, maddi tazminat yönünden davacının karşılanmamış zararının kalmadığı yönündeki iddiaların gerçek dışı olduğunu, taşınmazlardan elde edilen gelirin destekten yoksun kalan davacılarla paylaşma insiyatifinin müteveffanın kızında olduğunu, müteveffanın kiradan elde ettiği kazançların da gelir sayıldığını beyan ederek davalılar vekillerinin istinaf başvurularının reddini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava; haksız fiil nedeniyle maddi manevi tazminat davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık murisin vefatı ile davacıları destekten yoksun kalma tazminatı talep etme hakkı bulunup bulunmadığı, dava tarihinden evvel sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin zararı karşılayıp karşılamadığı, maddi ve manevi tazminat miktarıdır.
Davacı vekili müvekkili Mahide’nin olağan destek yaşını doldurmasına rağmen müteveffanın sağlığından kendisine destek olduğunu ve bu nedenle destekten yoksun kalma tazminata hak kazandığını beyanla istinaf isteminde bulunmuştur.
Tazminat isteyen kişiye fiilen, sürekli ve düzenli bir şekilde bakan veya ona bakması kuvvetle muhtemel olan kimseye destek denir. Bakma kelimesi, bir başkasının geçimini kısmen veye tamamen sağlama anlamında kullanılmakta, destek kavramı hukuki değil, fiili ilişkiyi belirleyen bir kavramdır.(Yargıtay 17. HD 2016/1249 E 2016/5551 K)
Bu durumda yukarıdaki açıklamalar ışığında destek yaşını dolduran davacı Mahide’ye müteveffanın fiili, sürekli ve düzenli bir şekilde destek olduğunun davacı tarafından ispat etmesi gerekmektedir. Somut olayda davacı vekili müvekkili Mahide’nin müteveffa ile ikamet ettiğini ve müvekkiline vefat eden abisinin destek olduğunu iddia etmiş ise de, yapılan araştırmada davacı Mahide’nin ölen babasından aylık aldığı ve üzerine kayıtlı evi bulunduğu ayrıca bekar olduğu ve bakmakla yükümlü olduğu kimsenin bulunmaması nedeniyle sırf bekar olduğu için abisi ve annesi ile yaşıyor olmasının müteveffanın ölmeden evvel davacıya destek olduğunu ve ölümü ile birlikte müteveffanın desteğinden yoksun kaldığını ispata yeterli olmadığından destek yaşını dolduran davacı Mahide yönünden destekten yoksun kalma tazminatı talep hakkı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesininde isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından davacılar vekilinin bu husustaki istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
2918 sayılı KTK 99/1 maddesi ve Karayolları Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartları B.2 maddesi gereği, sigortacının zarar giderim yükümlülüğü, zararın ihbarı ve gerekli belgelerin sigortacıya bildirildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde zorunlu mali mesuliyet sigortasının poliçe limiti dahilindedir. Başka bir ifade ile sigortacının temerrüdü, bu süre içinde ödeme yapılmaması halinde başlayacaktır. Sigorta şirketine karşı açılan davalarda, sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapılıp 8 iş günü içinde ödeme yapılmazsa temerrüt tarihinden, doğrudan dava açılmışsa dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekmektedir.
Somut olayda davacıların davalı ZMM sigortacısına dava tarihinden müracaat ettiğine ilişkin belgenin davalıya 20/12/2017 tarihinde tebliğ edildiği dikkate alınarak tebliğden itibaren 8 iş günü sonrası olan 01/01/2018 tarihi itibariyle faiz işletilmesi gerekmekte ise de mahkeme tarafından 29/12/2017 tarihinden itibaren faize hükmedildiği ve kararın davalı Marpfre Sigorta şirketi tarafından istinaf etmediği ile bu durumun kararı istinaf eden davacının lehine olduğu gözetildiğinde bu husus kaldırma sebebi yapılmamış olup davacı vekilinin bu husustaki istinaf isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
Kasko Sigortası Genel Şartlarının B.3.1 maddesi uyarınca, sigortacı hasar miktarına ilişkin belgelerin kendisine verilmesinden itibaren en geç 15 gün içinde gerekli incelemeleri tamamlayıp hasar ve tazminat miktarını tesbit edip sigortalıya bildirmek zorundadır. Davacıların sigorta şirketine müracaat ettiği tarihten 15 gün sonra davalı yönünden temerrüt oluşacağından, davacıların davalı kasko sigortacısına tazminatın ödenmesi talebinin içerir evrakların 20/12/2017 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmakla faiz başlangıç tarihi 05/01/2018 tarihi olduğundan ve mahkeme tarafından faiz başlangıç tarihi 29/12/2017 tarihi kabul edildiğinden davacı vekilinin bu husustaki istinaf isteminin reddi ile davalı Halk Sigorta vekilinin bu husustaki istinaf isteminin kabulü gerekmiştir.
Davacılar vekili dava dilekçesi ile, manevi tazminat talepleri ilgili olmak üzere ZMM sigorta şirketi olan davalıdan da talepte bulunduğu, bu durumda sigorta şirketlerinden poliçe sorumluluk kapsamında talepte bulunmasından bu sigorta şirketine karşı manevi tazminat talebinde bulunmadıkları sonucunun çıkarılamayacağı gibi dava açılırken Marpfre Sigorta A.Ş nin davalı aracın ZMM sigortacısı olduğunun ve ZMMS’ nin üçüncü kişilerin uğradığı maddi zararları teminat altına alması nedeniyle bu hususunun davacılar vekili tarafından bilinmemesinin haklı kabul edilmeyeceği anlaşılmakla davacı vekilinin bu husustaki istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
İlk derece mahkemesi tarafından aktüerya bilirkişiden alınan ilk raporda genel şartların yürürlük tarihinden sonra tanzim edilen poliçe kapsamında TRH 2010 yaşam tablosu ve 1.8 teknik faiz göre hesaplama yapıldığı, ek raporda ise bir prograsif yöntem olmak üzere ikili hesaplama yapıldığı ancak TRH 2010 yaşam tablosu ve 1.8 teknik faiz dikkate alınarak yapılan hesaplamaya itibar edilerek karar verildiği anlaşılmaktadır.
Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; tazminat hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz ile devre başı ödemeli belirli süreli rant formülü uygulaması anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Tazminat hesaplamasının, TRH 2010 yaşam tablosu, Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen progresif rant yöntemi kullanılarak, bilinmeyen devirdeki gelirlerin her yıl için %10 artırılıp, %10 iskonto edilmesi suretiyle, teknik faiz dikkate alınmaksızın, tazminatın hesaplanması gerekecektir. Kararın davacı tarafça maddi tazminat hesabı ile ilgili istinaf edilmesi nedeniyle davacılar vekilinin bu husustaki istinaf isteminin kabulü gerekmiştir. (Yargıtay 17 HD. 2019/3292 E. – 2021/1848 K. sayılı ilam).
Destekten yoksun kalma tazminatında müteveffanın gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Müteveffanın vefat tarihi itibariyle mesleği ve geliri tespit edilmelidir. Kişinin herhangi bir işi yoksa, zarar görenin geliri asgari ücret kabul edilerek, raporun hazırlandığı tarihteki net asgari ücret üzerinden hesaplama yapılacaktır. Eğer gelirin asgari ücret üzerinde olduğu, bir başka anlatımla herhangi bir işyerinde çalıştığı ya da bir meslek icra ettiği ve asgari ücret üzerinde bir gelir elde edildiği iddia ediliyorsa bunun ispat edilmesi gerekir. Ancak mahkeme destekten yoksun kalma davalarında zararı resen belirlemek durumundadır. Bu nedenle mahkeme, müteveffanın asgari ücret üzerinde bir gelir elde ettiği iddia edilmiş ise SGK’dan vefat ettiği tarihteki vefat edenin ücret ve tüm gelirlerini gösterir ücretlerini getirtmelidir. Kişi belirli bir iş yerine bağlı olmaksızın, örneğin duvar ustası, sıvacı gibi belirli bir meslek icra eden kişilerden ise ekonomik ve sosyal durumu ile ilgili zabıta araştırması yanında o meslek odasından o mesleği icra edenlerin kaza tarihi itibarı ile ortalama ücretleri sorulmalıdır. Sadece tanık beyanları ile kazanç tespiti mümkün olmayıp bunun bir takım belge ve kayıtlarla desteklenmesi gerekmektedir. (Y. 17 HD. 23/10/2019 tarih ve 2017/3052 – 2019/9891 sayılı ilamı)
Somut olayda; dava dilekçesinde, davacının muhallebicide vale olarak çalıştığı ve olay tarihinde aylık gelirinin asgari ücret üzerinde olduğu iddia edilmiştir. Bu iddianın ispatı bakımından, öncelikle davacının olay tarihinden önceki SGK hizmet dökümü ile bağlı olarak çalıştığı işyerinden en son gelirlerine ilişkin belgelerin getirtilmesi ve bu suretle temin edilen resmi belgelerdeki net kazançları dikkate alınarak tazminat hesabına esas gelirin net biçimde belirlenmesi gerekirken iş yerine bu hususta müzekkere yazılmadan yalnızca SGK kayıtlarının dikkate alınarak hesaplama yapıldığı görülmekle; mahkeme tarafından bu hususta yapılan araştırmanın eksik olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca alınan bilirkişi raporunda müteveffanın (destek) geliri hesaplanırken, taşınmazlardan elde ettiği kira geliri de dikkate alınarak aylık kazancı belirlenmiş ve bu miktar üzerinden tazminat hesabı yapılmıştır. Davacılar vekili müvekkilinin