Emsal Mahkeme Kararı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/331 E. 2023/10 K. 03.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
BURSA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
ESAS NO :2022/331 Esas
KARAR NO :2023/10
HAKİM :… …
KATİP :… …
DAVACI :… – …
VEKİLLERİ :Av. … –
Av. … –
DAVALI :… – … …
VEKİLİ :Av. … –
DAVA :Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ :18/03/2022
KARAR TARİHİ :03/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/01/2023
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA;Davacı Vekili Dilekçesinde Özetle; davacı kamu tüzel kişisi olup asıl işi olan elektrik üretimi dışındaki işleri kamu ihale mevzuatı uyarınca dışarıdan temin ettiğini, davacı teşekkül Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın ilgili kuruluşlarından biri olduğunu, İktisadi Devlet Teşekkülü olduğunu, davacı teşekkülün kuruluş gayesinin elektrik enerjisini üretmek ve satışını yapmak olduğunu, İktisadi Devlet Teşekkülü olması nedeniyle 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi bulunan davacı, asıl işi olan elektrik üretmenin dışında herhangi bir mal ya da hizmet alımına ya da yapım işine ihtiyacı olması halinde, bunları 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu çerçevesinde ihale yoluyla değişik firmalardan temin ettiğini, davacı idare EÜAŞ (Mülga SEAŞ-Bursa Linyitleri İşletmesi Müessese Müdürlüğü ) yukarıda unvan ve adresleri belirtilen firma ile arasında hizmet alım sözleşmesi mevcut olduğunu, muhatap bu firma işçilerinden …’ın adı geçen şirketlerde iş akdiyle çalıştığını, dava dışı işçi … adı geçen firmaca iş akdinin sonlanması nedeniyle Orhaneli Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatı ile) nde açtığı ” Alacak Davası – İşçi İşveren İlişkisinden Kaynaklanan ” dava, aynı Mahkemenin 30.06.2016 tarih, 2015/468 E. 2016/854 K. sayılı kararı ile hükme bağlandığını ve dava konusu edilen işçilik alacakları davacı idareden tahsiline karar verildiğini, Orhaneli Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı … vekili tarafından Bursa 3. İcra Müdürlüğünün 2016/14233 E. sayılı icra dosyası ile takibe konulduğunu, davacı İdarece icra dosyasına, 30.01.2018 tarihinde 18.039,86 TL ödeme yapıldığını, teşekkülümüz tarafından dava dışı işçiye yapılan ödemelerden davalı şirket sorumlu olduğunu, İş Kanununda Asıl İşveren-Alt İşveren arasındaki ilişkiyi ve sorumluluğu düzenleyen herhangi bir hüküm bulunmadığını, nitekim YHGK’nun 12.05.2004 tarih ve 2004/11-254 Esas sayılı kararında; “Yasa hükmüyle amaçlanan, asıl işverenle alt işverenin işçileri arasında bir hizmet akdi bulunmamasına karşın, asıl işverenin, alt işverenin işçilerine karşı alt işverenle birlikte sorumluluğunun sağlanması, alt işverenin işçilerinin iş akdinden veya iş Yasası’ndan doğan haklarını bu işverenlerden dilediğinden veya birlikte her ikisinden talep edebilmesine olanak sağlayarak güvence altına almaktır.” denildiğini, asıl işverenin de işçiye karşı ödenmeyen işçilik haklarından sorumlu olmasının tek sebebinin işçinin hukuksal koruma ile alacağının garanti altına alınması olduğunu vurguladığını, davacı ile davalı yükleniciler arasında imzalanan sözleşmelerde ve eklerinde, sözleşme kapsamında çalıştırılan işçilerin ücreti ve her türlü işçilik alacaklarından firmaların sorumlu olacağına ilişkin hükümler yer aldığını, sözleşmeler kapsamında davalılar çalıştırdığı bütün işçilerin ücret ve her türlü alacaklarından sorumlu olduğu halde davacı aleyhine bahse konu davaların açılmasına sebep olduğunu, 06.12.2018 tarih ve 7155 sayılı Kanunun 20,21,22 ve 23.maddelerinde yapılan düzenleme ile 01.01.2019 tarihi itibariyle “Ticari davalarda” dava açmadan önce Arabulucuya başvurmak “dava şartı “ haline geldiğini, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na (TTK) eklenen 5/A maddesi uyarınca 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren Türk Ticaret Kanunu’nun 4’üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulduğunu anlaşma sağlanamadığını, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 18.11.2003 tarih 2003/6936 E, 2003/19498 K sayılı kararı ile “iki işveren arasındaki kıdem tazminatı, vs ile ilgili rücu davasına 5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 1. maddesi gereğince İş Mahkemesinin değil Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesinin bakmaya yetkili olduğuna dair karar verildiğinden ve taraflar arasında imzalanan sözleşmelerde, anlaşmazlıkların çözümünde Orhaneli Mahkemeleri ve icra daireleri yetkili kılındığından ” işbu davanın açıldığını, Bursa 3. İcra Müdürlüğünün 2016/14233 E. sayılı icra dosyasına ödenen 18.039,86-TL’nin davacıya ödenmesi için işbu rücu davasını açma mecburiyeti doğduğunu belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı kalmak üzere davanın KABULÜ ile 18.039,86-TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama gideri ile vekâlet ücretinin davalı taraflara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; davalı vekili dilekçesinde özetle; davacı taraf, dava dışı işçi …’ın Orhaneli Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/468 e. 2016/854 k. Sayılı dosyası ile işçilik alacaklarına ilişkin dava açtığını, davanın sonuçlanması akabinde davacı kurum tarafından dava dışı işçiye toplamda18.039,86 -TL ödeme yapıldığını, söz konusu işçinin davalı şirkette çalıştığını ve söz konusu ödemeden davalı şirketin sorumlu olduğunu bildirerek rücuen tazminat davası açıldığını, davacının ikame ettiği işbu haksız davanın reddi gerektiğini, davacı taraf rücuan alacak davası açmış olup bilindiği üzere söz konusu davanın dinlenebilmesi için davanın BK 82 düzenlenen 2 yıllık süre içerisinde açılması gerektiğini, davacı tarafından dilekçe ekinde ödemeye ilişkin herhangi bir belge sunulmadığını, söz konusu ödemenin hangi tarihte yapıldığının mahkemece resen tespiti ile davanın esasına girilmeksizin öncelikle zamanaşımından reddine karar verilmesi gerektiğini, taraflar arasındaki süreli hizmet sözleşmesinin işverenler arasındaki devir ilişkisi olarak yorumlanması durumunda da BK 202 maddesi gereğince 2 yıllık hak düşürücü süre yönünden itirazları olduğunu, davacının dayanak gösterdiği Mahkeme ilamında davalı şirket taraf olmayıp, işçi tarafından davalı şirkete izafe edilmiş bir dava olmadığını, işçinin işini yaptığı kişi davacı olup davalı şirketten işçilik alacaklarının talep edilmesi söz konusu olamayacağını, davalı şirket ile davacı arasında ihale yolu ile alınmış bir hizmet sözleşmesi bulunduğunu, bu sözleşmenin süreli olduğunu, taraflar arasında asıl işveren – alt işveren ilişkisi söz konusu olmadığını, dava dışı işçi sürekli ve aralıksız davacı kurumun işini yapan, emir talimatı davacı kurumdan alan, sosyal hakları davacı kurum tarafından düzenlenen bir kişi olduğunu, davacı kurum ile davalı şirket arasında imzalanan sözleşme incelendiğinde sadece ücretlere ilişkin düzenlemelere yer verildiği, kıdem, ihbar gibi tazminatların sözleşmede düzenlenmediği net bir şekilde görüleceğini, ihale sözleşmesinde ve şartnamelerinde yer almayan ve sonradan doğan kalemlerinden davalı şirketlerin sorumlu tutulması sözleşme ilişkisini düzenleyen hukukun temel ilkelerine aykırı olduğunu, kanun koyucu karışıklığı gidermek adına 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 112.maddesinde değişiklik yaparak işçilerin kıdem tazminatlarının kamu kurumları tarafından ödeneceği hüküm altına alındığını,
Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2015/21977E. 2015/31230K. Sayılı kararında belirtildiği üzere;“Davalı belediye’nin kendi bünyesinde kimin çalışacağını yine kendisinin belirlediği, hizmet alım sözleşmesinin işçi teminine yönelik olduğu, gerçek anlamda işverenin davalı belediye olduğu, bu nedenle davalılar arasında asıl işveren- alt işveren ilişkisinin unsurlarının bulunmadığı” belirtildiğini, bu nedenle davacının, davalı ile davalı şirketler arasındaki sözleşme nedeniyle kıdem, ihbar tazminatı talep etmesi hukuken olanaksız olduğunu, kabul anlamına gelmemek ile birlikte taraflar arasında alt-üst işveren ilişkisi olduğu kabul edildiğinde dahi yapılan tüm ödemenin davalı şirketten talep edilmesinin mümkün olmadığını, dava dışı işçinin davalı şirketler nezdindeki çalışma süresi ile son çalışma tarihindeki ücreti baz alınarak hesaplama yapılmalı ve tazmin şartlarının doğup doğmadığına bakılması gerektiğini, Yargıtay 23.HD 2015/9348E. 2018 / 2593K. Sayılı kararında; dava, rücuen tazminat istemine ilişkin olup, davalı şirket kıdem tazminatı ile ilgili olarak kendi çalıştırdığı dönem ile sorumlu olacağından, kıdem tazminatı ödenen dava dışı işçinin başka şirketlerde çalışması olup olmadığı araştırılarak, davalı şirketin sorumluluk döneminin buna göre belirlenmesi gerektiğini, bu doğrultuda konusunda uzman bir bilirkişiden açıklamalı gerekçeli bir rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığını, davacı ile davalı arasında düzenlenen hizmet alım sözleşmesi ve ekleri olan şartnamelerin hükümleri incelendiğinde, davacı bakanlığın çalıştırılacak işçiler ile ilgili işe başlama, çalışma koşulları, denetleme, mali haklarının ödenmesi ile ilgili denetim ve kontrolü tamamen elinde bulundurduğu, ancak taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinde, işçilerin iş akitlerinden doğacak dava konusu alacaklardan hangi tarafın ne oranda sorumlu olduğu hususunda bir düzenlemenin bulunmadığı görüldüğünü, hal böyle olunca tacir olan davalının çalıştırdıkları işçilerin fiili işçilik dışında sair tazminat haklarından sorumlu olacaklarını bilebilecek durumda oldukları ancak, davacı bakanlığın da asıl işveren durumunu muhafaza etmesi nazara alındığında doğan zararlardan tarafların yarı yarıya ve dava dışı işçinin davalı dışında başka alt işverenler yanında olmak üzere de davacının işinde çalıştığını, davalının işçiyi çalıştıran tek alt işveren olmadığı için davacının kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti alacağına konu ödediği işçilik haklarından doğan bedelden, davalı şirketin dava dışı işçiyi çalıştırdığı dönemi kapsayan kısmından sınırlı sorumlu olacağını, bu nedenle dava dışı işçinin davalı işçisi olarak çalıştığı süre bir yıldan az olsa bile işçiyi çalıştırdığı süre ile orantılı olarak kıdem tazminatı ve yıllık izin ücretinin bu alt işverenden tahsiline karar verilmesi gerektiğini, ücret alacağının ise davalı tarafından işçinin çalıştırıldığı dönemde doğmuş olması halinde rücu edilebileceği ve işçilik alacakları davası neticesinde davacının ödediği yargılama giderleri, faiz ve vekalet ücreti açısından da işçilik alacağı miktarına göre bir oranlama yapılarak davacının davalıya bu alacağını da rücu edebileceği gözetilerek yapılacak inceleme sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olduğundan bozmayı gerektireceğini, alt işveren asıl işveren ilişkilerinde dahi yüksek mahkeme sorumluluk oranlarını yarı yarıya paylaştırıldığını, davacının tüm zararını davalı şirketten talep etmesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Bilirkişi 19.10.2022 Tarihli Raporunda Özetle;taraflar arasında davacı tarafından hizmet alımına ilişkin yapılan ihaleler uyarınca birbirini takip eden
sözleşmeler ile dava dışı işçinin davacı Kurum nezdinde ve değişen davalı alt işverenler nezdinde çalışmış
olduğu, dava dışı çalışanın en son davalı alt işveren nezdinde çalıştığı ve davalı alt işverenin son alt işveren
olduğu, taraflar arasında imzalanan son dönem sözleşme ile işçiye yapılan tazminat ödemesinden sadece
yüklenicinin sorumlu olacağına ve idarenin sorumlu olmayacağına dair düzenleme bulunduğu, dava dışı çalışan tarafından icra takibine konu edilen alacakların kesintileri uygulanmadan brüt
alacaklar üzerinden takibe konu edilmesine karşın alt işverenlerin sorumluluğunun net ücret üzerinden
hesaplandığı, bu itibarla davacı kurum tarafından yersiz olarak yapılan ödemelerden davalı alt işverenin
sorumlu tutulamayacağı, davalı alt işveren personeline yapılan ödeme nedeni ile davacı kurumun herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığının kabulü ihtimallerine binaen yapılan hesaplama
sonucunda 14.679,86 TL’den sorumluluğunu bulunduğu,
yönünde görüş ve kanaat bildirmiştir.

Tüm dosya kapsamına göre; dava konusu uyuşmazlığın dava dışı işçi Mustafa Özdağan’ın davacı asıl işveren tarafından hizmet alım sözleşmesi kapsamında Orhaneli Asliye Hukuk Mahkemesi(İş Mahkemesi Sıfatıyla) vermiş olduğu karar kapsamında ödediği tazminatın rücuen alt işveren davalıdan tahsilinin gerekip gerekmediği, alt işveren davalının sorumlulukları, ödenen tazminattan davalının ne oranda sorumlu olacağı noktasına toplandığı görülmüştür. Taraflar arasında davacı tarafından hizmet alımına ilişkin yapılan ihaleler uyarınca birbirini takip eden
sözleşmeler ile dava dışı işçinin davacı kurum nezdinde ve değişen davalı alt işverenler nezdinde çalışmış
olduğu, dava dışı çalışanın en son davalı alt işveren nezdinde çalıştığı ve davalı alt işverenin son alt işveren
olduğu, taraflar arasında imzalanan son dönem sözleşme ile işçiye yapılan tazminat ödemesinden sadece
yüklenicinin sorumlu olacağına ve idarenin sorumlu olmayacağına dair düzenleme bulunduğu, dava dışı çalışan tarafından icra takibine konu edilen alacakların kesintileri uygulanmadan brüt
alacaklar üzerinden takibe konu edilmesine karşın alt işverenlerin sorumluluğunun net ücret üzerinden olmasının gerektiği, bu itibarla davacı kurum tarafından yersiz olarak yapılan ödemelerden davalı alt işverenin
sorumlu tutulamayacağı, davalı alt işveren personeline yapılan ödeme nedeni ile davacı kurumun herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığının kabulü ile denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporundaki 14.679,86 TL hesaplama kabul edilmiş olup, davacının 14.679,86 TL’den sorumluluğunu bulunduğu anlaşılmakla, davanın Kısmen Kabulü Kısmen Reddi ile 14.679,86 TL’nin 02/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM; Gerekçesi ve ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın Kısmen Kabulü Kısmen Reddi ile 14.679,86 TL’nin 02/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar yasası gereğince alınması gereken 1,002,78-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 308,08-TL harcın mahsubu ile bakiye 694,70-TL hacın davalıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, davanın kabul ve red oranına göre, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/1-2 uyarınca belirlenen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davanın kabul ve red oranına göre, karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca taktir ve tayin olunan 3.360,00 -TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı sigorta şirketine VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafça yapılan 80,70-TL başvurma harcı, 308,08 TL peşin harç, 571,90 TL keşif ücreti, 1.000,00-TL bilirkişi ücreti, 110,00-TL tebligat masrafından oluşan toplam 2.070,68-TL yargılama giderinin kabul ve ret oranına göre 1.684,99 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
6- 6325 Sayılı Kanun 18/A-11-12-13 maddeleri uyarınca 1.560,00-TL zorunlu arabuluculuk hizmeti giderinin kabul ret oranına göre 1.269,64-TL’nin davalıdan, 290,36-TL’sinin ise davacıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
7-Kesinleşme süreci tamamlanana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine,
Miktar itibari ile kesin olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzüne davalının yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı.03/01/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır