Emsal Mahkeme Kararı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/486 E. 2021/926 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
BURSA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/486 Esas
KARAR NO : 2021/926

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : …(TC. …)
VEKİLİ : Av. … …. UETS
DAVALI : 1- … …
VEKİLİ : Av. … -….UETS
DAVALILAR : 2- … – … …
3- … – … …
VEKİLİ : Av. … -…UETS
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 02/02/2018
KARAR TARİHİ : 18/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/12/2021

Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 11/12/2020 tarih, 2020… Esas ve 2020/… Karar Sayılı görevsizlik kararı üzerine, Bursa Hukuk Mahkemeleri Tevzii Bürosunca, mahkememize tevzii edilen Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; davacı vekili 02/02/2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; 16/06/2009 tarihinde meydana gelen maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazasına ilişkin Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/… E sayılı dosyası ile maddi ve manevi tazminata ilişkin dava açıldığını ve davanın kısmen kabul edildiğini, mahkeme kararının taraflarca temyiz edildiğini, Yargıtay’ca bozma kararı verildiği ve davanın 2017… dosya numarasına aldığını, Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesince Yargıtay bozma ilamına uyulduğunu, dosya üzerinden 2018 yılı asgari ücret baz alınarak müvekkilinin maddi zararına ilişkin bilirkişiden yeniden rapor alındığını, alınan raporda müvekkilin maddi tazminat taleplerinin toplam 136.446,00 TL olduğunun tespit edildiğini, 2018 yılı asgari ücret verileri esas alınarak yeniden hesaplanan maddi tazminatta ıslah ile yapılan artımdan sonra 54.308,00 TL fark oluşması sebebiyle tazminatın tamamının hüküm altına alınmasını, masraf ve ücreti vekaletin davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …Sigorta A.Ş. vekili 18.02.2018 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Z.M.M. Sigortası Poliçe Genel Şartları ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/1 inci maddesi gereğince sigorta sözleşmelerinden doğan motorlu araç kazalarına ilişkin tazminat talepleri kaza tarihinden itibaren işleyen 2 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, somut olayda trafik kazası 16.06.2009 tarihinde meydana gelmiş olup, kaza tarihi ile huzurdaki dava tarihi ile öngörülen iki yıllık zamanaşımı ve 8 yıl olan ceza zamanaşımı süresi geçtiğini, zaman aşımı itirazında bulunmakta ve davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini talep ettiklerini, bilirkişilerce, tazminat hesabına ilişkin hesaplama yapılırken, davacının kazadan önceki geçmişteki maluliyeti hiç dikkate alınmadığını, oysaki geçmişten gelen maluliyeti bulunması durumunda yapılacak olan tazminat hesaplaması farklı olacak iken, yapılan hesaplamada bu durum nazara alınmamış ve tazminat hesaplaması fazla yapıldığını, yargılama sırasında Uludağ Üniversitesi Sağlık Uygulama Ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından tanzim olunan 13.07.2011 tarihli Bilirkişi Raporu’nda; “Davacının bacağının kesilmesi alçı içindeki şişmiş bacakta dolaşım bozukluğuna bağlı kompartman sendromu sonucu oluşabileceği gibi hastada başlangıçta damardaki yaralanmasının intimal bir lezyon oluşması ve bu durumun fark edilmemesi neticesinde de oluşmuş olabileceğini, alçı içindeki şişmiş bacakta dolaşım bozukluğuna bağlı kompartman sendromunda aşırı ağrı oluşması beklendiğini ancak kesilmiş bacak parçasına patolojik inceleme yapılmaması nedeniyle bu ayırımın şu anda tıbben kesin olarak yapılmasının mümkün olmadığını, bununla birlikte Bursa Çekirge Devlet Hastanesi’nin 09.03.2010 tarih ve Başhekimlik Makamına yazılı iki ortopedi uzmanı tarafından imzalı yazısında belirtilen hususlar ( Hasta yakınlarının-kızı ve oğlu- beyanına göre; hastanın önerilere uymamış ve ayağında morarma ve şişlik olmasına rağmen karısının ısrarına direnerek hastaneye gitmediği ) dikkate alındığında… davacının başvuruda gecikme nedeniyle bacağının kesilmesinde kendi kusurunun bulunduğu” kanaatine varıldığını, bahsini ettiği bilirkişi raporunda, davacının trafik kazası sırasında yaralanması sonucu ayakta oluşan parçalı kırık ile beraber aynı zamanda bir damar yaralanmasının da mevcut bulunduğu ve bu damar yaralanmasının fark edilmemesinin ayağın kesilmesi ( ampütasyon ) ile sonuçlanan gangrene neden olabileceği belirtilmekte olduğunu, bu noktada davacının kırık tedavisine başlanmadan ve ayağı alçıya alınmadan önce, kırık bölgesindeki politeal arter ve dallarında yaralanma olup olmadığını tespitine yönelik kalp ve damar cerrahisi uzman doktorları tarafından muayenesinin yapılıp yapılmadığı büyük önem taşımakta olduğunu, davacının bacağında meydana gelen ( sağ tibia proksimal lateral kondil kırığının ) parçalı bir kırık olduğu, tibia üst uç parçalı kırıklarında damar yaralanması riskinin normal kırıklara göre çok daha yüksek olduğu bilinen bir tıbbi gerçeklik olduğu, bu nedenle olası bir damar yaralanması riskine karşı, hastanın hastaneye yatırılarak gözlem altına alınması, hastaya doppler veya angio yapılarak damar durumunun kesin teyit ve tespiti gerekirken, hastanın ayağının alçıya alınarak evine gönderilmesi büyük bir ihmaldir. Hastanın tedavisini gerçekleştiren hekim ve kurumun kusuru nedeniyle oluşan sonuçtan müvekkil sigorta şirketinin sorumlu tutulması beklenemeyeceğini, bu nedenle bu konuya yönelik yeterli inceleme ve muayenelerin yapılıp yapılmadığı yönünde, hastaya ait tüm kayıt ve belgeler üzerinde yeniden bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği halde mahkemece birleştirilen dosyada bu yönden detaylı, doyurucu ve hüküm kurmaya elverişli bir bilirkişi raporu alınmaksızın hüküm kurulduğunu, bu itibarla önceki cevap ve itirazları bu dosyada da yinelemekte olduklarını, davacının bacağının kesilmesi ile sonuçlanan tedavi sürecindeki gerek kendisinin ve gerekse tedavisini yapan hekim ve kurumun hata, ihmal ve eksiklikler sonucu oluşan davacı zararı ile müvekkil şirkete sigortalı 16 …0165 plakalı aracın karıştığı trafik kazası arasındaki illiyet bağı kesildiğini, bu nedenle gerek müvekkil sigorta şirketi ve gerekse sigortalısı oluşan zarardan sorumlu tutulamayacağını, öte yandan etkili ve başarılı bir tedavi hastanın işbirliği olmaksızın mümkün olamayacağını, hasta, tedaviyi başarısız kılacak davranışlardan kaçınmakla yükümlü olduğunu, hasta tedavisi sırasında işbirliği yapmamasının hukuksal sonuçlarına katlanmak zorunda olduğunu, hastanın işbirliğini reddi durumunda Borçlar kanunu madde 44 Uyarınca meydana gelen zararda müterafik kusurlu olduğu kabul edileceğini, zararın artmasına veya doğmasına sebep olan kişi sonuçlarına da katlanacağını, yargılama sırasında alınan Uludağ Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı’ndan alınan 13.07.2011 Tarihli bilirkişi raporunda da vurgulandığı üzere; Hastanın işbirliği Hasta yakınlarının-kızı ve oğlu- beyanına göre; davacı hekimin önerilerine uymamış ve ayağında morarma ve şişlik olmasına rağmen karısının ısrarına direnerek hastaneye gitmediğini, davacı alçılı bacağının üzerine basmaması gerekirken ve bu husus doktorları tarafından kendisine önemle söylenmişken, davacı ayağının üzerine basmış ve hatta ayağa kalkıp yürüyerek kahvehaneye gittiği, meydana gelen vahim sonuç davacının hekim tavsiyelerine uymaması ve tedavi sırasında hekimle işbirliği yapmaması nedeniyle meydana geldiği, Sorumluluk hukukunun genel ilkelerinden olan “hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesi” karşısında, davacının kendi kusuru ile sebep olduğu zarar nedeniyle ayağının kesilmesiyle sonuçlanan maluliyetinden davalılar sorumlu tutulamayacağını, davacının ayağının ampute edilmesi sonucu artan maluliyet oranı ile trafik kazası arasında illiyet bağı bulunmadığı için, çalışma gücünün %100 oranında yitirmiş olduğu gerekçesi ile davacının kendi kusuru ile artan maluliyetinden doğan zarar sorumluluğu müvekkilime yüklenemeyeceğini, davacının sol gözü doğuştan hiç görmediği, bu husus dosya kapsamı ile sabit olduğu halde, gerek kazanın oluşumundaki kusur oranlarının tespitinde ve gerekse tazminat hesabında hiç dikkate alınmadığını, müvekkil sigorta şirketi poliçe teminatı kapsamında sorumlu olduğu tutarı ödemiş olup, ödeyeceği başkaca bir tazminat kalemi kalmadığını belirterek davanın reddi ile vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştr.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacı vekili 12/10/2009 tarihinde, Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/… Esas sayılı dosyası üzerinden, iş göremezlik tazminatı ve manevi tazminat istemiyle davalılar aleyhine davada mahkemece yapılan yargılama sonucunda verilen 19.02.2014 tarih ve 2009/… Esas, 2014/…Karar sayılı karar ile özetle; “Davalılar …, … ve …Sigorta AŞ aleyhine açılan maddi tazminat istemli davanın ıslah edilmiş haliyle kısmen kabul kısmen reddi ile 50.000,00 TL’nin davalılar …, …’dan olay tarihi olan 16/06/2009 tarihinden, davalı … şirketinden(poliçe limiti ile sınırlı) ise dava tarihi olan 12/10/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, Davalılar …, … aleyhine açılan manevi tazminat istemli davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 20.000 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 16/06/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine” dair karar verildiği, kararın taraf vekillerinin temyiz talebine istinaden Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 15.03.2016 tarih ve 2014/8601 Esas 2016/3248 Karar sayılı ilamı ile özetle; “1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalı … vekili ile davalılar … ve…vekilinin yerinde görülmeyen tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Dava, Borçlar Kanunu’nun 46. maddesi (6098 sayılı TBK m. 54) gereğince çalışma gücü kaybı nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davacının tedavi sonrası önerilere uymaması ve ayağında morarma ve şişlik olmasına rağmen hastaneye geç gitmesi dikkate alındığında başvuruda gecikme nedeniyle bacağının kesilmiş olabileceği, sol gözünün doğuştan kör olması ve tamamen görmediği halde trafiğe çıkışı da gözetildiğinde müterafik kusurlu olduğu kabul edilerek BK.’nun 44. madde gereğince tazminattan indirim yapılmışsa da, 30.11.2012 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda, meydana gelen sonuca hekim ve davacı katkısı olup olmadığı hakkında bir fikir beyan edilemeyeceğinin bildirildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının zararın artmasına neden olduğu konusunda somut bir tespit bulunmadığı halde, tazminattan %39 gibi yüksek bir oranda müterafik kusur indirimi yapılması isabetli olmamıştır.3-Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, TMK.’nun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedeceği öngörülmüştür. Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, davalının kusur durumu, davacının yaralanma derecesine göre davacı için takdir olunan manevi tazminatın düşük olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.4-Kabule göre de, BK.’nun 44. maddesinden kaynaklanan hakkaniyet ve takdiri indirim nedeniyle davanın kısmen kabul edilmesi halinde indirimden dolayı reddedilen kısım yönünden davalı yararına vekalet ücreti takdir edilemeyeceği gözönüne alınması gerekirken yazılı olduğu şekilde yapılan indirimden dolayı reddedilen kısım için vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı … vekili ile davalılar … ve…vekilinin yerinde görülmeyen tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2), (3) ve (4) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, ” karar verilmiştir.
Yargıtay bozma ilamı üzerine Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 22017… Esasına kaydedilen dosyada bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sırasında, davacı vekili tarafından 02.02.2018 tarihinde, aynı kaza nedeniyle bakiye iş göremezlik tazminatı olarak 54.308,00 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talepli Bursa 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açılan davanın 2018/…Esas 2018/73 Karar sayılı birleştirme kararı ile Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 22017… Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilerek yapılan yargılama sonucunda verilen Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 31.05.2018 tarih ve 22017… Esas 2018/… Karar sayılı kararı ile özetle; “asıl davanın kabulü ile, 82.138,133 TL’nin davalılar …, …’dan olay tarihi olan 16/06/2009 tarihinden, davalı … şirketinden(poliçe limiti ile sınırlı) ise dava tarihi olan 12/10/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine, Manevi tazminat istemli davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE, Davalının kusur durumu, davacının yaralanma derecesi ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınmak suretiyle 35.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 16/06/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar …, …’dan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine, mahkememiz dosyasında birleştirilmesine karar verilen Bursa 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/…Esas sayılı dosyasında davalıların mevcut dosyamıza ibraz etmek suretiyle süresi içerisinde zamanaşımı defisinde bulundukları anlaşılmakla BK 60 (6098 sayılı TMK 72. Maddesi) ile KTK 109/2 maddeleri ile kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nun 89 ve 66/1-e maddeleri dikkate alınarak eylem için düzenlenen zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğu anlaşılmakla somut olayda kazanın 16/06/2009 tarihinde meydana geldiği davanın ise 02/02/2018 tarihinde açıldığı görülmekle, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine, ” karar verildiği, kararın asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz talebine istinaden Yargıtay 17 Hukuk Dairesi’nin 13.07.2020 tarih ve 2018/5749 Esas 2020/4752 Karar sayılı ilamı ile özetle; …”Somut olayda; davacının 12/10/2009 tarihinde, Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/… Esas sayılı dosyası üzerinden, iş göremezlik tazminatı ve manevi tazminat istemiyle davalılar aleyhine dava açtığı; Dairemizin bozma ilamı sonrasında ise 02.02.2018 tarihinde Bursa 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/…Esas sayılı dosyası üzerinden, davacı vekilinin bakiye iş göremezlik tazminatı istemiyle aynı davalılar aleyhine dava açtığı görülmektedir. Ek dava olarak açılan Bursa 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/…Esas sayılı dosyasında, ilk davanın açıldığı mahkeme olan Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesince birleştirme kararı verilmiş, mahkemece asıl davanın, maddi tazminat yönünden kabulüne, manevi tazminat yönünden kısmen kabulüne, birleşen davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere, mahkemece, asıl dosya bakımından, dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmeye devam edilmesi, birleşen Bursa 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/…Esas sayılı dosyası bakımından davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan Türk Ticaret Kanunu uyarınca ticaret mahkemesi görevli olduğundan görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.2-Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan re’sen görülen nedenlerle hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davada davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına…” karar verildiği görülmüştür.
Yargıtay bozma ilamı üzerine Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020… Esasına kaydedilen dosyada bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda verilen Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 10.12.2020 tarih ve 2020… Esas 2020/… Karar sayılı kararı ile özetle; “asıl dava yönünden hüküm kesinleşmiş olmakla karar verilmesine yer olmadığına, birleşen dava yönünden 6100 sayılı HMK 167 maddesi gereği dosyanın tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmesine, “karar verildiği görülmüştür.
Birleşen davanın tefrik sonucu Bursa 4 Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020… Esasına kaydedilerek dosyada 11/12/2020 tarih, 2020… Esas ve 2020/… Karar Sayılı görevsizlik kararı verilerek dosyanın mahkememize tevzi edildiği görülmüştür.
Mahkememizce tüm dosya kapsamına göre yapılan değerlendirme sonucunda; 16/06/2009 günü saat 08:30 sıralarında davalı-sürücü …’in yönetimindeki davalı …’ın işleteni davalı … şirketine Zorunlu Mali Mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı 16… 0265 plaka sayılı araç ile Dr. Sadık Ahmet Caddesi üzerinden gelip Merinos caddesini çıkan kavşağa girdiğinde Merinos caddesi üzerinden ve seyir yönüne göre soldan gelip kavşağa giriş yapan sürücü belgesiz davacı-sürücü … yönetimindeki 16 … 190 plaka sayılı motosiklet ile kavşak içinde çarpışması sonucu yaralamalı dava konusu olayın meydana geldiği; iş bu davanın da trafik kazasından kaynaklı çalışma gücü kaybı nedeniyle Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 31.05.2018 tarih ve 22017… Esas 2018/… Karar sayılı dosyasında bilirkişi raporu ile tespit edilen bakiye iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Her ne kadar davalı taraf bakiye iş göremezlik tazminatının tahsili bakımından açılan iş bu davanın zamanaşımına uğradığını belirterek reddini talep etmişse de, 2918 sayılı KTK 109.maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın; cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi ve manevi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. Zarara neden olan eylem, aynı zamanda ceza kanunları uyarınca suç teşkil eden bir eylem oluşturuyor ve bu eylem için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun bir süre ise bu takdirde uygulanacak olan zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir. Zarar sorumlusunun ve zararın öğrenilmesi koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekli ve zorunludur. Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, her ne kadar davacılar zarar sorumlusunu öğrenmiş iseler de, henüz kesin rapor düzenlenmemiş olması, düzenlenen adli raporlar ile davacıların zararlarını tam olarak öğrendiklerinin kabul edilemeyecek olması nedeniyle somut olayda kısa süreli 2 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanamayacağı, yine 8 yıllık ceza zamanaşımı süresinin 10 yıllık genel zamanaşımı süresinden daha uzun süreli olmaması nedeniyle somut olayda 8 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmasının yasal olarak olanaklı olmadığı, neticede 16/06/2009 tarihinde meydana gelmiş olan trafik kazası nedeniyle 02/02/2018 tarihinde açılan elde ki dava yönünden 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin dava tarihi itibariyle dolmadığı anlaşıldığından mahkememizce davalı tarafın zamanaşımı itirazı yerinde görülmemiştir.
Bursa 4 Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020… Esas sayılı dosyası celp edilip yapılan incelemede, asıl dava yönünden taraflarca temyiz edilmeksizin kesinleşen Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 31.05.2018 tarih ve 2017… Esas 2018/… Karar sayılı dosyasında alınan Mehmet Yakup Gültekin’in 27/09/2010 tarihli raporunda ; davacı sürücü …’ın kavşaklarda geçiş önceliğine uymayarak kavşaklara yaklaşırken hızını azaltmayarak %60 oranında kusurlu, davalı … ise kavşaklara yaklaşırken hızını azaltmaması, aracının hızını trafik ve teknik özelliğine göre seçmemesi, dikkatsiz ve tedbirsiz davranması sebebiyle %40 oranında kusurlu olduklarının mütalaa edildiği; Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 07/03/2011 gün ve 1437 sayılı kusur durumunu belirleyen raporunda; davalı sürücü …’in %65, davacı sürücü …’ın %35 oranında kusur izafe edildiği, Bilirkişi İbrahim Karakoç’un 11/05/2011 tarihli kusura ilişkin raporunda özetle ; kavşaklarda geçiş hakkını yanlış değerlendiren bilirkişi Mehmet Yakup Gültekin’in görüşü olayın oluşumuna uygun bulunmayarak ATK raporunda belirtilen kanaate iştirak edildiği, Uludağ Üniversitesi Tıp fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığınca raporun düzenlendiği araç dışı trafik kazasına bağlı olarak şahısda mevcut olan kalıcı araz nedeniyle şahsın meslekte kazanma gücünü %52 oranında kaybettiğinin belirlendiği, davacının başvuruda geciktiği ve kendi bacağının kesilmesinde kusuru olduğu, ATK 3.İhtisas Dairesinin 30/11/2012 gün ve 13166 sayılı kararında özet olarak ; Hastanın 8 günlük gecikme ile kontrole getirildiği, meydana gelen arızanın trafik kazası ile illiyeti olduğu, meydana gelen sonuca hekim ve davacı katkısı olup olmadığı hakkında bir fikir beyan edilemeyeceği, ilk müdahalenin uygun olduğu, takibinin gerektiği, müşahadeye alındığının acil kayıtlarında olduğunu fakat süresi ve akıbeti hakkında ortopedi uzmanına ait tıbbi belge bulunmadığı, E cetveline göre davacı …’ın %52 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin 16/06/2009 tarihinden itibaren 2 aya kadar uzayabileceği ve bu süre zarfında mesleğini icra edemeyeceğini, %100 malul sayılması gerektiğini mütalaa ettiği, Bilirkişi Av. Abdullah Yavuz 26/01/2018 tarihli bilirkişi raporunda özet olarak; …’ın maruz kaldığı kaza sonucu 2 ay süre ile geçici iş göremezlik durumuna düşmesi %52 oranında sürekli malul kalması nedeniyle hesaplanan toplam nihai maddi zararın 136.446,20-TL olduğunu mütalaa edildiği görülmüştür.
Sonuç olarak, oluşa ve dosyadaki delillere uygun olduğu için mahkememizce de benimsenen ATK Trafik İhtisas Dairesi raporu ve bilirkişi İbrahim Karakoç’un raporlarında da açıklandığı üzere ; davalı sürücü …’in yönetimindeki otomobil ile seyri sırasında ilk geçiş hakkını bölünmüş yol üzerinden gelmekte olan davacı yönetimindeki araca vermeden kavşağa giriş yaparak kavşaklarda ilk geçiş hakkı kuralını ihlali nedeniyle asli ve %65 oranında kusurlu, davacı sürücü …’ın ise motosikletle seyri sırasında kavşağa geldiğinde hızını asgari düzeye düşürüp müteyakkız olması, davalı yönetimindeki aracı farkettiğinde ikazda bulunup etkin fren tatbiki ve uygun direksiyon manevrası ile olayı önlemeye çalışması gerektiği halde bahsedilen bu hususlara riayet etmemesi sebebiyle tali ve %35 oranında kusurlu oldukları, bu olay sebebiyle ATK 3. İhtisas Dairesinin raporunda da açıklandığı üzere ; davacı …’ın %52 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin 16/06/2009 tarihinden itibaren 2 aya kadar uzayabileceği ve bu süre zarfında mesleğini icra edemeyeceği, %100 malul sayılması gerektiği anlaşılmakla mahkememizce kesinleşen dosyada hükme esas alınan gerekçeli ve denetime elverişli bilirkişi raporuna itibar edilerek Davanın kabulü ile, bakiye iş göremezlik tazminatı 54,308,00 TL’nin davalılar …, …’dan olay tarihi olan 16/06/2009 tarihinden, davalı … şirketinden(poliçe limiti ile sınırlı) ise dava tarihi olan 02/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM; Gerekçesi ve ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
l- Davanın KABULÜ İLE, 54,308,00 TL’nin davalılar …, …’dan olay tarihi olan 16/06/2009 tarihinden, davalı … şirketinden(poliçe limiti ile sınırlı) ise dava tarihi olan 02/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar yasası gereğince alınması gereken 3.709,78-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 185,49-TL harcın mahsubu ile bakiye 3.524,29-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak alınarak hazineye İRAT KAYDINA,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/1-2 uyarınca belirlenen 7.860,04-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan 226,59-TL harç, 60,00-TL tebligat giderinden oluşan toplam 286,59-TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Kesinleşme süreci tamamlanana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalı … vekilinin yüzüne karşı, diğer davalılar yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde Yargıtay Temyiz Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/11/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır