Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1166 E. 2022/802 K. 10.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1166 – 2022/802
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/1166
KARAR NO : 2022/802

B

B.A.M. KARAR TARİHİ : 10/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 23/05/2022

Davacı tarafından, davalılar aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen karara süresi içinde davacılar vekili ve davalı Serdal Gümüşbaş vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde, müteveffa Behçet Çalışkan ile arkadaşlarının Çanakkale ili dönüşünde İzmir-Bursa Karayolunda seyir halinde iken, Karacaoba Kavşağına geldiklerinde trafikten kurtulmak amacıyla emniyet şeridini kullanan 34 plakalı bir araca müteveffanın arkadaşı olan ve aracı süren Mümin Öztürk’ün engel olduğunu, 34 plakalı aracın ise birden müteveffanın da içinde bulunduğu aracın önüne direksiyonu kırarak aracını durdurduğunu ve elindeki beyzbol sopasıyla müteveffaya ve arkadaşlarına saldırdığını, müteveffanın başı yüzü ve gözünün kanlar içinde kaldığını, olaya çevre sakinlerinin de müdahale ettiklerini ve tarafları ayırdıklarını, bu sırada yolun karşısındaki kestane şekeri firmalarının olduğu yerde bulunan, ancak olay sona erdikten sonra olay yerine gelen jandarma ekiplerinin karşı tarafın sopalarını alarak, şahısları ekip arabasının bulunduğu yolun karşı yerine götürdüklerini, bu sırada müteveffanın kendisini darp eden şahıslar hakkında jandarma ekiplerine bilgi vermek üzere karşıya geçmeye çalıştığı sırada aşırı hızla gelen, Serdal Gümüşbaş’ın müteveffaya çarparak ölümüne neden olduğunu, bu sırada olay yerindeki kalabalığın “adamı öldürdüler” şeklinde bağırmaları üzerine jandarma ekiplerinin, müteveffayı darp eden şahısları ekip arabasına koymadan müteveffanın yanına geldikleri, o sırada da darp eylemini gerçekleştiren şahısların olay yerinden arabalarına binerek kaçtıklarını, jandarmanın ise sonrasında kaza tespit tutanağı düzenlediğini ancak tutanağın gerçeği yansıtmadığını, müteveffanın eşinin ve çocuğunun yalnız kaldıklarını, yaşanan olaydan dolayı çok acı çektiklerini ileri sürerek kazaya yapan araç sürücüsü ve sigorta şirketinden maddi ve manevi kayıplarına ilişkin 200.000 TL manevi tazminat ve destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 26/11/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile; 10.000,00 TL olan destekten yoksun kalma tazminat taleplerini bilirkişi raporu doğrultusunda 32.690,54 TL arttırarak 42.690,54 TL’ye yükseltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Ogannaturel Bitkisel Sağlık Ürünleri Gıda Kozmetik Tarım Hayvancılık Kimyevi Maddeler San. Ve Tic. Ltd. Şti vekili cevap dilekçesinde, 31.07.2017 tarihinde saat 01:25 sıralarında Karacaoba Mahallesi Bursa-İzmir yolu üzerindeki kavga neticesinde, diğer davalı Serdal GÜMÜŞBAŞ sevk ve idaresinde olan müvekkili şirkete ait 16 ASG 19 plakalı aracın karıştığı trafik kazası meydana geldiğini, Bursa-İzmir yolu üzerindeki kavga olayı neticesinde müteveffanın tedbirsiz bir şekilde bariyerden atlayarak araçların saatte 110 km. hızla seyrettiği anayola çıkması neticesinde kaza gerçekleştiğini, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/64349 numaralı soruşturma dosyasında görüldüğü üzere müteveffa Behçet ÇALIŞKAN’ın kaza anında 1.14 (114 mg/dl) promil alkollü olduğunu, olay yeri kaza tespit tutanağında da belirtildiği üzere müteveffa Behçet ÇALIŞKAN’ın tedbirsiz bir şekilde araçların yüksek süratle seyrettiği bir anayoldan karşıya geçmek istediğini, bu ağır kural ihlali neticesinde kazanın gerçekleştiğini, müteveffa Behçet ÇALIŞKAN’ın meydana gelen trafik kazasının oluşumunda tam kusurlu olup müvekkili şirkete kusur izafe edilemeyeceğini, beyanla fahiş tazminat taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Serdal Gümüşbaş vekili cevap dilekçesinde, davacılar tarafından açılan davada Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğunu, davacı tarafın harca esas değer gösterilmeden maddi tazminat davası açılmasının mümkün olmadığını, müteveffa Behçet Çalışkan’ın trafik polisleri tarafından tutulan tutanakta tam kusurlu olarak gösterildiğini, bundan dolayı maddi gerçekliğin ortaya çıkması açısından ceza kovuşturmasının bekletici mesele yapılmasını, meydana gelen bu ölüm olayının üzüntü verici olduğunu belirtmekle beraber bu durumun müteveffanın tam kusurlu olduğu gerçeğini değiştirmeyeceğini bildirdiğini, gerek kaza raporu gerekse müteveffanın alkollü olduğuna ilişkin rapor dikkate alındığında tüm kusurun müteveffa da olduğu yadsınamaz bir gerçek olduğunu, davaya konu kaza müteveffanın tedbirsizce, kontolsüzce ve alkollü bir şekilde yola çıkmasından kaynaklı, ani gelişen bir olay olduğunu, davacı tarafın açtığı davanın usul ve esas yönden hatalı olmasından dolayı davacının tazminat taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalı 104 S.S. Doğa Sigorta Kooperatifi’ne usulüne uygun dava dilekçesinin tebliğ edildiği ancak ancak davalı tarafından her hangi bir cevap dilekçesi ibraz edilmediği görülmüştür.
Mahkemece, davacıların murisi yaya Behçet Çalışkan’ın ölümü ile sonuçlanan trafik kazasında, alınan kusur bilirkişi raporlarına itirazlar üzerine İTÜ Makine Mühendisleri bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 15/05/2020 tarihli kusur raporunun olaya uygun hüküm kurmaya elverişli olduğundan bu rapora itibar edilerek, davalı sürücü Serdal Gümüşbaş’ ın kazının oluşumunda %10 oranında kusurlu olduğu, davacıların murisi müteveffanın ise %90 oranında kusurlu olduğu, davacıların müteveffanın eşi ve kızı olup müteveffanın fiilen, sürekli ve düzenli bir şekilde bakan veya ona bakması kuvvetle muhtemel olduğundan desteklik ilişkisinin olduğu bu kapsamda düzenlenen aktüer bilirkişinin 16/10/2020 tarihli raporunun gerekçeli denetime açık olduğu ve hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatının olaya uygun olduğu anlaşılmakla itibar edilerek davacı eşi Derya Çalışkan için 35.944,21 TL, davacı kızı Naz Çalışkan için 6.746,33 TL destekten yoksun kalma tazminatı olmak üzere toplam 42.690,54 yönünden destekten yoksun kalma tazminatı talebinin kabulü ile davalı işleten ve sürücü yönünden kaza tarihinden itibaren, davalı sigortacı yönünden ise 07/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle tahsiline ve davacıların manevi tazminat talebi yönünden tarafların kusur oranları, olayın meydana geldiği tarih, olayın meydana geliş şekli, tarafların ekonomik ve sosyal durumu, olay tarihindeki paranın alım gücü, desteğin ölümü nedeniyle duyulan acı ve elemin kısmende olsa giderilmesi amacıyla, davacı eş Derya Çalışkan için 10.000TL manevi tazminat, davacı kızı Naz Çalışkan için 6.000 TL manevi tazminatın davalılar sürücü ve işleten yönünden kısmen kabulune karar verilmiştir.
