Emsal Mahkeme Kararı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/528 E. 2021/616 K. 03.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
BURSA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

ESAS NO : 2021/528
KARAR NO : 2021/616

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … –
VEKİLİ : Av. … … UETS
DAVALI : … – …

VEKİLİ : Av. … – … UETS
DAVA : İtirazın İptali (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 03/09/2021
Mahkememizde açılan davanın açık muhakemesi sonunda ;
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde, Müvekkilİ alacaklı Kooperatifin 10/04/1992 tarihinde kurulmuş olduğunu … Mahallesinde bulunan 1000 den fazla konutu ve işyerini kapsayan ve 2.Bölge olarak tabir edilen bölgenin tamamının Merkezi Isıtma Sistemi ile ısınmasını sağladığını, sisteme bağlı taşınmazların tamamının bireysel mülkiyete(kat mülkiyeti) geçtiğini, bu sistemin 1989 yılında Emirkent 1.Bölge Isı Kooperatifi ile başlandığını ve bu 2 mahalle kurulurken oluşturulduğunu, anılı dönemde üye olan tüm sitelerin ve tüm kat maliklerinin bu sisteme entegre olarak ısınmayı kabul ve taahhüt ettiğini, kooperatife davalı tarafın bugüne kadar ödenmeyen 31/01/2016 – 30/03/2018 tarihleri arasında birikmiş ısınma aidatı borcu bulunduğunu, davalı tarafın ödeme yapmadığını ve bunun akabinde davalı tarafa Bursa 19. İcra Müdürlüğü 2018/… E. Sayılı dosyası ile ilamsız takiple icra takibi başlatıldığını, davalı tarafından borcun tamamına ferileri ile birlikte itiraz edilere takibin durdurulduğunu, Bu durumda, davalı/borçlunun itirazında haksız ve kötüniyetli olduğu, bu itirazın takibi sürüncemede bırakmaya yönelik olduğunu bu nedenle, davalı borçlunun %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
DOSYANIN KRONOLOJİK SEYRİ:
-Dava dosyası hakkında dosya üzerinden inceleme yapılarak “….Davacı vekili 11/02/2021 tarihli dilekçesi ile davalı asilin müvekkili kooperatifte üyeliğinin bulanmadığını, bu nedenle mahkememizin görevli olmadığını beyan ederek dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir. Eldeki davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesine aittir. Görev kamu düzenindendir. Taraflar ileri sürmese dahi mahkemece resen değerlendirilmesi gerekir. Tüm bu gerekçelerle görevsizlik kararı vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmştir.
-Davalı vekilinin istinafı üzerine dosyayı inceleyen Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi’nce “….Dava dilekçesi tebliğ edilmeden dosya üzerinden görevsizlik kararı verilmesi HMK’nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkına da aykırılık oluşturduğundan kamu düzeni açısından dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden ve dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlanmadan görevsizlik kararı verilemeyeceğinden yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir…..Mahkemece öncelikle davalıya gönderilen tebligatın dönüşünün beklenmesi, usul hükümlerine uygun olarak dosyanın ön inceleme aşamasına getirilmesine kadar gerekli işlemler yapılarak ve davacı kooperatifin tüzüğü değerlendirilerek ile davalının tacir olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre mahkemenin görevli olup olmadığını değerlendirmesi gerekirken bu hususlar dikkate alınmadan dosya üzerinden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden davalı vekilinin istinaf nedenleri yerindedir… ” gerekçeleri ile mahkememiz kararını kaldırmıştır.
GEREKÇE :
Dava , kooperatife üye olmayan gerçek kişiye karşı açılan sebepsiz zenginleşme kaynaklı takip nedeniyle itirazın iptaline ilişkindir.
Her ne kadar istinaf mahkemesince dosya üzerinden görevsizlik kararı verilemeyeceği ve dilekçeler teatisi aşamasının tamamlanması gerekeceğinden bahisle kararımız kaldırılmış ise de; bilindiği üzere Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda basit yargılama usulü ve yazılı yargılama usulü olmak üzere iki adet yargılama usulü düzenlenmiştir. Kural olarak yazılı yargılama usulünün uygulanması esastır. Fakat bir takım kanunlarda özel olarak basit yargılama usulünün uygulanması öngörülmüş olup bunlardan biri de Türk Ticaret Kanunu’nun 4. Maddesinin son fıkrasıdır. Miktar veya değeri beş yüz bin Türk Lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanır denilmek sureti ile bu kurala bir istisna getirilmiştir.
Dolayısıyla mahkememizde uygulanacak usul ile başka mahkemelerin uygulayacağı usul farklı olabilecektir. Bu durumda yazılı yargılama usulünde dilekçeler teatisi aşamasının tamamlanması ile basit yargılama usulünde dilekçeler teatisi aşamasının tamamlanması tamamen farklı usul ve kurallara tabidir. Dolayısıyla dosya üzerinden görevsizlik kararı verilmeyerek, dilekçeler teatisi aşamasının tamamlanmasının beklenilmesi, görevli mahkemede dilekçeler teatisinin yeniden yapılması sonucunu doğurabilecektir. Bu da hem vakit, hem enerji kaybına yol açacağı gibi dosyaların gereksiz uzamasına sebebiyet verecektir.
Benzer bir dosyada Hukuk Genel Kurulu’nun 11.04.2019 Tarih, 2017/ 15-2141 Esas ve 2019/442 Karar sayılı kararında bu husus tartışılmış “…..6100 sayılı HMK’nın 30. maddesi uyarınca hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olup, dava şartlarına ilişkin bir sorunun yargılamanın başında çözülmeyip sonrasında dava şartı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi usul ekonomisi ilkesi ile de bağdaşmayacaktır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde, mahkemece dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden dosya üzerinden görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi, 6100 sayılı HMK’nın 115/1. ve 138. maddeleri ve usul ekonomisi uyarınca mümkündür…..” şeklinde oybirliği ile karar verilmiştir.
Dolayısıyla yukarıda açıklanan sebeplerle dava dilekçesi tebliğ edilmeksizin ve dilekçeler teatisi aşaması tamamlanmaksızın görevsizlik kararı verilmesi hususunda bir engel olmadığı gibi, tensiben görevsizlik kararı verilememesi hali; yargılamanın alakasız bir aşamasında görevsizilik kararı verilmesi sonucunu doğurur ki bu durum de HMK’nın ilkeler kısmında düzenlenen bir çok norma aykırılık teşkil eder ve uygulanacak yargılama usulünden doğan farklılıkları gidermek için ekstra yük ve enerji sarfına sebebiyet verir. Açıklanan nedenlerle dairenin bu görüşüne katılamadığımızdan dava dilekçesi tebliği yapılmaksızın davalının tacir olup olmadığı hususunda inceleme yapılmıştır.
Davalı …’un BTSO cevabından tacir olmadığı, yine Bursa Esnaf ve Sanatkarlar Odası yazı cevabından esnaf kaydının bulunduğu görülmüştür. Türk Ticaret Kanunu sistematiğinde, tacir olmanın koşulları; esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlayan bir ticari işletmeyi devamlı ve bağımsız şekilde işletilmesi olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla davalının sermayesi ile değil de emeği ile gelir elde ettiği açıktır. Nitekim esnaf sınırını aşma kriteri olarak belirlenen sınırlar incelendiğinde , gelir idaresine yazılan müzekkere cevabından 2020 yılı itibariyle 34.794,82 TL gelir elde ettiği görülmektedir ki, bu gelir esnaf sınırını aşmak için öngörülen meblağların çok altındadır. Davalının bilanço esasına göre defter tutması bu noktada tacir esnaf ayrımı noktasında tek başına değişiklik yaratacak bir husus değildir. Dolayısıyla davalının tacir olmadığı kabulü ile, Türk Ticaret Kanunu sistematiğinde tek taraflı nisbi ticari dava hususu benimsenmediğinden, her iki tarafın da tacir olması gerektiği ve dava sebebinin her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi gerektiği gözetilerek yeniden görevsizlik kararı vermek gerekmiştir.
Kaldı ki; davalının tacir olması varsayımında dahi, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi’nin müstakar kararları uyarınca kooperatifler tacir kabul edilmemektedir. Nitekim Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin bir çok kararında da “Maddedeki tariften anlaşılacağı üzere kooperatiflerde amaç, diğer ticaret şirketlerinden farklı olarak kazanç elde etmek ve bunu ortakları arasında paylaşmak olmayıp, ortakların ekonomik menfaatlerini, özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak ve gidermektir. Kooperatifler, kâr zarar amacından ziyade sosyal yönü ağır basan ortaklıklardır. Bu tanıma göre kooperatiflerin tacir kabul edilmesi ve tacir sıfatının sonuçlarıyla sorumlu tutulması mümkün değildir. ” şeklinde tespitler mevcuttur. Esasen ilk kararımız da bu istikrar kazanan kararlara güvenerek, fazlaca bir araştırma yapılmasına gerek görülmediğinden dosya üzerinden verilmiştir. Davacının tacir kabul edilmesi mümkün olmadığından , tek taraflı bir nisbi ticari dava söz konusu olamayacağından mahkememiz hiç bir durumda görevli değildir.
Tekrar belirtmek gerekirse dava kooperatif üyeliği ile alakalı yahut Kooperatifler Kanunu kaynaklı olmayıp 99. Maddedeki koşulları taşımamaktadır. Dava kooperatif ile üye olmayan ve tacir olmayan gerçek kişi arasındaki sebepsiz zenginleşmeye ilişkindir. Açıklanan nedenlerle yeniden görevsizlik kararı verilmiş ve aşağıdaki şekilde karar oluşturulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
Davanın Görev Dava Şartı Yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
Davanın konusu itibariyle davaya bakmaya görevli mahkeme ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olduğundan HMK 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık süre içinde talep edilmesi halinde Görevli NÖBETÇİ BURSA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Harç, masraf, avans ve vekalet ücreti hususlarının görevli mahkemece karara bağlanmasına, herhangi bir sebeple görevli mahkemede yargılamaya devam olunmaması halinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile yargılama giderlerine hükmedilebileceğine dair kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Bursa Bölge Adliye Mahkemeleri Nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verildi.03/09/2021

İş bu kararın gerekçesi 14/09/2021 tarihinde yazılmıştır.

Katip …
✍e-imzalı

Hakim …
✍e-imzalı