Emsal Mahkeme Kararı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/166 E. 2021/477 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/166 Esas – 2021/477
T.C.
BURSA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
(Görevsizlik Kararı)
ESAS NO : 2021/166 Esas
KARAR NO : 2021/477

HAKİM : ….
KATİP : …

DAVACI : … SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ …
VEKİLİ : Av. …UETS
DAVALI : … MÜDÜRLÜĞÜ … UETS
VEKİLİ : Av….UETS
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 02/03/2021
KARAR TARİHİ : 03/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/06/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; davacı vekilinin 02/03/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkil Şirket nezdinde, “…” adresinde bulunan işyeri, 16/04/2018 – 16/04/2019 tarihleri arasında 178771569 numaralı … Paket Poliçesi ile … adına sigortalandığını, söz konusu sigortalı işyerinde, 30.08.2018 tarihinde, dahili su kaynaklı hasar meydana geldiğini, bu hasarın, alınan ekspertiz raporunda da görüldüğü üzere, bina su saatlerinden …i’ye ait olan temiz su borusunun patlamasıyla dairenin içine akan ve yayılan su nedeniyle oluştuğunu, bu bağlamda, alınan ekspertiz raporuna dayanılarak, sigortalıya 3.500,00.-TL hasar bedeli ödenmiş bulunduğunu, sigortalı taşınmazda zarara yol açan boru patlamasından dolayı davalı taraf kusurlu olarak sorumlu olduğunu, işbu sebeple müvekkili şirket tarafından yapılan ödemenin halefiyet prensipleri gereği davalı taraftan rücuen tazmini gerektiğini, bu nedenle, hasarın meydana gelmesinde davalı taraf sorumlu olduğundan, TTK madde 1472 gereği müvekkil şirket sigortalısının halefi durumuna geçerek kusurlu olan davalıya rücu talebinde bulunmuş olduğu ancak davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılmaması üzerine, davalıya karşı İstanbul 22. İcra Müdürlüğünün 2020/… Esas sayılı dosyası ile toplam 3.976,38.-TL için ilamsız icra takibinde bulunulduğunu, ancak borçlu/davalı tarafından alacağa haksız olarak itiraz edilmek suretiyle takip durdurulduğunu, itiraz akabinde, davalı taraf ile gerçekleştirilen arabuluculuk görüşmesinin olumsuz sonuçlandığını, anılan bu sebeplerle; ileride telafisi mümkün olmayan zararların doğmasını engellemek ve müvekkili şirketin alacağının yargılama sonucu ödenmesinin güvence altına alınması adına, davalının mal varlığı üzerine ihtiyati haciz konulmasına, davanın kabulüne, davalının İstanbul 22. icra müdürlüğünün 2020/… Esas sayılı dosyasına vaki itirazının iptali ile takibin devamına, kötüniyetli itiraz nedeni ile, davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; davalı vekilinin 01/04/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; dava haksız ve yersiz olup, yasal dayanaktan yoksun olduğunu, zamanaşımı itirazı ve yetki ile husumet itirazlarında bulunduklarını, davacı vekilinin ihtiyati haciz isteminin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 257. Maddesinde sayılmış olup, huzurdaki haksız davaya ilişkin işbu şartların hiçbirinin bulunmadığını, ayrıca davacı vekilinin haciz talebinde teminat göstermediğini, ayrıca İcra ve İflas kanunun 82. Maddesi gereğince Devlet Malları ile özel kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen malların haczedilemeyeceğini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın YY-2020/87462 Sayılı 13/01/2021 Tarihli ve Uyuşmazlık Talepli Kararına istinaden, dosyanın Görev bakımından reddini talep ettiğini, 30/08/2018 tarihinde gelen acil su patlağı ihbarı üzerine teknik ekiplerin acil olarak sistemde kayıtlı olan … adresine yönlendirildiğini, ekspertiz raporunda belirtilen adresin hatalı olduğunu, yapılan inceleme üzerine ilgi dilekçesinin ekindeki fotoğraflarda görüldü üzere, bina içerisinde üzerinde çek-valfin bulunduğu ısıtma borunun patladığı ve yoğun su akışı olduğu tespit edildiğini, ekip tarafından bina dışındaki ana hat üzerinden evsel su bağlantısı hemen kesildiğini, devamında arıza binada ikamet edenler tarafından, bina içindeki ısıtma boru tamir edilerek arızanın giderildiğini, Buski içme suyu evsel bağlantılarda bina girişindeki ısıtma borulu iç tesisat bağlantısına kadar sorumluluk sahibi olduğunu, bina içi tesisatlar tamamen binada ikamet edenlerin sorumluluğunda olduğunu, su baskının yaşandığı iddia olunan depo zemininde su giderinin olmadığı görülmekte olup, yapıdaki bu eksiklik ile sigortalının dikkat özen yükümlülüklerini yerine getirmedikleri ilgili yasal mevzuat kapsamında bina malikinin yapım aşamasında depoda su giderini havalandırmayı ve yangın tertibatını imal etmesi gerekte olup, aksi durumunda meydana gelecek zarardan sorumluğu olduğunu, olay tarihinden itibaren faize hükmedilebilmesi için müvekkili bakımından temerrüde düşürülmüş olması gerektiğini, ancak huzurdaki haksız davada müvekkili Genel müdürlük yönünden davacı tarafça temerrüde düşürme sonucunu doğuracak ihtar ihbarın yapılmadığını, halefiyet iddiasına ilişkin de itirazda bulunduğunu, sigorta ettiren ile akdedilen sözleşme uyarınca sigortalısının teminat altına alınan rizikosunun gerçekleşmesi halinde ödenmiş olan primler karşılığında himaye borcunu yerine getiren davacı firmanın ayrıca dava açma hakkı elde etmesi davacı firmanın hukuka aykırı olarak ilgili riziko nedeniyle mükerrer ödeme elde etmesine sebep olacağını, zarar unsuru gerçekleşmeyen dava ile ilgili gerçeğe aykırı davacı yan iddialarının reddini gerektiğini, anılan bu sebeplerle; kötü niyetli ihtiyati haciz talebinin reddine, haksız davanın reddine, davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ DELİLLERİN DEĞERLENDERİLMESİ VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık İstanbul 22 . İcra müd. 2020/… E. Sayılı icra dosyasında borçlu davalının borca itiraz neticesinde takibin durması sonucunda itirazın iptali ve icra inkar istemine ilişkindir.
Mahkememizce yargılama yapılmış, İstanbul 22 . İcra müd. 2020/… E. Sayılı dosyası celp edilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir.
Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemelerine açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması, Asliye Ticaret Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için Asliye Hukuk Mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık, kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, asliye hukuk mahkemesi’nin ticari olmayan bir davayı asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla görmüş olması açıkça bozmayı gerektiren bir usule aykırılık halini oluşturmaktadır.
Uyuşmazlık 6102 sayılı TTK’nın 1472. maddesi uyarınca sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen zarar bedelinin haksız fiil sorumluluğu gereği dahili suya ait borunun patlamasından kaynaklı hasarın onarımından sorumlu olduğu iddia edilen Buski’den rücuan tahsili isteminden kaynaklanmaktadır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22. 03.1944 tarih 37 Esas 9 Karar R.G.3.7.1944 sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır. Davacı sigorta şirketi olup, uyuşmazlık haksız fiilden kaynaklandığı gibi dava dilekçesine ekli … paket poliçe örneğinden de anlaşılacağı üzere davaya konu hasarın meydana geldiği yerin apartman dairesi olup kullanım amacı ikametgah olduğundan bu durumda uyuşmazlığı genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden davanın görev dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, dosyanın görevli ve yetkili Bursa Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi ve ayrıntısı açıklanacağı üzere

Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
Davanın Görev Dava Şartı Yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
Davanın konusu itibariyle davaya bakmaya görevli mahkeme ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olduğundan HMK 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık süre içinde talep edilmesi halinde dosyanın Görevli BURSA NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
HMKnun 20 maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde talep olmadığı takdirde dosya üzerinden davanın açılmamış sayılmasına dair karar verilmesine,
Harç, masraf, avans ve vekalet ücreti hususlarının görevli mahkemece karara bağlanmasına, herhangi bir sebeple görevli mahkemede yargılamaya devam olunmaması halinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile yargılama giderlerine hükmedilebileceğine,
Dair, tarafların yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf Kanun Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/06/2021

Katip….
¸e-imzalıdır

Hakim…
¸e-imzalıdır