Davacılar vekili istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde, mahkemece tarafından hükme esas alınan 15.05.2020 tarihli bilirkişi kurulu kusur raporu ile kusur hususunda alınan diğer raporlar arasındaki çelişkinin giderilmediği gibi davalı sürücünün %10 oranında kusurlu bulunduğu rapora neden üstünlük tanındığının gerekçeli kararda belirtilmediğini, hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, sürücüye verilen kusuru belirleyen etkenlerde artış olmasına rağmen müteveffanın kusurunun artırılıp sürücünün kusurunun düşürülmesi nedeniyle çelişkinin giderildiğinden bahsedilemeyeceğini, Yargıtay kararlarında emsal olaylarda yaya daha az kusur verildiğini, müteveffanın yerde yattığı nokta ile orta refüj boşluğu arasında yaklaşık 50 metre meseafe bulunduğunu, davalının kavşağa aşırı hızlı girmesi korna selektör gibi işitsel görsel donanım kullanmaması, direksiyon manevrası yapmaması, gördüğü halde yolu tamamlamak üzere olmasına rağmen müteveffaya dümdüz gelerek ölümüne sebebiyet verdiğini, kaza tespit tutanağındaki krokide belirtilen 12 metre mesafenin doğru olmadığı, 12 metre mesafede durabilmesi için 30 km/saat seviyelerinde ilerlemesi gerektiği, manevi tazminat miktarının düşük olduğunu beyanla kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Serdal Gümüşbaş vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde, bilirkişi raporunda müvekkiline %10 kusur yükletilmesinin hatalı olduğunu, söz konusu raporda müvekkilin hızının uygun olduğunu, aracın teknik donanımının kaza ile hiç bir ilgisinin olmadığını, yaya/müteveffanın kontrolsüz ve alkollü bir şekilde yola çıktığı ve asli derecede kusurlu olduğunun belirtildiğini, müvekkilinin kurallara uygun seyretmesi esnasında yayanın geçişine uygun olmayan bir yola aniden karşısına çıkması karşısında kazanın önlenemez mahiyette olduğunu, önlenemez olan kazada müvekkile bir kusur yükletilmesi ise hakkaniyete aykırı olduğunu, bu itibarla yapılmış olan kusur değerlendirmesini ve müvekkil aleyhine hükmedilen maddi ve manevi tazminat taleplerini kabul etmediklerini, takdir edilen manevi tazminat miktarının yüksek olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava; ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma ve manevi tazminat davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık kazanın meydana gelmesinde tarafların kusur oranı ve manevi tazminat miktarıdır.
Davacılar vekili alınan kusur raporlarının hatalı ve çelişkili olduğunu beyanla çelişkinin giderilmesi için yeniden kusura ilişkin rapor aldırılması gerektiğini ve davalı Serdal Gümüşbaş vekili ise müvekkiline kusur izafesinde bulunan kusur raporunun hatalı olduğunu beyanla istinaf isteminde bulunmuştur. Kaza tespit tutanağı ile Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma aşamasında ATK’ dan alınan raporda kazanın oluşumunda davalı sürücünün kusuru bulunmadığı ve müteveffanın tam kusurlu olduğu tespit edilmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan keşif ile alınan bilirkişi raporunda ise kazanın oluşumunda davalı sürücünün % 15 oranında kusurlu olduğu, müteveffanın % 80 ve aracın işleteninin de aracın fenni muayenesini yaptırmamış olması nedeniyle % 5 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği görülmüştür. Tarafların kusur raporuna itiraz etmeleri üzerine ceza soruşturmasında alınan rapor ve kaza tespit tutanağı ile mahkeme tarafından yapılan keşif ile trafik bilirkişisinden alınan rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi için İTÜ’ de görev yapan üç öğretim üyesinden oluşan bilirkişi kurulundan rapor alındığı ve alınan raporda kazanın oluşum şekli, davalı sürücünün hızı ve tanık beyanları ile alınan önceki raporlar dikkate alınarak tanzim edilen raporda kusur durumunun değerlendirildiği ve yapılan değerlendirmenin olayın oluş şekline uygun olduğu anlaşılmakla alınan raporlar ve kaza tespit tutanağı arasındaki çelişkinin giderildiği anlaşılmakla kusura ilişkin yeniden rapor alınmasına gerek olmadığından bilirkişi heyeti tarafından ibraz edilen kusur raporunun hükme esas alınmasında isabetsizlik bulunmadığından davacılar vekili ile davalı Serdal Gümüşbaş vekilinin kusura ilişkin istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
Desteğin çocuksuz olması durumunda desteğin gelirini eşi ile ortak paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların, eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise destek gelirden eşi ile birlikte 2’şer pay alırken çocuklara birer pay verileceği, yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocukların her birine 1’er pay, ana ve babaya 1’er pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak, anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Ana ve babadan birinin destekten çıkması ile payı diğerine aktarılacak, ana ve baba ile çocukların tamamının destekten çıkması durumunda ise yine çocuksuz eş gibi desteğe 2 pay, eşe 2 pay esasına göre %50 pay desteğe, %50 pay eşe verilerek varsayımsal olarak gelir paylaştırılarak tazminat bu ilkelere göre hesaplanmalıdır ( Yargıtay 17. HD, 2020/3231 E.,2021/2851 K. Sayılı ilam).
UYAP’ tan celbedilen nüfus kaydının incelenmesinde müteveffa Behçet Çalışkan ‘ın annesinin sağ olduğu ancak aktüerya bilirkişisi tarafından tanzim edilen raporda desteğin annesinin payın dikkate alınmadan pay dağılımı yapıldığı anlaşılmıştır. Bu dağılıma göre yapılan hesaplama hatalı ve bu husus davalının aleyhine ise de davalı Serdal Gümüşbaş vekiline aktüerya raporunun tebliğ edilmesine rağmen rapora süresi içerisinde itirazda bulunmadığı gibi maddi tazminat hesabı ile ilgili istinaf istemi de bulunmadığından bu husus kaldırma sebebi yapılmamıştır.
Maddi tazminat hesabı yönünden Yargıtay en son içtihatları kapsamda tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınarak hesaplamalarda progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi suretiyle tazminatın hesaplanması gerekmektedir.(Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 24/02/2021 tarih 2019/3292 esas 2021/1848 karar sayılı ilamı)
Somut olayda Anayasa Mahkemesinin iptal kararı dikkate alınarak alınan raporun PMF 1931 tablosuna göre yapıldığı anlaşılmıştır. Yaşam tablosu olarak PMF 1931 tablosuna göre hesaplama yapılması istinaf eden davalının sıfatına göre lehine olduğu gibi raporun tebliğine rağmen davalı vekilinin rapora itirazda bulunmadığı ve maddi tazminat hesabı ile ilgili davacı tarafın da istinaf talebi bulunmadığı gözetildiğinde bu husus kaldırma sebebi olarak değerlendirilmemiştir.
Manevi tazminat isteminin temelinde, davalıların haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere, haksız eylemin unsurları; kusur, zarar, fiil ile zarar arasında illiyet bağı fiilin hukuka aykırı olmasından ibarettir.
Öte yandan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 56.] maddesinde düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak takdirde etkili olabileceği, 22.6.1966 tarihli ve 1966/7 E., 1966/7 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hâl ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Yine Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesine göre; hâkimin özel hâlleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı, aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O hâlde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut hâlde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Manevi tazminat, duyulan elem ve ızdırabın kısmen ve imkân nispetinde iadesini amaçladığından hâkim, TMK’nın 4. maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir.
Hâkim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ve zarara yol açanın ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, ölüm ya da beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 02.10.2018 tarihli ve 2017/17-1098 E., 2018/1384 K.; 02.03.2021 tarihli ve 2020/17-41 E., 2021/182 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davacıların ve davacılar murisinin kaza tarihindeki yaşı, davalının kusur durumu, paranın alım gücü, tarafların ekonomik sosyal durumu gözetildiğinde, ilk derece mahkemesince, davacıların uğranılan zarar nedeniyle, tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar manevi tazminata hükmedilmiş olup, davacılar vekili ile davalı Serdal Gümüşbüş vekilinin istinaf isteminin esastan reddi gerekmiştir.
6100 sayılı HMK 355. maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına ve istinaf konusu yapılan nedenlere ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olması nedeniyle davacılar vekili ile davalı Serdal Gümüşbaş vekilinin istinaf talebinin ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 14/01/2021 tarih ve 2018/1155 – 2021/6 sayılı kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1-b-1 hükmü gereğince davacılar vekili ve davalı Serdal Gümüşbaş vekilinin istinaf kanun yolu başvurularının ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-a)Davacıdan istinaf başvurusu nedeniyle alınması gerekli 80,70-TL ilam harcının peşin alınan 59,30.-TL’den mahsubu ile bakiye 21,40 -TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
b)Davalı Serdal Gümüşbaş’tan alınması gerekli 4.009,00-TL ilam harcının peşin alınan 1.002,00.- TL’den mahsubu ile bakiye 3.007,00-TL harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf yargılama giderinin gideri yapan taraf üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Karar tebliği ve harç tahsil işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 362/1-a. hükmü uyarınca kesin olmak üzere 10/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

M