Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1138 E. 2022/1020 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1138 – 2022/1020
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/1138
KARAR NO : 2022/1020

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
B.A.M. KARAR TARİHİ : 09/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 13/06/2022

Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahal mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen karara süresi içinde davacılar vekili ve davalılar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde, 01/02/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacıların murisi İsmail Gülyaprak’ın, davalılardan Bülent Beyhan’ın maliki, davalı şirkete sigortalı, diğer davalı Berke Beyhan’ın kullanmış olduğu 16 LTS 41 plakalı motorsikletin çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında vefat ettiğini, müvekkillerinin müteveffanın desteğinden yoksun kaldıklarını, tedavi masraflarının müvekkilleri tarafından karşılandığını belirterek, fazlaya ait hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik müvekkili Fatma için 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile 4.000,00 TL tedavi gideri, 4.000,00 TL maddi tazminat ile davacı Fatma için 150.000,00 TL, davacılar Ahmet,Yusuf ve Mustafa için ayrı ayrı 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Davacılar vekili 11/09/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile ; destekten yoksun kalma tazminatını 51.815,66 TL arttırarak talebini 52.815,66- TL olarak ıslah ettiğini bildirmiştir.
Davalı Halk Sigorta A.Ş. (yeni ünvan Türkiye Sigorta) vekili cevap dilekçesinde, davanın zamanaşımına uğradığını, kusurun davalı Berke Beyhan’a atfedildiğini, kusur oranının tayin edilmediğini, tedavi giderlerini ödeme yükümlülüğünün SGK’ya ait olduğundan SGK’ya dava açılması gerektiğini belirterek usul ve yasaya aykırı bulunan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Bülent Beyhan ve Berke Beyhan davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, davacı Fatma’nın maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile; 46.576,90-TL destekten yoksun kalma tazminatının 01/02/2018 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketi dava tarihinden itibaren işletilecek faiz ve poliçe limiti ile sorumlu olmak üzere kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının tedavi giderleri talebinin reddine, davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile; davacı Fatma için 16.000,00-TL davacı çocuklar için ayrı ayrı 9.000,00-TL olmak üzere toplam 43.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılar Berke ve Bülent’ten müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, karar verilmiştir.
Davalı Halk Sigorta A.Ş. (yeni ünvan Türkiye Sigorta) vekili istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde, davacıların murisi müteveffanın kaza sonucu hastaneye kaldırıldığı ve hastanede vefat ettiği, ölüm nedenin kalp krizi olduğuna dair iddiaların araştırılmak üzere doktor bilirkişiden rapor alınması gerekirken alınmadığı, davacıların müteveffanın ek geliri konusunda belge ibraz etmediklerini, bu tür davalarda ek gelir için tanık dinlenmesini Yargıtay’ın kabul etmediğini, davacıların kazadan dolayı SGK dan ölüm aylığı alıp almadığı, ölüm aylığı için başvurmamış ise başvuru halinde eşinin aylığından ölüm aylığı alıp alınamayacağının, alınmış ise Bağkurlu ve Sigortalı olup olmadığı veya ölüm aylığının rücuya tabi olup olmadığı hususlarının SGK dan sorulması gerektiği, rücuya tabii ölüm aylığının peşin sermaye değerinden düşülmesi gerekirken düşülmediği, destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken murisin eşinin aldığı aylık veya kendisine bakan çocuğunun olduğu hususlarının da değerlendirilmesi gerektiği, kaza tarihi dikkate alındığında 1479 sayılı yasanın 63. maddesi uyarınca Bağ-Kur’a tanınan rücu hakkı gereği bağlanan ölüm aylığının peşin sermeye değerinin tavan destekten yoksun kalma tazminatından mahsubu gerektiği, hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığı, bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın reddini talep etmiştir.
Davacılar vekili istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde, hükme bağlanan maddi tazminat miktarının çok az olduğu, davacının maddeten uğradığı zararı gidermekten hayli uzak ve eksik kaldığı, davacı müvekkilleri tarafından SGK tarafından karşılanmayan tıbbi cihaz için yapılan bir ödeme olduğu, söz konusu zarara neden olanların, genel sorumluluk ilkesi gereğince araç sürücüsü ile araç sahibinin davalı sıfatı ile bu cihaz bedelini karşılamakla yükümlü oldukları, manevi tazminat miktarlarının da çok az olduğu, toplam 27.000,00.-TL. manevi tazminat miktarının olayın oluşu ve murisin kaza nedeni ile vefat etmesi neticesinde davacı müvekkillerin çok büyük acı ve ıstırap duymaları karşısında çok hafif ve çok az kaldığı, bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılarak dava dilekçesi ve ıslah talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini, talep etmiştir.
Davalılar Bülent ve Berke vekili istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde, dava dilekçesi ve tensibin davalılara usulsüz tebliğ edildiği, bu nedenle adil yargılama haklarının kısıtlandığı, dosyada bilirkişi raporları ile kaza sonrası tutulan kaza tespit tutanağı arasında ki mübayenetin giderilemediği, tanık beyanları ile ATK raporunun uyuşmadığı, davalılardan Berke’nin dava tarihinde öğrenim hayatı devam etmekte olup hiçbir maddi geliri olmayan ve ailesine bağlı olarak yaşımını ikame ettiren bir öğrenci olduğu, manevi tazminat miktarlarının çok yüksek olduğu, müteveffanın kaza tarihi öncesine ait tüm tedavi evrakları dosya içerisine alınmış olmasına rağmen yaşanan kaza ile vuku bulan ölüm arasında her türlü şüpheden uzak illiyet bağı kurulmasına yarar bir araştırma yapılmadığı, bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini, talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME ve GEREKÇE
Dava, haksız fiil sebebiyle maddi ve manevi tazminat talebine yöneliktir.
Bursa 3 Çocuk Mahkemesi 2018/449 E-2019/236 K sayılı ilamıyla, sanık(davalı) Berke Beyhan hakkında, 5237 sayılı TCK 85/1, 31/3 ve 62/1 maddesi gereği ceza tayin edilip, 5271 sayılı CMK 231 maddesi gereği hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, hükme esas alınan 31/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda kazanın meydana gelmesinde, davalı Berke’nin tali kusurlu olduğunun bildirildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece alınan ATK Trafik İhtisas Dairesi 29/11/2019 tarihli raporunda, kazanın meydana gelmesinde müteveffanın %60 , davalının %40 oranında kusurlu olduğu bildirilmiş, itiraz üzerine alınan Karayolları Fen Heyeti tarafından düzenlenen 05/02/2020 tarihli raporda da, benzer kusur değerlendirmesi yapılmış olup, ceza yargılaması aşamasında alınan kusur raporu ile de örtüştüğü göz önüne alındığında kusur raporuna itibar edilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Taraf vekillerinin bu yoldaki istinaf sebebi ayrı ayrı yerinde değildir.
ATK 1 İhtisas Kurulu 20/05/2019 tarihli raporunda, meydana gelen kaza ile müteveffanın ölümü arasında uygun illiyet bağı olduğu yolundaki değerlendirme ve celbedilen evraklar göz önüne alındığında davalılar vekillerinin kaza ile ölüm arasında illiyet bağı bulunmadığı yolundaki istinaf sebepleri ayrı ayrı yerinde değildir.
Davacının maddi tazminat talebi, destekten yoksun kalma alacağından oluşmaktadır. Destekten yoksun kalma tazminatı, maddi tazminat türü olup, hukuka aykırı fiil sonucunda ölen kişinin destek verdiği kişilerin; ölen kişinin yokluğunda alacağı destekten mahrum kalması ve sonucunda hayat kalitelerinin düşmesi gibi sebeplerle bu ölümden kusurlu olarak sorumlu olan kişiden alacakları tazminattır.
Desteğin çocuksuz olması durumunda desteğin gelirini eşi ile ortak paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların, eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise destek gelirden eşi ile birlikte 2’şer pay alırken çocuklara birer pay verileceği, yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocukların her birine 1’er pay, ana ve babaya 1’er pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak, anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Ana ve babadan birinin destekten çıkması ile payı diğerine aktarılacak, ana ve baba ile çocukların tamamının destekten çıkması durumunda ise yine çocuksuz eş gibi desteğe 2 pay, eşe 2 pay esasına göre %50 pay desteğe, %50 pay eşe verilerek varsayımsal olarak gelir paylaştırılarak tazminat bu ilkelere göre hesaplanmalıdır ( Yargıtay 17 HD, 2020/3231 E- 2021/2851 K Sayılı ilam).
Aktüerya bilirkişice kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresinin belirlenmesinde TRH 2010 yaşam tablosu dikkate alınarak hesaplama yapılmış ise de, Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile;2918 sayılı KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; tazminat hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz ile devre başı ödemeli belirli süreli rant formülü uygulaması anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Tazminat hesaplamasının, TRH 2010 yaşam tablosu, progresif rant yöntemi kullanılarak, bilinmeyen devirdeki gelirlerin her yıl için %10 artırılıp, %10 iskonto edilmesi suretiyle, teknik faiz dikkate alınmaksızın,tazminatın, aktüerya bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle hesaplanması gerekecektir. (Yargıtay 17 HD, 2019/3292 E- 2021/1848 K sayılı ilam). Taraf vekillerinin bu yoldaki istinaf sebebi ayrı ayrı yerindedir.
Kaza tarihinde müteveffa İsmail emekli olup, asgari ücret üzerinde gelir elde ettiği ispat edilememekle, asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmasında isabetsizlik bulunmamaktadır (Yargıtay 17 HD, 2016/19993 E- 2019/8923 K sayılı ilam). Taraf vekillerinin bu yoldaki istinaf sebebi ayrı ayrı yerinde değildir.
6111 sayılı Kanun’la değişik 2918 sayılı KTK 98. maddesine göre; “Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır.” hükmü getirilmiştir. 6111 sayılı Kanun gereği Kanun’un yayımlandığı tarihten önce ve sonra meydana gelen tüm trafik kazaları nedeniyle sunulan belgeli sağlık hizmet bedelleri SGK tarafından karşılanacaktır. Bu nedenle davacının dava konusu tedavi giderlerinden belgeli/faturalı sağlık giderlerinin tümünden SGK (belgesiz/paramedikal giderlerden ise aracın işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı) sorumludur.
Öte yandan, Danıştay 15. Dairesi’nin 14/11/2013 tarihinde yürütmenin durdurulması kararı ve 16/03/2016 tarih, 2013/7713 E- 2016/1779 K sayılı kararı ile trafik kazaları nedeniyle ilgililere sunulan sağlık hizmet bedellerinin tahsiline ilişkin usul ve esaslara ilişkin Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. bendinde yer alan “…Sağlık Uygulama Tebliğinde (SUT) yer alan hükümler doğrultusunda” ibaresinin iptaline karar verilmiş, iptal edilen ibare yerine 31/12/2016 tarih ve 3. Mükerrer 29935 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelik değişikliğiyle “…genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde…” ibaresine yer verilmiştir (Yargıtay 4 HD, 21/12/2020 tarih ve 2020/3382 E – 2020/4482 K sayılı ilam).
Somut olayda uzman doktor bilirkişiden rapor alınmamış, aktüerya bilirkişi raporu ile yetinilmiş olup, dava dilekçesinde tedavi gideri olarak solunum cihazı bedelinin talep edildiği göz önüne alınarak, belgelendirilmiş tedavi giderlerinin, yapılan muayene, tetkik ve diğer işlemlerin, yapılış tarihi, sırası ve meydana gelen kazayla illiyet bağının bulunup bulunmadığı yolunda uzman doktor bilirkişiden rapor alınmalıdır. Davacılar vekilinin bu yoldaki istinaf sebebi yerindedir.
6098 sayılı TBK 56 maddesi gereği, haksız fiil sebebiyle bedensel zarar ya da ölüm halinde, zarar gören veya ölenin yakınları da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesini isteyebilir. Manevi tazminat, kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın manevi dengesindeki bozulmanın giderilmesi için yasanın öngördüğü telafi şeklidir. Meydana gelen kazada kusur durumu, kazanın meydana geliş şekli, kaza tarihinde paranın alım gücü göz önüne alındığında davacılar lehine hükmedilen manevi tazminat miktarında isabetsizlik yoktur. Taraf vekillerinin bu yoldaki istinaf sebebi ayrı ayrı yerinde değildir.
6100 sayılı HMK 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına, kamu düzenine ve istinaf konusu yapılan nedenlerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, hükmün esasını etkileyecek tüm deliller toplanmadan karar verilmesi nedeniyle karar usul ve yasaya aykırı olup davacılar vekili ve davalılar vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı kabulü ile mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacılar vekili ve davalılar vekillerinin istinaf taleplerinin ayrı ayrı KABULÜ ile Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/10/2020 tarih ve 2018/1106 – 2020/648 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davacılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,
3-İstinaf kanun yoluna başvuran davalılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine,
4-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
5-İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 09/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

M