Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1140 E. 2022/817 K. 11.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1140 – 2022/817
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/1140
KARAR NO : 2022/817

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
B.A.M. KARAR TARİHİ : 11/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 24/05/2022

Davacılar tarafından, davalılar aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen karara süresi içinde davalı Muzaffer Aslan vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde, 15/06/2017 tarihinde 16 YV 817 plakalı araç sürücüsü davalı Muzaffer Aslan’ın davacı Bülent Ali Birinci’ye çarptığını, bu kaza neticesinde davacının yaralandığını, olayla ilgili kaza tespit tutanağı ve kusur raporu bulunmadığını, trafik polisi ile bir polis memuru tarafından düzenlenen 2 adet el yazılı tutanağa göre, Şirinevler Mah. 25. Sk. ve Birinci Sk. kesişiminde yaralamalı trafik kazası gerçekleştiğinin açıklandığını, yargılama sırasında toplanacak delillere ve bilirkişi incelemesine göre davalının kusur durumu açıklığa kavuşturulacağını, kazada davalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, davalı tarafa ait 16 YV 817 plakalı aracın davalı Halk Sigorta Şirketine 45864169 numaralı poliçe ile Trafik Sigortalısı olup, daha önce yapılan başvuruya rağmen ödeme yapılmadığını, davacıda beden gücü kaybı nedeniyle 100,00-TL maddi tazminat ve 100.000,00-TL manevi tazminatın yine diğer davacılar anne ve babası Havva ve Sezgin için 50.000,00’şer TL manevi tazminatın tahsilini talep etmiştir.
Davalı Muzaffer Aslan vekili cevap dilekçesinde, kazanın davacı Bülent Ali Birinci’nin ani bir şekilde aracın önüne atlaması sonucunda meydana geldiğini, kazada davalının herhangi bir kusurunun bulunmadığını, Bülent Ali Birinci’nin anne ve babası davacılar Sezgin ve Havva Birinci’de müvekkilin kazada bir kusuru bulunmaması nedeniyle müvekkili ile anlaşarak, şikayetçi olmadıklarını, kazaya ilişkin bir kusur raporu da mevcut olmadığını, yargılama sırasında kaza tespit tutanağı olmaksızın alınacak bir kusur raporunun da gerçeği yansıtmakta şüpheli olacağını, müvekkilinin davacıların çevresinden edindiği bilgiye göre, daha önce de aynı yerde davacı küçük Bülent Ali Birinci’nin kardeşinin de benzer bir kazaya karıştığı öğrenildiğini, bu hususla ilgili olarak Bülent Ali Birinci’nin kardeşinin/kardeşlerinin nüfus aile kayıt örneğinden tespit edilmesini, haklarındaki tedavi dökümanlarının alınmasını ve Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan mağdur sıfatıyla soruşturma dosyası açılıp açılmadığının sorulması gerektiğini, bu husus da davacılar Sezgin ve Havva Birinci’nin, ya çocuklarına göstermeleri gereken dikkat ve özeni göstermediklerini ya da kendilerine bu yöntemle maddi menfaat elde etmeye çalıştıklarını göstermekte olduğunu, Bülent Ali Birinci’nin küçük olması sebebiyle maddi bir gelirinin bulunmaması, meydana gelen kazada müvekkilin kusurunun bulunmaması ve Bülent Ali Birinci hakkında işgücü kaybına ilişkin bir rapor bulunmaması nedeniyle hukuka aykırı olduğunu, davacının beden gücü kaybının ispatlanması gerektiğini, bu sebeple maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Halk Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde, ceza dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, kusur durumunun ve davacının beden gücü kaybının araştırılması gerektiğini, sigortalı araç sürücüsünün herhangi bir kusurunun bulunlmadığını bu sebeple davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı Bülent Ali Birinci’nin davalılara yönelik maddi tazminat davasının reddine, davacılar Bülent Ali, Sezgin ve Havva Birinci’nin manevi tazminat davalarının kısmen kabulü kısmen reddi ile, davacı Bülent Ali Birinci için 3.000,00-TL, davacı Sezgin Birinci için 1.500,00-TL ve davacı Havva Birinci için 1.500,00-TL manevi tazminat alacaklarının davalı Muzaffer Aslan’dan kaza tarihi olan 15/06/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile adı geçen davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerinin ayrı ayrı reddine, karar verilmiştir.
Davalı Muzaffer Aslan vekili istinafa başvuru dilekçesinde, dosyada mevcut olan kusur raporunun usul ve kanunlara aykırı olduğunu, bilirkişinin kanaati bilimsellikten uzak, objektif kriterlerden yoksun, müvekkili aleyhine zorlayıcı soyut yorumlara ve varsayımlara dayalı olduğunu, hem müvekkilin hem de davacı Sezgin Birinci’nin kollukta vermiş olduğu ifadeden açıkça anlaşıldığı üzere davacı küçük Bülent Ali Birinci kazadan sonra bilinci açık bir şekilde hemen ayağa kalkmış evine doğru koştuğunu, daha sonra tebdir amacıyla yere yatırılmış ve akabinde ambulans çağrılıldığını, müvekkili mahal şartları üzerinde bir hızda seyir etseydi davacı küçüğün bilinci açık bir şekilde evine doğru koşturması mümkün olmayacağını, bilirkişinin kendisinin çizdiği krokiden hem de kaza yeri fotoğraflarından açıkça görüldüğü üzere kazanın meydana geldiği 94. Sokak ve Birinci Sokak kesişiminde bulunan yapı nedeniyle, 94. Sokak üzerinde seyir halinde olan bir aracın Birinci Sokak üzerinden koşarak gelen davacıyı görmesi imkansız olduğunu, bilirkişinin, müvekkilin geçerli sebep olmaksızın kaza yerini terkettiği yönündeki kanaati de yine gerçeklikten uzak ve bilirkişinin zorlayıcı yorumuna dayandığını, zira müvekkili tamamen insani duygularla küçük bir çocuğun can güvenliğinden endişe etmiş, o korku ve endişe içinde sağlığından haberdar olmak ve ailesine her türlü yardımda bulunmak için hastaneye gittiğini, nitekim davacı babanın kollukta vermiş olduğu beyanlar da bu hususu doğrular nitelikte olduğunu, tanıklar dinlenmeden kusura yönelik bilirkişi raporu aldırılmış olup hiçbir itirazının değerlendirmeye alınmadığını, bilirkişi raporuna itiraz etmesine rağmen ilk derece mahkemesi tarafından rapora itirazları hakkında herhangi bir ara karar da verilmediğini, ilk derece mahkemesinin delilleri toplamadan, itirazları doğrultusunda Adli Tıp Kurumu’ndan rapor aldırmadan usul ve kanunlara aykırı olarak düzenlenen bilirkişi raporunu hükmüne esas alması hukuka aykırı olduğunu savunarak kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
Dava, trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27. maddesi ile usul hukukumuza yansıtılmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın “açıklama ve ispat hakkı”nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.
Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Öte yandan, tanık delili, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 240 ile 266. maddeleri arasında düzenlenmiş olup HMK’nın 240/2 maddesinde; ”Tanık gösteren taraf, tanık dinletmek istediği vakıayı ve dinlenilmesi istenen tanıkların adı ve soyadı ile tebliğe elverişli adreslerini içeren listeyi mahkemeye sunar…” hükmüne yer verilmiştir. Diğer yandan; “Tarafa verilen kesin sürenin, tanık göstermek için verildiği kararda açıkça belirtilmelidir. Tanık göstermeden (tanık listesi verilmesinden) söz edilmeden ‘delillerin gösterilmesi için kesin süre verilmesine’ biçiminde genel bir ifade ile verilen kesin süre içinde tanık göstermeyen tarafın, tanık gösterme hakkı düşmez.” (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul, Beta Basım Aş., 6.Baskı, 2001, III.Cilt, s 2582 ve 2583)
Somut uyuşmazlıkta, davalı Muzaffer Aslan vekilince cevap süresinde davaya cevap verilmiş, cevap dilekçesinde tanık deliline dayanmış, ön inceleme duruşmasında verilen süre içerisinde, davalı Muzaffer Aslan vekilince 13/03/2019 tarihinde kazanın oluşuna ilişkin dinlenilmek üzere, tanık isim, adres ve bilgilerine ilişkin tanık listesi dava dosyasına sunulmuştur. Ancak yerel mahkemece davalı tarafının tanıkları dinlenilmemiş, tanıkların dinlenilmemesi yönünde de herhangi bir ara karar oluşturulmamıştır. Bu haliyle davalının hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilmiş olmakla, davalı tanıkları dinlenmeden kusur bilirkişisinden dosya üzerinden rapor alınarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, sair hususlar incelenmeksizin davalının tanıkları dinlenilmek ve sonucuna göre karar vermek üzere yerel amhkeme kararının kaldırılması gerekmiştir.
HMK’nun 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına, kamu düzenine ve istinaf konusu yapılan nedenlerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, hükmün esasını etkileyecek tüm deliller toplanmadan karar verilmesi nedeniyle karar usul ve yasaya aykırı olup davalı Muzaffer Aslan vekillerinin istinaf başvurusunun bu sebeplerle kabulü ile mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı Muzaffer Aslan vekillerinin istinaf talebinin KABULÜ ile Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/03/2020 tarih ve 2019/72-2020/272 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine,
3-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 11/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.