Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1214 E. 2022/932 K. 27.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/1214
KARAR NO : 2022/932

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/776
KARAR NO : 2021/68
KARAR TARİHİ : 25/01/2021
İSTİNAF BAŞVURU TARİHİ : 15/03/2021
DAVACILAR : 1-… – …
2-… – …
VEKİLİ : Av. … – [16365-63844-42552] UETS
DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … – [16733-37764-35748] UETS
DAVALI : 1-… – 202786498621
VEKİLİ : Av. … – [16261-62983-22282]-UETS
DAVALI : 2-… –
VEKİLİ : Av. … – [16659-56483-72855]-UETS
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
B.A.M. KARAR TARİHİ : 27/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 03/06/2022

Davacılar tarafından, davalılar aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen karara süresi içinde davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, Bursa-Mudanya yolu üzerinde sahibi ve sürücüsü davalı … olan, diğer davalı … tarafından zorunlu mali mesuliyet sigortası yapılmış olan 16 J 1125 plakalı aracıyla, yol kenarında park halinde bulunan 16 JHE 88 plakalı araca ve müvekkilerine çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasından dolayı Bursa 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/417 esas sayılı dosyası ile yargılandığını ve davalının kusurlu bulunduğunu, davacıların meydana gelen kaza nedeniyle uzun, acılı ve sıkıntılı bir tedavi süreci geçirdiklerini, davalının bu süreçte davacılarla görüşmeye dahi gelmediğini, davacılardan …’ın her iki ayağının da kırıldığını, kemik ve dokularının parçalanmış olması nedeniyle ayaklarının kesilmesinin sözkonusu olduğunu, davacı …’in sol ayak bileğinin kırıldığı, platin takıldığını, uzun süreli tedavi görmüş, ancak sağlığına kavuşamadığını, davacı …’in de sol ayak kaval kemiğinde parçalı kırık olduğunu ve platin takılı bulunduğunu ve 8 aylık bir süreçte tedavisinin sürdüğünü ve halen tam olarak sağlığına kavuşamadığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik davacı … için 3.000,00-TL maddi, 30.000,00-TL manevi, davacı … 3.000,00-TL maddi, 30.000,00-TL manevi, davacı … için 3.000,00-TL maddi 15.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davacılar vekili 30/05/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile, davacı … için 3.000,00-TL maddi tazminat talebini HMK107. Madde kapsamında bedel artırım dilekçesi ile, 127.749,96-TL’ye, davacı … için 3.000,00-TL maddi tazminat talebini 124.358,07-TL’ye, davacı … için 3.000,00-TL maddi tazminat talebini 19.434,79-TL’ye çıkarmıştır.
Davacılar vekili 13/11/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile, davacı … için talep edilen 127.749,96-TL maddi tazminat istemini 142.915,46-TL’ye çıkararak davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; 16 J 1125 plakalı araç müvekkili şirket tarafından 23.03.2013-2014 vadeli 128756607 no.lu Zorunlu Mali Mesuliyet (Trafik) Sigorta Poliçesi ile sigortalandığını, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, müvekkili şirketin sorumluluğu trafik poliçesindeki limitler ve sigortalı araca atfedilebilecek kusur ile sınırlı olduğunu, tedavi giderine ilişkin primlerin, SGK’ya aktarıldığını; sigorta şirketinin, prim tahsil etmediği bir riski teminat altına almasının mümkün olmadığını, tedavi gideri primlerinin ise 6111 sayılı kanun gereği SGK’ya aktarıldığını, müvekkili şirket nezdinde bu yönüyle bir teminat bulunmadığını, zarar görenin müterafik kusurunun bulunması durumunda tazminattan uygun bir oranda indirim yapılması gerektiğini, bu oran belirlenirken zararın meydana geliş biçimi, zarar görenin müterafik kusurunun zararın meydana gelmesi ve artmasındaki etkinin dikkatle değerlendirilmesini ve müterafik kusur nedeniyle tazminatta indirim yapılmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde, davacının ceza davasındaki kusur raporuna göre müvekkilinin kusurlu bulunduğunu belirtse de, olay yerinde yapılacak keşifte kaza sonucu yaralanan yayaların sadece araçlara ait olan ve yayaların bulunmaması gereken yolda bulunmaları nedeniyle kaza sonucu yaralandıklarının görüleceğini, davacıların kendi kusurlu davranışlarıyla kaza sonucu yaralandıklarını, ayrıca olayda, belediye ve karayollarının kusuru bulunup bulunmadığının da araştırılması gerektiğini, sakatlık derecelerinin, tüm sağlık kurullarınca uygulanan “tüzük” hükümlerine göre belirlenmesinin yasal bir zorunluluk olduğunu, dava konusu olayda da “Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü” nün dikkate alınması gerektiğini, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile somut olayın özelliğinin yanı sıra, zarar görende uyandırdığı elem ve ıstırabın derecesi, tazminat takdirinde önemli etkenler oluşturduğunu bu nedenlerde davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Mahkemece, davanın maddi tazminat yönünden kabulü ile, davacı … yönünden 142.915,46-TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, maddi tazminat alacağının olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınmasına,( sigorta şirketine sorumluluğunun poliçe limiti ile sorumlu olmak üzere) davanın manevi tazminat yönünden kısmen kabulü ile, 15.000,00-TL manevi tazminatın davalılardan (sigorta şirketine sorumluluğunun poliçe limiti ile sorumlu olmak üzere,) olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine, davacılar … ve … yönünden sigorta şirketi yönünden taleplerinin dosyaya sunulan feragat dilekçesi doğrultusunda maddi ve manevi tazminat taleplerinin feragat nedeniyle ayrı ayrı reddine, davacılar … ve …’in davalı … yönünden taleplerinin; davacı …’in dosyayı yenilemesine rağmen ikinci kez takip etmediği anlaşıldığından davanın açılmamış sayılmasına, davacı …’in davalı … yönünden davayı takip etmediği anlaşılmakla yasal sürenin dolduğundan davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Davalı … vekili istinafa başvuru dilekçesinde, ZMMS poliçesi ve sigorta genel şartlarına göre, manevi tazminattan sorumluluğunun bulunmadığını, temerrüt tarihi dikkate alınmadan kaza tarihi itibariyle faiz uygulanmasının hatalı olduğunu, 6098 sayılı TBK md. 55 gereği, “rücu edilemeyen SGK ödemeleri” dışındaki, yani rücu edilebilen SGK ödemeleri tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini, gerek geçici iş göremezlik; gerekse de sürekli iş göremezlik halinde bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri ile sigortalının iş kazası nedeniyle vefat etmesi durumunda hak sahiplerine bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri rücuya tabi olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, SGK ödemelerinin yalnızca %25’inin tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini, müterafik kusur ve hatır taşıması indiriminin dikkate alınmasını, açık yasa hükümlerine aykırı olduğunu savunarak kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
Dava, trafik kazası nedeni ile meydana gelen yaralanma nedeni ile maddi ve manevi tazminat itemine ilişkindir.
Davalı … Davacılardan Recep Baytak vekilinin açtığı davada verilen maddi tazminat tazminat ve manevi tazminata ilişkin istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
6100 sayılı HMK’nin belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. maddesinde” (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkânsız olduğu hallerde olanaklı olduğu anlaşılmaktadır. Belirsiz alacak davasında davacı, alacağının tam ve kesin olarak belirlenmesinden sonra HMK 107. maddesine dayalı olarak bir kez alacağını artırabilir. Ayrıca davasını HMK 176. ve devamı maddelerine göre bir kez de ıslah edebilir. Somut olayda, davacı taraf davasını HMK’ya göre belirsiz alacak davası olarak açmıştır. Davacılar vekili, alacağını bir kez bedel artırım dilekçesi ile artırmış, daha sonra ıslah dilekçesi ile talebini bir kez daha artırmıştır. Belirsiz alacak davası olarak açılan davada harcını yatırarak bedel artırma talebinde bulunulabilir. Y. 17 HD 2016/16262- 2019/8747 sayılı ilam)
Davacı Recebin ilk olarak bedel artırdıktan sonra alacağın 142.915,46-TL’ çıkarılması ilk ıslah olarak kabul edilmiştir.
Manevi tazminata ilişkin istinaf incelemesinde ; Davalı nadolu Anonim Sigorta Şirketi, davalı …’e ait 16 J 1125 plakalı aracın Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortacısı olup, 2198 sayılı Trafik Kanunu’nun 92.maddesinin ‘f’ bendi uyarınca manevi tazminat talepleri, Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortasının kapsamı dışında olup; yasal düzenleme nedeni ile davalı … şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olarak teminat altına alamayacağı manevi tazminattan sorumlu tutularak karar verilmesi doğru olmamış, buna yönekik istinaf isteminin kabulü ile manevi tazminata ilişikin yerel mahkeme kararının kaldırılarak, davalı … bakınıdan davacını manevi tazminata ilişkin davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Maddi tazminata ilişkin istinaf incelemesinde ;Davaya konu kaza ve dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 5510 sayılı Kanun’un 21. maddesinin 1. fıkrasında; “iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır” düzenlemesine; aynı maddenin 4. fıkrasında ise “iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücu edilir” düzenlemesine yer verilmiştir.
Yerel mahkemenin hükme esas aldığı raporda, bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, kusur nispetinde yani rücü edilebilir oranda belirlenen tazminattan doğru olarak tenzil edilmiş olup, bu hususa yönelik istinaf istemi yerinde değildir.
Ancak, hükme esas alınan ATK raporunda davacı …’ın maluliyet oranın %22,2 olarak kabul edilmesine rağmen, hükme esas alınan aktüerya raporunda %26 maluliyet oranı esas alınarak, tazminat hesabının yanlış yapıldığı farkedilmeyerek hüküm kurulması da doğru olmamıştır. %22,2 maluliyet oranı üzerinden aktüer bilirkişiden ek rapor alınarak yeniden hüküm kurulmak üzere yerel mahkeme kararının kaldırılması gerekmiştir.
Diğer yandan, ilk derece mahkemesi tarafından aktüerya bilirkişiden alınan ve hükme dayanak yapılan raporda genel şartların yürürlük tarihinden sonra tanzim edilen poliçe kapsamında PMF yaşam tablosuna göre hesaplama yapıldığı, anlaşılmaktadır.
Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; tazminat hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz ile devre başı ödemeli belirli süreli rant formülü uygulaması anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Tazminat hesaplamasının, TRH 2010 yaşam tablosu, Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen progresif rant yöntemi kullanılarak, bilinmeyen devirdeki gelirlerin her yıl için %10 artırılıp, %10 iskonto edilmesi suretiyle, teknik faiz dikkate alınmaksızın, tazminatın hesaplanması gerekecektir. (Yargıtay 17 HD. 2019/3292 E. – 2021/1848 K. sayılı ilam). Yerel mahkeme kararına yönelik sadece davalı … istinaf isteminde bulunduğundan TRH 2010 yaşam tablosu ve prograsif yönteme göre, %22 maluliyet oranı esas alınarak hesaplanan tazminat miktarına göre, davalıların kazanılmış haklar korunarak hüküm kurulması gerekecektir.
Bilindiği üzere, 2918 sayılı KTK 99/1 maddesi ve Karayolları Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartları B.2 maddesi gereği, sigortacının zarar giderim yükümlülüğü, zararın ihbarı ve gerekli belgelerin sigortacıya bildirildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde zorunlu mali mesuliyet sigortasının poliçe limiti dahilindedir. Başka bir ifade ile sigortacının temerrüdü, bu süre içinde ödeme yapılmaması halinde başlayacaktır. Sigorta şirketine karşı açılan davalarda, sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapılıp 8 iş günü içinde ödeme yapılmazsa temerrüt tarihinden, doğrudan dava açılmışsa dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekmektedir.
Dava konusu somut olayda, hüküm altına alınan maddi tazmina miktarına, davalı … bakımından, başvurudan itibaren 8 iş gününün dolduğu tarihten itibaren yasal faize hükmedilmesi gerekirken olay tarihinden itibaren yasal fazi işletilmesi doğru olmamıştır. Bu husus nedeni ile davalı … şirketinin istinaf istemi yerindedir.
Davalı … şirketinin cevap dilekçesinde ileri sürdüğü hatır taşıması ve müterafik kusur indirimi yönünden mahkeme gerekçeli kararında bir değerlendirme bulunmadığından bu hususta değerlendirme yapılarak istinafa gelenin sıfatı kazanın oluş şekli ve zarar görenin zararın artmasına etki edin durumu bulunup bulunmadığı değerlendirilerek bu istinaf sebebi bakımından mahkemece değerlendirme yapılmalıdır.
HMK’nun 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına, kamu düzenine ve istinaf konusu yapılan nedenlerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, dosyada mevcut delillere aykırı karar verilmesi nedeniyle karar usul ve yasaya aykırı olup davalı … vekilinin istinaf başvurusunun bu sebeplerle kabulü ile mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/01/2021 tarih ve 2016/776-2021/68 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine,
3-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 27/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan

E-imzalıdır.

Üye

E-imzalıdır.

Üye

E-imzalıdır.

Katip

E-imzalıdır.