Emsal Mahkeme Kararı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/708 E. 2023/911 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/708 Esas – 2023/911
T.C.
BURSA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

ESAS NO : 2022/708
KARAR NO : 2023/911

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACILAR : 1- … – ……
2- … – ….
3- … – ..
VEKİLİ : Av. . – [16634-36435-….] UETS
DAVALILAR : 1- … – …..
2- … – …
Erler Mah. Çağlayan Lojmanları Küme Evleri No:171 İç Kapı No:34 Etimesgut/ ANKARA,
3- … – ….
4- … OTOMOTİV TEKSTİL NAKLİYE İNŞAAT TAAHHÜT GIDA MOBİLYA DEKORASYON SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ – ….
[15423-24478-….] UETS, [15337-33882-….] UETS, Kale Mah. Cuma Cad. No: 11 İç Kapı No: 1 Kestel/ BURSA
VEKİLİ : Av. . – [16602-06472-…….] UETS
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
DAVA TARİHİ : 05/07/2022
KARAR TARİHİ : 19/10/2023
Mahkememizde açılan davanın açık muhakemesi sonunda ;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekilinin mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’nın, … Yemek ve Gıda San. Tic. Ltd. Şti.’ne ortak olmak amacıyla davalı …’e diğer davacı müvekkilleri ile birlikte, pay alabilmek adına dava değeri miktarınca elden yaptığı ödemelerle birlikte daha fazla şekilde bir ödeme yaptığını. Belirli bir süre ortaklığın sürdürüldüğünü. Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/792 E. 2021/656 K. Sayılı 22.06.2021 tarihli kararı ile müvekkili …’nın ortaklıktan çıkarıldığını. Sebebinin ise davalının şirket gelir ve giderlerini davacılardan gizlemesi olduğunu. Davalının hileli ve kötü niyetli davranışlarda bulunduğunu ve bu nedenle suç duyurusunda bulunulduğunu. Müvekkili …’nın, bahse konu … Yemek ve Gıda San. Tic. Ltd. Şti.’ndeki ortaklığının bir buçuk ay sürdüğünü. Bir buçuk aylık süre zarfında …’in, şirketle ilgili gelir giderlerin hesabını …’ya vermemeye başladığını, kârı dağıtmadığını ve alınan 325.000 TL olan ortaklık payı bedelinin resmi olarak şirkete beyan edilmediğini ve müvekkilinin sanki hiç ortaklık payı ödememiş gibi göründüğünü. …’in paravan şirketler kurarak kendi adına resmi işlem yapmayıp ya kardeşini ya eşini resmiyette gösterip şirket pay bedeli olarak tahsil ettiği 325.000 TL’nin aslında dolandırıcılık maksatlı aldığını. Bu nedenle davanın kabulüyle, itirazın iptaline takibin devamına, davalının kötü niyetli itirazı nedeniyle %20’tan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Dava dosyasında gösterilen davalılardan …, … ve …’in dava konusu ortaklıkla hiçbir ilgisinin bulunmadığını. Davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını. Müvekkili şirket … Oto. Teks. Nak. İnş. Taah. Gıda Mob. Deko. San. Ve Tic. Ltd. Şti. 14/11/2019 tarihinde … tabelası ismiyle lokanta açtığını. Bu işyerini açabilmek için 2.000.000 TL masraf yaptığını. Şirket yetkilisi … olduğunu, vekaleten işleri takip edenin ise eşi … olduğunu. Müvekkili şirketin burayı 8 ay işlettikten sonra lokantayı satmak istediğini. Davacı …’ın 10 gün işyerinde durduğunu kasaya baktığını ve buranın işletilmesine ortak olmak istediğini. Müvekkili şirket ile davacı …’ın lokantanın işletilmesi yani %50’si için 850.000 TL karşılığında anlaştığını. 