Emsal Mahkeme Kararı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/639 E. 2022/764 K. 17.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
BURSA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

ESAS NO : 2022/639
KARAR NO : 2022/764
HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … – [16536-35988-72801] UETS
DAVALI : … – …

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/06/2022
KARAR TARİHİ : 17/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı Vekili Dilekçesinde Özetle; Müvekkili şirket tarafından işletilen köprü ve otoyoldan, davalıya ait 16 EL 060 plakalı aracın ihlalli geçişleri nedeniyle doğan ve yasal süresi içerisinde ödenmeyen geçiş tutarları ve yasadan kaynaklı para cezası bedellerinin tahsili amacıyla davalı aleyhine Bursa 6. İcra Müdürlüğünün 2021/10164 esas sayılı dosyasından başlatılan icra takibinden gönderilen ödeme emrinin davalıya tebliğ edildiğini, davalı tarafından dosyaya itirazda bulunulduğunu, müvekkili tarafa arabuluculuk bürosuna başvuru yapılmış ise de, anlaşma sağlanamadığını, anılan bu sebeplerle; davalının Bursa 6. İcra Müdürlüğünün 2021/10164 esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptaline ve aleyhine yüzde yirmiden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine ve A.A.Ü.T. madde 16/2-c gereğince arabuluculuk vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava; davalının, davacı Otoyol Yatırım ve İşletme A.Ş tarafından işletilen köprü ve otoyoldan, 16 EL 060 plaka sayılı aracın ihlalli geçişleri nedeniyle doğan ve yasal süresi içerisinde ödenmeyen geçiş tutarlarına ilişkin davalı aleyhine başlatılan Bursa 6. İcra Müdürlüğünün 2021/10164 Esas sayılı icra takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali davası olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce yapılan araştırmada davalının potansiyel mükellefiyet kaydının olduğu, herhangi bir vergi mükellefiyet kaydının bulunmadığı, davalının tacir olmadığı görülmüştür.
Dava konusu araç incelendiğinde aracın ticari araç olarak tescil edilmesinin davayı ticari dava yapıp yapmayacağı hususun tartışılması gerekmektedir. Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin tanımlar başlığı altında 3/a-4 maddesinde hususi araç ticari araç ayrımı yapılmış olup, maddede ‘Taşıt: Karayolunda insan, hayvan ve yük taşımaya yarayan araçlardır. Bunlardan makine gücü ile yürütülenlere “motorlu taşıt” insan ve hayvan gücü ile yürütülenlere “motorsuz taşıt” denir. Ayrıca, bir kazanç kaydı olmaksızın kullanılanlara “hususi taşıt”, çeşitli şekillerde kazanç sağlamak amacıyla kullanılanlara “ticari taşıt”, Taşıt Kanunu kapsamına girenlere “resmi taşıt”, resmi olmakla birlikte ticarilik niteliği taşıyanlara da “resmi ticari taşıt” denir.” şeklinde belirtilmiştir. Madde metninden de anlaşılacağı üzere ticari tescil kaydındaki ticari ifadesinin aracın sınıf olarak gelir kazanma amacıyla kullanılabilecek bir araç olduğunu gösterdiği, gerek Karayolları Trafik Kanunu gerekse de yönetmelikteki ticari teriminin kullanılmasının araçla ilgili çıkacak uyuşmazlıklarda uyuşmazlığı ticari bir uyuşmazlık haline getirmeyeceği, ticari ifadesinin kamu düzenin sağlanması için ticari sınıftaki araçları satın alanlara bir kısım yükümlülükler yüklediği ancak salt bu ifadeye bakarak uyuşmazlığın kaynağının ticari, adi ya tüketici ilişkisine dayalı uyuşmazlık olduğunun tespitini sağlamayacağı açıktır. Uyuşmazlığın kaynağının tespiti için aracın kullanım amacı ve niteliğinin dosya bazlı değerlendirilmesi gerekmektedir. Örneğin bir devlet memurunun daha uygun fiyatlı ve ferah olduğu için satın aldığı ticari araç kaydı bulunan kamyonet ile ilgili davada aracın sırf ticari sınıfta olmasının o uyuşmazlığı ticari dava niteliğine sokmayacaktır. Zira bu örnekte memur aracı nihai tüketici sıfatıyla almış ve kullanmakta olup, satın aldığı kişiye ya da bu araçla ilgili sözleşmeden doğacak davalarda işlem tüketici işlemi olacak ve davada görevli mahkeme sıfatını tüketici mahkemesi taşıyacaktır. Bir başka örnekte ise ticari kaydı bulunan kamyonet ile köylerde dondurma satan ve geliri esnaf sınırını aşmayan kişi aracı gelir elde etmek amacıyla kullanmaktadır. Bu kişinin araç ile ilgili uyuşmazlıklarında doktrinde (bazı durumlarda esnaf ve tacirin dahi tüketici olabileceği hususunda) tartışma olmakla birlikte tüketici sıfatını taşımayacak ve işlem tüketici işlemi olmayacaktır. Zira burada da kişi ürünü gelir elde etmek amacıyla kullanmakta olup, tüketileni nihai kullanım amacıyla almamış ve kullanmamaktadır. Bu davalarda görevli mahkeme genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemeleri olacaktır. Ticari ifadesi aracı tek başına ticari yapmadığı, ticari nitelikte bir uyuşmazlık çıkabilmesi için uyuşmazlığın mutlak ticari nitelikte olması ya da her iki tarafın tacir olması ve iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması gerekmektedir. Görevli mahkemenin tespiti salt hangi mahkemenin dosyaya bakacağı ile ilgili olmayıp, korunan menfaat ve uygulanacak hukuk kuralının tarafların hak ve yükümlülüklerini önemli derecede etkileyecektir. Davanın ticari dava, tüketici ilişkisine ilişkin dava ya da genel görevli mahkemede görülecek bir dava olup olmadığının tespiti halinde davada zorunlu arabuluculuk şartının bulunup bulunmadığı, bulunuyorsa tarafların haksız çıkması halinde ödeyeceği arabuluculuk ücreti, vekalet ücreti, faizin ticari faiz olup olmadığı noktasında bir çok husus değişkenlik gösterecektir. Bu değişkenlik gereği, tüketici olarak hareket eden kişi sırf aracı ticari sınıfa kayıtlı olduğu için tüketici hukukunun korumasından yararlanmayacak haksız çıkması halinde tüketici olarak normalde ödemesi gerekenden fazla arabuluculuk ve vekalet ücreti ödeyecek, kanuni faiz yerine ticari faiz ödemek zorunda kalacaktır. Benzer durum esnaf sınırında faaliyet gösteren ticari araca sahip kişi için de basiretli bir tacir gibi hareket etme yükümlülüğünü doğurabilecek, haksız çıkması halinde arabuluculuğa tabi olmayan bir uyuşmazlık sebebiyle fazladan zorunlu arabuluculuk ücreti ödemek zorunda kalması sonucunu doğurabilecektir.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 3/1-k maddesinde, “tüketici”, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi olarak, 3/1-L maddesinde ise “tüketici işlemi”, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem olarak ifade edilmiştir.” Kanunun metninden de anlaşıldığı üzere bir işlemin tüketici kanunu kapsamında değerlendirilebilmesi için üç şartın bir arada bulunması gerekmektedir. Bunlardan ilki sözleşmenin taraflarından birisinin tüketici, olması, karşılığı mal veya hizmet edinme, kullanma veya yararlanma olan bir sözleşme’nin bulunması ve tüketicinin ticari ve mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi gerekmektedir. Doktrinde bir takım tartışmalara ve eleştiriler bulunmakla birlikte “TKHK.’nın asıl korumak istediği, gerçek kişilerdir. Tüketici özel amaçlarla malı satın alan kimse olup, işlemi yaparken hangi amaçla hareket etmiş olduğunun belirlenmesi gerekmektedir. Burada tüketici sıfatını belirleyen onun özel amaçlarla bir malı satın almasına yönelik hareket tarzıdır. Eğer kişi ticari veya mesleki amaçlarla hareket ediyorsa tüketici sıfatını kazanamayacak ve TKHK.’nın öngördüğü korumadan yararlanamayacaktır. Günümüzde ekonomik bakımdan güçlü veya güçsüz, zengin veya fakir, eğitimli ya da eğitimsiz, tecrübeli ya da tecrübesiz olmanın öneminin kalmadığı iddia edilmektedir. Böylece, TKHK.’nın kime uygulanacağının tespitinde belirleyici olan ölçüt, tarafların işlemi yaparken taşıdıkları iradedir. Amaç teorisine göre tüketici, sözleşmenin zayıf tarafı olması dolayısıyla değil, işlemi yaparken hedeflediği amaç ile belirlenmektedir.” (Mehmet BAHTİYAR,Levent BİÇER .Adi̇ İş / Ti̇cari̇ İş / Tüketi̇ci̇ İşlemi̇ Ayrimi ve Bu Ayrimin Önemi̇. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi (2016) syf 402; OZANOĞLU, Tüketici Sözleşmeleri, s. 59.)
Yukarıdaki açıklamalar ışığında uyuşmazlığın niteliğinin tespitinin gerektiği, davalının tacir olmadığı, esnaf sınırında ya da üstünde herhangi bir işletmesinin bulunmadığı, davalı ile davacı arasında davalının otoyolu kullanması karşılığında davacı şirkete bedel ödeme yükümlülüğüne ilişkin sözleşmenin bulunduğu, davalının ticari ve mesleki faaliyeti kapsamında hareket etmediği, nihai tüketici kapsamında olduğu değerlendirilmekle, mahkememizin görevsiz olduğu kanaatiyle görevsizlik kararı vermek gerekmiş, davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemelerine ait olduğu anlaşıldığından, dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR; Gerekçesi ve ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;

Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
Davanın Görev Dava Şartı Yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
Davanın konusu itibariyle davaya bakmaya görevli mahkeme TÜKETİCİ MAHKEMESİ olduğundan HMK 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık süre içinde talep edilmesi halinde dosyanın Görevli BURSA NÖBETÇİ TÜKETİCİ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Harç, masraf, avans ve vekalet ücreti hususlarının görevli mahkemece karara bağlanmasına, herhangi bir sebeple görevli mahkemede yargılamaya devam olunmaması halinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile yargılama giderlerine hükmedilebileceğine,
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf Kanun Yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda karar verildi.Mahkememizde 17/06/2022

İş bu kararın gerekçesi 17/06/2022 tarihinde yazılmıştır.

Katip …
✍e-imzalı

Hakim …
✍e-imzalı