Emsal Mahkeme Kararı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/439 E. 2022/45 K. 13.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/439 Esas – 2022/45
T.C.
BURSA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/439
KARAR NO : 2022/45
HAKİM : ….
KATİP : ….
DAVACI : …- ….
VEKİLİ : Av. …. UETS
DAVALI : 1- … – ….
VEKİLİ : Av. …. UETS
DAVALI : 2- … SİGORTA ŞİRKETİ – ….
VEKİLİ : Av. …. UETS
DAVALI : 3- … ANONİM ŞİRKETİ – ….
VEKİLİ : Av. ….. UETS
DAVALI : 4- … ….
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/06/2021
KARAR TARİHİ : 13/01/2022
Mahkememizde açılan davanın açık muhakemesi sonunda ;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davaya konu 18/07/2020 günü, davacı müvekkilinin yolcu olduğu sürücü …’in sevk ve idaresindeki 16…3 plakalı motosiklet ile …’ın sevk ve idaresindeki 48NV737 plakalı araç Muğla ili Ula İlçesi İdima Sokak Koyuncu Sokak Kavşağında EK’ teki kaza tutanağında belirtilen noktada, çarpıştığını, meydana gelen trafik kazasında müvekkil …ağır yaralanarak Muğla Sıtkı Koçman Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldığını, müvekkil hakkında hastanede ”BTM ile giderilemez, Hayati Tehlikesi Vardır” içerikli rapor tanzim edildiğini, akabinde müvekkil, bir hafta yoğun bakımda entübe şekilde tedavi edilmeye başlandığını, Muğla Cumhuriyet Başsavcılığının 2020/… sayılı soruşturma dosyasına verilen 17/08/2020 tarihli bilirkişi raporuna göre ” 16…93 Plakalı motosiklet sürücüsü …’in kavşağa yaklaşırken hızını azaltmamakla KTK 52/1-a, kontrolsüz kavşağa geldiğinde sağdan gelen araca ilk geçiş hakkını vermemekle aynı kanunun 57/c-2 maddesinde belirtilen kural ve yasakları ihlal ettiğinden bu kazanın oluşumunda ASLİ kusurlu olduğu, 48…737 plakalı otomobil sürücüsü … ‘ın, kontrolsüz kavşaktan sola dönüşü esnasında dikkat ve özen yükümlülüğüne yeteri kadar riayet etmeyerek sola dar kavisle dönüş almakla aynı kanunun 53/1-b maddesindeki kural ve yasaklara yeteri kadar riayet etmediğinden olayda TALİ derecede kusurlu olduğu ” kanaatine varıldığını, müvekkilinin kaza tarihinde 18 Yaş 10 aylık olduğunu bir hafta entübe olarak yoğun bakımda kaldığını, ameliyat geçirdiğini, kulak kanaması yaşadığını, duyma kaybı oluştuğunu vücudunda çok sayıda kırıklar oluşmuş ve kaburgaları da hasar aldığını, köprücük kemiği kırığı oluşmuş ve sağ omzuna platin takıldığını, güç kaybı yaşadığını, aktif olarak sporla uğraşan ve genç yaşında böylesi bir kaza yaşayan müvekkil yaşadığı kaza sonrası yaşadığı fiziksel kayıpların yanı sıra psikolojik olarak da zor dönemler geçirdiğini, Üniversite sınavına hazırlanmakta olan müvekkil, spora devam edemeyeceğini ruhi bunalımlara girdiğini, Müvekkilin yaşına, aktif ve pasif dönem yaşam süresine, beden gücü kayıp oranına davalıların kusur durumu ve yargılama sırasında toplanacak delillere göre yaşadığı kazanın ve sakatlığının yarattığı ruhsal ve yaşamsal olumsuzluklar sebebi ile müvekkilinin henüz çok genç olması ve davalıların kusur durumları da gözetilerek, yargılama neticesinde sorumluluk ve zarar kapsamı belli olacağından fazlaya ilişkin hakları saklı olarak 1.000,00 TL üzerinden manevi tazminat 1.000,00 TL maddi olmak üzere toplam 2.000,00 TL tazminatın, kaza tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, ve davacı müvekkil bakımından hak mahrumiyeti oluşmaması adına davalılardan … ve …’ın taşınır taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati tedbir konulması, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı … Sigorta Şirketi vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafça zmms genel şartlarında belirtilen ve ibrazı zorunlu olan belgelerle yapılmış bir başvuru bulunmuyor ise dava şartı yokluğundan huzurdaki davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, 2918 sayılı karayolları trafik kanunu ve ttk’nın ilgili maddeleri gereğince sigorta sözleşmesinden kaynaklanan talep ve dava hakları 2 yılda müruru zamana uğrayacağını, bu nedenle 2 yıllık dava açma süresi geçmiş ise davanın zamanaşımı sebebiyle reddedilmesi gerekiğini, tarafları ve konusu aynı olan bir davanın tespiti halinde davanın reddi gerektiğini, savcılık soruşturması aşamasında ya da ceza davasında uzlaşma var ise davanın reddi gerektiğini, soruşturma ya da ceza davasında uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat, eski halin iadesi veya diğer bir tazminat davası açılamayacağını, açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılacağını belirterek davanın usulden ve esastan reddine yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … A.Ş. Vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davanın yetkisiz mahkemede ikame edildiğinden yetkisizlik kararı verilerek dosyanın İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesini, davacının maddi tazminata ilişkin talebini açık bir şekilde belirtmesi için süre verilmesini, işbu süre içerisinde eksiklik giderilmezse davanın açılmamış sayılmasını, davacının sürekli iş göremezlik talebine ilişkin zararı karşılandığından işbu davanın reddine, Müvekkil sigorta şirketinin manevi tazminata ilişkin bir sorumluluğu bulunmadığından bu yöndeki taleplerin reddine, tazminat hesabının ZMS Sigortası Genel Şartları A.5/c maddesi ve ekinde yer alan esaslara göre yapılmasına, sorumluluğa esas kusur oranlarının tespit edilebilmesi adına alanında uzman bilirkişi tarafından kusur oranlarının belirlenmesine, davacının müterafik kusuru ve kask kullanılmaması ve alkollü sürücünün aracında seyehat etmesi- nazara alınarak hesaplanacak tazminat miktarından indirimi yapılmasına, ceza dosyasının celbi ile uzlaşma sağlanıp sağlanmadığının tespit edilmesine, muaccel bir alacağın doğmadığı dikkate alınarak müvekkil şirketin yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmamasını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLER VE GEREKÇE;
6100 sayılı HMK’nın genel yetkiyi düzenleyen 6. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. “7. maddesinde de,” davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır. Birden fazla davalının bulunduğu hallerde, davanın, davalılardan birini sırf kendi yerleşim yeri mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldığı, deliller veya belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme ilgili davalının itirazı üzerine, onun hakkındaki davayı ayırarak yetkisizlik kararı verir.” denilmektedir. Yine aynı Yasa’nın 16. maddesinde ise, “Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.” hükmü yer almaktadır.
Diğer taraftan 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. Maddesinde ise “Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentanın bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi, kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” ifadesine yer verilmiştir.
HMK 16. madde hükmü, HUMK’taki düzenlemeye oranla daha genişletilmiş ve ayrıntılandırılmıştır. Ancak HMK’da kesin yetki halleri açıkça sayılmış olup haksız fiile ilişkin davalardaki yetki kesin yetki olmayıp bir seçimlik yetkidir. ” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 27.05.2015 tarih, Esas No: 2013/11-2359, Karar No: 2015/1443)
Bir davada, birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacı bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Fakat HMK 7. Madde ile dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır denilmek sureti ile bir münhasır yetki kuralı getirilmiştir. HMK 7. Madde uyarınca benimsenecek kesin yetki kuralı davacının seçimlik hakkını elinden almayacak, kazanın meydana geldiği yer, zararın meydana geldiği yer yahut zarar görenin yerleşim yeri somut olaya göre tüm davalılar yönünden ortak yetkili mahkeme olabilecektir.
Her ne kadar; Yargıtay’ın aksi uygulamaları olsa da, HMK 7. Maddenin gerekçesi “…..1086 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin ikinci fıkrası hükmü ayrı bir madde hâlinde düzenlenmiş; birden fazla davalı varsa, davanın bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği esası burada da kabul edilmiştir. Ancak, birden fazla davalı hakkında dava açılmak istendiğinde, dava sebebine göre davalıların tümü hakkında, kanunda ortak yetkili bir mahkeme belirtilmişse, davanın, davalılardan birinin yerleşim yerinde değil, ortak yetkili mahkemede açılması gerekmektedir. Ayrıca, “…davaya, ancak o yer mahkemesinde bakılır” denilerek, ortak yetkili mahkemenin yetkisi, kesin yetki hâline getirilmiştir….. ” şeklinde olup, HMK 7. Maddede yer alan düzenlemenin açıkça kesin yetki kuralı haline getirildiğini söylemektedir. Zaten madde metninden de bu husus açıkça anlaşılmaktadır. Kanun koyucu kesin yetki kuralı öngörmediği durumlarda -abilir, -ebilir fiil çekimini kullanmış iken, kesin yetki kuralı olmasını öngördüğü durumlarda -ır, -ir gibi seçim imkanı tanımayan fiil çekimi kullanmıştır.

Nitekim HMK 7. Madde hem lafzi yorum ile yorumlandığında hem amaçsal (gai tefsir metodu) yorum ile yorumlandığında maddenin kesin yetki kuralı öngördüğü açıkça anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Yargıtay’ın aksi yöndeki kabulü katiyetle hatalıdır. Zaten maddi – manevi tazminat dosyaları yönünden bu şekildeki bir uygulama usul ekonomisine ve tazminatın farklı belirlenmemesi gerekliliğine aykırı sonuçlar doğurmaktadır. Davalılardan birinin yetki itirazı yapıp diğerinin yapmadığı durumlarda, dosya yetki itirazının kabulü ile tefrik edilerek ayrı ayrı yerlerde görülmeye devam etmektedir ki bu durum HMK’daki bir çok ilkeyle ters düşmektedir. Yargıtay’ın bu uygulamadan rücu edebilmesi amacıyla içtihadın yeniden gözden geçirilmesi için tekrardan bu tarz bir dosyanın Yargıtay denetiminden geçmesi fikrimizce elzemdir.
Dava yalnızca davalılardan …’in yerleşim yeri olan Bursa mahkemelerinde açılmış ise de, kaza Muğla’da meydana gelmiş olup, zarar gören davacının yerleşim yeri de Muğla’dır.
Davalılardan … yetki itirazında bulunarak seçimlik hakkını İstanbul Anadolu Mahkemeleri yönünde kullanmıştır.
Davalılardan … ise yetki itirazında bulunmuş ve seçimlik hakkını Muğla mahkemeleri yönünde kullanmıştır.
Dolayısıyla dava haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinde açılmadığı gibi, KTK 110. Madde uyarınca Yargıtay’ın bölge müdürlüğünün bulunduğu yeri de yetkili olarak benimseyen kabulüne göre davalı …’nın kendi internet sitesindeki bilgilerden anlaşıldığı üzere bölge müdürlüğü de Bursa’da mevcut değildir. Bu durumda davanın yetkisiz yerde açıldığının kabulü zorunludur. Fakat hem davalı … yönünden dava tefrik edilerek İstanbul Anadolu Adliyesine yetkisizlik kararı verilmesi, hem de davalı … yönünden dava tefrik edilerek Muğla Mahkemelerine yetkisizlik kararı verilmesi dosyanın aynı kaza yönünden üçe bölünerek görülmesi sonucunu doğuracak, bu da usul ekonomisine aykırılık teşkil edecektir. Ayrıca birbirinin raporunu benimsemeyen mahkemeler yönünden ayrıksı kararlar çıkmasına sebebiyet verecek ve yargıya olan güveni zedeleyecektir.
Açıklanan nedenlerle, HMK 7. Maddenin 2. Fıkrası kesin yetki kuralı olarak kabul edilmiş ve haksız fiilin işlendiği yer yahut zarar görenin yerleşim yeri mahkemeleri Muğla olduğundan ve tüm taraflar için ortak yetkili mahkeme olduğundan davayı görmeye yetkili Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi olarak kabul edilerek HMK 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık süre içinde talep edilmesi halinde yetkili MUĞLA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNE gönderilmesine dair aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1- MAHKEMEMİZİN YETKİSİZLİĞİNE,
Davanın yetkisizlik nedeniyle USULDEN REDDİNE,
Davanın konusu itibariyle davaya bakmaya yetkili mahkeme MUĞLA Mahkemeleri olduğundan HMK 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık süre içinde talep edilmesi halinde Görevli MUĞLA ASLİYE TİCARET MAHKEME’sine GÖNDERİLMESİNE,
Harç, masraf, avans ve vekalet ücreti hususlarının görevli mahkemece karara bağlanmasına, herhangi bir sebeple görevli mahkemede yargılamaya devam olunmaması halinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile yargılama giderlerine hükmedilebileceğine dair kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Bursa Bölge Adliye Mahkemeleri Nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda açıkça okunup anlatıldı.13/01/2022

İş bu kararın gerekçesi 18/02/2022 tarihinde yazılmıştır.

Katip ….
¸E-imzalıdır.

Hakim ….
¸E-imzalıdır.