Emsal Mahkeme Kararı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/556 E. 2022/418 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
BURSA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/556
KARAR NO : 2022/418

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACI : … –
VEKİLİ : Av. … -UETS
DAVALI : … – … …
VEKİLİ : Av. … – ] UETS
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 03/08/2021
KARAR TARİHİ : 06/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/04/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirket …. 100 yılı aşkın süredir 100’den fazla ülkede faaliyet gösteren ve dünyanın önde gelen tohum üreticilerinden olan … limited’in yüzde yüz iştiraki olduğunu, müvekkil şirketin, 2006 yılında kurulmuş olup, yaklaşık 30 ülkeye tohum satışı gerçekleştirmekte olduğunu, müvekkil şirket ile… vizyon tohumculuk tarım san. ve tic. ltd. şti. arasında 28 eylül 2018 tarihli agv-/09-2018 numaralı satış sözleşmesi (“satış sözleşmesi”) ve agv-/11-2017 numaralı satış sözleşmesi eki imzalandığını, satış sözleşmesi ve satış sözleşmesi eki kapsamında, müvekkil şirketin sözleşmede belirtilen miktarda tohumun satış ve teslimini, … vizyon ise 447.000,00 euro’nun müvekkil şirket’e ödenmesini taahhüt ettiğini, müvekkil şirketin satış sözleşmesi ve satış sözleşmesi eki’nden doğan yükümlülüklerini yerine getirdiğini, ancak… vizyon’un ödeme borcunu ifa etmekte temerrüde düşmesi ve ödeme yapmayı reddetmesi üzerine müvekkil şirket tarafından alacak bedeli ve işlemiş faiz bakımından Bursa 4. icra dairesi nezdinde 2021/2548 e. numarasıyla yasal takip (“icra takibi”) başlatıldığını,… Vizyon’un, söze konu borca ve takibe itiraz ettiğini, bu doğrultuda taraflarınca itirazın iptali davası için zorunlu dava şartı olan ticari arabuluculuğa başvurulduğunu, tarafların arabuluculuk görüşmelerinde bir anlaşmaya varamaması üzerine tarafımızca işbu itirazın iptali davası ikame edildiğini, … Vizyon satış sözleşmesi’nden doğan ve faturaya bağlanmış borcunu ikrar etmesine rağmen haksız ve kötü niyetli bir şekilde bu borca ve icra takibine itiraz ettiğini, hal böyleyken, huzurdaki itirazın iptal edilmesi ve takip konusu meblağın %20’sinden aşağı olmayacak şekilde icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, müvekkili şirket ile… vizyon arasında akdedilen satış sözleşmesi ve satış sözleşmesi eki uyarınca, müvekkil şirketin sözleşmede belirtilen sayıda tohumu teslim etme borcunu üstlendiğini, … Vizyon’un ise satış bedeli olan 447.000,00 Euro’yu müvekkil şirkete sözleşmede belirtilen tarihte ödemekle yükümlü kılındığını, müvekkil şirketin, sözleşme konusu tohumları… Vizyon’a teslim ederek kendi yükümlülüğünü yerine getirdiğini, ancak… Vizyon’un ödeme borcunu ifa etmekte temerrüde düştüğünü, müvekkil şirketin, … Vizyonun ödeme yükümlülüğünü yerine getirmesi için defaten talepte bulunmasına karşın… Vizyon’un ödeme yükümlülüğünü yerine getirmekten kaçınmaya devam ettiğini, bu doğrultuda, müvekkil şirket tarafından huzurdaki davaya konu icra takibi başlatıldığını ; ancak… Vizyon bu icra takibine de haksız bir şekilde itiraz ettiğini, her ne kadar… Vizyon, icra takibi dosyasına sunduğu 04.05.2021 tarihli itiraz dilekçesinde borcun varlığına itiraz etse de, gerek müvekkil şirket ile arasındaki e-posta yazışmalarında gerekse müvekkil şirkete cevaben gönderdiği ihtarnamede borcun varlığını şüpheye mahal vermeyecek bir şekilde kabul ve ikrar ettiğini, nitekim, borcun varlığının dava dilekçesi ekinde sunulan faturalar ile de sabit olduğunu, bu doğrultuda, icra takibine karşı yapılan haksız itirazın iptali gerektiğini, satış sözleşmesi ve satış sözleşmesi eki kapsamında, müvekkil şirketin bazı çeşitlerde tohum teslim etmeyi, … Vizyon ise tohumlar karşılığında toplam 447.000,00 Euro’yu (“Satış Bedeli”) müvekkil şirkete ödemeyi taahhüt ettiğini, bu doğrultuda, sözleşmeler uyarınca tarafların, satış bedelinin 15 Ekim 2019 tarihinde müvekkil şirkete ödenmesinin kararlaştırıldığını, müvekkil şirket satış sözleşmesi ve satış sözleşmesi ekinden doğan ifa yükümlülüğünü yerine getirdiğini, ancak… Vizyon’un ödeme borcunu zamanında ve sözleşmeye uygun bir şekilde ifa etmeyerek temerrüde düştüğünü, müvekkil şirket’n… Vizyon’dan 4 adet ödenmemiş fatura kapsamında ödenmemiş olan 214.872,00 Euro tutarında asıl alacağı bulunduğunu, bu doğrultuda müvekkil şirketin, … Vizyon’a gönderdiği 26 Şubat 2020, 27 Mart 2020 ve 20 Nisan 2020 tarihli e-postalar ile, … Vizyon tarafından zamanında ödenmemiş 214.872,00 Euro’nun, Satış Sözleşmesi uyarınca işlemiş temerrüt faizi ile birlikte derhal ödenmesini talep ettiğini , ancak… Vizyon tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını, … Vizyon tarafından herhangi bir ödeme yapılmaması üzerine, müvekkil şirket 30 Nisan 2020 tarihinde ödeme talebini içeren ihtarnameyi e-posta yoluyla… Vizyon’a iletmiş ve 14 gün içinde 214.872,00 Euro tutarındaki alacağın, o tarihte işlemiş olan 32.660,54 EUR temerrüt faizi ile birlikte ödenmesini talep ettiğini, ancak, … Vizyon tarafından yine ödeme yükümlülüğüne aykırı bir şekilde herhangi bir ödeme yapılmadığını, bunun üzerine, müvekkil şirket adına taraflarınca ödeme talebi içeren 12.02.2021 tarihli ikinci bir İhtarname gönderildiğini, yedi gün içinde ödeme yapılmasını talep edildiğini, bu ihtarnameye cevaben, … Vizyon’un ödeme yapmayı tekrar reddettiği ve aslında borcunu ikrar ettiği cevabi ihtarnamesini gönderdiğini, … Vizyon’un söz konusu ihtarname ile taraflar arasında akdedilen satış sözleşmesinin geçerliğini ve bu sözleşmeden doğan ödeme borcunun varlığını ikrar ettiğini, ancak bir takım haksız gerekçelere dayanarak bu borcu ödemekte temerrüde düştüğünü, davalının bu iddia ve savunmalarının hiçbir aslı veya dayanağı bulunmadığını, müvekkil şirketin ne ticari anlamda bir zorlaması, ne döviz kurunda yaşanan dalgalanma sebebiyle bir ifa imkansızlığı, ne de tohumlarda ayıp teşkil edebilecek çimlenme gibi bir durum söz konusu olmadığını, kaldı ki, davalının söze konu iddia ve savunmalarını kesinlikle kabul etmemekle beraber, davalının ileri sürdüğü tüm hususlar davalının ödeme yükümlülüğünü hiçbir şekilde ortadan kaldırmamakta ve ödeme yükümlülüğünü yerine getirmekten kaçınması için bir gerekçe teşkil etmemekte olduğunu, bu doğrultuda, 214.872,00 Euro tutarındaki asıl alacak ile birlikte satış sözleşmesi madde 7.5 uyarınca Kasım 2019 tarihi itibarıyla tahakkuk eden 105.931,90 Euro tutarındaki günlük %0.1 sözleşmesel temerrüt faizi de dahil olmak üzere toplam 320.803,90 Euro üzerinden taraflarınca dava konusu icra takibi