Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi 2022/1605 E. 2022/1585 K. 31.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA BAM 1. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1605 – 2022/1585
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
1. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1605
KARAR NO : 2022/1585

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

KARAR

Taraflar arasında görülen davada, ilk derece mahkemesince verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla, Dairemizce yapılan incelemede;
İDDİA VE SAVUNMA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilin, Bursa İli, Nilüfer ilçesi, Beşevler Mah. 349 Ada, 1 Parsel sayılı 550 m2 miktarındaki kat irtifakı tesis edildiği, arsanın 2. Katta 5 No.lu meskenin kat irtifakına ayrılan 2/14 arsa payının maliki olduğu, müvekkilin bu taşınmazın maliki olması sebebiyle müdürü ve ortağı bulunduğu Bilgin İnş. Taah. Tur. Taş. Bilg. İlet. Sis. San. Tic. Ltd. Şti. Ve H.Z.R. Taşımacılık Tem. San. ve Tic. Ltd. Şti. adına kullandığı kredilerin teminatı olarak kredi sözleşmesi gereğince davalı banka lehine 200.000,00 TL. limit bedelle Nilüfer Tapu Sicil Müdürlüğünce 04/02/2005 tarihinde 1516 yev. No.su ile ipotek tesis edildiği, müvekkilin sahibi ve ortağı olduğu firmaların davalı bankadan kullanmış olduğu 11.10.2005 tarih 45.000,00 TL., 21.12.2006 TARİH 35.000,00 TL. ve 13.11.2006 tarih 29.500,00 TL. bedelli genel kredi sözleşmelerinden kaynaklanan borçlarını davalı bankaya ödediği ve riskini ortadan kaldırdığı, bu hususun davalı bankaca tanzim edilen 05.03.2019 tarihli belgeden de anlaşıldığı, Müvekkilin daha sonra Bilgin İnş. Taah. Turz. Taş. Bilgi ve İletişim Hizm. San. Ve Tic. Ltd. Şti.’ndeki hisselerinin tamamını 25.09.2013 tarihli genel kurul kararı ile Yunus ARDİL isimli şahsa devrettiği, anılan şirketin tek ortaklı yeni bir tüzel kişiliğe sahip olduğu ve Ardil Madencilik Otom. İnş. Teks. Nak. Elekt. Elektronik San. ve Tic. Ltd. Şti. Ünvanını aldığı, bu hususun 10.10.2013 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanarak tescil edildiği, ancak müvekkilin dava dışı Bilgin İnş. Ltd. Şti. ile davalı banka arasında akdedilen kredi sözleşmelerinden kaynaklanan borçlarının tamamını ödedikten sonra ipoteğinde sona erdiğini düşünerek hareket ettiği, bu tarihten sonra müteaddid defalar Müvekkil davalı lehine tesis edilen ipoteğin kaldırılması için müracaatta bulunduğu, ancak davalı banka tarafından, müvekkilin hisse devrini gerçekleştirdiği, Yunus ARDİL’in sahibi bulunduğu Ardil Ltd. Şti.’ne davalı banka tarafından kredi kullandırıldığını ve maliki bulunduğu taşınmazın bu şirketin kullandığı kredinin teminatı olarak ipoteğin devam ettiğini öğrendiği, davalı banka ile müvekkilin sahibi olduğu Bilgin İnş. Ltd. Şti. Arasında kredi ilişkisinin sona erdiği davalı bankaca ipoteğin devam ettirilmesinin hukuka aykırı olduğu, usulüne uygun tescil edilmiş bir ipoteğin varlık kazanabilmesi için temel borç ilişkisinin varlığına ihtiyaç olduğu, Medeni Kanun alacağa bağlılık ilkesini kabul ettiğinden alacak sona erdiği takdirde ipoteğinde kendiliğinden sona ereceği, ipoteğin görevinin alacağı teminat altına almak olduğu, bir an için müvekkilin Bilgi İnş. ile Ardil Ltd. Şti arasında sözleşme devrine dair bir anlaşma olduğunun varsayılması halinde dahi müvekkilin 3. kişi olması sebebiyle devreden taraf lehine vermiş olduğu kefaletler bakımından borçlu sıfatında değişiklik gerçekleştiği ve devreden tarafın borçlarına ilişkin verilen kefaletlerin sözleşmenin devri sonucu varlıklarını sürdürebilmeleri için T.B.K.
