Emsal Mahkeme Kararı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/873 E. 2022/860 K. 31.08.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
BURSA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/873
KARAR NO : 2022/860

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … [ UETS
VEKİLİ : Av. … – UETS
DAVALI : … – … …
VEKİLİ : Av. … – [ UETS
DAVA : Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin)
DAVA TARİHİ : 26/07/2022
KARAR TARİHİ : 31/08/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/09/2022
Mudanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26/07/2022 tarihli 2022/ esas 2022/349 sayılı görevsizlik kararı ile mahkememize gönderilen Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı ile davalı tarafın %50 hissedarı bulundukları … TEKSTİL ADİ ORTAKLIĞININ feshi ve tasfiye sürecinin yürütülmesine ilişkin tasfiye memuru atanması ve kuruluş gayesi ortadan kalkan ve davalının haksız tavır ve eylemleri nedeni ile fiilen yürütülmesi artık imkansız olan adi ortaklığın fesih şartlarının gerçekleştiğinin tespitine ve feshine karar verilmesini, Adi ortaklığın tasfiye işlemlerini yürütmek üzere şirketlere ve davanın taraflarına yıllardır mali müşavirlik hizmeti sunan SMMM … ile Hukuk Müşavirlik Hizmeti Sunan Av….in tasfiye memuru olarak atanmasına, bu kişilerin sayın mahkemece uygun görülmemesi halinde mahkemenin adi ortaklığın tasfiyesi için re’sen tasfiye memuru atamasını, şirketin tasfiye işlemlerinin mahkemece yerine getirilmesini, tasfiye neticesinde ortaklara olan borçlar dahil Adi ortaklığın tüm borçlarının ödenerek artan bir varlık olması durumunda şirket ortaklarına ½ oranında dağıtılmasını, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasını talep ve dava talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLER VE GEREKÇE;
Dava, Bursa Mudanya 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2022/285 esas 2022/349 sayılı görevsizlik kararı üzerine mahkememize tevzi olunmuştur.
Mahkemece somut olayda; davacı ile davalı tarafın %50 hissedarı bulundukları … TEKSTİL ADİ ORTAKLIĞININ (şirketin) tasfiyesine dair talebinin TTK.nun hükümlerine göre değerlendirilmesi gerektiği, davanın niteliği itibarı ile mutlak ticari dava olup Ticaret Mahkemesince çözümlenmesi gereken bir uyuşmazlık olduğu, Mudanya İlçesi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 26/03/2014 tarih ve 141 sayılı kararıyla; İş Mahkemeleri, Tüketici ve Asliye Ticaret Mahkemeleri yönünden Bursa Adliyesine bağlandığı ve mahkemelerinin iş mahkemesi sıfatı kalmadığı, ayrıca HSK’nın 07/07/2021 608 sayılı kararı ile ticari davalara bakmakla görevli mahkemelerin merkez adliyeler olacağı ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, HMK’nın 114. Maddesine göre görev dava şartlarından olduğu kanaatine varılarak dosyanın mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır.
Talep, taraflar arasında kurulan adi ortaklığın haklı nedenle fesihte tasfiyesine ilişkin olup, konu ile ilgili yasal düzenleme gereği tasfiye 6099 sayılı Borçlar Kanununun 642 ve devamı hükümlerine göre gerçekleştirilmesi gerekmekte olup, bu konuda Türk Ticaret Kanununun ticaret şirketlerinin tasfiyesi hükümlerine göre görülmesi mümkün değildir.
Konu ile ilgili düzenlemelere kısaca bakılacak olur ise;
Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK 620/1.madde)
Adi ortaklık ilişkisi, TBK’nun 639. Maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.
Adi ortaklığın tüzel kişiliği yoktur. Bu nedenle adi ortaklığa karşı açılan dava, ortakların tümüne karşı yöneltilmiş demektir.
Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak – verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yolu ile ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Tasfiye usulünü düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 644. Maddesine göre; Ortaklığın sona ermesi halinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklarda dahil olmak üzere, bütün ortakların el birliği ile yapılır. Ancak ortaklık sözleşmesi de ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
Ortaklar tasfiye işlerini yürütmek üzere bir tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları halinde ortaklardan her biri tasfiye görevlisinin hakim tarafından atanmasını isteyebilirler.
Tasfiye usulü veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hakim tarafından çözüme bağlanır.
Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. Maddesinde ise ” Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra birşey artarsa, bu kazanç ortaklar arasında paylaşılır.
Ortaklığın borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır.” hükmü yer almaktadır. Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda o şeyi olduğu gibi geri alamaz ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse geri alma o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır. (TBK 642.madde)
Aynı yazının kazanç ve zarara katılma başlıklı 623. Maddesine göre de; ” Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.”
Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirlenen değerdeki payı da iade eder.
Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına dair anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeği koymuş olan ortak için geçerlidir.” hükmünü ihtiva etmektedir.
Mahkemece, yukarıdaki yasa hükümlerine göre öncelikle, ortaklık sözleşmesinde bu hususta hüküm bulunup bulunmadığına bakmak, sözleşmede tasfiyeye ilişkin hüküm bulunması halinde tasfiyenin bu hükümlere göre yapılmasını sağlamak, hüküm bulunmaması halinde, ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek, bu konuda anlaşamamaları halinde ise hakim tarafından tasfiye işlemlerini gerçekleştirecek, ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman tasfiye memurunu resen atayarak tasfiye işlemlerini 3 aşamalı olarak yerine getirmek olmalıdır.
Birinci aşamada, ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm mal varlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabına gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı taktirde tarafların delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu konudaki itirazlar toplanarak mevcut delillere göre karara bağlanmalıdır.
İkinci aşamada, ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işlemi (TMK’nun 634. Maddesinde düzenlenen resmi tasfiyelerini kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse, değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
Üçüncü ve son aşamada ise yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerler öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan herbirinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, buradan sonra bir şey artarsa bu kazanç veya (ortaklığın borçları, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zararda belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlemeli ve;
Bu aşamalardan sonra ise tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, tarafların hak ve yükümlülüklerini saptamalı tasfiye işlemini buna göre sonlandırmalı ve buna göre hüküm oluşturmalıdır. (Y. 3.HD 2014/5281 E 2014/10738 K)
Bütün bu açıklamalar ışığında, taraflar arasındaki uyuşmazlığın adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin olduğu kabul edilerek yukarıda belirtilen kanun ve uygulama örneklerinde olduğu gibi adi ortaklığın tasfiye davasına bakma görevinin genel yetkili Asliye Hukuk Mahkemesinin görev alanına girdiği, her ne kadar vergi dairesinden gelen cevaba göre davacı tacirse de davalının 2015 yılında faaliyetine son verdiği, adi ortaklığın ayrı şekilde bilanço usulüne göre defter tutmasının adi ortaklığın ortaklarını da tacir yapmayacağı, davalının tacir olmadığı, TTK’nun 4,5 maddelerinde yasal mutlak ticari dava da söz konusu olmadığı anlaşılmakla, mahkememizin Görevsizliğine ve dosyanın görevli Mahkememizin görevsizliğine, davanın görev dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş ve oluşan olumsuz görev uyuşmazlığı nedeniyle dosyanın yargı yerinin belirlenmesi amacıyla Bursa Bam 4. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın görev dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
Görevli mahkemenin Mudanya 1.Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmakla dosyanın HMK’nun 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık süre içinde talep edilmesi halinde görevli Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
Ancak öncelikle görev uyuşmazlığının halli için İstinaf ilgili Dairesine gönderilmesine,
Kararın istinaf kanun yoluna götürülmeksizin kesinleşmesi nedeniyle yargı yeri belirlenmesi için dosyanın Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4.Hukuk Dairesine gönderilmesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf Yargı yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 05/09/2022

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza