Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1176 E. 2022/851 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1176 – 2022/851
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/1176
KARAR NO : 2022/851

B

B.A.M. KARAR TARİHİ : 18/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/06/2022

Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın reddine dair verilen karara süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili Tamer Parlaktaş’a ait 10 DBD 43 Plakalı aracın ZMMS ile davalı sigorta şirketi tarafından sigortalandığını, 21/07/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasında , müvekkil Tamer Parlaktaş’a ait 10 DBD 43 plakalı aracın 62 AH 173 plakalı araca çarpması sonucu, aracın hasar gördüğünü, müvekkilin araç maliki üçüncü şahıs Ramazan Balcı’nın uğradığı zararın tazmini için ödemek zorunda kaldığı 9.450,00 TL’yi, 11/01/2019 tarihinde, davalı Neova Sigorta A.Ş’den talep etmişse de, ödemede bulunmadığını, müvekkiline ait 10 DBD 43 plakalı aracın mali mesuliyet sigortacısı davalı sigorta şirketi olduğundan trafik kazası sonucunda üçüncü kişinin uğradığı zararların davalı sigorta şirketi tarafından karşılanması gerektiğini, bu nedenlerle davanın kabulü ile müvekkil tarafından ödenen 9.450,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalı sigorta şirketinden rücuan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, yetki ve görev itirazlarının bulunduğunu, dava konusu zarar gören 62 AH 173 plakalı aracın sahibi Ramazan Balcı tarafından müvekkil şirkete araç hasarına ilişkin olarak başvuruda bulunulduğunu, davacı tarafından söz konusu dava sebebiyle şirkete ihbar yapılmadığını, davacı tarafın ödediği tazminatı talep etmek için müvekkil şirkete başvuru yapmadan dava açtığını, bu nedenlerle haksız olarak açılan davanın reddini, davacının davasının ispatı halinde müvekkil şirketin öncelikle ferilerinden sorumlu tutulması olmaz ise, asıl alacak, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti açısından ayrı ayrı poliçe limiti ile sorumlu tutulmasını, faizin en erken dava tarihinden başlatılmasını, davanın reddedilen kısmı açısından yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı tarafından, dava dışı Ramazan Balcı’ya ödenen tazminatın rücu edilmesine ilişkin dava açılmış ise de davacının meydana gelen kazada %100 kusurlu olmasından dolayı dava dışı Ramazan Balcı’ya ödenilen tazminatın davalı sigorta şirketine rücu edilemeyeceği kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde, KTK 91 maddesi gereği sigorta şirketinin müvekkilinin aracı ile karıştığı trafik kazası nedeniyle üçüncü kişilerin zararını ödemekle yükümlü olduğunu, müvekkilinin ödediği zararı talep edememesi için müvekkilinin ağır kusur ya da kasti eylemde bulunması gerektiğini, sadece tam kusuru olmasının ödememeyi gerektirmediğini, diğer rücu sebeplerinin de bulunmadığını beyanla kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava; haksız fiil nedeniyle maddi manevi tazminat davasıdır.
Somut olayda davacı vekili davalı ile müvekkili arasında KTK zorunlu mali mesuliyet sigortası sözleşmesi akdedildiğini ve bu sözleşme ve poliçe kapsamında müvekkilinin kazaya karışan karşı tarafına ödemek zoruna kaldığı meblağın poliçe kapsamında sigorta şirketinden tazmini için dava açtığı görülmüştür.
Davacı sigortalı ile davalı sigorta şirketi arasında 05/12/2017 başlangıç tarihli 05/12/2018 bitiş tarihli zorunlu mali mesuliyet sorumluluk poliçesi tanzim edildiği ve davacının 21/07/2018 tarihinde karıştığı trafik kazası nedeniyle üçüncü kişinin zararını icra yoluyla ödediği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1.maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı yasanın 85/1 maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise,“ işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiştir.
KTK nın 85 ve 91 maddeleri uyarınca işleten sürücünün kusurundan sorumlu olmak üzere kusursuz sorumlu, sigorta şirketi ise işletenin ya da sürücünün kusuru ile üçüncü kişilerin uğradığı zararları karşılamakla sorumlu tutulmuştur.
Sigorta şirketlerinin sigorta sözleşmeleri kapsamındaki sorumlulukları sigorta poliçelerinin ayrılmaz parçası olan genel şartlarda düzenlenmiştir.