198/11 hükmünün kıyasen uygulanması sonucu teminat verenin yani müvekkilin yazılı onayının alınmasının gerektiği, rızanın verilmemesi halinde kefalet sözleşmesinin de sona erdiği, bankanın dava dışı Ardil Ltd. Şti’ne kredi kullandırırken müvekkilden yazılı onay almadığı, müvekkilin ipotek borçlusu olduğu Bilgin İnş. Ltd. Şti. ile davalı banka arasında akdedilen kredi sözleşmesinin sona ermesinden sonra dava dışı Ardil Ltd. Şti ile yeni bir kredi sözleşmesi imzalamış olmakla müvekkilinde işbu sözleşmede herhangi bir sıfatla imzası bulunmadığı, dolayısıyla aynı sözleşmeye dayalı olarak yeni bir kredi kullandırılmasının söz konusu olmadığı, davalı banka tarafından düzenlenen resmi senedin 1. Maddesinde, Bilgin İnş. Ltd. Şti.’nin davalı bankaya tevdii kredi sözleşmeleri uyarınca Bilgin İnş. Ltd. Şti.’ne banka tarafından açılmış ve açılacak kredi ve kredi hesaplarından dolayı doğmuş ve doğacak borçların teminatı olarak dava konusu ipoteğin vazedildiği anlaşılmakla ve müvekkilin sadece Bilgin İnş. ve dava dışı H.Z.R. Taşımacılık San. Tic. Ltd. Şti. adına davalı banka lehine ipotek tesisine imkan tanıdığı, davalı bankanın yukarıda izah edilen tutumu, Müvekkil ile akdedilen sözleşmenin “tip sözleşme” oluşu sebebiyle de T.BK. 21 v.d. maddelerinde düzenlenen “genel işlem koşullarına” aykırılık oluşturduğu, Sonuç ve Talep: Yukarıda izah edilen sebeplerle, müvekkilin borçlu olmadığının tespiti ile davalı lehine tesis edilen Bursa İli Nilüfer İlçesi Beşevler Mah. 349 Ada, 1 Parsel sayılı taşınmazda davalı banka lehine tesis edilen ipoteğin kaldırılmasına ve müvekkilin borçlu bulunmadığının tespitine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca, tüzel kişilere karşı açılacak davalarda genel yetkili mahkemenin, tüzel kişinin yerleşim yerinin(merkezinin) bulunduğu yer mahkemesi olduğunu, Bankanın şirket merkezi “Esentepe Mah. Büyükdere Cad. Kristal Kule Binası No:215 Kat:18 Şişli İstanbul” olduğundan dosyanın yetkili İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesi gerektiğini,
Davacı tarafından , dava dilekçesinde dava değeri “200.000.-TL.” olarak bildirilmiş olmasına rağmen dava harcının bu bedel üzerinden yatırılmadığını,
Davacının, iddiasına konu durumu Ardil Madencilik Otomotiv İnş. Teks. Nakliye Elektrik Elekt. San. Ve tic. Ltd. Şti. İle çözmesi gerekmekte olup dava konusu taleplerinin de ilgili firmaya yöneltilmesi gerektiğini,
Davacı Hızır Ofluoğlu tarafından devir işlemlerinden sonra davalı müvekkil Bankaya kefillikten çekildiğine dair herhangi bir bildirim yapılmadığından ve talepte bulunulmadığından hatta şirket hisselerini devir alan yeni şirket ortağı Yunus Ardil tarafından şirket hisselerinin devri esnasında davacı Hızırofluoğlu ile ipoteğin unvan değişikliği yapılan yeni şirketin teminatında kalması ve bu teminat karşılığı Ardil Madencilik Otomotiv İnş. Tekstil Nakliye Elektrik Elektronik San. Ve Tic.Ltd. Şti.’nin müvekkil Banka nezdinde kredi kullanmaya devam etmesi hususunda anlaştıkları da bildirildiğinden ipotekli taşınmaz unvan değişikliği yapılan firmanın da teminatında kaldığını ve yeni unvanlı firma tarafından da teminat kapsamında krediler kullanılmaya devam edildiğini, davacı Hızır Ofluoğlu’nun kefili ve ortağı bulunduğu H.Z.R. Taşımacılık Tem.San.ve Tic.Ltd.