10.07.2020 tarihinde kapora olarak müvekkili şirket yetkilisi hesabına ortaklık için 20.000 TL kapora gönderdiğini. Davacı …’ın kardeşleriyle yaptığı toplantı sonucunda mevcut şirkete ortak olmak yerine yeni bir şirket kurarak lokantayı bu şirket üzerinden işletmeyi teklif ettiğini. 21.07.2020 tarihinde bir ortağı … diğer ortağı da … olan … Yemek Gıda San. Ve Tic. Ltd. Şirketinin kurulduğunu. Yeni kurulan şirketin yetkilisinin … olduğunu. Şirket yetkilisi olduğu halde lokantanın yeni şirket adına ruhsat başvurusu, pos cihazı başvurusu, çalışan işçilerin sgk geçişlerinin yeni şirkete yapılmadığını. Tüm bu işlerin 8 ay boyunca müvekkili şirket üzerinden devam ettiğini. Bu durumdan müvekkili şirketin çok zararı olduğunu. Davacı … ve kardeşleri işletmeyi zor durumda bırakıp bir gece de ortadan kaybolup işletmenin zarar etmesine ve müvekkil şirketin 5 milyon zarar etmesine neden olduğunu. Bu nedenle davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılara yükletilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLER VE GEREKÇE;
Dava, davacı …’nın … Ltd. Şti.’ne ortak olması amacı ile davacılar tarafından davalılara ödendiği iddia olunan 325.000,00 TL’nin davalılardan sebepsiz zenginleşme kapsamında tahsiline ilişkindir.
Bursa 11. İcra dairesinin 2021/… Esas sayılı dosyası, Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/792 Esas sayılı dosyası, Cumhuriyet Başsavcılığının 2020/108525 Soruşturma sayılı dosyaları celp edilerek dosyamız içerisine alınmıştır.
Öncelikle davanın çözümü bakımından hakimin uygulayacağı hukuk yönünden bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25.11.1967 tarih, 4/375 esas, 567 karar sayılı içtihadı uyarınca, davacı getirdiği maddi vakıaların dayanması gereken hukuk kuralına dayanmamış ve aksine dayanılan kural gösterilen maddi olaylar ile ilgili bulunmamış ise; mahkemenin uygulanması gereken hukuk kuralını re’sen uygulamakla yükümlü olduğunu öngörmektedir. (Bkz. Resmi Kararlar Dergisi 1968, sayı 3-4 Sayfa 27)
Nitekim Türk Hukukunda ferdileştirme sistemi kabul edilmemiş ve karma sistem kabul edilmiştir. Yani tarafın davasını bir hukuki sebebe dayandırmaya zorlanamaması ve doğru olan hukuki sebebi belirtmediği takdirde davanın reddedilememesi gerekmektedir. Dolayısıyla hakim tarafın belirtmiş olduğu hukuki sebep ile bağlı olmayıp, olaya en uygun hukuki sebebi tespit ederek buna ilişkin hükümleri uygulayarak olayı çözüme kavuşturacaktır.
TBK 60. Maddesi “Bir kişinin sorumluluğu, birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa hâkim, zarar gören aksini istemiş olmadıkça veya kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebine göre karar verir” şeklinde olup tarafın aksini istemiş olması halini ayrı tutmuştur. Bu husus Türk Hukuku’nda karma sistemin benimsendiğinin bir göstergesidir.
Davacının dava dilekçesindeki maddi vakıalardan hangi hukuksal sebep ile para istenildiği anlaşılamamış, davacı vekili ise ön inceleme duruşmasında açıkça sebepsiz zenginleşme hukuki sebebine dayandığını beyan etmiştir.
Davacı vekilinin bu dosyadaki talebini sebepsiz zenginleşme hukuki sebebine dayandırdığı hususu tespit edildiğinden yargılama sebepsiz zenginleşme üzerinden yürütülmüştür.
Hem doktrinde hem de yargı kararlarında benimsendiği üzere; eğer bir malvarlığı değeri üzerindeki tasarruf sözleşme ilişkisinden kaynaklanıyor ise bu durumda sebepsiz zenginleşmeden söz etmek mümkün değildir. Baskın görüş sözleşme ilişkisi çerçevesinde olayın çözümlenmesi yönündedir. Davacının açıkladığı maddi vakıalardan anlaşıldığı kadarı ile davacı …’nın şirket ortaklığını elde edebilmek amacıyla pay devri sözleşmesine istinaden ödediği bedellerin ve yine aynı sebeple fazladan ve elden yaptığı ödemelerin iadesini talep ettiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafından ödenen bedellerin hukuki sebebi TTK’da düzenlenen şirket sözleşmesidir. Ortaklık sözleşmesi ise TTK 135. Maddede “….şirket sözleşmesi”, anonim şirketlerde esas sözleşmeyi, şahıs şirketleriyle limited şirketlerde şirket sözleşmesini ve kooperatifte ana sözleşmeyi ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır.
Şirket sözleşmesi ise TTK 575 vd. Maddelerinde düzenlenmiş olup limited şirket ortaklığına ilişkin bu sözleşmeye bu hükümler uygulanmalıdır.
Davacı …, dava dışı … ile eşit paylarla ortağı olduğu … isimli şirketin kurulması amacıyla ödenen sermaye bedellerinin iadesini istemektedir. Bu husus hem dava dilekçesinden, hem de dosyamız arasına alınan soruşturma dosyasındaki taraf ifadelerinden açıkça anlaşılmaktadır. Davacının davasını dayandırdığı sebepsiz zenginleşme hükümlerinin bu davada uygulama yeri bulunmamaktadır.
Bu husus Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14/03/2012 Tarih, 2011/13-748 Esas ve 2012/140 Karar sayılı kararında İsviçre Federal Mahkemesi kararlarına da atıfla “……..Bunun sonucu olarak, taraflar arasında malvarlıkları arasındaki değişim bir sözleşmeye, yani tarafların açıkladıkları iradeye dayanırsa, sebepsizlikten ve dolayısıyla sebepsiz zenginleşmeden söz edilemez. Hukuki işlemlerden ve bunun en yaygın türü olan sözleşmeden doğan borçlarda, borçlunun borcunu anlaşmaya uygun olarak yerine getirmesi gerekir. Borçlu anlaşmaya uygun hareket etmezse, alacaklı borca aykırılık hükümlerini işletir ve mümkün ise borcun aynen ifasını, değilse doğan zararının giderilmesini talep eder. Sebepsiz zenginleşmede ise, sadece malvarlığındaki eksilmenin giderilmesinin talep edilmesi söz konusudur. Bütün bu açıklamalara göre, sebepsiz zenginleşme alacaklıya, ikinci derecede (tali nitelikte) bir dava hakkı temin eder. Malvarlığındaki azalmanın başka asli nitelikteki davalarla önlenmesi mümkün ise, sebepsiz zenginleşme davası gündeme gelemez. Aynı ilkenin bir sonucu olarak, sözleşmeden doğan bir hukuki ilişkinin bulunduğu hallerde tarafların sebepsiz zenginleşmeye dayanan bir talepte bulunması olanaklı değildir……. İsviçre literatüründe Bucher tarafından ileri sürülen görüşte de, “Bir talep, sadece sözleşmesel herhangi bir zemin mevcut olmadığı durumlarda sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayandırılmalıdır. Türü ne olursa olsun bir sözleşme ilişkisi çerçevesinde akont ödemeleri kabul eden taraf, zımnen sözleşmesel bir yan anlaşma ile, akont ödemelerin harcanmasına ilişkin hesap verme (“a conto” adı da buradan gelmektedir) ve fazla bir ödeme varsa bunu iade etme yükümlülüğünü üstlenmektedir.” şeklindeki ifade ile, geçerli bir sözleşme ilişkisinde fazladan yapılan akont ödemelere ilişkin iadenin sebepsiz zenginleşme hukuku yerine, sözleşme hukukuna dayandırıldığı anlaşılmaktadır………” şeklinde izah edilmiştir.
Davacı …’ın … isimli şirkete paydaş olduğu ve bu hususun tescil edildiği dosya kapsamındaki belgeler ile sabittir. Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/708 Esas sayılı dosyasında ise davacı …’ın açmış olduğu çıkarılma istemli davanın kabul edildiği ve davacı …’ın şirketten akçesiz olarak çıkarılmasına karar verildiği görülmektedir. Dosyada yapılan bilirkişi incelemesinde şirketin borca batık olduğu, sermayelerinin ödenmediği anlaşılmaktadır.
Davacıların şirketin kar etmediği, kar payı dağıtılmadığı, şirketin işlettiği işletmenin davalı … şirketinin POS cihazı ile işletildiği ve gelirlerin ilgili şirkete aktarıldığı iddiasını şirket sözleşmesi çerçevesinde gerek diğer yöneticiye veya onun vekili sıfatıyla hareket eden üçüncü kişilerin verdiği zararlar kaynaklı sorumluluk davasında gerekse diğer denetim ve hak sahipliği haklarını kullanmak suretiyle ileri sürmesi gerekir iken sebepsiz zenginleşmeye dayalı bu davayı açmaları isabetsiz olmuştur. Dolayısıyla şirket ortaklığına dair sözleşmenin geçerli olarak kurulduğu ve davacı …’nın şirket ortaklığında bulunduğu süre boyunca şirketin faaliyetleri ile ilgilendiği ve dava dışı … ile müştereken şirket yetkilisi sıfatıyla şirketi yönettiği anlaşıldığından şirket ortaklığı için ödenen bedellerin iadesi bu kapsamda mümkün görülmemiştir. Hatta şirketin kuruluş sözleşmesinde davacının 1000 paya sahip olduğu ve toplam ödemesi gereken sermaye miktarının 1.000.000,00 TL olduğu görülmektedir. Davacının talep ettiği bu bedel gözetildiğinde sermayeyi dahi eksik ödediği anlaşılmaktadır.
Davada ispat yükü davacı üzerindedir. Davacı ispat yükünü yerine getirmek için yemin deliline dayanmıştır.
Davalılar …, … duruşma sırasında diğer davalı … ise talimat mahkemesi aracılığı ve şirket ortaklığı dışında ödenen başkaca bir bedel olmadığına ve neticeten davacıya bir borçları bulunmadığına dair yemin etmişlerdir. Davacı davasına dayanak yaptığı hukuki sebep olan sebepsiz zenginleşme kapsamında bir borç bulunduğunu ispatlayamadığı gibi, sebepsiz zenginleşme dışında olaya uygulanabilecek olan şirket sözleşmesi kaynaklı bir borç bulunduğunu da ispatlayamamıştır. Bu sebeple ve yukarıda izah edilen diğer gerekçelerle davanın bu davalılar yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı … şirketine ise ödenen bir bedel olduğu iddia edilmediği gibi davalı şirketin dava konuları ile alakasının bulunmadığı anlaşıldığından bu davalı yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar vermek gerkemiştir.
Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar yasası gereğince alınması gereken 269,85-TL harç ile 1.640,00-TL zorunlu arabuluculuk hizmeti gideri toplamı olan 1.909,85-TL’nin başlangıçta yatırılan 3.718,44-TL’den mahsubu ile bakiye 1.808,59-TL’nin istemi halinde davacıya iadesine,
3-Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca taktir ve tayin olunan 50.750,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın hükmün kesinleşmesinden sonra 6100 sayılı HMK’nun 333. Maddesi uyarınca taraflara İADESİNE,
Dair, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile Bursa Bölge Adliye Mahkemeleri Nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekilleri ile davalı asıl …’in yüzlerine karşı açıkça okundu, usulen anlatıldı. 19/10/2023

İş bu kararın gerekçesi 17/11/2023 tarihinde yazılmıştır.

Katip …
✍e-imzalı

Hakim ….
✍e-imzalı