Emsal Mahkeme Kararı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/57 E. 2023/363 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
BURSA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

ESAS NO : 2023/57
KARAR NO : 2023/363
HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLLERİ : Av. … – …
Av. … – [16929-29383-……] UETS
DAVALI : … – …

VEKİLİ : Av. … – [16324-23988-……] UETS
DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/01/2023
KARAR TARİHİ : 06/04/2023
Öncesinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk dairesinin kararı ile dosyanın görevsizlik kararına istinaden gönderildiği ve mahkememizde görülen davanın açık muhakemesi sonunda ;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili şirket ile davalı arasında düzenlenen 20/09/2013 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ile müvekkili şirket tarafından davalıya ait arsa üzerindeki binanın yıkılması, yerine arsa sahibinin isteği doğrultusunda yeni bir binanın yapılması hususunda anlaşma sağlandığını ve bu sözleşmeye binaen düzenlenen 23/09/2013 tarihli ek protokol ile de müvekkili şirket tarafından 400.000,00 TL nakit ve 800.000,00 TL miktarlı çeklerin davalıya verildiğini, ancak bahse konu sözleşme gereği davalının taşınmazı 30/05/2014 tarihinde teslim etmemesi üzerine müvekkil şirket tarafından keşide edilip noter aracılığıyla kendilerine gönderilen ilk ihtarnamede sözleşme şartlarına uyulması ve yapılan bu ödemelerin iadesi istendiğini, ihtarnamenin neticesiz bırakılması üzerine bu sefer yeni bir ihtarname ile mezkur sözleşmenin haklı sebeple feshedildiğini, davalının müvekkil şirketten almış olduğu 400.000,00 TL nakit ve 800.000,00 TL miktarlı çeklerin bedelini yani toplamda 1.200.000,00 TL’yi iade etmemesi üzerine müvekkil şirket tarafından haklı olarak Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesine ait 2017/380 Esas sayılı dosyası ile dava ikame edildiğini, yapılan yargılama neticesinde toplam 1.200.000,00 TL’nin davacı müvekkiline ödenmesine karar verildiğini, bu kararın Bursa 9. İcra Müdürlüğüne ait 2017/574 Esas sayılı dosyası ile icra takibine konu edildiğini, borçlu tarafından karar kapsamında belirlenen borç miktarının ödenerek icra dosyasının kapatıldığını, müvekkili lehine her ne kadar yasal faiz alacağına hükmedilmiş ise de yasal faizin müvekkili uhdesinde oluşan gerçek zararı giderecek nitelikte olmadığını, izah edilen nedenlerle belirsiz alacak davası kapsamında müvekkil şirketin uhdesinde oluşan munzam zararın tespiti ile, tespit edilecek olan bu alacağın ve bu alacağı temerrüt tarihinden itibaren işleyen/işleyecek olan yasal faizin müvekkil şirkete ödenmesini, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; hem davacı yanın hem de müvekkilinin tacir olduğunu, taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğindeki sözleşmeler mevzuat gereği diğer taraf için de ticari iş sayıldığını, ticari davalar için konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvuru yapılması gerektiğini, arabulucuya başvuru yapılmamış olması sebebiyle dava şartının yerine getirilmediğini, munzam zararın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla tarafların birbirini en geniş şekilde ibra etmiş olması sebebiyle davacı tarafın munzam zarar talebinde bulunmasının yasaya ve usula aykırı olduğunu, izah edilen nedenlerle esasa ilişkin inceleme yapılmaksızın davanın usulden reddine ve her halükarda açılmış bulunan haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava alacağın geç tahsil edilmesi nedeniyle temerrüt faizi ile karşılanamadığı iddia edilen munzam zararın tahsiline ilişkindir.
Türk Borçlar Kanunu 122. Maddesi “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.” şeklinde olup, davacının temerrüt faizi ile giderilemeyen bir zararı mevcut ise, bu zararın da borçlu tarafından karşılanması gerektiğini öngörmüştür.
122. Madde lafzından somut bir zararın varlığının ispatlanması gerektiği anlaşılmaktadır. Nitekim Yargıtay’ın da müstakar kararları bu yöndedir. Yalnızca enflasyonun yükseliş göstermesi, döviz kurlarının yahut altının parasal karşılığının artmış olması tek başına munzam zararın varlığına dayanak teşkil etmez. Somut bir zararın varlığınını ispatlanması gerekir. Aksi durum tüm para borçlarının ifasında enflasyon farkı eklenerek ödeme yapılması sonucunu doğurur, yahut yerel para ile ticareti durma noktasına getirir. Bu durum da kanun koyucunun açıkça istemediği bir husustur.
Anayasa Mahkemesi’nin 2017 tarihli aksi yönde bir kararı mevcut ise de, bu karara katılmak yukarıdaki gerekçelerle mümkün görülmemiştir.
Fakat eldeki dosyada bu tartışmalara girilmesine de hacet bulunmamaktadır. Zira ; davacı ile davalı arasında görülen ve sonuçlanan Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/380 Esas sayılı dosyasında mahkemece 1.200.000,00 TL alacağın davamız davacısına ödenmesine hükmedilmiştir. Akabinde alacak davacı tarafından Bursa 9. İcra Müdürlüğü’nün 2017/574 Esas sayılı dosyasında ilamlı icra takibine konu edilmiş ve taraflar arasında yapılan protokol sonucu borç ifa ile sona ermiştir.
Davalının cevap dilekçesi ekinde sunmuş olduğu 20.11.2020 Tarihli “Ödeme, Sulh ve İbra Protokolü” başlıklı protokolün 4. Maddesinde açıkça “Ödemenin ve yukarıda açıklanan işlemlerin yapılması ile taraflar arasında her ne nam adı altında olursa olsun hiçbir hak ve alacak kalmamış olduğunu, birbirlerini gayrikabili rücu ibra etmiş sayılacaklarını taraflar kabul ve beyan eder.” şeklinde ifadelerin bulunduğu görülmüştür.
Davalı tarafından 2.300.000,00 TL ödenmiş ve icra takip dosyası kapatılmıştır.
Dolayısıyla protokol ile davacının davalıyı ibra ettiği, herhangi bir alacağının kalmadığını açıkça beyan ettiği görüldüğünden, munzam zararı ileri sürmesi de mümkün görülmemiştir.
Nitekim benzer bir olaya ilişkin, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 24.11.2014 Tarih, 2014/7885 Esas ve 2014/18230 Karar sayılı kararında “Mahkemece, iddia, savunma, tüm dosya kapsamı ve taraflar arasında düzenlenen sulh protokolüne göre, sigortalı/donatanın, ihtilaf konusu olayla ilgili olarak gerek yurtiçinde gerek yurtdışında başlatmış/başlatacak olduğu bütün dava ve sair hukuki prosedürlerden sigorta şirketi lehine kayıtsız şartsız feragat ettiği, davalı sigorta şirketinin, sigortalının önceki ödemeyi aşan tutarda zararı var ise bu zararı donatan ilgilisi … hesabına ödediğinde sigortalının Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketini kesin olarak ibra etmiş olacağı, başkaca hiçbir hak ve alacaklarının kalmamış olacağını peşinen ve gayrikabili rücu biçimde kabul ve taahhüt ettikleri, ödeme tamamlandığında davalı sigorta şirketinin ibra edilmiş olacağının kararlaştırıldığı, bu itibarla davacının protokolün düzenlenmesinden sonra açtığı işbu davanın protokolün 2.6 ve 2.7. maddeleri kapsamında kaldığı, sözleşmeye munzam zarara ilişkin herhangi bir ihtirazi kayıt konmadığı, davacının sözleşmenin 2.6. maddesi ile şüpheli olan bütün alacaklarından vazgeçtiği ve 2.7. maddesi ile davalı sigorta şirketini ibra ettiği ve ibranın da borcu sona erdiren sebeplerden olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir…..davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA” şeklinde mahkememizle benzer bir görüşe yer verilmiştir.
Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90-TL harç ile arabuluculuk masrafı olan 3.120,00-TL’nin toplamı olan 3.299,90-TL’nin peşin alınan 170,78-TL harçtan mahsubu ile bakiye 3.129,12-TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, bu hususta harç tahsil tezkeresi düzenlenmesine,
3- Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca hesaplanan 9.200,00-TL’nin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davacı tarafça yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın hükmün kesinleşmesinden sonra 6100 Sayılı HMK’nun 333.maddesi uyarınca istem halinde davacı tarafa İADESİNE,
Dair, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile Bursa Bölge Adliye Mahkemeleri Nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okundu, usulen anlatıldı. 06/04/2023

İş bu kararın gerekçesi 05/05/2023 tarihinde yazılmıştır.

Katip …
✍e-imzalı

Hakim …
✍e-imzalı