Türk Ticaret Kanunu’nun 1425. maddesine göre sigorta poliçesi genel ve varsa özel şartları içerir. Yeni Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 14 Mayıs 2015 gün ve 29355 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak, 01 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1. maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir. Madde hükümleri kapsamında Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında sigorta şirketi poliçe limit dahilinde işletenini ya da sorumlu bulunduğu sürücünün kusuru ile bir motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı üçüncü kişilerin zararlarını karşılamak zorunda olup bu zararı karşılamaktan imtina edemeyeceği ancak şartları varsa ödeme yaptıktan sonra sigortasına karşı şartları varsa rücu edebilecektir. Ancak somut olayda üçüncü kişi zararı sigorta şirketinden değil işletenden talep etmiş olduğundan işleten ödediği miktarı sigorta şirketinden talep etmiştir.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B.4.a maddesinde; tazminatı gerektiren olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kasti bir hareketi veya ağır kusuru sonucunda meydana gelmiş ise, sigortacının sigortalısına rücu edebileceği hüküm altına alınmıştır. Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarına göre; Genel Şartların bu maddesinde “tam kusur”dan değil, “kasıt” veya “ağır kusur”dan söz edilmekte olup, ağır kusur kavramının kasta yakın bir kusurun varlığını ifade ettiği kabul edilmektedir.
Somut olayda, davacının aracı ile seyir halinde iken tam kusuru ile park halinde duran dava dışı üçüncü kişinin aracına çarparak zarar verdiği bilirkişi raporu ile tespit edilmiştir. Davacının olaydaki kusuru tam kusur olup, bu kusur Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B.4.a maddesinde belirtilen ağır kusur ya da kastı içermediğinden mahkemenin davacının tam kusurlu olması nedeniyle ödediği bedeli davalı sigorta şirketinden tahsilini talep edemeyeceğine ilişkin mahkeme gerekçesi doğru değildir.
Bu durumda yukarıdaki açıklamalar ışığında davacı ile davalı arasında tanzim edilen zorunlu mali mesuliyet sigortasının sigortalının kusuru ile üçüncü kişilere verdikleri zararları teminat altına almış olması nedeniyle sigortalının kusurunun ödeme yapılmasına engel teşkil etmeyeceği ayrıca davalı sigorta şirketinin sigortalının kusuru dışında her hangi rücu sebebini de savunma olarak ileri sürmediği dikkate alındığında davacı sigortalı tarafından dava dışı üçüncü kişiye yapılan hasar ödemesinin davalı sigorta şirketinden talep edilmesi mümkündür.
Ancak rücu davaları, gerçek zararın giderilmesi amacına yönelik olup zenginleşmeye bir vesile teşkil etmemelidir. Dolayısıyla zarar sorumlusundan halefiyet ilkelerine dayalı olarak talepte bulunan davacı da, ödediği meblağın tamamını değil ancak zarar görenin uğradığı gerçek zararı, zarar sorumlusundan isteyebilir. Bu nedenle mahkemece, zarar görene yapılması gereken gerçek ödeme miktarı tespit edilerek davacı tarafça yapılan ödeme miktarı daha fazla olsa da davalının gerçek zarar miktarıyla sorumluluğuna karar verilmesi gerekir. (Y. 17 HD. 23/03/2021 tarih ve 2020/2303-2021/3171 sayılı ilamı)
Davacının kazada zarar gören üçüncü kişiye yaptığı hasar ödemesi yönünden kaza ve hasara ilişkin evrak ve kayıtların celbi ile gerçek zararın tespiti için makine mühendisi bilirkişiden gerçekleşen kaza nedeniyle dava dışı üçüncü kişinin aracında meydana gelen hasar ile ödenen hasar bedelinin uyumlu olup olmadığı hususunda rapor aldırılması ile sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü gerekmiştir.
6100 sayılı HMK 355 maddesi gereğince istinafa başvuranın sıfatı, istinaf konusu yapılan nedenler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1. fıkrası (a-6) bendi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/10/2020 tarih ve 2019/629 – 2020/589 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan 59,30- TL maktu istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
3-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yargılama sonunda verilecek gerekçeli kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 18/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.