taşınmazlardan kira geliri bulunduğu ve buna ilişkin kazancın tespiti için banka kayıtlarına dayanmış ise de, dosya içerisinde bulunan taşınmaz kayıtlarından sadece bir tane kargir evde murisin tek başına malik olduğu, diğer arsa ve tarla vasfına haiz taşınmazlarda diğer davacılarla birlikte intikallen malik olduğu anlaşılmaktadır. Muris tarafından kiraya verilen taşınmazların hangi taşınmazlar olduğu dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Müteveffanın kira geliri elde ettiği taşınmazların dosya içerisinde kayıtları mevcut olan ve kök muristen davacılarla birlikte murise intikal eden taşınmazlar olması halinde taşınmazların tek başına murise ait olmadığı diğer davacıların da malik ve mirasçı olarak haklarının bulunduğu kabul edilmelidir.. Bu durumda murisin aylık kazancına eklenecek kira bedeli ancak kendi malik olduğu hisse kadar olacak olup davacılara geçecek kısmı da dahil olmak üzere tamamının gelirin içerisine dahil edilmesi doğru olmamıştır. Müteveffanın aylık kazancını ispat yükü kendilerine düşen davacılara kiraya verilen taşınmazla ilgili parsel numaraları ve kira sözleşmeleri bildirmek için süre verilerek kiraya verilen taşınmazların murise ait taşınmaz olup olmadığı tespit edilerek kendisine ait taşınmazlar olması halinde ölümü ile yasal mirasçısı olan dava dışı kızına intikal edeceğinden murisin gelirin hesaplamasında dikkate alınması ile taşınmazın hisseli olması halinde ise ancak kendi hissesine ait kısmı mirasçısına intikal edecek ve diğer kısımları davacılara geçeceğinden ispatı halinde sadece bu kısmı gelir hesabında dikkate alınacağından davalı Engin Polat vekili ile davalı Mapfre Sigorta vekilinin bu husustaki istinaf isteminin kabulü gerekmiştir ( Yargıtay 17.HD 26/12/2012 tarih 2011/11300 E 2012/14863 K)
Bilirkişi tarafından öncelikle davalı sigorta şirketi tarafından dava tarihinden önce davacıya bir miktar ödeme yapıldığının belirlenmiş olmasına göre; ödeme tarihi itibariyle yapılan ödemenin davacının zararını karşılayıp karşılamadığının belirlenmesi için ödeme tarihi verileri dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödeme miktarının karşılaştırılarak, ödemenin yeterli bulunması yani ödemenin yapıldığı tarih itibarı ile geçerli verilere göre hesaplanan tazminatı yapılan ödeme tamamen karşılıyorsa zarar görenin zararının kalmadığı, ödemenin yetersiz olduğu anlaşılırsa karar tarihine en yakın veriler dikkate alınarak tazminat hesaplanmalı ve zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince davalı tarafından yapılan ödemeye hesaplama yapıldığı tarihe kadar geçen süre için yasal faiz uygulanarak, hesaplanan tutardan mahsup edilmelidir. (Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 19/12/2013 tarih 2012/12123 esas 2013/18083 karar sayılı emsal kararı )
Yukarıdaki açıklamalar ışığında murisin aylık kazancının hesaplanmasının hatalı olduğu ve TRH 2010 yaşam tablosu ve prograsif yönteme göre hesaplama yapılması gerektiğinden 1,8 teknik faize göre yapılan hesaplamada belirlenen tazminat miktarının daha az olduğu anlaşılmakla, öncelikle müteveffanın kazancının ispat ölçüsünde doğru tespit edilerek TRH 2010 ve prograsif rant tekniği uygulanarak destek tazminatı belirlenmeli, sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin ödeme tarihindeki verilere göre davacıların zararını karşılayıp karşılamadığı anlaşılamadığından bilirkişiden alınacak ek raporda, ödeme tarihindeki verilere göre yapılan ödemenin zararı karşılayıp karşılamadığı tespit edilmesi ve zararı karşılaması halinde maddi tazminat isteminin reddine, karşılamaması halinde rapor tarihindeki verilere göre hesaplama yapılarak ödemenin güncelleştirilmiş hali ile mahsubundan sonra bakiye miktarın davalılardan tahsiline karar verilmesi gerektiğinden davalı Engin Polat vekilinin bu husustaki istinaf isteminin kabulü gerekmiştir.
Motorlu Kara Taşıt Araçları İhtiyari Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının 1. maddesine göre ise, sigortacı, zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçe limitinin dışında (üstünde) kalan miktardan başlayıp, ihtiyari mali sorumluluk sigortası teminat limitine kadar sorumludur.
Bahse konu düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, yasa koyucu trafik sigortacısı ve ihtiyari mali sorumluluk sigortacısı bakımından müştereken ve müteselsilen bir sorumluluk öngörmemiş, sıralı bir sorumluluk düzenlemiştir. Davalı Halk Sigorta A.Ş, kazaya neden olan aracın ihtiyari mali mesuliyet (İMSS) sigortacısı olup, olay tarihi itibariyle davalının, ZMSS limitini aşan kısımdan ve temin ettiği İMSS poliçe limiti dahilinde sınırlı olarak sorumlu olacağı dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken ZMM sigortacısı ile birlikte maddi zarardan müteselsilen sorumlu tutulmasına karar verilmiş olması nedeniyle davalı İMSS vekilinin bu husustaki istinaf isteminin kabulü gerekmiştir. ( Yargıtay 17.HD 08/12/2020 tarih 2019/1797 E 2020/8207 K)
Manevi tazminat isteminin temelinde, davalıların haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere, haksız eylemin unsurları; kusur, zarar, fiil ile zarar arasında illiyet bağı fiilin hukuka aykırı olmasından ibarettir.
Öte yandan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 56.] maddesinde düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak takdirde etkili olabileceği, 22.6.1966 tarihli ve 1966/7 E., 1966/7 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hâl ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Yine Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesine göre; hâkimin özel hâlleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı, aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O hâlde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut hâlde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Manevi tazminat, duyulan elem ve ızdırabın kısmen ve imkân nispetinde iadesini amaçladığından hâkim, TMK’nın 4. maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir.
Hâkim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ve zarara yol açanın ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, ölüm ya da beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 02.10.2018 tarihli ve 2017/17-1098 E., 2018/1384 K.; 02.03.2021 tarihli ve 2020/17-41 E., 2021/182 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davacıların ve davacılar murisinin kaza tarihindeki yaşı, davalının kusur durumu, paranın alım gücü, tarafların ekonomik sosyal durumu gözetildiğinde, ilk derece mahkemesince, davacıların uğranılan zarar nedeniyle, tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar manevi tazminata hükmedilmiş olup, davacı vekilinin bu husustaki istinaf isteminin esastan reddi gerekmiştir.
Bu durumda mahkeme tarafından yapılması gereken öncelikle murisin kaza tarihindeki gerçek gelirinin tespiti için çalıştığı iş yerinden kazanca ilişkin belgelerin getiriltilmesi ile kira getiren taşımazlarla ilgili araştırma yapılması, gerek hisseli gerekse muris adına müstakil kayıtlı taşınmazlar bakımından kira gelir beyanname örneklerinin vergi dairesinden celbi ve muris payına düşen gelirin beirlenmesi ve bilirkişiden TRH 2010 yaşam tablosu prograsif yönteme göre hesaplama yapılması için rapor alınması ile alınan raporda öncelikle ödeme tarihindeki verilere göre hesaplama yapılarak ödemenin zararı karşılayıp karşılamadığının tespitine, ödemenin zararı karşılaması halinde maddi tazminat isteminin reddi ile karşılamaması halinde rapor tarihindeki verilere göre hesaplama yapılarak sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin güncelleştirilmiş hali ile mahsubundan sonra bakiye zarardan mali mesuliyet poliçesi tanzim edilen sigorta şirketi dışındaki davalıların sorumlu tutulması ile kararı istinaf eden tarafların kazanılmış hakları korunarak karar vermektir.
6100 sayılı HMK 355 maddesi gereğince istinafa başvuranın sıfatı, istinaf konusu yapılan nedenler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, davacılar vekili ile, davalı Engin Polat , davalı Halk Sigorta A.Ş. Ve davalı Mapfre sigorta A.Ş. vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1. fıkrası (a-6) bendi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar vekili ile davalı Engin Polat, davalı Türkiye (Halk) Sigorta A.Ş. ve davalı Mapfre sigorta A.Ş. vekillerinin istinaf taleplerinin ayrı ayrı KABULÜ ile Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/11/2020 tarih ve 2018/450 – 2020/709 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-a)Davacılar vekili tarafından yatırılan 59,30 TL maktu istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
b)Davalı Mapfre Sigorta A.Ş. vekili tarafından yatırılan 59,30 TL maktu ve 3.721,00 TL nisbi istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
c)Davalı Türkiye (Halk ) Sigorta A.Ş. vekili tarafından yatırılan 59,30 TL maktu ve 7.322,16 ( 2 kere 3.661,08 TL yatırılmakla) nisbi istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
d)Davalı Engin Polat vekili tarafından yatırılan 59,30 TL maktu ve 3.661,08 TL nisbi istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
3-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yargılama sonunda verilecek gerekçeli kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 25/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

M