Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi 2020/1537 E. 2021/26 K. 06.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 10. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
10. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : ….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : …
TARİHİ : …
NUMARASI : …. Esas

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …- …
DAVALILAR : 1 -… -…
VEKİLİ : Av. …-
2 -…
VEKİLİ : Av. …-
3 -…
VEKİLİ : Av. …-
4 -… – …
5 -… -…- …

DAVANIN KONUSU : Tapu İptali Ve Tescil (Satış Vaadi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 06/01/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 06/01/2021

İlk derece mahkemesinin ……. tarihli tedbir talebinin reddi ara kararına karşı davacı vekili tarafından kanun yoluna başvurulmuş, dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olmakla yapılan inceleme sonucunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalılardan … arasında …..’de bulunan taşınmaz üzerine inşaat işlerinin yapılması amacıyla sözleşme düzenlendiğini, bu sözleşmeye istinaden 27.03.2015 tarihinde taraflar arasında adi yazılı Kat Karşılığı İnşaat Yapım ve Gayrimenkul Satış Vaadi Taşeron Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin işin süresini düzenleyen “Yer Teslimi ve Başlama Tarihi” başlıklı 8.1. maddesinde “İnşaat ruhsat tarihi başlangıç ve yer teslim tarihi kabul edilecek olup, bitiş tarihi: ruhsat tarihinden itibaren 15 ay olacaktır.” denilmiş olup yapı ruhsatı 10.9.2015 tarihinde alındığından 15 ay = 455 takvim günü içerisinde yani 10.12.2016 tarihinde inşaatın tamamlanması ve sözleşmeye uygun şekilde teslim edilmesi gereken inşaat halen dahi tamamlanmadığını, yapılan imalatların ise eksik ve ayıplı olarak yapıldığını ve sözleşmeye aykırı olarak hareket edildiğini, işbu davanın tapu iptali ve tescil istemini içermesi sebebiyle dava sonucu elde edilebilecek hakların akim kalmaması ve zaten mağdur durumda bulunan davacı Kooperatif ile dava dışı arsa sahiplerinin taşınmazların dava sırasında el değiştirmesi halinde daha da mağdur olacaklarının kesin olması sebebiyle dava konusu …..’inde kain … ada … parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan inşaattaki …. nolu bağımsız bölümlerin tapu kayıtları üzerine üçüncü kişilere devir ve temliklerinin önlenmesi bakımından ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiştir.
İlk derece mahkemesi … tarihli ara karar ile; ihtiyati tedbir koşulları oluştuğu gerekçesiyle talebin kabulüne karar vermiş, karara karşı itirazın reddi üzerine istinaf başvurusunda bulunulmuş olup dairemizin … – … sayılı kararı ile istinaf isteminin kabulü ile tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Davacı vekilinin dava konusu … numaralı bağımsız bölüm kaydına tekrar tedbir konulmasına dair talebi üzerine ilk derece mahkemesi 08/10/2020 tarihli ara kararı ile; “Dava konusu …inde kain …. ada … parsel sayılı taşınmazın … nolu bağımsız bölüm yönünden Bölge Adliye Mahkemesi…. Hukuk Dairesi’nin …E. – … K. Sayılı ilâmı ile ihtiyati tedbirin kaldırıldığı, bu karardan sonra yeni bir delil toplanmadığı ve durum ve koşulların değişmediğinden davacı vekilinin dava konusu ….’ de kain … ada … parsel sayılı taşınmazın … nolu bağımsız bölüm üzerine ihtiyati tedbir konulması talebinin reddine” karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; istinaf incelemesinde büyük bir yanılgıya düşüldüğünü, inşaatın davalı … ve alt yüklenicileri tarafından … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyasıyla tespit edilen seviyede yarım bırakıldığı ve yarım bırakılan tüm işlerin müvekkili tarafından tamamlanmaya çalışıldığını, davalı …’nın dava konusu 25 numaralı bağımsız bölüme ihtiyati tedbir konulduğunu öğrendiği ve taraflarınca teminat yatırıldığı halde mahkemece zamanında tapu müdürlüğüne ihtiyati tedbire ilişkin müzekkere yazılmadığı için taşınmazın 3. kişi olan …’e muvazaalı olarak devredildiğini, …’in ise taşınmazı …’a devrettiği ve dava tarihinden günümüze kadar taşınmazın 3 kere el değiştirdiğini, 25 numaralı bağımsız bölüme ihtiyati tedbir konulmamasının davayı akim bırakacağı ve tedbirin kaldırılmış olması nedeniyle taşınmazın tekrar el değiştirmesinin muhakkak olduğunu, dava konusu somut olayda müvekkili ile davalılardan …. Kat Karşılığı İnşaat Yapım ve Gayrimenkul Satış Vaadi Taşeron Sözleşmesi imzalandığını, inşaatın sözleşmeye uygun şekilde teslim edilmesi gerekirken inşaat tamamlanmadığını, yapılan imalatların ise eksik ve ayıplı olarak yapıldığını, …’nın müvekkili iş sahibi kooperatife karşı alt yüklenici ile birlikte sorumlu olması göz önünde bulundurulduğunda müvekkilinin dava konusu bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarının iptalini talep etmekteki haklılığının açık olduğunu, bu davada gerek yargı yerinin belirlenmesi süreci gerekse ülkemiz de dahil dünyayı etkisi altına alan Covid-19 nedeniyle yargıda yaşanan süreç nedeniyle keşif dahi yapılamadığı, 08.10.2020 tarihli duruşmada 11.12.2020 tarihinde keşif yapılmasına karar verildiğini, yeni bir delil toplanamamasının faturasının müvekkili kooperatife kesilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırarak, ihtiyati tedbir konulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Kanun koyucu ihtiyati tedbire ilişkin kararlara karşı başvurulabilecek kanun yollarını, özenle, açıkça ve ayrıntılı şekilde düzenlemiş olup, HMK’nun 391’inci ve 394’üncü maddelerinde yer alan kanun yollarına ilişkin düzenlemeden de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolu açık değildir. Kanun koyucu bu yöndeki iradesini hem kanun yoluna başvurulabilecek tedbir kararlarını açıkça belirterek, hem de bunların dışındaki kararlara karşı kanun yollarına başvurulmasını yasaklayarak düzenlemiştir.
HMK’nun 391’inci maddesinde sadece ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği öngörülmüşken, HMK’nun 394’üncü maddesinde ise sadece ihtiyati tedbire itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulacağı düzenlenmiştir. “Teminat karşılığı tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasına” ilişkin 395’inci maddenin 3’üncü fıkrası ile “durum ve koşulların değişmesi sebebiyle tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması”na ilişkin 396’ncı maddenin 2’nci fıkrasında, kanun yollarını düzenleyen HMK’nun 394’üncü maddesinin 5’inci fıkrasına bilinçli olarak atıf yapılmamıştır. Kanun koyucunun, ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolunu açma gibi bir iradesinin olmadığı HMK’nun 395’inci ve 396’ncı maddelerinin gerekçesinden de açıkça anlaşılmaktadır. Özellikle HMK’nun 396’ncı maddesine karşılık gelen Hükümet Tasarısının 400’üncü maddesinin gerekçesinde bu husus çok açık ve ayrıntılı şekilde ifade edilmiştir. Bu gerekçeye göre, “İhtiyatî tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasını düzenleyen bu maddede de, yukarıda belirtilen iki maddedeki ortak yönler dikkate alınarak itiraza ilişkin benzer hükümlere ayrıca atıf yapılmıştır. Ancak, itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulması hakkındaki fıkraya atıf yapılmamıştır. Zira, hâl ve şartların değişmesi, hukukî bir değerlendirmeden daha çok, maddî şartlarla yakından ilgili, nispeten sübjektif ve doğrudan mahkemenin takdirine bağlı bir husustur. Ayrıca, aynı yargılama süreci içinde, bir çok kez hâl ve şartlarda değişiklik olması sebebiyle, tedbirde değişiklik yapılması veya kaldırılması, bu yönde talepte bulunulması ya da talebin reddi söz konusu olabilir. Her talepten sonra verilecek karar hakkında kanun yoluna başvurulması, ihtiyatî tedbirler için kanun yoluna başvurulmasında istenen amacı da sağlamayacaktır. Kanun yolunun açılmış olmasının amacı, ihtiyatî tedbirlerle ilgili temel hukukî ve prensip hatalarının önüne geçmektir. Bu sebeple, ihtiyatî tedbirin reddi ve ihtiyatî tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkânı getirilmiştir. Hâl ve şartlarda değişiklik bakımından o anda kanun yoluna başvurulamaması, daha sonra işin esasıyla ilgili kanun yoluna başvurulması durumunda, bu hususun incelenmeyeceği anlamına da gelmez. Kanun yolu incelemesinde bu husus da değerlendirilerek bir karar verebilme imkânı kapalı değildir.” Madde gerekçesi çok açık olup, özellikle “ihtiyatî tedbirin reddi ve ihtiyatî tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkânı getirilmiştir. Hâl ve şartlarda değişiklik bakımından o anda kanun yoluna başvurulamaması, daha sonra işin esasıyla ilgili kanun yoluna başvurulması durumunda, bu hususun incelenmeyeceği anlamına da gelmez.” ifadesi karşısında, ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği kabul edilemez.
Türk Medeni Kanun’unun 1’inci maddesine göre, “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.” Yukarıdaki bentlerde sözüyle ve özüyle açıklanan ihtiyati tedbire ilişkin HMK’nun 391 ve 394’üncü maddelerine aykırı bir uygulama yapılmasına imkân veren bir yorum kuralı bulunmamaktadır. Kanunun açık hükmüne aykırı bir yorum, ancak bu konuda teknik bir gerekçe sunulması hâlinde mümkün olup, bunun dışındaki bir nedenle kanunun açık hükmüne aykırı şekilde karar verilemez. Kanun koyucunun ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolunu açmasına yasa yapma tekniği bakımından bir engel olmadığı dikkate alındığında, kanunda yer almayan bir kuralın içtihat yoluyla konulması yorum kuralları ile bağdaşmadığı gibi kanuna aykırı (contra legem) yorum sayılır.
Somut olayda, mahkemece öncesinde 22/08/2019 tarihli ara karar ile verilen tedbir talebinin kabulüne dair karara yapılan itirazın reddi üzerine ….. Esas,Karar sayılı kararı ile “davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas sayılı ve 22/08/2019 tarihli kararının kaldırılmasına, ….inde kain … Ada,… parselde kayıtlı …. numaralı bağımsız bölüme ilişkin ihtiyati tedbir talebinin reddi ile mahkemece konulan tedbirin kaldırılmasına ” kesin olarak karar verilmiş olup davacı vekilinin yinelediği şu an ki tedbir talebinin esasen “durum ve koşulların değişmesi sebebiyle ihtiyati tedbir ” istemine yönelik olup az yukarıda da vurgulandığı üzere “durum ve koşulların değişmesi sebebiyle tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması”na ilişkin 396’ncı maddenin 2’nci fıkrasına bilinçli olarak atıf yapılmadığından mahkemece bu konuda verilen karara karşı istinaf yolu kapalı olup 6100 Sayılı HMK’nın 352.maddesi gereği istinaf dilekçesinin reddine dair aşağıda ki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
Davacı vekilinin İstinaf başvuru dilekçesinin HMK’nın 341/1, 346 ve 395/3 maddeleri gereğince REDDİNE,
Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının talebi halinde kendisine iadesine,
İstinaf yasa yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin istinaf yasa yoluna başvuran taraf üzerinde bırakılmasına, bakiye gider avansının yatıran tarafa mahkemesince iadesine,
Kararın taraflara Mahkemesince tebliğine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1 ve 395/3 maddeleri gözetilerek ve aynı yasanın 352.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda kesin olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi.06/01/2020

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır

(Muhalif)

MUHALEFET ŞERHİ

6100 sayılı HMK’nun 341/1/b. fıkrasına göre ilk derece mahkemesince verilen ve istinaf kanun yoluna başvurulabilecek olan kararlar; nihai kararlar ile ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlar olarak gösterilmiştir.
Eldeki dosyada, davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebi ilk derece mahkemesince reddedilmiş olup bu red kararına karşı yasa yolunun istinaf olduğu 6100 sayılı HMK’nun 341/1/b. Fıkrasında açıkça gösterilmiştir. Sadece, mevcut olan bir tedbirin durum ve koşulların değişmesi halinde yeniden gözden geçirilmesinin talep edilmesiyle uygulanma olanağı bulunan HMK’nun 396. maddesinin somut olayda kıyasen de olsa uygulanma yeri bulunmamaktadır. Olmayan bir tedbirin değiştirilmesi ve kaldırılması mümkün olmadığına göre HMK’nun 396. maddesinin lafzıyla uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Zira HMK’nun 396/1. maddeye göre verilebilecek ve yasa yolu kısıtlanan kararlar tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması kararlarıdır. Yasanın bilinçli olarak düzenlemediği «tedbir isteminin reddi» kararlarını da yorum ve kıyas yoluyla HMK’nun 396/1. maddesi kapsamına almaya olanak bulunmamaktadır. Zira bu madde kanun yolunan başvurmayı kısıtlayan bir hüküm içermektedir ve temel hak ve hürriyetleri kısıtlayan bu gibi yasal düzenlemelerin genişletici yoruma tabi tutulması mümkün değildir. Esasen temel hak ve hürriyetlere ilişkin tereddütlü durumlarda bilakis hakkı ayakta tutan yorum yolunun benimsenmesi hatta zorunludur.
Hal böyle olunca; ister ilk defa, isterse daha önce kaldırılmış olan bir tedbirden sonra yeniden, bir tedbir verilmesi talep edilmiş olsun, bu talebin reddine dair kararlara karşı yasa yolu her zaman istinaf yasa yoludur.
Açıklanan nedenlerle davacının istinaf dilekçesinin yazılı gerekçeyle reddine dair çoğunluk kararına katılamıyorum.

Üye …