ikame edildiğini, ancak… Vizyon tarafından icra takibine haksız bir şekilde itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu belirterek… Vizyon’un böyle bir borcun var olmadığı iddiasıyla borca itiraz etmiş olması, itirazında hem haksız hem de kötü niyetli olduğunu açıkça göstermekte olduğunu, bu nedenle, … Vizyon’un borcu sabit olduğundan ve davaya konu alacak da likide olduğundan, hem itirazının iptali hem de, İİK m. 67/2 uyarınca alacağın %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla… Vizyon aleyhine icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesi gerektiğini belirterek davanın kabulü ile, davalının icra takibine karşı yapmış olduğu haksız, kötü niyetli ve hukuki mesnetten yoksun itirazın iptaline, davalı Şirket… Vizyon aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalı şirket… Vizyon üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; öncelikle 5718 sayılı MÖHUK’nun 47. Maddesinin 3. cümlesinde milletlerarası yetki sözleşmesinin söz konusu olduğu hallerde davanın Türk Mahkemelerinde görülebilmesini ancak yabancı mahkemenin kendisini yetkisiz sayması veya Türk Mahkemelerinde yetki itirazında bulunulmaması hallerinin en az birinin mevcut olduğu durumlara bağladığını, davacının icra takibine girişmeden veyahut işbu davayı açmadan önce yetki sözleşmesi ile yetkili kılınan devletin mahkemeleri nezdinde davaya konu uyuşmazlık bakımından verilmiş yetkisizlik kararına ilişkin bir iddiası bulunmadığını, kaldı ki İngiltere ve Galler Mahkemeleri nezdinde verilmiş herhangi bir yetkisizlik kararı mevcut olmadığını, taraflarınca Türk İcra Dairelerinin ve Mahkemelerinin yetkisine itirazımızın mevcudiyeti de ihtilaf dışı olduğunu, bu açıklamalar ışığında milletlerarası yetki sözleşmesi kapsamında taraflar arasında çıkabilecek uyuşmazlıklar bakımından Türk İcra Dairelerinin ve Türk Mahkemelerinin yetkisi bulunmadığını, nitekim milletlerarası yetki sözleşmesinin yapıldığı ve yabancı devlet mahkemelerinin münhasır yetkili kılındığı hallerde doğrudan Türk Mahkemelerinde dava açılması halinde davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, itirazın iptali davasının, itirazın tebliğinden itibaren bir yıl içerisinde açılması gerektiğini, bu sürenin hak düşürücü süre olduğunu, bir yıl geçtikten sonra artık itirazın iptali davası açılması mümkün olmadığını, İcra İflas Kanununun 67. Maddesi hükmü amir olduğunu, davacının söz konusu bir yıllık hak düşürücü süreyi geçirdiğini, dolayısıyla davanın usulden reddi gerektiğini, hiç bir surette müvekkil şirketin davacı tarafa her hangi bir borcunun kabulü anlamına gelmemekle birlikte bir an için davacının tarafın alacağının varlığı kabul edilse dahi işbu borç zamanaşımına uğramış olup eksik borç hükmünde olduğunu, bu itibarla davacının, müvekkil şirketten istenebilir borcu bulunmadığını, tarafların sözleşme ilişkisinden doğacak uyuşmazlıkların çözümünde İngiltere ve Galler hukukunu seçtiği de gözetildiğinde uygulanacak hukuk bakımından da borç zamanaşımına uğradığını, müvekkil şirket ile davacı arasında 28 Eylül 2018 tarihli AGV-/09-2018 numaralı Satış Sözleşmesi ve AGV-/11-2017 numaralı Satış Sözleşmesi Eki imzalandığını, iş bu sözleşme kapsamında davacı sözleşmede yazılı tohumları zamanında ve ayıpsız olarak müvekkil şirkete teslim borcu altına girdiğini, davacı her ne kadar tek yükümlülüğünün tohumları teslim etmek olduğunu iddia etmişse de bu iddianın kabulü tarafımızca mümkün olmadığını, davacının borcu sözleşme çerçevesinde anlaşılan kalitede ve özelliklerde ve süresinde tohum teslim etmek olduğunu, ne var ki davacının bu yükümlülüğü yerine getirmediğini, davacının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemesine rağmen haksız icra takibine giriştiğini ve işbu mesnetsiz davayı ikame ettiğini, davacı sözleşmede yazılı taahhürlerinin yerine getirmemesi sebebiyle işbu sözleşmeden kaynaklanan herhangi bir alacağı bulunmadığını, davacının bu sözleşme kapsamında teslim etmekle mükellef olduğu tohumları dört parti halinde sırasıyla 03.04.2018, 20.04.2018, 09.05.2018 tarihlerinde teslim ettiğini ve bu haliyle sözleşme kapsamındaki teslim borcunu gecikmeli ifa ettiğini, sözleşme kapsamındaki tohumların teslim tarihinin önemi ekim döneminin kaçırılmaması açısından kendini göstermekte olduğunu, malum olduğu üzere ekimlerin her yıl Nisan ayı sonu başladığı için geç teslim nedeniyle tohumların 2018 yılı içinde toprağa düşürülemediğini ve tohum ekiminin ancak 2019 yılında yapılabildiğini, bu süreçte yine de müvekkil şirketin zararını minimize edebilmek adına satabileceği kadar tohumu müşterilerine satmaya çalışmış olsa da tohum ekim sezonuna yetişememeleri nedeniyle davacıdan teslim alınan tohumları müvekkil şirket deposunda uygun koşullarda muhafaza ettiğini, ancak geç teslim kaynaklı olarak ekimler bir yıl ileri attığı için müvekkil bu sözleşmeden beklediği faydayı sağlayamadığını ve gerek kar gerekse itibar kaybına uğradığını, nitekim sözleşme ile satışı kararlaştırılan tohumların geç teslim edildiği Beyoğlu 3. Noterliğinin 12.02.2021 tarih ve 05477 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile de davacı tarafça ikrar edildiğini, buna göre davacı aynen ” Müvekkil şirket, tohumların geç teslimi nedeniyle de Satış Bedeli’nin ödenme tarihini 2019’a erteleyerek tarafınıza her türlü kolaylığı göstermiştir.” şeklinde ifade ile tohumların geç teslim edildiğini kabul ettiğini, ne var ki geç teslimdeki kusurun davacıdan kaynaklanmasına rağmen bu durumu lütuf gibi ifade edip ödeme kolaylığı sağladığını iddia ettiğini, halbuki ödeme tarihinin ertelenmesini sözleşmeden beklenen faydaya hiç bir katkısı bulunmadığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmede satılan tohumların fiziki saflık oranı en az %99, çimlenme oranı ise en az %85 olacak şekilde kararlaştırıldığını, 2019 sezonunda … firmasından alınmış olan tohumlardan müvekkil şirketin yaptığı küçük kalibre impact satışları ile ilgili olarak satışa konu tohumların ekimi sonrası bu kalibrede müşterilerinden çimlenme şikayetleri geldiğini ve müşteri şikayetleri üzerine yaptırılan analizde %21 oranında çimlenme olduğunun tespit edildiğini, hal böyle olunca da müvekkil şirketin çalıştığı bayiler ellerindeki bu ve diğer çeşit tohumları iade ettiklerini, müvekkil şirketin çimlenmenin olmaması nedeniyle müşterilere ikame tohum vermek zorunda kaldığını ve davacının ayıplı mal satışı sebebiyle zarara uğradığını, satışa konu ayıplı tohumlar halen müvekkil şirket tarafından uygun koşullarda muhafaza edilmekte olup yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde ürünlerin sözleşmede kararlaştırılan kalite ve standartlarda olmadığı tespit edilebileceğini, tohumların ayıplı olduğu ve iade edilmek istendiği, müvekkil şirketçe defalarca davacı tarafa bildirilmesine rağmen alınan cevap çimlenme kalitesinin sözde iyi olduğu yönünde olduğunu ve sorunun çözümü için herhangi bir destek görülmediğini, kaldı ki sözleşme müzakeresi aşamasında ve sonrasında davacı tarafın, müvekkil şirkete yapılan satış kadar ödeme yapılması, stok kalması halinde destek verileceği ve iadenin yapılabileceği beyan edilmiş olmasına rağmen bu taahhütler de yerine getirilmediğini, yine davacı taraf ile ticari ilişkinin korunması adına işbu dava öncesi taraflarınca yapılan sayısız sulh girişiminin de sonuçsuz kaldığını, davacı taraf her ne kadar ayıp ihbar sürelerine uyulmadığından ayıbın ileri sürülemeyeceğini iddia etmişse de tohumların kalitesinin ve çimlenme oranın toprağa düşmeden anlaşılmasının mümkün olmadığını, başka bir deyişle satışa konu malın niteliği itibariyle ekim yapılmadan tohumların çimlenme oranının ve kalitesinin basit bir muayene ile anlaşılmasını iddia etmenin hayatın olağan akışına ve mantığa aykırı olduğunu, bu bakımdan davacının iddiasını karşılar dayanak bulunmadığını, davacının alacağını faturalara dayandırmakta olduğunu, ancak salt faturanın düzenlenmiş olmasının alacağın varlığına delalet teşkil etmeyeceğini, dosyaya sunulan faturalarda yazılı mallar geç ve ayıplı teslim edildiğinde faturalara itibar edilmemesi gerektiği, bu bakımdan davacının temel ilişkideki yükümlülüğü olan zamanında ve ayıpsız teslim borcunu yerine getirdiğini de ispat etmesi gerektiğini, yine davacının dosyaya bir takım mail fotokopileri sunduğu ve borcun ikrarına ilişkin olduklarını iddia ettiği, davacı tarafından sunulan mail yazışmalarının müvekkiline ait olmadığını, delil niteliği de taşımadığını, bu bakımdan hükme esas alınması mümkün olmadığını, maillerin müvekkil şirket tarafından atıldığının kabulü anlamına gelmemekle birlikte ilgili yazışmalar borcun ikrarı anlamına da gelmediğini, davacının icra takibinde, takip öncesi işlemiş faiz de talep ettiğini, borcun aslını kabul anlamına gelmemekle birlikte talep edilen faiz miktarının fahiş olmadığını, nitekim takip öncesi muacceliyet ihtarında da bulunulmadığından işlemiş faiz talebinin yasal olmadığını, davacı taraf her ne kadar icra inkar tazminatı talep etmişse de icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için alacağı likit olması gerektiğini, kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte huzurdaki dava da ileri sürülen alacağın varlığı ve miktarı yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatı taleplerinin reddi gerektiğini, müvekkil şirketin davacı tarafa her hangi bir borcu bulunmadığını, davacının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, sözleşmenin ihlali sebebiyle müvekkil zarara uğrattığını, müvekkili şirketin doğan zararlarına karşılık her türlü tazminat ve alacak hakkımızı saklı tuttuklarını belirterek öncelikle tarafların 5718 Sayılı Kanununun 47. Maddesi kapsamında milletler arası yetki sözleşmesi ile İngiltere ve Galler Yargı Makamlarını münhasıran yetkili kıldığı, icra dairesinin yetkisine itiraz ettiğimiz de düşünüldüğünde davacının Türk İcra Daireleri nezdinde müvekkil aleyhine icra takibine girişmesinin mümkün olmadığı ve yine taraflar arasındaki milletler arası yetki sözleşmesi kapsamında işbu davanın görülmesinde Türk Mahkemelerinin yetkisinin bulunmaması sebebiyle davanın usulden reddine, mahkememizin yetkisizliğine, dosyanın yetkisizlik nedeniyle ingiltere mahkemelerine gönderilmesine, 5718 Sayılı Kanununun 47. Maddesi gereğince davacının yabancı devlet tabiyetinde olması sebebiyle teminat yatırılmadan açılmış işbu davanın dava şartı noksanlığından reddine, sayın mahkemeniz yine aksi kanaatte ise usule yönelik diğer itirazlarımız da dikkate alınarak davanın usulden reddine, davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkememizce yapılan ön inceleme duruşması ile davanın esasına girmeden önce yetki itirazının incelenmesi gerektiği sonucuna varılarak duruşmada davalı vekilinin yetki itirazı konusunda davacı vekilinin beyanında; taraflar arasında düzenlenen sözleşmede İngiltere ve Galler mahkemelerinin yetkisi belirlenmiş ise de yüksek yargı kararlarında özellikle belirlendiği şekilde belirli bir yer mahkemesi belirlenmediğinden bu yetki şartının geçerli olmadığı düşüncesinde olduklarını, arabuluculuk aşamasında da bu husus gündeme geldiğinde Bursa 1. SHM’nin 2021/694 Esas 2021/736 Karar sayılı 09/06/2021 tarihli karar ile bu konuyu karara bağladıklarını, yetki itirazının reddine karar verilmesini talep ettikleri anlaşılmıştır.
Yine aynı oturumda; davalı vekili beyanında; yetki itirazlarını tekrar ettiklerini MÖHUK madde 47 ve 48 uyarınca yetki şartının geçerli olduğunu, yabancı mahkemelerin yetkili olmadığına dair sunulan bir karar da olmadığını, mahkememizin yetkili olmadığını düşündüklerini, Bursa 1.SHM’nce verilen kararın MÖHUK uygulaması değerlendirilmeden arabulucunun yetki çevresi yönünden yapıldığını beyan etmiştir.
MÖHUK madde 47’de, “Dava, ancak yabancı mahkemenin kendisini yetkisiz sayması veya Türk mahkemelerinde yetki itirazında bulunulmaması hâlinde yetkili Türk mahkemesinde görülür.” hükmüne yer verilmiş olduğundan eldeki davada da MÖHUK madde 47 ve 48 uyarınca yetki şartının geçerli olduğu, yabancı mahkemelerin yetkili olmadığına dair sunulan bir karar da olmadığı anlaşıldığından taraflar arasında düzenlenen 28/09/2018 tarihli satış sözleşmesinin 8/8. Maddesi uyarınca İngiltere ve Galler mahkemelerinin yetkisi belirlenmiş olup MÖHUK madde 47 gereği mahkememizin bu davaya bakmaya yetkili bulunmaması nedeni ile davalının süresi içindeki yetki itirazının kabulü ile davanın mahkememizin yetkisizliği nedeni ile usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM:Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Taraflar arasında düzenlenen 28/09/2018 tarihli satış sözleşmesinin 8/8. Maddesi uyarınca İngiltere ve Galler mahkemelerinin yetkisi belirlenmiş olup MÖHUK madde 47 gereği mahkememizin bu davaya bakmaya yetkili bulunmaması nedeni ile davalının süresi içindeki yetki itirazının kabulü ile davanın mahkememizin yetkisizliği nedeni ile usulden REDDİNE,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzünde, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf Yargı yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.06/04/2022

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza