Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1211 E. 2022/878 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1211 – 2022/878
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/1211
KARAR NO : 2022/878

Sebebiyle Açılan)
B.A.M. KARAR TARİHİ : 20/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/05/2022

Davacılar tarafından, davalılar aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen karara süresi içinde davacılar vekili ve davalı Ahmet Karasu vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde, 19/10/2016 kaza tarihi itibariyle ZMM Sigorta poliçesi bulunmayan 77 DN 870 plaka sayılı aracın sebebiyet verdiği trafik kazası neticesi müteveffa Turgay Turan’ın vefat ettiğini, kazanın meydana gelmesinde 77 DN 870 plaka sayılı araç malik ve sürücüsü davalı Ahmet Karasu tamamen %100 oranında kusurlu olduğunun, Gemlik 3.Asliye Ceza Mahkemesi 2017/58 Esas 2018/310 Karar sayılı ceza dosyası ile de sabit olduğunu, Turgay Turan’ın genç yaşta vefatı ile; eşi Suzan Turan, çocukları küçük Emel Turan ile küçük Dilek Turan’ın müteveffanın desteğinden yoksun kaldıklarını, müteveffa Turgay Turan’ın kaza tarihi itibariyle Su Ürünleri Üretim işi ve Zeytin Yetiştiriciliği işi ile iştigal etmekte olup aylık ortalama 4.000,00-TL gelir elde etmekte olduğunu, müteveffanın eşi müvekkili Suzan Turan’ın kaza tarihi itibariyle ev hanımı olup, müteveffanın çocuklarının ise, küçük yaşta ve öğrenci olduklarını, evin iaşesine maddi olarak herhangi bir katkıları bulunmadığını, 77 DN 870 plaka sayılı aracın kaza tarihi itibariyle Zorunlu Mali Mesuliyet (Trafik) sigorta poliçesinin bulunamamasından dolayı davalı Güvence Hesabı tarafından müvekkillerine bir kısım ödeme yapılmışsa da iş bu ödemenin müvekkillerinin gerçek zararını karşılamadığını, destek konumundaki Turgay Turan’ın vefatı ile müteveffanın eşi, kızları, kardeşleri ve annesi olan müvekkillerinin, kaybının derin acısı ile başbaşa kaldıklarını, trafik kazası sebebi ile fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak koşulu ile şimdilik davacı Suzan Turan için 100,00-TL, davacı Dilek Turan için 100,00-TL, davacı Emel Turan için 100,00 TL olmak üzere şimdilik toplamda 300,00-TL maddi tazminatın davalı Ahmet Karasu’dan olay tarihinden diğer davalı Güvence Hesabı’ndan poliçe limitleri ile sınırlı olmak kaydıyla ve temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan da müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacı Suzan Turan için 80.000,00-TL, davacı Dilek Turan için 60.000,00-TL, davacı Emel Turan için 60.000,00-TL, Hatice Turan için 30.000,00-TL, Özden Turan için 15.000,00-TL ve Mustafa Turan için 15.000,00-TL olmak üzere toplam 260.000,00-TL manevi tazminatın davalı Ahmet Karasu’dan 19.10.2016 kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiz ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacılar vekili 09/09/2020 tarihli feragat dilekçesi ile maddi tazminat taleplerinden feragat etmiştir.
Davalı Ahmet Karasu vekili cevap dilekçesinde, ceza dosyasının kesinleşmesinin beklenmesi gerektiğini, ceza davası içerisinde bulunan ve birbiriyle çelişen bilirkişi raporlarının kesin delil niteliği taşımadığı, bilirkişi raporunda değerlendirme yapılırken kaza yapan araçların ağırlıklarının aynı olduğu varsayım ile hareket edilerek rapor oluşturulduğunu, birinci raporda ve kaza tespit tutanaklarında görüleceği üzere şerit ihlali yapan tarafın 16 F 5964 plakalı araç sahibi Turgay Turan olduğunu, 77 DN 870 plakalı aracın şoförü Ahmet Karasu’nun üzerine gelen araçtan kaçacak yerinin olmaması ve kazanın sonucunda savrularak otobüs durağında bekleyen yayalara zarar vermek istememesi nedeniyle direksiyonunu son anda sola çevirerek üzerine gelmekte olan Turgay Turan’ın kullandığı araç ile çarpıştığını ve kazanın meydana geldiğini, davacı tarafın talep ettiği tazminat miktarlarının fahiş miktarda ve kanunun belirlediği sınırların üstünde kaldığını, müvekkilinin yaşanan elim kaza sonucunda yaralanmış olması ve davacının kusurlu olması karşısında hakkaniyet indirimi yapılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, kurumun ödeyeceği borç ortadan kalkmış olmasına rağmen huzurdaki davada yapılan yargılama neticesinde müşterek-müteselsil sorumluluğun kabulü halinde mükerrer ödeme gerçekleşeceğini, müteveffanın ne kadar geliri olduğunu SGK’ dan öğrenmek ve gerekirse emsal ücret için gerekli yerlere müzekkere yazılmasının mümkün olduğunu, savunarak hakkaniyet indirimi yapılarak karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Güvence Hesabı vekili cevap dilekçesinde, davacı tarafından dava tarihinden önce başvuru yapıldığını, müvekkili kurum tarafından ödeme yapıldığını ve müvekkili kurumun davacı tarafından ibra edildiğini, davacılar Suzan Turan için 121.096,00-TL, Dilek Turan için 27.689,00-TL, Emel Turan için 17.598,00-TL olmak üzere toplam 166.383,00-TL destekten yoksun kalma tazminatı ödemesi kapsamında davacı tarafından imzalanan ibraname ile Kurumun sorumluluğunun ortadan kalktığını, olayın 26.04.2016 KTK. Değişikliğinden sonra olduğu için Kanun hükmü gereğince TRH 2010 tablolarının ve 1.8 teknik faiz kullanılmasını talep ettiklerini, ayrıca destek şahsın elde ettiği gelir delillerle ispat edilemediğinden asgari ücret dikkate alınarak hesap yapılmasını gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacıların maddi tazminat talebinin feragat nedeniyle reddine, davacıların manevi tazminat talepleri yönünden davanın kısmen kabulü ile davacı Suzan Turan için 35.000,00 TL, davacı Emel Turan için 27.000,00 TL, davacı Dilek Turan için 27.000,00 TL, davacı Hatice Turan için 10.000,00 TL, davacı Özden Turan için 4.000,00 TL, davacı Mustafa Turan için 4.000,00 TL olmak üzere toplam 107.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 19/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Ahmet Karasu’dan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.
Davacılar vekili istinafa başvuru dilekçesinde, hükmedilen manevi tazminat miktarının az olduğunu, Yerel Mahkemece vekalet ücreti, tüm müvekkiller için hükmedilen toplam 107.000,00-TL tazminat tutarı üzerinden belirlenmiş ise de; ihtiyari dava arkadaşılığı bulunan davacı müvekkiller lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini savunarak kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı Ahmet Karasu vekili istinafa başvuru dilekçesinde, yerel mahkemenin hükme esas aldığı kusur oranının tespitinin eksik ve hatalı olduğunu, hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda durma mesafesinin de hatalı değerlendirildiğini, Adli tıp kurumu trafik ihtisas dairesi tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda detaylı bir şekilde değerlendirme yapılarak 2 li bir ayrım yapılmış olmasına rağmen bu rapordaki kriterlere hiç değinilmediğini, tazminat hesaplaması yapılırken Güvence hesabı tarafından yapılan ödemeler mahsup edilmeden bir tazminat hesabı yapıldığını, bu bakımdan yapılan değerlendirme gerçeği tam olarak yansıtmadığından davacıların gerçek ihtiyaç ve zaralarını yansıtmadığını, araçların ön kısım hasarlarına bakmak suretiyle, şerit ihlali yaparak kazaya sebebiyet verenin müvekkil Ahmet KARASU olduğu kanaatine varılmasının hatalı olduğunu savunarak kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar vekili istinafa cevap dilekçesinde, kazanın meydana gelmesinde davalı malik ve sürücü Ahmet Karasu’nun %100 oranında kusurlu olduğunu, Güvence Hesabı tarafından yapılan ödemelerin destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin olduğunu, davalı Ahmet Karasu aleyhine hükmedilen manevi tazminat tutarından Güvence Hesabının bir sorumluluğu olmadığını, davalının istinaf başvurusunun süresinde olmadığını savunarak davalının istinaf isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminet istemine ilişkindir.
Davacılar vekilinin maddi tazminat isteminden feragati üzerine manevi tazminat hakkında kurulan hüküm, davalı gerçek kişi tarafından istinaf konusu edilmiştir. Öncelikle davalı Ahmet Karası vekilinin kusura istinaf istemi değerlendirildiğinde; kazanın oluşuna ilişkin bir birinden farklı kusur izafe edilen raporlar bulunmakta olup, ceza yargılamasının davalının tam kusuruna göre, kusurlu suç failinin cezalandırılmasına karar verilmiştir. TBK 74. Madde gereğince ceza mahkemesinde takdir edilen kusur tespiti elbette hukuk hakimini bağlayıcı değildir. Ancak, Ceza mahkemesinde Adli Tıp kurumu trafik ihtisas dairesinden alınan ve seçenekli kusur tespitine ilişkin belirlemeler ile iş bu dosyada denetime açık kusur bilirkişi raporundaki maddi tespitler ile eylemin karşılığı 2918 sayılı yasadaki yasal düzenlemeler kapsamında, davacıların yakını ölenin kusuru olmadığına yönelik kabulü dosya kapsamına uygun olduğundan davalı Ahmet Karasu vekilinin kusura yönelik istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
Manevi tazminat miktarına ilişkin istinaf başvurusu bakımından ise;
Manevi tazminat isteminin temelinde, davalıların haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere, haksız eylemin unsurları; kusur, zarar, fiil ile zarar arasında illiyet bağı fiilin hukuka aykırı olmasından ibarettir.
Öte yandan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 56. maddesinde düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak takdirde etkili olabileceği, 22.6.1966 tarihli ve 1966/7 E., 1966/7 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hâl ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Yine Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesine göre; hâkimin özel hâlleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı, aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O hâlde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut hâlde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Manevi tazminat, duyulan elem ve ızdırabın kısmen ve imkân nispetinde iadesini amaçladığından hâkim, TMK’nın 4. maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir.
Hâkim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ve zarara yol açanın ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, ölüm ya da beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 02.10.2018 tarihli ve 2017/17-1098 E., 2018/1384 K.; 02.03.2021 tarihli ve 2020/17-41 E., 2021/182 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Tarafların ekonomik sosyal durumu, kaza tarihindeki paranın alım gücü ile davacıların ölene yakınlığı, kazada davacıların yakının ölenin kusurunun söz konusu olmadığı , davalı sürücünün ise %100 kusurlu olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, yerel mahkemece davacılar lehine takdir edilen manevi tazminat az olduğundan, davacının istinaf iseminin kabulü ile manevi tazminata ilişkin hükmün kaldırılması ile davanın kısmen kabulü ile davacı Suzan lehine 40.000,00-TL, davacı Emel lehine 30.000,00-TL, davacı Dilek lehine 30.000,00-TL, davacı Hatice lehine 30.000,00-TL, davacı Özden lehine 5.000,00-TL ve davacı Mustafa lehine 5.000,00-TL manevi tazminat takdirinin hak ve nesafete uygun olduğu değerlendirildiğinden davalı Ahmet Karasu vekilinin istinaf isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
HMK’nın 355.maddesi gereğince istinafa başvuranın sıfatı, istinaf konusu yapılan nedenler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, mahkemece verilen karar usul ve yasaya aykırı olup davacılar vekilinin istinaf başvurusunun bu sebeple esas bakımından kabulü ile bu durum yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince mahkeme kararından davalı vekili lehine hükmedilen vekalet ücretinin karardan çıkartılması suretiyle yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
A)Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/10/2020 tarih ve 2018/1080-2020/472 sayılı kararına ilişkin davalı Ahmet Karasu vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
1-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı Ahmet Karasu tarafından yatırılması gereken 7.309,17.-TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 7.249,87-TL istinaf karar harcının davalı Ahmet Karasu’dan alınarak hazineye irat kaydına,
B)Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/10/2020 tarih ve 2018/1080-2020/472 sayılı kararı hakkındaki davacılar vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE,
2-HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince KARARIN DÜZELTİLEREK ESAS HAKKINDA YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,
a)Davacının davasının KISMEN KABULÜNE,
1-Davacıların maddi tazminat talebinin feragat nedeniyle reddine,
2-Davacıların manevi tazminat talepleri yönünden davanın KISMEN KABULÜ ile davacı Suzan Turan için 40.000,00-TL, davacı Emel Turan için 30.000,00-TL, davacı Dilek Turan için 30.000,00-TL, davacı Hatice Turan için 15.000,00-TL, davacı Özden Turan için 5.000,00-TL, davacı Mustafa Turan için 5.000,00-TL olmak üzere toplam 125.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihi olan 19/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Ahmet Karasu’dan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
b)Alınması gerekli 8.538,75.-TL nispi karar harcından, peşin alınan 899,06.-TL’nin mahsubu ile bakiye 7.639,69.-TL harcın davalı Ahmet Karasu’dan tahsili ile hazineye irat kaydına,
c)Davacı taraf kendini vekil ile temsil ettiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 15.825,00.-TL vekalet ücretinin, davalı Ahmet Karasu’dan tahsili ile davacıya ödenmesine,
D)Davalı Ahmet Karasu kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 15.825,00-TL vekalet ücretinin, davacılardan tahsili ile davalı Ahmet Karasu’ya ödenmesine,
d)Davacı tarafından yapılan 2.369,50.-TL yargılama giderinden kabul / ret oranına göre 1.139,26.-TL ile başlangıçta peşin olarak yatırılan 924,06.-TL harç olmak üzere toplam 2.064,22.-TL yargılama giderinin davalı Ahmet Karasu’dan tahsili ile davacıya verilmesine, kalan kısmın davacılar üzerinde bırakılmasına,
f)Gider avansından arta kalan miktarın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
3-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde yatırana iadesine,
4-İstinaf başvuru aşamasında yapılan 16,50-TL yargılama giderinin davalı Ahmet Karasu’dan tahsili ile davacılara ödenmesine,
5-Karar tebliğ, harç tahsil ve gider avansı iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile 20/05/2022 tarihinde karar verildi.