Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. BURSA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : ….
KARAR NO : ….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/06/2022
NUMARASI : .. Esas …. Karar
DAVACI :… – T.C.No:… – ….
VEKİLİ : Av. … – [16958-59763-17373] UETS
DAVALI : … – T.C.No:… -….
VEKİLİ : Av. … – [16598-95372-89268] UETS
DAVA : Menfi Tespit, İstirdat (Kambiyo Senedinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 30.12.2022
YAZILMA TARİHİ : 09.01.2023
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan Menfi Tespit, İstirdat davasında ilk derece mahkemesince verilen karara davacı vekili ile katılma yoluyla davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuş olmakla, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI :
Davacı vekili bila tarihli dava dilekçesinde; Müvekkilinin eski eşi … aleyhine ….İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, müvekkiline ekte sundukları 89/1-2 ve 3. haciz ihbarnamelerinin konutunda tebliğ edildiğini ancak müvekkilinin gün içerisinde çalışıyor olması ve covid-19 sürecinde ailesine destek olması sebebi ile resmi ikametgahında bulunmadığından tebligatlardan haberdar olamadığını ve yasal süresinde itiraz edemediğini, müvekkilinin banka hesaplarına bloke konması üzerine 22.11.2021 tarihinde konudan haberdar olduğunu ve icra dosyasına sunulan vekaletname sonrası izah ettikleri eski eşinin icra dosyasından çıkartılan ve gıyabında tebliğ edilen 89/1-2 ve 3.ihbarnameler sonucu haksız borçlandırıldığını tespit ettiğini, ancak ne var ki icra dosyası incelendiğinde senet görüntüsünde duyulan şüphe ve yaşanan şok üzerine müvekkilinin eski eşini arayarak durumu sorması sonrasında, eski eşi tarafından iş bu senette tahrifat yapıldığı, durumun çıplak gözle de anlaşıldığı bu hususta Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … Hz. nolu evrakı ile yapılan şikayetin soruşturmasının devam ettiği, böyle bir borcun bulunmadığı, müvekkilinin icra dosyası borçlusu olan …. ile boşanmış olduğunu, gerek boşanma öncesi gerekse boşanma sonrasında nafaka alacağı dışında müvekkilinin icra dosyası borçlusu eski eşine herhangi bir borcu ve bu icra dosyası kapsamında haczedilebilecek bir alacağının bulunmadığını, alacaklı davalı yanın borçlu olduğunu iddia ettiği ….’nün savcılık şikayeti sonrası alacağı tahsil etmek amaçlı müvekkiline yöneldiği ve haksız şekilde 32.701,19TL. tahsil etmiş olması sebebi ile istirdat ve halen bakiye görünen 59.382,66TL.’nın tahsilini durdurmak amaçlı menfi tespit davası açılmak durumunda kalındığını ve tedbir talep etme gereğinin doğduğunu, savcılık dosyasının varlığı ve de çıplak gözle senette yapılan tahrifat çok net bir şekilde anlaşılabildiğinden teminata hükmetmeksizin ivedi tedbir kararı verilmesini aksi halde telafisi mümkün olmayacak zararlar doğacağını, zira istirdat istemlerine konu tutarın dahi tahrif edilmiş senedi MK.md.2’ye aykırı olarak şekilde kötü niyetli takibe koyarak tahsil eden davalıdan dava kazanıldığında tahsil imkanı bulunmayacağından ivedi şekilde tedbir taleplerinin teminatsız şekilde kabul edilmesini talep gereğinin doğduğunu, iş bu nedenle …İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyası üzerinden müvekkilinin borçlandırılarak tahsil edilen tutarlar bakımından istirdat, bakiye borç bakımından ise menfi tespit davası taleplerinin kabulü için iş bu davanın açıldığı iddiasıyla ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik; davalı tarafından haksız tahsil edilen 32.701,19TL.’nin istirdatı ile haksız tahsil tarihinden işleyecek faizinin tahsiline, davalı tarafından haksız başlatılan icra takibi sebebi ile bakiye tahsil edilmemiş borç miktarı olan 59.382,66TL. bakımından menfi tespit taleplerinin kabulüne karar verilmesi, davalı aleyhine harca esas değerin %20 oranında icra inkar/kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi istemi ile açılan davada, öncelikle telafisi mümkün olmayacak zararlar doğmaması için teminatsız tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 04.01.2022 tarihli cevap dilekçesinde; Müvekkili davalı tarafından davacının eski eşi … aleyhine ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlatılan takip kesinleştikten sonra davacı 3.kişi …’a İİK 89.maddesi gereğince haciz ihbarnamesi gönderildiğini, davacının bu ihbarnameye itiraz etmemesi üzerine İİK 89/2 maddesi gereğince haciz ihbarnamesi gönderildiğini, davacının buna da süresinde itiraz etmediğini ve son olarak İİK 89/3 maddesi gereğince usulüne uygun olarak ihbarname gönderilmiş ve davacıya; 15 gün içinde parayı icra dairesine ödemesi gerektiği, yahut aynı süre içinde icra hukuk mahkemesinde menfi tespit davası açması gerektiği, aksi durumda nezdinde sayılan para ya da malın teslimi için zorlanacağının bildirildiğini, davacının bu ihbarname tebliğ olduktan sonra 15 gün içerisinde menfi tespit davası açmadığını, süresi geçtikten sonra huzurdaki dava açılmış olup davacı dava dilekçesinde “kendisinden tahsil edilen 32.701,19TL.’nin istirdatıyla bakiye borç miktarı olan 59.382,66TL.bakımından borçlu olmadığının tespitini” talep ettiği, bu talep ve davanın usul ve yasaya aykırı olduğundan reddi gerektiğini, haciz ihbarnamesinin tebliğinden başlayarak 15 gün içinde menfi tespit davası açılması gerektiğini, bu sürenin hak düşürücü olduğunu, davacı 3.kişi bu süre içerisinde menfi tespit davası açmadığından borç zimmetinde sayılmakla artık takip alacaklısı aleyhine, takip borçlusuna kendisinin borçlu olmadığından bahisle dava açma hakkı kalmadığını, davacının, davanın süresinde açılmaması sebebiyle artık kesinleşen borcu icra dairesine ödemek yükümlülüğü altına girdiğini, İİK 89 gereğince 3.haciz ihbarnamesinin borçluya 22.10.2021 tarihinde tebliğ olunduğunu, davacının davayı 08.11.2021 tarihine kadar açması gerekirken 03.12.2021 tarihinde açtığını, İİK 89/3 maddesi gereğince süresinde menfi tespit davası açmayan davacının artık bu parayı icra dairesine ödemek zorunda olduğunu, davacının, kanuni zorunluluk gereği ödemek zorunda olduğu parayı müvekkil davalı alacaklıdan talep etmesinin mümkün olmadığını, genel hükümlere göre takip borçlusuna karşı sebepsiz zenginleşme davası açabileceğini, bu sebeple istirdat talebinin de reddi gerektiğini, esasa ilişkin; davacının takibe dayanak senette tahrifat yapıldığı iddia iddiasının gerçek olmadığını, senedin dosya borçlusu tarafından müvekkiline verildiğini, salt ceza soruşturması sebebiyle alınan bilirkişi raporu ile hüküm kurulması mümkün olmamakla birlikte kendilerince davanın usulden reddi gerektiğini, fakat Mahkemece gerek görülmesi halinde tahrifat hususunda yeni rapor tanzimi yoluna gidilebileceğini, zira davacının sunduğu raporda bono üzerindeki yazıların müvekkiline ait olduğu iddia edilmişse de yazıların müvekkiline ait olmadığını ve raporun başlı başına tek bu sebepten bile hüküm kurmaya elverişli olmadığını, Mahkemece gerek görüldüğü takdirde bilirkişi incelemesi yapıldığında yazıların müvekkiline ait olmadığının ortaya çıkacağını, bu hususun müvekkilinin yazı örnekleri çıplak gözle incelendiğinde dahi anlaşılmakta olduğunu, nitekim dosya borçlusunun ödeme emri tebliğinden sonra borca itiraz etmediği gibi kesinleşmiş icra takip dosyasında menfi tespit davası da açmamış olup fiili haciz ve muhafaza işlemleri esnasında dahi borca ve bonoya ilişkin herhangi bir itirazda bulunmadığını ve dosyaya bir kısım ödemelerde bulunduğunu, tek başına bu hususun bile bonoda tahrifat yapıldığı iddiasını çürüttüğünü, bu sebeple davanın reddini talep ettiklerini beyanla, dava değerinin yüzde 20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini, talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; Davanın, davacının icra takibinden kaynaklı İİK’nun 89/1-2-3 maddeleri uyarınca borçlu bulunup bulunmadığı, hak düşürücü sürenin geçirilip geçirilmediğine ilişkin menfi tespit davası olduğu, davalı tarafından davacının eski eşi … aleyhine ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığı, işbu takip kesinleştikten sonra davacı 3. kişi …’a İİK 89. maddesi gereğince haciz ihbarnamesi gönderildiği, davacının bu ihbarnameye itiraz etmemesi üzerine İİK 89/2 maddesi gereğince haciz ihbarnamesi gönderildiği, davacı yanın buna da süresinde itiraz etmediği ve son olarak İİK 89/3 maddesi gereğince usulüne uygun olarak ihbarname gönderildiği ve davacıya; 15 gün içinde parayı icra dairesine ödemesi gerektiği, yahut aynı süre içinde icra hukuk mahkemesinde menfi tespit davası açması gerektiği, aksi durumda nezdinde sayılan para ya da malın teslimi için zorlanacağının bildirildiği, davacının bu ihbarname tebliğ olduktan sonra 15 gün içerisinde menfi tespit davası açmadığı, süresi geçtikten sonra huzurdaki davanın açılmış olduğu, 3.haciz ihbarnamesinin tebliğinden başlayarak 15 gün içinde menfi tespit davası açılması gerekmekte olup, bu sürenin hak düşürücü olduğunu, davacı 3.kişi bu süre içerisinde menfi tespit davası açmadığından borç zimmetinde sayılmakla artık takip alacaklısı aleyhine, takip borçlusuna kendisinin borçlu olmadığından bahisle, dava açma hakkının kalmadığını, davacının, davanın süresinde açılmaması sebebiyle artık kesinleşen borcu icra dairesine ödemek yükümlülüğü altına girdiğini, İİK 89 gereğince 3.haciz ihbarnamesinin borçluya 22.10.2021 tarihinde tebliğ olduğu ve davacının huzurdaki davayı 08.11.2021 tarihine kadar açması gerekirken 03.12.2021 tarihinde açtığı ve hak düşürücü sürenin geçtiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine, karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSUNDA BULUNAN TARAF :
Karara davacı vekili ile katılma yoluyla davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
A-Davacı vekili 06.07.2022 tarihli istinaf başvuru dilekçesinde;
a)Usule ilişkin istinaf sebebi olarak; müvekkilinin dava konusu dayanak icra dosyasında borçlu sıfatına haiz olup yerel mahkemece, “3.haciz ihbarnamesine itiraz eden 3.kişi” olarak yapılan taraf nitelendirmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin eski eşi … aleyhine … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, müvekkiline 89/1-2 ve 3.haciz ihbarnameleri konutuna yokluğunda tebliğ edildiğini, ancak müvekkilinin Bodrum’da ikamet ettiğinden resmi ikametgahı da bulunmadığından tebligatlardan haberdar olamadığını ve yasal süresinde itiraz edemediğini, müvekkilinin banka hesaplarına bloke konması üzerine 22.11.2021 tarihinde konudan haberdar olduğunu ve icra dosyasına sunulan vekaletname sonrası eski eşinin tahrif edilen sahte senetle borçlandırıldığı icra dosyasından çıkartılan ve gıyabında tebliğ edilen 89/1-2 ve 3. ihbarnamelerinin sonucu haksız borçlandırıldığını ve ilgili icra dosyasında borçlu sıfatına haiz olduğunu tespit etmesi üzerine huzurdaki davayı ikame ederek ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden müvekkilinin borçlandırılarak tahsil edilen tutarlar bakımından istirdat, bakiye borç bakımından ise menfi tespit davası taleplerinin kabulü için huzurdaki davanın açıldığını, ancak yerel mahkemece yapılan yargılamada gerek hukuki nitelendirme gerekse de icra dosyasında müvekkiline atfedilen taraf nitelendirmesinin usul ve yasaya aykırı şekilde hatalı yapıldığını, müvekkilinin icra müdürlüğünce borçlandırılarak borçlu sıfatı ile dosyaya eklendiğini, banka hesaplarına, arabasına haciz ile yakalama konulduğu, iş yerine maaş haczi çıkartıldığını, yerel mahkemece hatalı şekilde tasnif edildiği gibi huzurdaki dava 3. haciz ihbarnamesine tebliğden itibaren 15 gün içerisinde açılan menfi tespit davası değil, müvekkilinin gıyabında kesinleşen 3.haciz ihbarnamesi sonrası borçlandırılarak dosya borçlusu olması sebebi ile borçlu sıfatıyla açmış olduğu istirdat ve menfi tespit davası olduğunu, dolayısıyla yerel mahkemece müvekkilinin dayanak icra dosyasındaki taraf sıfatına ilişkin yapılan nitelendirme hatalı olup; hatalı nitelendirme neticesinde kurulan hüküm de usul ve yasaya aykırı olduğunu, kaldırılması gerektiğini,
b)Yerel mahkemece yapılan yargılamada davalının hukuki nitelendirmesi ile bağlı kalındığını, ancak bilindiği üzere davanın hukuki nitelendirmesi hakime ait olup, hakim tarafları bildirdiği hukuki nitelendirme ile bağlı olmadığını, hukuki nitelendirmenin doğru ve usule uygun yapılabilmesi için ise yerel mahkemece gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması ve tarafların ileri sürdüğü hukuki sebeplere tek taraflı olarak yaklaşmaması gerektiğini,
c)Hiçbir suretle yerel mahkemece yapılan hukuki nitelendirmeyi ve icra dosyasında müvekkiline atfedilen”3.kişi” taraf nitelendirmesini kabulleri anlamına gelmemekle birlikte; biran için müvekkilinin borçlu sıfatını haiz olmadığı 3.kişi sıfatına haiz olduğu kabul edilecek ise de bu defa 1. 2. ve 3.haciz ihbarnamelerinin usule aykırı şekilde tebliğ edildiği tespit edilmiş olup, yerel mahkemece tebligatların usule uygun yapılıp yapılmadığı dahi araştırılmaksızın alelade karar verildiğini, müvekkilinin ikametgahının Bodrum/Muğla olduğunu, ancak tebligatın müvekkilinin annesinin adresine yapıldığını, her 3 tebligatın ilgili memurlar tarafından tebliği sırasında müvekkilinin çarşıda olduğu şerhi ile muhtara tebliğ edildiğini, müvekkilinin ikametgah adresinin Bodrum/Muğla olduğu hususu bir yana, farklı farklı tarihlerde 3 adet tebligatın tebliği esnasında müvekkilinin çarşıda olmasının da abes, hayatın olağan akışına aykırı, tebligat işlemlerinin usulüne uygun yapılmadığının açık göstergesi olduğunu, Mahkemece değerlendirilmeyen bu hususun istinaf incelemesi esnasında özellikle değerlendirilmesini talep etme gereğinin doğduğunu,
ç)Gerekli adres araştırması ve tebligatların usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığı hususunda gerekli inceleme yapılmaksızın alelade verilen hükmü ve neticede icra dosyası ile müvekkiline yapılan tebligatların usulüne uygun olmadığı dosya kapsamında açık iken tebligatların usulüne uygun yapıldığı kanaatiyle davanın hak düşürücü sürede açılmadığı gerekçesiyle kurulan hükmü kabullerinin mümkün olmadığını,
d)Esasa ilişkin istinaf sebebi olarak; müvekkilinin eski eşinin borçlu olduğu icra dosyasında haksız olarak borçlandırıldığını, bu hususta …. C.Başsavcılığı … Haz. nolu dosyası ile yapılan şikayetin soruşturmasının devam ettiğini, böyle bir borcun bulunmadığını, bu senetteki tahrifatların kötü niyetli 3.kişiler tarafından yapılarak senedin icraya konulduğu bilgisinin verildiğini, ağır ceza mahkemesi dosyasına ibraz edilen bilirkişi raporu ile de bu durumun sabitliğe kavuştuğunu, …. Ağır Ceza Mahkemesi’nce …. Esas dosyası ile de yargılamasının devam ettiğini, bu hususlar nazara alındığında tahrif edilmiş senedin kasti şekilde işleme konulduğu, senedin kambiyo vasfını kaybettikten sonra salt kambiyo vasfıyla işleme konulabilmek için kasti hareket edildiğinin tartışmasız olduğunu, öte yandan müvekkilinin icra dosyası asıl borçlusu olan … ile boşandığını, gerek boşanma öncesi gerekse boşanma sonrasında nafaka alacağı dışında müvekkilinin icra dosyası borçlusu eski eşine herhangi bir borcu ve bu icra dosyası kapsamında haczedilebilecek bir alacağı bulunmadığının tartışmasız olduğunu, ancak alacaklı davalı yan borçlu olduğunu iddia ettiği …’nün savcılık şikayeti sonrası alacağı tahsil etmek amaçlı bu kez de müvekkiline yöneldiği ve haksız şekilde 32.701,19TL.’nı tahsil ettiğini, dolayısıyla tahsil edilen 32.701,19TL.üzerinden istirdat, halen bakiye görünen 59.382,66TL’nın tahsilini durdurmak amaçlı ise menfi tespit davası açılmak durumunda kalındığını ve tedbir talep etme gereği doğduğunu, zira istirdat istemlerine konu tutarın dahi tahrif edilmiş senedi Mk.2’ye aykırı şekilde kötüniyetli takibe koyarak tahsil eden davalı yandan dava kazanıldığında tahsil imkanı bulunmayacağından ivedi şekilde tedbir taleplerinin teminatsız şekilde kabul edilmesini talep etme gereği doğduğunu, ileri sürmüştür.
B-Davalı vekili 23.12.2021 tarihli istinaf başvuru dilekçesinde; mahkemece davanın reddine karar verilmiş olmasına rağmen lehe tazminata hükmedilmediğini, Mahkemenin tazminata ilişkin bu kararını katılma yoluyla istinaf ettiklerini, İİK’nın 89/3 maddesinde: “… Üçüncü şahıs açtığı bu davayı kaybederse, mahkemece, dava konusu şeyin yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere bir tazminata mahkûm edilir…” denilmesine rağmen yerel Mahkeme tarafından yapılan yargılama neticesinde verilen kararda lehe tazminata hükmedilmesi gerekirken, kanuna aykırı bir şekilde tazminata hükmedilmemiş olup, kararın bu yönden düzeltilerek onanmasını talep ettiklerini, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 10.03.2014 tarih 2014/2623 Esas 2014/4592 Karar sayılı kararında hak düşürücü süre içerisinde açılmayan dava neticesinde tazminata hükmedilmesi usul ve yasaya uygun düştüğüne karar verildiğini, ileri sürmüştür.
G E R E K Ç E : Dava, menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine karar verilmiş, karara davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
6100 sayılı HMK’nun “İncelemenin kapsamı” başlıklı 355-(1) maddesi ile; “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü taktirde bunu re’sen gözetir.” hükmünü amir olup, bu amir hüküm uyarınca davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni bakımından yapılan incelemede;
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden; davalı alacaklı tarafından davacının eski eşi … aleyhine …İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyası ile kambiyo senedine mahsus haciz yoluyla başlatılan takipte davacı 3.kişi …’a İİK 89. maddesi uyarınca 1. 2. ve 3. haciz ihbarnamelerinin gönderildiği, davacının bu ihbarnamelere süresinde itiraz etmeyip 3. haciz ihbarnamesinin tebliğinden itibaren de yasal süresinde menfi tespit davası açmadığından haciz ihbarnamelerinin kesinleşerek borç zimmetinde sayılmakla davacı üçüncü kişinin takip dosyasına borçlu olarak eklenerek takip dosyasında davacıdan 32.701,19TL.’nin tahsil edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı vekili dava dilekçesi ile, dava konusu….İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı takip dosyası dayanağı senette tahrifat yapıldığını, takip konusu borcun bulunmadığını ileri sürerek …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden müvekkilinin borçlandırılarak tahsil edilen tutarlar bakımından istirdat, bakiye borç bakımından ise menfi tespit talebinde bulunmuş olup, dosya kapsamı ile iddiasının ileri sürülüş şeklinden dava İİK’nın 89/3 maddesi uyarınca açılan menfi tespit davası değil İİK’nun 72. maddesine dayalı genel hükümler uyarınca açılan menfi tespit ve istirdat davası olup, Mahkemece davanın üçüncü kişi tarafından İİK 89 gereğince 3.haciz ihbarnamesi nedeniyle açılan menfi tespit davası olduğunun kabulü ile davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddi kararı yerinde görülmemiş olup, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerindedir.
Dava dışı borçlu hakkında davalı tarafından …. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı icra takibi yapılmış ve takip kesinleşmiştir. Takip borçlusunun davacı nezdinde alacağı olduğu öğrenilmekle davacıya İİK.’nun 89/1. maddesi uyarınca I. ve II. haciz ihbarnameleri tebliğ edilmiştir. Süresinde haciz ihbarnamelerine bir itiraz yapılmamış bunun üzerine aynı yasanın 89/III. maddesi uyarınca III. haciz ihbarnamesi tebliğ edilmiş, birinci ve ikinci haciz ihbarnamelerine yedi gün içinde itiraz etmemiş olması nedeniyle yasal kural gereği borç zimmetinde sayılmış olan davacı, bu borcu ödemekten kurtulmak için onbeş günlük süre içinde olumsuz saptama davası açması gerekirken bu süre içerisinde olumsuz saptama davası açmadığından takip dosyasına borçlu olarak eklenmiştir.
Bu durumda, davacı süresinde borçlu olmadığına ilişkin olumsuz saptama davası açmadığı için borç zimmetinde sayılmış olmakla artık takip alacaklısı aleyhine, takip borçlusuna kendisinin borçlu bulunmadığından bahisle dava açma hakkı kalmamıştır. Davacı davanın süresinde açılmaması nedeniyle artık kesinleşen borcu icra veznesine ödemek yükümlülüğü altına girmiştir. Böylece aslında borcu olmadığı parayı ödemek zorunda kalan davacının ödemeden sonra genel hükümlere göre takip borçlusuna karşı haksız zenginleşme davası açması gerekecektir (Yargıtay 19.HD.’nin 24.03.2014 tarih 2014/2283 Esas 2014/5641 Karar sayılı ilamı, Dairenin 05.05.2021 tarih 2021/896 Esas 2021/753 Karar, 28.01.2021 tarih 2020/1752 Esas 2021/140 Karar, 10.10.2022 tarih 2020/668 Esas 2022/1463 Karar sayılı kararları).
İcra takibinde üçüncü kişi durumunda olan davacının, İİK 89.maddesi uyarınca zimmetinde sayılan parayı icra alacaklısına ödedikten sonra istirdat davası açarak haksız biçimde ödediğini iddia ettiği paranın iadesini istemesi gerekirken, İİK 89. maddesindeki düzenlemeyi işlevsiz bırakacak şekilde doğrudan menfi tespit davası açmasında isabet bulunmamaktadır. İİK 89. maddesi özel bir düzenleme olup menfi tespit davası açılabilmesinin koşulları belirtilmiştir. Hal böyle iken İİK 89. maddesindeki özel düzenleme ile İİK 72. maddesindeki menfi tespit davasına ilişkin genel düzenleme gözetildiğinde genel düzenleme hükmünün İİK 89. maddesini işlevsiz bırakacak biçimde uygulanamayacağı açıktır. Şu durumda eldeki davanın menfi tespit davası olarak açılmasında isabet bulunmamaktadır (Yargıtay 4.HD.’nin 03.04.2012 tarihli 2011/3535 Esas 2012/5586 Karar sayılı ilamı).
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece genel hükümlere göre menfi tespit davası açılmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması isabetsiz olup, davacı vekilinin esasa ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Ayrıca bu aşamada 6100 sayılı HMK.’nun 389 dv.maddeleri uyarınca davacı vekilinin ihtiyati tedbir talep şartları oluşmadığından davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebininde reddi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Mahkemenin kabulüne göre de;
Mahkemece davanın üçüncü kişi tarafından İİK 89. maddesi gereğince 3.haciz ihbarnamesi nedeniyle açılan menfi tespit davası olduğunun kabulü ile davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş olup, İİK.’nun 89/3 maddesi ile, üçüncü şahıs açtığı davayı kaybetmesi halinde mahkemece, dava konusu şeyin yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminat mahkum edileceğine dair yasal düzenleme dikkate alınarak davalı lehine tazminata hükmedilmesi gerektiği halde, Mahkemece davalı lehine tazminata hükmedilmemiş olması doğru görülmemiş olup, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerindedir.
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin kısmen yerinde olan istinaf başvurusu ile davalı vekilinin yerinde olan istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın 6100 sayılı HMK.’nun 353-(1)-b/2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, kararın düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm tesisi ile davanın esastan reddine, davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurularının KABULÜ ile; T.C. …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarih …. Esas … Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-b/2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Davanın esastan REDDİNE,
Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE,
3-Alınması gereken 80,70TL.maktu ret harcının peşin alınan 1.572,57TL.’dan mahsubu ile fazla alınan 1.491,87TL.’nın isteği halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 1.572,57TL.nispi ile davalı tarafından yatırılan 80,70TL. maktu istinaf karar harcının istekleri halinde iadesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davalı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 14.733,42TL.nispi ücreti vekalet takdiri ile davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 8,50TL.vekalet suret harcı giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
8-Davacılar tarafından yapılan 24,50TL.tebligat masrafı gideri, 220,70TL.istinaf başvurma harcı gideri olmak üzere toplam 245,20TL.yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
9-Davalı tarafından yapılan 220,70TL.istinaf başvurma harcı giderinden ibaret yargılama giderinin davacılardan tahsili ile davalıya verilmesine,
10-Davacı gider avansı ile istinaf avansının kullanılmayan kısımlarının iadesine,
11-Kararın taraflara tebliği ile harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30.12.2022 günü 6100 sayılı HMK.’nun 362-(1)-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi.
…
Başkan
…
¸e-imzalıdır
…
Üye
…
¸e-imzalıdır
…
Üye
…
¸e-imzalıdır
…
Katip
…
¸e-imzalıdır