Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1143 E. 2022/806 K. 10.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/1143
KARAR NO : 2022/806

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1788
KARAR NO : 2020/696
KARAR TARİHİ : 06/11/2020
İSTİNAF BAŞVURU TARİHİ : 23/12/2020(Davacı), 23/12/2020(Davalılar)
DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. …
[16000-00988-90203] UETS
Av. … – [16591-95775-75401] UETS
DAVALI : 3-AK SİGORTA AŞ. –

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
B.A.M. KARAR TARİHİ : 10/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/05/2022

Davacı tarafından, davalılar aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karara süresi içinde davacı vekili ve davalılar …, … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili adına kayıtlı olan 04/11/2018 tarihinde müvekkilin sevk ve idaresinde bulunan 16 ACL 050 plakalı araç park halinde iken, davalı …’un sevk ve idaresinde bulunan 16 ST 505 plakalı aracın müvekkil aracına arkadan çarparak maddi hasarlı trafik kazasına sebep olduğunu, söz konusu kazanın meydana gelmesinde davalının %100 kusurlu olduğunu, kazanan gerçekleştiği anda davalı …’un sevk ve idaresinde bulunan aracın ruhsat sahibi diğer davalı … olup sigorta şirketinin de davalı Ak Sigorta A.ş olduğunu, müvekkile ait aracın ilk defa kaza yapmış olması sebebiyle meydana gelen kaza neticesinde zarar gören parçalar değiştirilmiş olsa da bu durumun müvekkilin aracının değerinin olumsuz yönde etkilediğini ve araçta ciddi bir değer kaybının meydana geldiğini, bu nedenle sürücüsü davalı …’dan, aracın maliki davalı …’dan ve sigorta şirketi Aksigorta A.Ş’den zarar tutarı olan 500,00 TL’nin davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihinden itibaren diğer davalı yönünden ise kaza tarihi olan 04/11/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 06/02/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile bilirkişi raporu doğrultusunda talep edilebilecek değer kaybının 14.448,00 TL olduğu belirlendiğinden dava değerini 13.948,00 TL arttırarak fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile 14.448,00 TL’nin davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihinden itibaren diğer davalılar yönünden kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … ve davalı … benzer içerikli cevap dilekçelerinde, trafik sigortacısının 2918 sayılı KTK’ya göre iştelene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceğini, dava konusu değer kaybının gerçek bir zarar olduğundan sigorta teminatı kapsamına girdiğini, 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ve karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarının ” kapsama giren teminat türleri” başlıklı A 5/a maddesinde ” maddi zararlar teminatı” içerisinde zarar gören araçta meydana gelen değer kaybının teminat kapsamında olduğuna açıkça yer verildiğini, davalı Ak Sigorta yasal düzenlemeler ve Yargıtay uygulamaları gereği, araç değer kaybından sorumlu olduğunu, davacı tarafın sigorta şirketine yazılı başvuru yapmadan iş bu davayı açtığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …Ş. tarafından yasal süresi içerisinde cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
Mahkemece, alınan bilirkişi raporunda, davalı sürücü …’un %70 oranında kusurlu olduğu, davacı sürücü …’in %30 (Yüzde otuz) oranında kusurlu olduğu, meydana gelen kaza neticesinde davacının aracının değer kaybının 14.448,00 TL tespit edildiği, denetime uygun raporlar kapsamında, davanın kabulüne, 14.448,00 TL maddi tazminatın (araç değer kaybı bedelinin ) davalı … ve davalı … yönünden kaza tarihi olan 04/11/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, davalı Ak Sigorta A.Ş. yönünden dava tarihi olan 31/12/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde, bilirkişi raporunda kazanın gerçekleştiği anda müvekkilinin aracın durduğu yerin hatalı gösterildiğini, kaza anında müvekkilinin aracının dörtlülerinin yandığını ve park için ayrılan cep denilen yerde durduğunu, bu sırada davalının gelerek aracına arkadan çarptığını bu durumda müvekkilinin aracın park halinde olması nedeniyle kazada kusurundan bahsedilemeyeceğini, müvekkilinin aracını park ettiği yere ilişkin her hangi bir kamera kaydı bulunmamasına rağmen bilirkişi tarafından soyut ve varsayıma dayalı değerlendirme yapıldığını, müvekkilinin hatalı park ettiği kabul edilse zararın oluşumu ile hatalı park arasında illiyet bağı olmadığını, kazanın oluşumunda tek kusurun davalıya ait olduğunu ve bilirkişi raporunda emsal araç değerlendirmesinin hatalı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde, davacının aracında meydana gelen değer kaybından poliçe teminat kapsamında olması nedeniyle sigorta şirketinin sorumlu olduğunu bu nedenle sigorta şirketine müracaat edilmeden müvekkillerinden talep edilmesinin hatalı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava; maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle araçta oluşan değer kaybının tahsili istemidir.
Davacı vekili müvekkiline ait park halindeki aracına davalı sigorta şirketinin sigortalısı bulunan aracın çarpması neticesinde aracında meydana gelen değer kaybı bedelinin tahsili istemi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 500,00 TL tazminat talep ettiği ve mahkeme tarafından yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporu ile araçtaki değer kaybının 14.448,00 TL olduğunun tespit edildiği görülmüştür. Davacı vekili bilirkişi raporuna itiraz etmiş ve itirazın reddine karar verilmesinden sonra ıslah dilekçesini ibraz ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere dava değerini ıslahla raporda tespit edilen tutar olan 14.448,00 TL olarak arttırdığı ve mahkeme tarafından davanın kabulüne karar verildiği görülmüştür.
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile kusur ve değer kaybı hesaplanmasına itiraz ederek istinaf talebinde bulunmuştur. Her ne kadar davacı vekili raporun kendisine tebliğinden itibaren süresinde itiraz etmiş ise de itirazın reddine karar verilmesi ile birlikte ıslah dilekçesini ibraz etmiş ve itiraz haklarını saklı tutmaksızın dava değerini ıslahla bilirkişi raporunda tespit edilen miktara arttırmış ve bu miktar üzerinden davanın tam kabulüne karar verilmiş olması karşısında 6100 sayılı HMK 341/4. Maddesinde, “Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen (karar tarihi itibariyle 5.390,00.-TL) taraf, istinaf yoluna başvuramaz.” hükmü mevcut olup, ıslah suretiyle talep ettiği alacağın tamamı kabul edilen davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunda hukuki yarar bulunmadığı anlaşılmakla istinaf talebinin usulden reddi gerekmiştir
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. maddesi “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” hükmü mevcuttur.
2918 sayılı Kanunun 88. maddesi ise “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur. Birden fazla kişinin sorumlu olduğu durumlarda, bunlar arasındaki ilişki bakımından zarar, olayın bütün şartları değerlendirilerek paylaştırılır. Özel durumlar ve özellikle araçların işletme tehlikeleri, zararın iç ilişkide başka türlü paylaştırılmasını haklı göstermedikçe, işletenler ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahipleri kusurları oranında zarara katlanırlar” düzenlemeleri yer almıştır
6098 sayılı TBK 61. Maddesinde (818 sayılı BK’nın 50 ve 51. maddelerinde de), haksız eylemin ve bunun sonucunda doğan zararın birden fazla kişi tarafından meydana getirilmesi durumunda, zarar görenin dilediği takdirde eyleme katılanlardan birisinden, birkaçından veyahut tamamından zincirleme olarak sorumlu tutulmalarını isteme hakkına sahip bulunduğu düzenlenmiştir.
Dolayısıyla, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 88/1. maddesinde trafik kazası nedeniyle müteselsil sorumluluk öngörülmüştür.
Trafik kazası nedeniyle üçüncü kişilerin uğradığı zarardan sürücü TBK 49 maddesi uyarınca haksız fiil hükümlerine göre, işleten KTK 85 maddesine göre tehlike sorumluluğuna göre ve sigorta şirketi de KTK 91 maddelerine göre sözleşme hükümlerine göre sürücünün kusuru oranında müteselsilen sorumlu olduğu ve müteselsil sorumlulukta TBK 162 maddesi uyarınca borçlulardan her biri alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olup 163.maddesine göre alacaklı borcun tamamını ya da bir kısmının ifasını dilerse borçluların hepsinden dilerse yalnız birinden isteyebileceğinden bu hususta seçimlik hak alacaklıya ait olduğundan ve zarar gören üçüncü kişi olan davacının zararı ile ilgili davalı aracın sigorta şirketi ile birlikte işleten ve sürücüye karşı da dava açmasında engel bulunmadığından davalıların tazminatın sigorta teminat dahilinde kalması nedeniyle kendilerine yöneltilmeyeceğine ilişkin istinaf istemlerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına ve istinaf konusu yapılan nedenlere ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya uygun olması nedeniyle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.fıkrası (b-1) bendi gereğince esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun ise, HMK 352. maddesi gereğince usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-A)Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/11/2020 tarih ve 2018/788 – 2020/696 sayılı kararına yönelik davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun HMK 352. maddesi gereğince USULDEN REDDİNE,
a)Davacı vekili tarafından yatırılan 54,40-TL maktu istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
b)İstinaf talebinde bulunan davacı tarafından karşılanan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, artan kısmın talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,
2-B)Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/11/2020 tarih ve 2018/788 – 2020/696 sayılı kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1-b-1 hükmü gereğince davalılar … ve … vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
a)İstinaf kanun yoluna başvuran davalılar yönünden alınması gerekli 986,95-TL harcın peşin alınan 246,74-TL’den mahsubu ile bakiye 740,21.-TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat olarak kaydına,
b)İstinaf talebinde bulunan davalılar tarafından karşılanan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına, artan kısmın talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,
3-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-Karar tebliği, harç tahsil ve harç iade işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 362/1-a. hükmü uyarınca kesin olmak üzere 10/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan

e-imzalıdır

Üye

e-imzalıdır

Üye

e-imzalıdır

Katip

e-imzalıdır