Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1132 E. 2022/1158 K. 29.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1132 – 2022/1158
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/1132
KARAR NO : 2022/1158

B

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
B.A.M. KARAR TARİHİ : 29/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 04/07/2022

Davacılar tarafından, davalılar aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sırasında mahal mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen karara süresi içinde davacılar vekili ve davalılar Biytaş Bursa İnş. Tic. ve San. A.Ş. ve Yaşar Dalgıç vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkiller Ahmet Demir ve Şule Demir’in oğlu Seyit Ahmet Enes Demir, Fatma Eslem Demir kardeşleri müteveffa Muhammet Yusuf Berke Demir’in 13/06/2012 tarihinde evinin yakınındaki Nilüfer caddesinde karşıdan karşıya geçerken davalı Yaşar Dalgıç’ın sürücüsü olduğu, davalı BİYTAŞ firmasına ait 16 RC 095 plakalı aracın aşırı hızından ötürü kendi şeridinde ilerleyemediğinden ters yöne sarkarak gelmesi ve sürücünün alkollü olması nedeniyle meydana gelen kaza sonucu vefat ettiğini, kazanın oluşumunda 16 RC 095 plakalı aracın sürücüsü Yaşar Dalgıç’ın asli kusurlu olduğunu, vefat sebebiyle müteveffanın ileri dönemleri için ailesinin hem maddi hem manevi olarak destekten yoksun kaldıklarını, bu nedenle trafik kazasında yaşamını yitiren Muhammet Yusuf Berke Demir’in ebeveynleri olan her bir müvekkil için 6100 sayılı yasanın 107., maddesi uyarınca toplanacak delillere göre destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanarak fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla 1.000,00’er TL maddi tazminatın 13/06/2012 olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, müvekkillerinden ebeveynlerin her birisi için 50.000,00 er TL ve kardeşlerinin her biri için 20.000,00 er TL olmak üzere toplam 140.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 13/06/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı araç maliki ve sürücüden müştereken ve müteselsilen tahsiline, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Groupama sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde; kazaya karışan 16 RC 095 plakalı aracın müvekkil şirket nezdinde sigortalı olduğunu, davanın 2 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığını, müvekkil şirket tarafından davacının talebi neticesinde hasar dosyası açıldığını ve aktüer hesabı yaptırıldığını, hesaplanan miktarın davacıların hesabına ödendiğini, bu nedenle davanın iki yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığından, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Biytaş Tesisat ve İnşaat San. Ltd. Şti vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin pasif dava ehliyeti bulunmadığından iş bu davanın müvekkil yönünden usulden reddinin gerektiğini, davacıların taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacıların manevi tazminat taleplerinin sebepsiz zenginleşme yaratacak ölçüde fahiş olduğunu, bu nedenlerle davanın husumet yokluğu ve zamanaşımı defi doğrultusunda usulden reddine, bu talebin yerinde görülmediği takdirde davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın davalılardan Groupama Sigorta A.Ş. yönünden (KTK’nın 111. maddesi dikkate alınarak) hak düşürücü süre nedeniyle reddine,
Davacı Ahmet Demir’in maddi tazminat talebinin kabulüne, buna göre 40.447,15 TL nin kaza tarihi olan 13/06/2012 den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Biytaş Bursa İnşaat ve Tic. San. A.Ş. ve davalı Yaşar Dalgıç’tan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı Ahmet Demir’e verilmesine,
Davacı Şule Demir’in maddi tazminat talebinin kabulüne, buna göre 49.432,99 TL nin kaza tarihi olan 13/06/2012 den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Biytaş Bursa İnşaat ve Tic. San. A.Ş. ve davalı Yaşar Dalgıç’tan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı Şule Demir’e verilmesine,
Davacı Ahmet Demir’in manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne, buna göre 10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 13/06/2012 den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Biytaş Bursa İnşaat ve Tic. San. A.Ş. ve davalı Yaşar Dalgıç’tan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı Ahmet Demir’e verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
Davacı Şule Demir’in manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne, buna göre 10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 13/06/2012 den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Biytaş Bursa İnşaat ve Tic. San. A.Ş. ve davalı Yaşar Dalgıç’tan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı Şule Demir’e verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
Davacı Seyit Ahmet Enes Demir’in manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne, buna göre 5.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 13/06/2012 den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Biytaş Bursa İnşaat ve Tic. San. A.Ş. ve davalı Yaşar Dalgıç’tan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı Seyit Ahmet Enes Demir’e verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
Davacı Fatma Eslem Demir’in manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne, buna göre 5.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 13/06/2012 den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Biytaş Bursa İnşaat ve Tic. San. A.Ş. ve davalı Yaşar Dalgıç’tan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı Fatma Eslem Demir’e verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Davacılar vekili istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde, yerel mahkeme tarafından kusur incelemesi talebinin yasaya aykırı olarak red edilerek ceza dosyasındaki kusur raporları baz alındığını, aktüerya hesabı usul ve yasaya aykırı olarak asgari ücret üzerinden yapıldığını, sigorta şirketi yönünden taraflar arasında imzalanmış bir ibraname olmamasına rağmen hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesi yasaya aykı olduğunu, yerel mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarları çok düşük olduğunu, hükmedilen tazminatlara olay tarihinden itibaren avans faizi işletilmesi gerekirken yasaya aykırı olarak yasal faiz işletilmesinin hatalı olduğunu, yerel mahkeme tarafından HMK 124. maddesi gereğince Yaşar Dalgıç ve Biytaş Tesisat ve İnşaat Ltd. Şti. lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, manevi tazminat yönünden kabul edilen kısım üzerinden lehlerine vekalet ücretine hükmedilmediğini savunarak kararın kaldırılarak davanın tümden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Yaşar Dalgıç ve Biyaş Bursa İnş. Tic. Ve San. A.Ş. vekili istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde, yerel mahkeme tarafından eldeki davanın zamanaşımı sebebi ile reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmesi hatalı olduğunu, davaya konu elim kaza 13.06.2012 tarihinde meydana geldiğini, iş bu maddi ve manevi tazminat davası ise 04.06.2018 tarihinde ikame edildiğini, TBK m. 72 de haksız fiil için ön görülen 2 yıllık zaman aşımı süresi dolduktan sonra açılan eldeki davanın esasa girilmezden evvel usulden reddi gerekmekte iken davanın esasına girilerek müvekkilleri yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi hatalı olduğunu, yerel mahkeme tarafından gerekçeli kararda müvekkil Yaşar Dalgıç’ın davaya cevap vermediği belirtildiğini, mahkemenin bu beyanının hatalı olduğunu, davaya cevap dilekçesi ıslah yolu ile yerel mahkemeye ibraz edildiğini, yerel mahkeme tarafından eksik inceleme neticesinde verilen davalı sigorta şirketi yönünden davanın süre yönünden reddine dair kararın hatalı olduğunu, davalı sigorta ile davacılar arasında ibraname bulunup bulunmadığına dair bir inceleme yapılmadığını, müvekkili şirket ile davalı sigorta şirketi arasında akdedilen işveren sorumluluk sigorta sözleşmesinden hiç bahsedilmemiş ve bu sözleşme dikkate alınmadan hüküm kurulduğunu, dosyada hesap raporuna esas alınan ve müvekkil Yaşar Dalgıç’ a izafe edilen kusur oranı, dolayısı ile hükme esas alınan kusur raporu hatalı olduğunu, yerel mahkeme tarafından davacılar lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu savunarak kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME ve GEREKÇE :
Dava, haksız fiil nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebine yöneliktir.
6098 sayılı TBK 72 maddesi gereği, haksız fiilden kaynaklı tazminat davalarında zaman aşımı süresi tazminat yükümlüsünü öğrenme tarihinden itibaren 2 yıl ve eylem tarihinden itibaren 10 yıldır. 2918 sayılı KTK 109 maddesi ile motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin taleplerin zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü, öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve kaza gününden başlayarak 10 yıl içerisinde zaman aşımına uğrayacağı hüküm altına alınmıştır. Ancak tazminat, ceza kanunlarının daha uzun bir zaman aşımını öngördüğü bir fiilden kaynaklanıyorsa, ceza zamanaşımı uygulanacaktır. Somut olayda, uygulama alanı bulacak 5237 sayılı TCK 85/1 maddesine göre 5237 sayılı TCK 66/1-d maddesinde öngörülen 15 yıllık ceza zamanaşımı süresi, dava tarihi itibarıyla zamanaşımı süresi dolmamış olup, davalı Biytaş AŞ vekilinin bu yoldaki istinaf sebebi yerinde değildir.