Şti. İle Ardil Madencilik Otomotiv İnş. Tekstil Nakliye Elektrik Elektronik San. Ve Tic.Ltd. Şti.’nin müvekkil Banka nezdinde kullanmış olduğu krediler nedeni ile davalı müvekkil Bankaya olan borçları halen devam etmektedir. Gerekli incelemeler yapıldığında da bu husus açıkça görüleceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece; Davacı , dava dışı tüzel kişi Ardil Madencilik Ltd. Şti. lehine verilen, fekki bildirilinceye kadar doğmuş veya doğacak bütün borçları 200.000 TL’ye kadar temin eden ipoteğin şirket hissesini devrettiği gerekçesi ile fekkini talep etmiş ise de; ipoteğin ayni hak olması, terkin edilmediği takdirde kural olarak sona ermeyeceği, rotatif kredilerde kullanılan krediler kapatılsa dahi, ileride kullanılabilecek diğer kredilerin de teminatını teşkil edeceği, eğer borç tamamen bitmiş ise alacaklıdan terkini istenebilir ise de, davacının borcun tamamen sıfırlandığı anda alacaklıdan böyle bir terkin isteminde bulunduğunu ispatlayamadığı, böyle bir bilgi ve belgenin dosyaya sunulmadığı, şirket hissesinin el değiştirmesinin, ipotekle bağlantısının bulunmadığı, ipoteğin ayni bir teminat olduğu ve kural olarak şahsa bağlı değil alacağa bağlı olduğu, dolayısıyla alacak sona ermediği sürece diğer değişikliklerin ipoteğin varlığını ve diğer şartlarını değiştirmeyeceği gözetilerek ipoteğin fekki talebinin ve davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU:
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı taraf; Davalı bankaca ipoteğin devam ettirilmesinin hukuka aykırı olduğunu, usulüne uygun tescil edilmiş bir ipoteğin varlık kazabilmesi için temel borç ilişkisinin varlığına ihtiyaç olduğunu,(OĞUZMAN 2006 s.743). Türk Medeni Kanununun alacağa bağlılık ilkesini kabul ettiğinden alacak sona erdiği taktirde ipotek de kendiliğinden sona ereceğini, alacağın sona ermesi halinde ipotek hakkının da kendiliğinden ortadan kalkacağını, (TBK m131).Alacak sona erince ipotekli taşınmaz maliki alacaklıdan terkine muvafakat etmesini talep edebileceğini(M.K 883) terkinin gerekliliğinin ipoteğin alacağa bağlı bir hak olması ilkesi ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini ,M.K 883 de yer alan düzenleme yalnızca,maddi olarak sona eren ipotek hakkının şekil olarak da ortadan kalkması adına tapu kütüğünden silinmesi için taşınmaz malikine alacaklıdan talepte bulunma yetkisi verilmesi olarak kabul edilmekle beraber halbûki ilk derece mahkemesi gerekçesinde , ipoteğin sınırlı bir ayni hak olmasında dolayı müvekkilin de ipoteğin terkini talebinde bulunmadığını ,terkin edilmediği taktirde kural olarak sona ermeyeceğini ,davacının da terkin talebinde bulunduğunu ispat edemediğinden ve şirket hissesinin el değiştirmesinin ipotekle bağlantısı bulunmadığı, ipoteğin ayni bir teminat olduğu şahsa değil alacağa bağlı olduğu kuralı gereğince alacak sona ermediği sürece diğer değişikliklerin ipoteğin varlığını ve diğer şartlarını değiştirmeyeceği gözetilerek davanın reddine karar verdiğini, İlk derece mahkemesi’nin gerekçesine aksi yönde Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 06.11.2012 tarih 2012/9986e,2012/12843k sayılı kararında ;”alacak sona erdiği halde alacaklı ,terkin işlemini iradesiyle yerine getirmezse,taşınmaz maliki ipoteğin fekkini dava yoluyla isteyebilir” diyerek alacağın sona ermesini ipoteğin fekki için yeterli olduğu ifade edildiğini, Gerek dava dosyasında mevcut gerekse dilekçe ekinde sundukları 05.03.2019 tarihli belgeden de anlaşıldığı gibi Davalı banka ile müvekkilinin sahibi bulunduğu devredilen Bil-Gin Ltd. Şti arasında alacak ilişkisinin sona erdiğini ve dava dışı Ardil Ltd. Şti ile davalı banka arasında müvekkilinin müşterisi olmadığı davalı bankanın Yavuz Selim Şubesi ile 06.06.2014,28.09.2017 ve 03.08.2018 tarihlerinde kefilleri de farklı olarak ve müvekkilin davalı banka ile imzalamış olduğu kredi sözleşmelerinden bağımsız olarak yeni genel kredi sözleşmeleri imzalandığını, dolayısıyla ortada devam eden bir sözleşme değil dava dışı Ardil Ltd. Şti. ile davalı banka arasında muhtelif tarihlerde akdedilen yeni ve bağımsız bir sözleşme oluştuğunu, kaldı ki dava dışı Ardil Ltd. Şti ile davalı banka arasında imzalanan kredi sözleşmelerde kefillerin de başka kişiler olduğu göz önünde bulundurulduğu taktirde davanın reddinin usûl ve yasaya uygun düşmediğini keza Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 14.10.2021 tarih 2020/3062e,2021/6027k sayılı içtihadında ” davacının dava dışı a.ş’nin davalı bankadan kullandığı kefil olarak dava dışı a.ş lehine 19.12.2006 tarih ve 5182 yev. numaralı ipotek senedi ile sahibi olduğu taşınmazı ipotek verdiği ,dava dışı a.ş’nin dava dışı …’un davalı banka ile imzaladığı 13.05.2010 tarihli 110.000.-tl bedelli gks’ne müşterek kefil olduğu ,davalı bankanın dava dışı..ile imzaladığı 170.000-tl tutarlı 28.12.2012 tarihli gks’ imzaladığı,28.12.2012 tarihli gks’nin bağımsız olarak tanzim edilen ayrı bir sözleşme olduğu ilk sözleşmeye atıf içermediği gibi kefillerinin de başka kişiler olduğu anlaşıldığı dava dışı ..a.ş’nin kefaletinin bulunmadığı bu nedenle takip konusu kredi nedeni ile kefaletinin ve sorumluluğunun bulunmadığından davanın kabülüne karar verilmiş… istinaf mahkemesince iddia savunma ve tüm dosya kapsamına göre takibe dayanak 28.12.2012 tarihli gks’nde davacı tarafça lehine ipotek verilen ..a.ş’nin kefil sıfatı ile imzasının bulunmaması nedeni ile davacının da ipotek veren sıfatı ile sorumlu tutulamayacağının belirtilmiş olması karşısında mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle bölge adliye mahkemesi kararının onanmasına..” karar verilmiş olup ipotek verenin ve lehine ipotek verilenin yeni bir sözleşme olan gks’de imzalarının bulunmasının hukuka ve yasaya aykırı olduğunun belirtildiğini,
Yine dava konusu olay ile ilgili tarafımızdan dosyaya sunulan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Ana Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Emrehan İNAL tarafından düzenlenmiş “uzman görüşü” nün ilk derece mahkemece değerlendirilmesinde ; sonuç kısmının hatalı olduğu kefalete yönelik kısımların mahkemece de kabulüne rağmen ipoteğe yönelik kısımların kabulünün mümkün olmadığı belirtilmiş olmasının anlaşılamadığını, Sözkonusu uzman görüşünün 2. Sayfasında Prof. Dr. Emrehan İNAL tarafından dava konusu olayda şu iki hususun cevaplandırılması gerektiğinin belirtildiğini buna göre 1.-) Müvekkilini iki şirketin borcuna teminat olarak banka lehşine tesis ettiği ipotek,dava dışı Ardil İnş. Ltd. Şti’nin aynı bankadan farklı bir genel kredi sözleşmesi ile kullandığı krediler bakımından teminat teşkil eder mi ? 2-) Müvekkilin ilk genel kredi sözleşmesine verdiği kefalet Ardil Ltd. Şti. ‘nin aynı bankadan başka bir genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandığı kredi bakımından teminat teşkil eder mi ? . Söz konusu uzman görüşünün 6. Sayfasının son paragrafında ve devamında 7. Sayfada ; “üçüncü kişi teminatlarında ticari ilişki kapsamındaki her borç ilişkisinden değil, sadece teminat işleminde doğrudan veya dolaylı olarak bağlantı kurulan ya da teminatın verilmesine vesile olan borç ilişkisinden doğan alacakların belirlenebilir olup teminat kapsamında oldukları kabul edilmelidir. Üçüncü kişi konumundaki teminat veren kişinin asıl borçlunun müstakbel bütün borçlarından sorumlu olmasına ilişkin bir açıklamanın teminat işleminin içeriğine dahil edildiği hallerde diğer bir sorun da bu açıklamaların teminat verenin ekonomik özgürlüğünü sınırlandırmak suretiyle kişilik haklarını ihlâl edip etmeyeceği hususunda ortaya çıkacaktır. Banka kredi sözleşmeleri açısından akdedilen rehin sözleşmelerinde ,rehin verenin asıl borçlunun hangi sebepten doğarsa doğsun bütün borçlarından sorumlu olduğuna ilişkin geniş kapsamlı teminat amacı açıklamalarına sıklıkla yer vermektedir. Dolayısıyla bu tür koşulların ,içerdikleri geniş kapsamlı teminat amacı açıklamalarına rağmen ancak belirli alacaklar için bankaya teminat sağladıkları ve bunun da yine sorumluluğu zaman ve kapsam yönünden sınırlanmış olması halinde geçerli olacağı kabul edilmek gerekecektir. Şu halde yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde somut olayda Hızır OFLUOĞLU’nun 11.10.2005,21.02.2006 ve 13.11.2006 tarihli genel kredi sözleşmelerinden doğan alacakların teminatı olarak banka lehine tesis ettiği ipoteğin ve verdiği kefalet taahhüdünün asıl borçlu şirketin aynı banka ile daha sonra akdettiği başka bir genel kredi sözleşmesi çerçevesinde kullandığı krediler bakımından da teminat teşkil edeceğinin söylenebilmesi mümkün değildir. Aksi yönde iddianın hem teminat hukukunun en temel esası olan belirlilik ilkesine aykırılık teşkil edeceği,hem de teminat verenin ekonomik özgürlüğünü sınırlandırmak suretiyle kişilik hakkının ihlâli sonucunu doğuracağı muhakkaktır” denilerek davalı banka tarafından teminat hukukunun belirlilik ilkesine aykırılık teşkil edeceğinin ifade edildiğini İlk derece mahkemesi, uzman görüşünün ipoteğe yönelik bölümlerinin kabul edilmemesine dair gerekçesinde TMK. 883. Maddesinin lafzından ipoteğin terkin ile sona ereceğini sonucunu çıkarmış ayni hakların sicil dışı sona ermesinin tapu siciline tescil veya terkin yolu ile mümkün olabileceğini ifade etmiş ise de bu görüş son derece yanlış olmakla birlikte ilk derece mahkemesince,dosyaya sundukları Prof. Dr. Emrehan İNAL imzalı uzman görüşünün yeterince incelenmediğinin anlaşıldığını, zira; TMK 883 madde düzenlemesinde ipotek borçlusunun terkini talep etmesinin yasal bir zorunluluk olduğu ifade edilmemekle birlikte yine uzman görüşünün 9. Sayfasında bir genel kredi sözleşmesinin sona ermesi durumunda ise buna bağlı rehin ve kefaletler de TBK m113 ve m598/1 uyarınca kendiliklerinden ,mutlak,kesin ve nihai olarak sona erer denilmekte yine yukarıda değindikleri üzere de TBK 131. maddesi uyarınca alacağın sona ermesi halinde de ipotek hakkının da kendiliğinden ortadan kalkacağını, dolayısıyla farklı tarihlerde kurulmuş birbirinden bağımsız genel kredi sözleşmeleri sözkonusu ise bunlardan biri için verilen kefalet,diğerleri için kefili sorumlu kılmayacağını, rehinle temin edilmek istenen alacağın belirlenebilir ve sınırlanabilir olmasına ilişkin sonuçların yine bir teminat sözleşmesi olan kefalet sözleşmesi bakımında da geçerli olduğunda kuşku bulunmadığını, müvekkili tarafından davalı lehine tesis ettiği ipotek ve verdiği kefalet taahhüdü düşünüldüğünde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi’nin 26.11.2020 tarih 2020/126e,2020/347k sayılı ilamında; “cari hesap şeklinde işleyen genel kredi sözleşmelerinde borcun bir tarihte sıfırlanmış olması kefalet sorumluluğunu ortadan kaldırmaz ve aynı sözleşmeye dayalı olarak kullandırılan krediden dolayı kefalet sorumluluğu devam eder ise de davalının kefalet imzasının bulunmadığı sözleşmelere dayanılarak kullandırılan kredilerden dolayı davalının kefalet sorumluluğundan bahsedilemez… dolayısıyla sözkonusu bu yeni kredi sözleşmesinde taraflar arasında imzalanan ilk kredi sözleşmesinin devamı niteliğinde olduğuna veya ilk kredi sözleşmesi ile bağlantılı olduğuna dair bir ibare de bulunmamaktadır.davalı borçlunun kefili olduğu 2011 tarihli sözleşme nedeniyle verilen kredi kapatılmış olup dava konusu kredinin 2012 tarihli sözleşmeye istinaden kullandırılan kredi olduğu davalının da 2012 tarihli sözleşme nedenli borcunun ve kefaletinin borcunun bulunmadığı anlaşılmıştır.” denilerek davalı tarafında yapılan istinaf talebinin kabulüne ve ilk derece mahkemesinin kararının KALDIRILMASINA karar verildiğini bu nedenle dava dosyasına sundukları Prof. Dr. Emrehan İNAL imzalı uzman görüşünde belirtildiği gibi ; ipotek bir alacağı teminat altına alabileceğinden alacak sona erince ipoteğinde sicil dışı sona ereceğini, bu nedenle ilk derece mahkemesinin müvekkilinin TMK 883. Maddesi uyarınca davalıdan ipoteğin terkinini istememesinin gerekçesine dayanak alınmasının hatalı olduğunu kaldı ki TMK 883 maddesi düzenlemesinde ipotek borçlusu taşınmaz malikinin ipoteğin terkinini talep etmesinin şekle bağlı olmadığı gibi yasal zorunluluk olarak da yer almadığını dava dilekçesinde belirttikleri üzere müvekkilinin müteaddid defalar davalı bankaya ipoteğin terkini konusunda müracaatta bulunduğunu ancak cevap alamadığını İlk derece mahkemesinin ,gerekçesinde müvekkilinin ,davalı bankadan ipoteğin terkinini talep etmediğinden bahsetmekte ve müvekkilin böyle bir talepte bulunması durumunda davalı bankanın bunu reddetme olanağının bulunmayacağı ifade edilmiş ise de davalı banka vekilinin mahkemeye sunmuş olduğu 23.07.2020 tarihli dilekçesinden; müvekkilin ipoteğin kaldırılması konusunda davalı bankaya başvurulduğu ancak davalı bankanın ipoteğin kaldırılması hususunda dava dışı Ardil Ltd. Şti. İle görüşüldüğü ve muvafakatname talep edildiği ancak dava dışı Ardil Ltd. Şti’nin müvekkil ile aralarındaki şirket devir işlemlerinin ipoteği de kapsadığı ileri sürülerek muvafakat vermediğinden ipotek fek işleminin gerçekleştirilmediğinin anlaşıldığını, dava dışı Ardil Ltd. Şti’ne davanın ihbar edildiğini ancak mahkemeye bu yönde bir belge sunulmadığı gibi hisse devrine yönelik dava dosyasında mevcut ticaret sicil gazetesi incelendiğinde taraflar arasında bu yönde bir anlaşmanın olmadığının da izahtan vareste olduğunu, kaldı ki ipoteğin kaldırılması konusunda yasa gereği asıl borçlu veya kefillerinin muvafakatına da gerek bulunmadığını, dolayısıyla ilk derece mahkemesinin müvekkilinin ipoteğin fekki için davalı bankaya müracaatta bulunmadığına dair gerekçesine katılmadıklarını, İlk derece mahkemesinin gerekçesinde davalı bankanın ipoteğin varlığına güvenerek dava dışı Ardil Ltd. Şti. lehine kullandırdırdığı ifade edilmiş ise de bankanın ipoteğin varlığına güvenerek kredi kullandırması hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi müvekkilin gerçek iradesine ve TTK ‘nca düzenlenen basiretli tacirin yükümlülüklerine aykırılık teşkil ettiğini, zira, davalı bankanın müvekkilinin ortaklık ve sahiplik yapısı değişen bir tüzel kişilikle ilgili olarak kendisine yapılan kredi müracaatında devreden şirket lehine verilen bir ipoteğe ,ipotek verenin muvafakatının bulunup bulunmadığını ve kredi sözleşmelerine ipotek veren sıfatıyla imza koyup koymayacağını basiretli bir tacir olarak sorgulamak zorunda olduğunu, dolayısıyla ilk derece mahkemesi’nin davalı bankanın şirket içi pay değişikliklerini ,şirket içi alacak durumlarını sürekli takip etme olasılığının bulunmadığından bahisle gerekçe sunması hukuka uygun düşmediği gibi kararın gerekçesinde bilirkişinin borcun varlığını tespit etmiş olduğu ileri sürülmüş ise de raporda değerlendirilen borç alacak ilişkisi şirket hisse devrinden çok daha sonra asıl borçlu ile davalı banka arasında imzalanan kredi sözleşmelerinden kaynaklandığını, Bilirkişi raporunun 9. sayfasında davacının vermiş olduğu ipoteğin Ardil Ltd. Şti’nin borçlarına teminat oluşturup oluşturmayacağının hukuki bir değerlendirmeye muhtaç olduğu belirtildiğini bununla birlikte sözkonusu bilirkişi raporunda,dava dışı Ardil Ltd. Şti. Ve davalı banka arasında akdedilen kredi sözleşmelerin inceleme konusu yapıldığı, müvekkilinin ipotek veren sıfatı ile kefalet taahhüdünün bulunduğu dava dışı Bil-Gin. İnş. Ltd. Şti ile davalı banka arasında akdedilen kredi sözleşmelerinden doğan borç alacak ilişkisinin irdelenmediğini, konuyla ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 24.11.2020 tarih 2017/948e,2020/933k sayılı içtihadında ; ” davacılar ,dava dışı …”ın kullanacağı kredi için adlarına kayıtlı bağımsız bölüm üzerinde davalı banka lehine ipotek konulmasını kabul etmiş olup 11.05.2006 tarihli ipotek senedi düzenlenmiştir. ipotek senedinin incelenmesinde ,her ne kadar senedin “genel şartlar” kısmında davacılar adına kayıtlı bağımsız bölümün ,borçlu…’ın alacaklı bankaya olan kredi borcu dışında ,kaynağına bakılmaksızın asaleten veya kefalaten sorumlu olduğu tüm borçların da teminatını teşkil ettiği belirtilmiş ise de ipotek senedinin içeriği taraflarca belirlenecek olup ,ipotek akit tablosunun üst kısmında davacıların açıkça …’ın kullanacağı krediler için ipotek vermeyi kabul ettikleri anlaşılmaktadır.davacılar ipotek senedinde iradelerinin sadece …’ın kullanacağı kredilere ,ilişkin olduğunu açıkça beyan etmişlerdir.bu nedenle davacıların dava dışı … tekstil ürünleri tic. san. ltd. şti.’nin kullandığı kredi nedeniyle söz konusu kredide …’ın kefil olması gerekçe gösterilerek sözkonusu kefillik nedeniyle ipotek senedinin bu kredi yönünden de geçerli olduğu kabul edilemez.dava dışı …’ın davalı bankadan kullandığı kredinin borcunun ödendiği,krediden dolayı sorumluluklarının ve kefaletlerinin de sona erdiği dikkate alındığında ,davacıların ipoteğin fekki yönündeki taleplerinin kabulü gerekir” denilerek ipotek verenin gerçek iradesinin ortaya konulması gerektiğinin ifade edildiğini ileri sürmüştür.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava ipoteğin terkinine ilişkindir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden; davacıya ait Bursa İli, Nilüfer ilçesi, Beşevler Mah. 349 Ada, 1 Parsel sayılı taşınmazda 2. Katta 5 No.lu meskende davacının müdürü ve ortağı bulunduğu Bilgin İnş. Taah. Tur. Taş. Bilg. İlet. Sis. San. Tic. Ltd. Şti. Ve H.Z.R. Taşımacılık Tem. San. ve Tic. Ltd. Şti. adına doğmuş ve doğacak borçların teminatı olarak kredi sözleşmesi gereğince davalı banka lehine 200.000,00 TL. limit bedelle ipotek tesis edildiği, davacının sahibi ve ortağı olduğu firmaların davalı bankadan kullanmış olduğu 11.10.2005 tarih 45.000,00 TL., 21.12.2006 tarih 35.000,00 TL. ve 13.11.2006 tarih 29.500,00 TL. bedelli genel kredi sözleşmelerinden kaynaklanan borçlarını davalı bankaya ödediği, bu hususun davalı bankaca tanzim edilen 05.03.2019 tarihli belgeden de anlaşıldığı, daha sonra Bilgin İnş. Taah. Turz. Taş. Bilgi ve İletişim Hizm. San. Ve Tic. Ltd. Şti.’ndeki hisselerinin tamamını 25.09.2013 tarihli genel kurul kararı ile Yunus ARDİL isimli şahsa devrettiği, anılan şirketin tek ortaklı yeni bir tüzel kişiliğe sahip olduğu ve Ardil Madencilik Otom. İnş. Teks. Nak. Elekt. Elektronik San. ve Tic. Ltd. Şti. Ünvanını aldığı, bu hususun 10.10.2013 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanarak tescil edildiği, bilirkişi raporuna göre Ardil Madencilik Otom. İnş. Teks. Nak. Elekt. Elektronik San. ve Tic. Ltd. Şti.’ nin kullandığı krediler nedeniyle borcun 14.10.2020 tarihinde kat edildiği temerrüt tarihi itibarı ile davalı bankaya 353.233,60TL borcunun bulunduğu anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki resmi ipotek senedinin incelenmesinde, ipoteğin davacının müdürü ve ortağı bulunduğu Bilgin İnş. Taah. Tur. Taş. Bilg. İlet. Sis. San. Tic. Ltd. Şti. Ve H.Z.R. Taşımacılık Tem. San. ve Tic. Ltd. Şti. adına doğmuş ve doğacak borçların teminatı olarak kredi sözleşmesi ve sair bankacılık ve borç işlemlerinden dolayı asaleten ve kefaleten doğmuş/doğacak borçlarının teminatını teşkil etmek üzere verildiği, davacı tarafından borçlarının ödendiği tarihte ipoteğin kaldırılması için bankaya bildirimde bulunulmadığı, Bilgin İnş. Taah. Tur. Taş. Bilg. İlet. Sis. San. Tic. Ltd. Şti.’nin devamı olan dava dışı borçlu Bilgin İnş. Taah. Tur. Taş. Bilg. İlet. Sis. San. Tic. Ltd. Şti.’nin kullanmış olduğu kredi nedeniyle bankaya borçlu olduğunun banka kayıtları ve mahkemece tanzim ettirilen bilirkişi raporu ile sabit olduğundan İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gözetilerek davacı vekilinin İstinaf başvurusunun HMK/353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Gereği yukarıda açıklandığı üzere :
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/(1)-b/1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL harcın peşin yatırılmış olması nedeni ile bakiye istinaf karar harcı alınmasına yer olmadığına ve bu miktarın hazineye irat kaydına,

3-İstinaf yoluna başvuran tarafın yaptığı istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafından yatırılan istinaf avansının kullanılmayan kısmının ilgilisine iadesine,
5-Kararın taraflara tebliği ile harç tahsili, iadesi ve avans iadesi işlemlerinin Daire Yazı İşleri Müdürlüğü tarafından yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 6100 sayılı HMK’nın 361/1.maddesine istinaden 2 hafta içerisinde, 6100 sayılı HMK’nın 365/1 maddesinde belirtildiği üzere, kararı veren Dairemize veya temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine veya ilk derece mahkemesine verebileceği temyiz başvuru dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere 31/10/2022 günü oybirliği ile karar verildi.