Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1134 E. 2022/1034 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1134 – 2022/1034
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/1134
KARAR NO : 2022/1034

)
B.A.M. KARAR TARİHİ : 09/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 29/06/2022

Davacılar tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen karara süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde, müvekkili davacıların Hayriye Çağla Toprakçı ve Hülya Toprakçı, 24/04/2016 tarihinde Ali Erçetin’in sevk ve idaresindeki 16 P 8704 plakalı araçta seyahat ederken trafik kazası geçirdiğini, davacı Hülya Toprakçı’nın annesi Mevlüdiye Alaz’ın vefat ettiğini, müvekkillerinin ise yaralandığını, kaza ardından hastaneye kaldırılan Çağla Toprakçı’nın birçok hastanede tedavi olduğunu geçirdiği ameliyat ile beline platin takıldığını, fizik tedavisi halen devam eden davacının kaza neticesinde kısıtlılık yaşadığını, davacının bu hali ile manevi anlamda büyük sıkıntılar yaşadığını, Gemlik Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/1809 soruşturma nolu dosyasında aldırılan kusur raporuna göre sürücü Ali Erçetin’in tali kusurlu bulunduğunu, kazaya karışan 16 P 8704 plakalı aracın kaza tarihi itibariyle 10420761 poliçe no’lu trafik sigortası, davalı şirket tarafından yapıldığından, adı geçen şirketten sorumluluk sınırı içerisinde maddi tazminat istenildiğini, bu nedenlerle bedensel zarar nedeniyle fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere Hülya Toprakçı için 1.000,00-TL ve Hayriye Çağla Toprakçı için 1.000,00-TL olmak üzere toplam 2.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 24/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacılar vekili 25/07/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile, düzenlenen ve dosyaya sunulan bilirkişi raporunda maddi tazminat miktarı seçenekli olarak A-262.488,58-TL ve B-253.762,77-TL olarak hesaplama yapıldığını, kısmi olarak açılan miktara ek olarak maddi tazminat talebini ıslah ederek 262.488,58-TL maddi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, yetki itirazlarının bulunduğunu, davacı tarafın müvekkilİ şirkete herhangi bir başvuru yapmadan işbu davayı açtığını, 6704 sayılı torba kanunu uyarınca davadan önce başvuru yapmanın zorunlu hale getirildiğini, davanın usulden reddine gerektiğini, sigorta poliçesinde yazılı teminat tutarı, maluliyet halinde doğrudan doğruya hak sahiplerine ödenmeyeceğini, davacı tarafın sürekli maluliyet halinde zararını ispat etmesi gerektiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçede yazılı limitle sınırlı olduğunu, kaza tarihinden geçerli poliçe teminatının 310.000,00-TL ile sınırlı olduğunu, bu nedenlerle davacının davasını ispatı halinde müvekkilin şirketin öncelikle ferilerden sorumlu tutulması, olmaz ise alacak, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti açısından ayrı ayrı poliçe limiti ile sorumlu tutulmasını, faizin en erken dava tarihinden başlatılmasını talep etmiştir.
Mahkemece, davacı Hülya Toprakçı yönünden davanın reddine, davacı Hayriye Çağla Toprakçı yönünden davanın kabulüne, buna göre 262.488,58-TL maddi tazminatın dava tarihi olan 11/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı taraftan alınarak davacı Hayriye Çağla Toprakçı’ya verilmesine karar verilmiştir.
Davalı vekili istinafa başvuru dilekçesinde, bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, yerel mahkemece itirazlarının dikkate alınmadan karar verildiğini, Adli Tıp 3. İhtisas dairesinden alınacak rapora göre maluliyet oranının belirlenmesi gerektiğini, dava konusu kaza yeni genel şartlar kapsamında olduğunu, bu nedenle maluliyet raporunda meslekte kazanma gücü kaybı oranı değil, sürekli özürlülük ölçütünün nazara alınarak sakatlık oranının tespit edilmesi gerektiğini, geçici iş göremezlik, bakıcı gideri vb. giderlerin tedavi gideri kapsamında olduğunu, tedavi giderleri nedeniyle herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını savunarak kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
Dava,trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece, 12/09/2018 tarihli ATK raporu doğrultusunda davacı Hayriye Çağla Toprakçı’da %30.2 maluliyet olduğu kabul edilerek karar verilmişse de, hükme dayanak ATK raporu hüküm kurmaya elverişli değildir.
Zira, maluliyete ilişkin alınacak raporlar 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine, 20/02/2019 tarihinden sonrada Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.(Yargıtay 4 HD, 2021/6772 E- 2021/9565 K sayılı ilam)
Somut uyuşmazlıkta, kazanın 24/04/2016 tarihinde meydana geldiği, göz önüne alındığında davacı hakkında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri kapsamında düzenlenmesi gerekirken, hesaba ve hükme esas alınan ATK 14/08/2018 tarih ve 66773 sayılı raporda, 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak davacı küçüğün maluliyetinin tespiti ile yetinilmesi isabetsiz olup, buna yönelik davalı vekilinin istinaf istemi kabul edilmiştir.
Yine mahkemece, aktüerya bilirkişisi tarafından hazırlanan seçenekli raporda (A) seçeneğine göre, davacı Hayriye’nin 9 aylık geçici iş göremezlik zararının da tazminata dahil eden rapor esas alınarak hüküm kurumuşsa da ; karar gerekçesinde, neden (A) seçeneğine göre hüküm kurulduğuna ilişkin gerekçeye yer verilmemiştir. Bilindiği üzere HMK 297.madde hükmüne göre mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerekir.Bu hususa riayet edilmeden yazılı şekilde karar verilmesi kamu düzenine aykırı olduğundan, mutlak kaldırma nedenidir.
Kabule göre de, geçici iş görmezlik tazminatının yaralanma nedeniyle günlük işlerini yapamayan veya yapmakta zorlanan (daha fazla güç sarfeden) kişilerce de talep edebileceği, kazanç getiren bir işte çalışması yahut çalışma imkanı bulunmakla beraber, yaralanması nedeniyle iyileşme süresi içerisinde çalışamaması nedeniyle uğranılan zararlara karşı talep edilebileceği göz önüne alındığında, kaza tarihinde 18 yaşından küçük olan davacı Hayriye Çağla Toprakçı lehine geçici iş görmezlik tazminatına hükmedilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece, kaza tarihindeki maluliyete esas sürekli iş göremezlik oranı belirlendikten sonra, belirlenen maluliyete göre yeniden aktüerya raporu alınmalıdır.
Diğer yandan, aktüerya bilirkişice kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresinin belirlenmesinde doğru olarak TRH 2010 yaşam tablosu dikkate alınarak hesaplama yapılmış, fakat 1.8 teknik faiz ugulanarak hesap yapılması doğru olmamıştır. Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile;2918 sayılı KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; tazminat hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz ile devre başı ödemeli belirli süreli rant formülü uygulaması anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Tazminat hesaplamasının, TRH 2010 yaşam tablosu, progresif rant yöntemi kullanılarak, bilinmeyen devirdeki gelirlerin her yıl için %10 artırılıp, %10 iskonto edilmesi suretiyle, teknik faiz dikkate alınmaksızın,tazminatın hesaplanması gerekecektir. (Yargıtay 17 HD 2019/3292 E-2021/1848 K sayılı ilam). Yaşam tablosu olarak 1.8 teknik faize göre hesaplama yapılması istinaf eden davalının sıfatına göre lehine olduğu gözetildiğinde bu husus kaldırma sebebi olarak değerlendirilmemiş ise de alınacak maluliyet raporuna göre aktüerya bilirkişiden ek rapor alınması halinde TRH 2010 tablosunun esas alınarak hesaplamalarda progresif rant yönteminin kullanılarak tazminat hesabı yapılması ile davalının kazanılmış haklarının korunması gerekecektir.
HMK’nun 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına, kamu düzenine ve istinaf konusu yapılan nedenlerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, hükmün esasını etkileyecek tüm deliller toplanmadan karar verilmesi nedeniyle karar usul ve yasaya aykırı olup davalı vekilinin istinaf başvurusunun bu sebeplerle kabulü ile mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/10/2020 tarih ve 2016/1424-2020/543 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine,
3-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 09/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

M