Mahkemece kusur raporu alınmamış, kusura yönelik değerlendirme yapılmamış olup aktüerya bilirkişi raporunda, davalının %50 kusuruna istinaden hesaplama yapıldığı görülmekle, Bursa 12 Asliye Ceza Mahkemesi 2012/593 E-2013/302 K sayılı ilamında hükme esas alınan kusur raporunun benimsendiği anlaşılmaktadır.
6098 sayılı TBK 74 maddesi gereği hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Hukuk hakimi ancak ceza mahkemesinde tespit edilen maddi vakıa ile bağlı olup, zarar verenin kusurunun bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı hukuk hakimini bağlamaz. İTÜ Fen Heyeti’den, meydana gelen kazada kusur durumunu ortaya koyan ve, ceza dosyasında alınan ATK Trafik İhtisas Dairesi 01/02/2013 tarihli kusur raporu ile 08/10/2012 tarihli trafik bilirkişi raporunu da irdeler şekilde rapor alınmalıdır. Davacılar vekili ve davalı Biytaş AŞ vekilinin bu yoldaki istinaf sebepleri ayrı ayrı yerindedir.
2918 sayılı KTK 111/2 maddesi gereği, tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz ya da fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar, yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilecektir. 2918 sayılı KTK gereği, her iki tarafa da belli koşullarda ve iki yıl içerisinde anlaşma ve uzlaşmanın iptalini isteme hakkı tanınmıştır. Buna göre zarar gören kendisine ödenen tazminatın sonradan gerçek zararı karşılamadığını ve yetersiz olduğunu öğrenmişse ya da böyle bir inanca kapılmışsa iki yıl içerisinde anlaşmanın iptalini isteyecektir. Bunun için ayrıca dava açmaya gerek olmayıp dava sırasında bu hususta irade açıklamasında bulunulması da yeterlidir. İki yıllık süre, anlaşma ve uzlaşmanın yapıldığı günden itibaren işlemeye başlar. Zarar gören bu maddeye dayanarak anlaşmanın iptalini istiyorsa bunun için başlı başına bir iptal davası açmasına gerek bulunmaksızın, açılacak tazminat davasında, dava dilekçesinde yapılan ödemenin yetersiz olduğunun ileri sürülmesi yeterli olacaktır. Eğer dava açılırken ödemenin yetersiz olduğu ileri sürülerek iptali istenmemiş ancak davalı taraf ödediği miktarı ileri sürerek davanın reddini istemiş ise o zaman da zarar gören bunu defi olarak ileri sürebilecektir. 2918 sayılı KTK 111 maddesinde düzenlenen 2 yıllık süre hak düşürücü olduğundan, kısmi ödemeyi kabul etmiş olan kişi, artık KTK 109. maddesindeki zamanaşımı sürelerinden yararlanamayacak, iki yıllık hak düşürücü süreyi geçirmişse zararının kalan bölümünü dava edemeyecektir ( Yargıtay 17 HD , 2020/1037 E- 2021/1225 K sayılı ilam).
Somut olayda, davalı sigorta şirketince 22/04/2014 tarihinde davacı Ahmet için 6.350,10 TL, davacı Şule için 8.276,88 TL ödeme yapıldığı sabit olup, davalı sigorta şirketince her hangi bir ibraname ya da anlaşma belgesi ibraz edilmemiş olup, taraflar arasında KTK 111 maddesi anlamında anlaşma ya da ibra olduğu ispat edilememiştir. Bu durumda, davalı sigorta şirketince, ibraname olmaksızın tek taraflı olarak davacıların maddi zararın karşılandığı, bu ödemenin kısmi ödeme sayılması gerektiği,ödenen miktar göz önüne alınarak, davacıların bakiye zararını talep edebilecekken hak düşüm süresi nedeniyle, davalı sigorta şirketi yönünden maddi tazminata ilişkin talebin reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur (Yargıtay 4 HD 2021/8816 E- 2022/7414 K sayılı ilam). Davacılar vekilinin bu yoldaki istinaf sebebi yerindedir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, maddi tazminat türü olup, hukuka aykırı fiil sonucunda ölen kişinin destek verdiği kişilerin; ölen kişinin yokluğunda alacağı destekten mahrum kalması ve sonucunda hayat kalitelerinin düşmesi vs. sebeplerle, bu ölümden kusurlu olarak sorumlu olan kişiden alacakları tazminattır.
Müteveffa ile destek olunanlar arasında hali hazırda destek sağlanmamışsa dahi destek olacakları muhtemel olarak kabul edilir. Bu durum gerçek destek ve varsayımsal destek kavramlarını gündeme getirecektir.
Varsayımsal destek, ölüm olayı gerçekleşmeseydi hayatın olağan akışı gereği, ileride kurulacak olan desteği ifade eder. Uygulamada en sık karşılaşılan örnek somut uyuşmazlıktaki gibi, çocukların anne ve babalarına verecekleri destektir. Başka bir ifade ile anne-baba ve çocuk arasında destek ilişkisi olacağı hususunda hukuki karine mevcuttur. Bu karine gereği, bu kişiler arasında desteğin ayrıca ispatlanmasına gerek bulunmamaktadır. Davalı tarafın, destek tazminatından kurtulması ancak, karinenin aksini ispatla mümkündür. Ölen çocuğun gelecekte ana-babasına bakacağı, hayatın olağan akışı içinde beklenebiliyorsa, çocuk onlar için destektir. ( Yargıtay 17 HD 2019/2559 – 2020/2414 sayılı ilam).
Desteğin çocuksuz olması durumunda desteğin gelirini eşi ile ortak paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların, eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise destek gelirden eşi ile birlikte 2’şer pay alırken çocuklara birer pay verileceği, yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocukların her birine 1’er pay, ana ve babaya 1’er pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak, anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Ana ve babadan birinin destekten çıkması ile payı diğerine aktarılacak, ana ve baba ile çocukların tamamının destekten çıkması durumunda ise yine çocuksuz eş gibi desteğe 2 pay, eşe 2 pay esasına göre %50 pay desteğe, %50 pay eşe verilerek varsayımsal olarak gelir paylaştırılarak tazminat bu ilkelere göre hesaplanmalıdır (Yargıtay 17 HD, 2020/3231 E-2021/2851 K sayılı ilam).
Somut olayda, davacı murisi kaza tarihinde 9 yaşındadır. Hayatın olağan akışına göre desteğin ileride evleneceği ve en az iki çocuk sahibi olacağı kabul edilerek, desteğin evleninceye kadar gelirinin yarısını kendi ihtiyaçları, yarısını da anne ve babası için ayıracağı varsayılarak bu dönemde desteğe iki, anne ve babaya birer pay vermek suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında evlenmeden önceki dönem içinde anne ve babanın her birine %25 pay verilmesi gerektiği, desteğin ileride evlenmesi ile birlikte desteğe iki, eşe iki anne ve babaya birer pay verilerek, yine desteğin tüm gelirinin oranlanarak anne ve babaya %16 şar pay ayrılması, desteğin bir çocuğunun olması durumunda iki pay desteğe, iki pay eşe bir pay çocuğa ve birer pay anne ve babaya ayrılmak suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında anne ve baba için %14’er pay verilmesi daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anne ve babaya birer pay verilerek desteğin tüm gelirine oranlanarak anne ve babaya 12,5’er pay verilmesinin uygun olacağı, daha sonra anne ve babadan yaşam tablosuna göre hangisi destekten çıkacaksa kalan kişiye diğerinin payının ilave edilerek destek tazminatlarının varsayımsal hesabının yapılması gerekeceği Yargıtay’ın yerleşik uygulaması gereği olup evlenme yaşı ile ilgili TUİK verilerine göre ortalamaların dikkate alınması gereklidir.
Destekten yoksun kalma tazminatının doğru biçimde hesaplanabilmesi bakımından, desteğin net gelirinin doğru biçimde saptanması önem taşımaktadır. Mahkeme tarafından hükme esas alınan 02/01/2020 tarihli aktüerya bilirkişi ek raporunda destek Muhammet Yusuf’un asgari ücret düzeyinde gelir elde edeceğinin kabul edilmiş ise de, buna ilişkin yeterince araştırma yapıldığından söz etme olanağı bulunmamaktadır. Müteveffanın son öğrenim durumuna ilişkin öğrenim belgesi ile müteveffanın kardeşleri olan Seyit Ahmet ve Fatma Eslem’in güncel öğrenim belgeleri de celbedilip, anne ve babanın sosyal-ekonomik durumları, eğitim durumları göz önüne alınarak müteveffanın sosyal ekonomik durumu ile kardeş ve yakınlarının ortalama başarı, meslek edinme durumu itibariyle muhtemel gelir düzeyi belirlenmelidir. Davacılar vekilinin bu yoldaki istinaf sebebi yerindedir.
Aktüerya bilirkişice kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresinin belirlenmesinde TRH 2010 yaşam tablosu dikkate alınarak hesaplama yapılmış ise de, Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile;2918 sayılı KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; tazminat hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz ile devre başı ödemeli belirli süreli rant formülü uygulaması anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Tazminat hesaplamasının, TRH 2010 yaşam tablosu, Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen progresif rant yöntemi kullanılarak, bilinmeyen devirdeki gelirlerin her yıl için %10 artırılıp, %10 iskonto edilmesi suretiyle, teknik faiz dikkate alınmaksızın, tazminatın, aktüerya bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle hesaplanması gerekecektir (Yargıtay 17 HD, 2019/3292 E., 2021/1848 K. sayılı ilam). Davacılar vekili ile davalı Yaşar Dalgıç ve Biytaş AŞ vekilinin bu yoldaki istinaf sebebi ayrı ayrı yerindedir.
Dava dilekçesinde maddi tazminat talebinin, kaza tarihi olan 13/06/2012 tarihinden işleyecek avans faizi ile tahsilinin talep edildiği, kazaya sebebiyet veren 16 RC 095 plakalı aracın ticari nitelikte olduğu ve diğer davalı şirket adına kayıtlı olduğu, davaya konu haksız eylemin 6102 sayılı TTK 3 maddesi uyarınca ticari iş niteliğinde bulunduğu göz önüne alındığında, davacılar lehine hükmedilen maddi tazminata avans faiz işletilmesi gerekirken yasal faiz işletilmesi isabetsiz olmuştur. Davacılar vekilinin bu yoldaki istinaf sebebi yerindedir.
6100 sayılı HMK 124 maddesi kapsamında taraf değişikliği yapılarak, davaya Biytaş AŞ ‘ye karşı devam edilmiştir. 13/06/2012 tarihli kaza tespit tutanağının incelenmesinde 16 RC 095 plakalı aracın Biytaş Ltd Şti adına kayıtlı olduğu belirtilmiş ancak ibraz edilen poliçe sureti ve ruhsatname örneğine göre Biytaş AŞ adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. 6100 sayılı HMK 124/4 maddesi gereği, kendini vekille temsil ettiren davalı olmaktan çıkarılan Biytaş Ltd Şti lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi isabetli ise de, AAÜT 7/1 maddesi gereği, tarafide yazılı ücretin 1/2 sine hükmedilmesi gerekecektir. Davacılar vekilinin bu yoldaki istinaf sebebi yerindedir.
6098 sayılı TBK 56 maddesi gereği, haksız fiil sebebiyle bedensel zarar ya da ölüm halinde, zarar gören veya ölenin yakınları da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesini isteyebilir. Manevi tazminat, kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın manevi dengesindeki bozulmanın giderilmesi için yasanın öngördüğü telafi şeklidir. Meydana gelen kazada kusur durumu belirlendikten sonra, kazanın meydana geliş şekli, kaza tarihinde paranın alım gücü, tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilerek, davacılar lehine uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmelidir. Davacılar vekili ile davalı Yaşar Dalgıç ve Biytaş AŞ bu yoldaki istinaf sebebi ayrı ayrı yerindedir.
6100 sayılı HMK 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına, kamu düzenine ve istinaf konusu yapılan nedenlerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, hükmün esasını etkileyecek tüm deliller toplanmadan karar verilmesi nedeniyle karar usul ve yasaya aykırı olup davacılar vekili ile davalılar Yaşar Dalgıç ve Biytaş A.Ş. vekilinin istinaf başvurularının bu sebeplerle ayrı ayrı kabulü ile mahkeme kararının HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı vekili ile davalılar Yaşar Dalgıç ve Biytaş A.Ş. vekilinin istinaf taleplerinin ayrı ayrı KABULÜ ile Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/09/2020 tarih ve 2018/738 – 2020/458 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davacılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,
3-İstinaf kanun yoluna başvuran davalılar Yaşar Dalgıç ve Biytaş A.Ş. tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine,
4-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
5-İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 29/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

M