Emsal Mahkeme Kararı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/580 E. 2022/1285 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
BURSA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

MAHKEMEMİZİN 2022/580 ESAS SAYILI DOSYASINDA
ESAS NO : 2022/580
KARAR NO : 2022/1285
HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/06/2022
KARAR TARİHİ : 15/12/2022

BİRLEŞEN MAHKEMEMİZİN 2022/583 ESAS SAYILI DOSYASINDA
ESAS NO : 2022/583
KARAR NO : 2022/930
HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … – [16079-70070-37227] UETS
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … – [16980-89966-83920] UETS
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/06/2022
KARAR TARİHİ : 15/12/2022
Mahkememizde açılan davanın açık muhakemesi sonunda ;
ASIL DAVADA:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı ile davalı arasında mülkiyeti davacıya ait “Bursa İli Mudanya İlçesi Çağrışan Köyü 129 Ada 4 Parsel de kain 3 Nolu Bağımsız bölümü” davalı şirkete 225.000,00 TL bedel ile devri konusunda anlaşıldığını. Tutarın 5.000,00 TL’sinin peşin olarak davacı şirkete ödendiğini, bakiye kalan 220.000,00 TL’nin teminatı için ilgili taşınmaz üzerine 28.05.2009 tarihinde ipotek şerhi işlendiğini. Davalının 220.000,00 TL’yi ödememesi üzerine Mudanya İcra Dairesi’nin 2021/1326 takip numaralı dosyası ile İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yolu ile İlamsız takip başlatıldığını. Borçlunun ise herhangi bir borcu bulunmadığını, ipoteğin 05.06.2009 tarihinde sona erdiğini ve alacağın zaman aşımına uğradığını iddia ederek takibe itiraz ederek takibi durdurduğunu. Bu nedenle borçlunun icra takibine yaptığı itirazının iptaline, takip konusu borcun takip dosyasında belirtilen yasal faiziyle ödemesine ve takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını. Davacının Bursa İli, Mudanya İlçesi, 129 Ada 4 Parselde yer alan villa tipi taşınmazların müteahhidi olduğunu. Müvekkilinin dava konusu taşınmaz haricinde aynı ada parselde yer alan başka taşınmazları da satın almak istediğinde davacının müvekkilinden kapora istediğini. Ancak müvekkilinin o esnada nakdi olmadığından kapora müvekkilinin sahibi olduğu taşınmaz üzerine ipotek koyulması sureti ile verildiğini. İpoteğin süresinin bu nedenle 7 gün olarak kararlaştırıldığını. Ancak müvekkilinin nakit sıkıntısı devam ettiğinden almaya niyetlendiği taşınmazı satın alamadığını. Davacının gerçek dışı beyanla 225.000 TL’nin dava konusu bağımsız bölümün satış bedeli olduğunu, 5.000 TL’nin peşin ödendiğini, kalan 220.000 TL için ipotek tesis edildiğini söylediğini. O tarihte, o bölgede yer alan bu nitelikteki bir taşınmazın 225.000 TL bedel ile satılmasının hayatın olağan akışına aykırı bir durum olduğunu. 225.000 TL’nin bir satış bedeli olamayacağını. Davacının ipoteğin kaldırması gerekirken kaldırmadığını ve 2009 yılında kapora amaçlı kurulan ipoteğin bedelini aradan 12 yıl geçtikten sonra 2021 yılında kötüniyetli bir şekilde talep ettiğini. İpoteğin aradan bu kadar zaman geçtikten sonra takibe konulması borcun aslında var olmadığını, takibin kötüniyetle başlatıldığını gösterdiğini. Bu nedenle geçerliliği kalmayan ipotek sebebiyle başlatılan takibe karşı yapılan itirazın haklı olduğundan, davanın reddine, davacının alacağın %20’si oranında kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2022/583 ESAS SAYILI DOSYASI
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davalının 220.000,00 TL’yi ödememesi üzerine taraflarınca Mudanya İcra Dairesi’nin 2021/1325 takip numaralı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamsız takip başlatıldığını, borçlu ise herhangi bir borcu bulunmadığını, ipoteğin 05.06.2009 tarihinde sona erdiğini ve alacağın zaman aşımına uğradığını iddia ederek takibe itiraz ettiğini, borçlunun gerçeğe aykırı ve hukuki dayanaktan yoksun itirazlarını kabul etmenin mümkün olmadığını, davalı, davacıya borcu bulunmadığını iddia etmiş ise de borcu ödediğine ilişkin herhangi bir delil sunmadığını, takibe konu ipoteğin süreli olduğunu ve ipotek süresinin geçmiş olması nedeniyle başlatılan takibin hukuksuz olduğunu iddia etmiş ise de bu iddiaların asılsız olduğunu, ipotek tesisi anında borçlu şirketin müvekkili şirkete ipotekli taşınmazın devrinden doğan 220.000,00 TL borcu olması nedeniyle kanuni ipotek tesis edildiğini, 28.05.2009 tarihli resmi senet incelendiğinde 05.06.2009 tarihi, ipoteğin bu tarihte sona erdiğini değil, alacağa bu tarihten itibaren faiz istenebileceği anlamını taşıdığını, ipotek ile güvence altına alınan 220.000,00 TL 05.06.2009 tarihinde muaccel hale gelecek ve bu tarihten sonra talep edilebileceğini, 28.05.2009 tarihinde taşınmaz satışından doğan 220.000,00 TL borç için 05.06.2009 tarihine kadar geçerli yani 7 gün süre ile ipotek tesis edilmesi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, borçlunun icra takibine yaptığı itirazının iptalini, takip konusu borcun takip dosyasında belirtilen yasal faiziyle ödemesine ve takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Müvekkilinin davacıya borcu bulunmadığını, davacı ipoteği kaldırmadığı gibi, ipoteği kötüye kullanarak müvekkilinden haksız kazanç elde etmeye çalıştığını, müvekkili temerrüde düşürülmeden ipotek bedeline faiz işletilmesinin mümkün olmadığını, 01/01/2020 tarihinde yürürülüğe giren düzenleme gereği süresi dolmuş olan ipotekler hakkında en geç 01/02/2020 tarihine kadar 150/C şerhi konulmaz ise ipoteğin hükümsüz kalacağını, hiçbir geçerliliği kalmayan ipotek sebebiyle başlatılan takibe karşı yapmış oldukları itirazın haklı olduğunu, davanın reddini, davacının alacağın %20’si oranında kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME :
ASIL DAVA YÖNÜNDEN
Dava, taraflar arasındaki taşınmaz satış sözleşmesine istinaden var olduğu iddia olunan borç nedeni ile Mudanya İcra Müdürlüğünün 2021/1326 Esas sayılı takip dosyasında davalının borçlu olup olmadığının ve yapılan itirazın iptaline ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
İpoteğin paraya çevrilmesi suretiyle takibe girişilebilmesinin ön koşulu geçerli bir ipoteğin bulunmasıdır.
Takip konusu Bursa İli, Mudanya İlçesi, Çağrışan Köyü, 129 Ada 4 Parsel 3 nolu dubleks bağımsız bölüm üzerine konulan 220.000,00 TL bedelli ipotektir.
İpotek akit tablosu, resmi ipotek senedi ve takyidatlı tapu kaydı incelendiğinde taraflar arasındaki ipoteğin 05.06.2009 tarihine kadar geçerli olacak şekilde tescil edildiği görülmüştür. Nitekim ipotek resmi senedinde açıkça “05.06.2009 süre ile” denilmek suretiyle bu husus tartışmaya yer vermeyecek şekilde yazılıdır. İpotek akit tablosunda da bu süre 05.06.2009 tarihi olarak açıkça gösterilmiştir.
TMK 883. Maddenin 2. Fıkrası “İpotek süreli olarak kurulmuşsa, sürenin bitiminden itibaren otuz gün içinde ipotekli taşınmaz üzerinde 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 150/c maddesinde belirtilen şerhin konulmaması hâlinde ipotek, malikin talebiyle tapu müdürlüğünce terkin edilir.” şeklinde olup, ipoteğin süreli olarak da kurulabileceğini, sürenin sona ermesinden önce takibe geçilmiş ise, İİK 150/c uyarınca şerh konulabileceğini, bu şerhin konulmaması halinde ise malikin talebi ile tapu müdürlüğünce terkin edilebileceği öngörülmüştür.
Davacının ipoteğin paraya çevrilmesi suretiyle takibini 2021 yılı içerisinde yaptığı, yine ipotek süresi içerisinde İİK 150/c şerhini işletmediği anlaşıldığından, süresi dolmuş bir ipotek nedeniyle ipoteğin paraya çevrilmesi suretiyle takip yapılamayacağından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar davacı vekili tarafından dosyaya sunulan Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi kararının emsal olarak değerlendirilmesi istenilmiş ise de, ilgili dosyada ilk derece mahkemesi hakiminin kabulü ve yine dosyaya emsal olarak sunulan tapu kaydı incelendiğinde ipoteğin süreli olarak kurulduğunun açık olduğu, kabulün bu şekilde olması gerektiği aşikar ise de, Bölge Adliye Mahkemesi Kararında ipotek akdinde ve akit tablosunda yer alan “üç sene müddetle” ifadesinin ipoteğin karz ipoteği olması gerekçesiyle, açıkça süreyi belirtmesine rağmen faiz başlangıç tarihi olarak kabul edilmesi mahkememizce doğru bulunmamıştır. Nitekim ipoteğin karz ipoteği yahut üst sınır ipoteği olmasının sonucu, ipotek bedelinin faiz ve feriler ile takip masraflarının da bu bedele dahil olup olmadığı hususudur. İpoteğin karz akdi olması süreli olarak kurulamayacağı anlamına gelmemektedir. İlgili karar emsal niteliğini haiz olmadığı gibi fikrimizce hatalıdır.
Kaldı ki Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 09.03.2022 Tarih, 2020/5250 Esas ve 2022/1680 Karar sayılı kararında “İpotek doğmuş ve doğması kesin veya muhtemel borçları teminat altına almak üzere taşınmazlar üzerine resmi sözleşme ile konulabilen ve alacaklıya sınırlı ayni hak sağlayan bir tür taşınmaz rehnidir. İpotek sözleşmeleri, sözleşme özgürlüğü çerçevesinde belirli bir süreyle veya süresiz olarak yapılabilir. Nitekim, 7181 sayılı Kanun ile getirilen TMK’nın 883/2. maddesindeki düzenlemeden de, taşınmazlar üzerine ipoteğin sürekli olarak konulabileceği ve süre içerisinde veya sürenin bitiminden itibaren 30 gün süre içinde İİK’nın 150/c maddesi uyarınca ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığının bunun da tapuya bildirilmemesi ve bu hususun tapuya şerh olunmaması halinde kabul edilmiştir.
Dosyada mevcut ipoteklerin sözleşmelerinin 18.10.2012 tarihinde ve 23.10.2012 tarihinde tesis edilmiş olup, gerek ipotek sözleşmesinde gerekse ipotek akit tablosunda “ipotek süresi” başlıklı bölümde 15.10.2014 tarihi girilmekle, ipoteğin bu tarihe kadar süreli olarak tanzim edildiği kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ifade edildiği anlaşılmaktadır. Bu anlamda davalı taraf ancak bu tarihten önce doğmuş alacaklar için ve bu tarihe kadar ipotekli takip başlatabilecek olup, bu tarih itibariyle sürenin dolmuş olması ve bu tarihe kadar takip başlatılmamış olması nedeniyle ipoteğin kendiliğinden sona erdiğini ve davacının ipotekli teminat borcunun ortadan kalktığının kabulü ile buna göre hüküm tesisi gerekirken, hatalı gerekçeyle davanın reddi doğru olmamış ve bu nedenle bozulması gerekmiştir.
Celbedilen İpotek Resmi Senetlerinde dava konusu ipoteklerin “bila faiz ve 15.10.2014 süre ile” tesis edildiği belirtilmiş, ayrıca İpotek Belgesinin İpotek’in Süresi sütununda 15.10.2014 tarihi gösterilmiş, icra takipleri ise 11.12.2014 tarihinde başlatılmıştır. Bu durumda resmi senetlerdeki kayıtlara itibar edilip davaya konu ipotek resmi senetlerinde gösterilen ipoteğin süresinin geçmesi ile ipotek teminatı sona ereceğinden ipotek süresinden sonra bu ipoteklere dayanılarak takip yapılamayacağının kabulü gerekirken bu husus gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu yönden davacı yararına bozulmasını gerektirmiştir.” benzer bir olayda mahkememiz görüşü ile aynı nitelikte karar verildiği de görülmektedir.
Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekmiş, davacının kötü niyeti ispatlanamadığından haksız takip tazminatı talebinin de reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Gerekçe yazım aşamasında davacı tarafından arabuluculuğa başvurulmamış olduğu farkedilmiş olup bu hususun dava devam ederken farkedilmediği, davalı tarafından da ileri sürülmediği, birleşen davada da aynı eksikliği farkedilmemiş olduğu, davanın esası hakkında karar verilmese idi, davanın usulden de reddinin gerekeceği hususu ayrıca belirtilmekle yetinilmiştir.
BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN
Dava Mudanya İcra Müdürlüğünün 2021/1325 Esas sayılı takibinde davalının borçlu olup olmadığı, ipoteğin süreli kurulup kurulmadığı, davacının bu ipotek akdine dayanarak ipoteğin paraya çevrilmesi suretiyle takip yapmaya hakkının bulunup bulunmadığı yöneliktir ve mahkememiz asıl dosyası ile birleşmiştir.
Takip konusu Bursa İli, Mudanya İlçesi, Çağrışan Köyü, 129 Ada 4 Parsel 2 nolu dubleks bağımsız bölüm üzerine konulan 220.000,00 TL bedelli ipotektir.
İpoteğin paraya çevrilmesi suretiyle takibe girişilebilmesinin ön koşulu geçerli bir ipoteğin bulunmasıdır.
İpotek akit tablosu, resmi ipotek senedi ve takyidatlı tapu kaydı incelendiğinde taraflar arasındaki ipoteğin 05.06.2009 tarihine kadar geçerli olacak şekilde tescil edildiği görülmüştür. Nitekim ipotek resmi senedinde açıkça “05.06.2009 süre ile” denilmek suretiyle bu husus tartışmaya yer vermeyecek şekilde yazılıdır. İpotek akit tablosunda da bu süre 05.06.2009 tarihi olarak açıkça gösterilmiştir.
TMK 883. Maddenin 2. Fıkrası “İpotek süreli olarak kurulmuşsa, sürenin bitiminden itibaren otuz gün içinde ipotekli taşınmaz üzerinde 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 150/c maddesinde belirtilen şerhin konulmaması hâlinde ipotek, malikin talebiyle tapu müdürlüğünce terkin edilir.” şeklinde olup, ipoteğin süreli olarak da kurulabileceğini, sürenin sona ermesinden önce takibe geçilmiş ise, İİK 150/c uyarınca şerh konulabileceğini, bu şerhin konulmaması halinde ise malikin talebi ile tapu müdürlüğünce terkin edilebileceği öngörülmüştür.
Davacının ipoteğin paraya çevrilmesi suretiyle takibini 2021 yılı içerisinde yaptığı, yine ipotek süresi içerisinde İİK 150/c şerhini işletmediği anlaşıldığından, süresi dolmuş bir ipotek nedeniyle ipoteğin paraya çevrilmesi suretiyle takip yapılamayacağından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar davacı vekili tarafından dosyaya sunulan Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi kararının emsal olarak değerlendirilmesi istenilmiş ise de, ilgili dosyada ilk derece mahkemesi hakiminin kabulü ve yine dosyaya emsal olarak sunulan tapu kaydı incelendiğinde ipoteğin süreli olarak kurulduğunun açık olduğu, kabulün bu şekilde olması gerektiği aşikar ise de, Bölge Adliye Mahkemesi Kararında ipotek akdinde ve akit tablosunda yer alan “üç sene müddetle” ifadesinin ipoteğin karz ipoteği olması gerekçesiyle, açıkça süreyi belirtmesine rağmen faiz başlangıç tarihi olarak kabul edilmesi mahkememizce doğru bulunmamıştır. Nitekim ipoteğin karz ipoteği yahut üst sınır ipoteği olmasının sonucu, ipotek bedelinin faiz ve feriler ile takip masraflarının da bu bedele dahil olup olmadığı hususudur. İpoteğin karz akdi olması süreli olarak kurulamayacağı anlamına gelmemektedir. İlgili karar emsal niteliğini haiz olmadığı gibi fikrimizce hatalıdır.
Kaldı ki Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 09.03.2022 Tarih, 2020/5250 Esas ve 2022/1680 Karar sayılı kararında “İpotek doğmuş ve doğması kesin veya muhtemel borçları teminat altına almak üzere taşınmazlar üzerine resmi sözleşme ile konulabilen ve alacaklıya sınırlı ayni hak sağlayan bir tür taşınmaz rehnidir. İpotek sözleşmeleri, sözleşme özgürlüğü çerçevesinde belirli bir süreyle veya süresiz olarak yapılabilir. Nitekim, 7181 sayılı Kanun ile getirilen TMK’nın 883/2. maddesindeki düzenlemeden de, taşınmazlar üzerine ipoteğin sürekli olarak konulabileceği ve süre içerisinde veya sürenin bitiminden itibaren 30 gün süre içinde İİK’nın 150/c maddesi uyarınca ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığının bunun da tapuya bildirilmemesi ve bu hususun tapuya şerh olunmaması halinde kabul edilmiştir.
Dosyada mevcut ipoteklerin sözleşmelerinin 18.10.2012 tarihinde ve 23.10.2012 tarihinde tesis edilmiş olup, gerek ipotek sözleşmesinde gerekse ipotek akit tablosunda “ipotek süresi” başlıklı bölümde 15.10.2014 tarihi girilmekle, ipoteğin bu tarihe kadar süreli olarak tanzim edildiği kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ifade edildiği anlaşılmaktadır. Bu anlamda davalı taraf ancak bu tarihten önce doğmuş alacaklar için ve bu tarihe kadar ipotekli takip başlatabilecek olup, bu tarih itibariyle sürenin dolmuş olması ve bu tarihe kadar takip başlatılmamış olması nedeniyle ipoteğin kendiliğinden sona erdiğini ve davacının ipotekli teminat borcunun ortadan kalktığının kabulü ile buna göre hüküm tesisi gerekirken, hatalı gerekçeyle davanın reddi doğru olmamış ve bu nedenle bozulması gerekmiştir.
Celbedilen İpotek Resmi Senetlerinde dava konusu ipoteklerin “bila faiz ve 15.10.2014 süre ile” tesis edildiği belirtilmiş, ayrıca İpotek Belgesinin İpotek’in Süresi sütununda 15.10.2014 tarihi gösterilmiş, icra takipleri ise 11.12.2014 tarihinde başlatılmıştır. Bu durumda resmi senetlerdeki kayıtlara itibar edilip davaya konu ipotek resmi senetlerinde gösterilen ipoteğin süresinin geçmesi ile ipotek teminatı sona ereceğinden ipotek süresinden sonra bu ipoteklere dayanılarak takip yapılamayacağının kabulü gerekirken bu husus gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu yönden davacı yararına bozulmasını gerektirmiştir.” benzer bir olayda mahkememiz görüşü ile aynı nitelikte karar verildiği de görülmektedir.
Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekmiş, davacının kötü niyeti ispatlanamadığından haksız takip tazminatı talebinin de reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Gerekçe yazım aşamasında davacı tarafından arabuluculuğa başvurulmamış olduğu farkedilmiş olup bu hususun dava devam ederken farkedilmediği, davalı tarafından da ileri sürülmediği, davanın esası hakkında karar verilmese idi, davanın usulden de reddinin gerekeceği hususu ayrıca belirtilmekle yetinilmiştir.
Açıklanan nedenlerle aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlere,
A)-Mahkememizin 2022/580 Esas Sayılı dosyasında
1-Asıl davanın REDDİNE,
Haksız takip tazminatı talebinin REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.-TL karar ve ilam harcının peşin alınan 5.636,89.-TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 5.556,19.-TL’nin istemi halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca hesaplanan 68.339,88.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde taraflarca yatırılan avansın kullanılmayan kısmının HMK 333.md.uyarınca yatıranlarına iadesine,
B) Birleşen Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/583 Esas Sayılı dosyasında
1-Mahkememizin birleşen 2022/583 Esas sayılı davasının REDDİNE,
Haksız takip tazminatı talebinin REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.-TL karar ve ilam harcının peşin alınan 5.636,89.-TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 5.556,19.-TL’nin istemi halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca hesaplanan 68.339,88.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde taraflarca yatırılan avansın kullanılmayan kısmının HMK 333.md.uyarınca yatıranlarına iadesine,
Dair, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile Bursa Bölge Adliye Mahkemeleri Nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okundu, usulen anlatıldı. 15/12/2022
İş bu kararın gerekçesi 03/01/2022 tarihinde yazılmıştır.

Katip …
✍e-imzalı

Hakim …
✍e-imzalı