Emsal Mahkeme Kararı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/121 E. 2021/1001 K. 14.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
BURSA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
(Görevsizlik Kararı)
ESAS NO : 2021/121 Esas
KARAR NO : 2021/1001

HAKİM : … …
KATİP : … …
DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … – [….] UETS
DAVALI : … (TC. …) …
VEKİLİ : Av. … – [….] UETS
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/02/2021
KARAR TARİHİ : 14/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/12/2021
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; davacı vekilinin 16/02/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı, müvekkil şirkette 18/02/2009 ile 28/09/2020 tarihleri arasında fizik test laboratuvar şefi olarak çalıştığını, davalı iş sözleşmesini kendi istek ve iradesi ile müvekkil işverene 09/09/2020 tarihinde vermiş olduğu dilekçe ile istifa ederek sona erdirmiş olduğunu, davalı müvekkili şirketten tüm hak ve alacaklarını almış olup davalı müvekkili şirketi kesin olarak ibra etmiş olduğunu, davalı müvekkili şirket ile aralarında bulunan iş sözleşmesini istifa etmek sureti ile sona erdirmesinin hemen akabinde … Bursa adresinde faaliyet gösteren … A.Ş.’nde çalışmaya başladığını, söz konusu dava dışı firma Bursa ilinde, müvekkil şirkete çok yakın bir yerde, müvekkili şirket gibi tüm tekstil departmanını kapsayan şekilde faaliyet göstermekte olduğunu, davalı ile müvekkili şirket arasında rekabet sözleşmesi yasağı sözleşmesi akdedilmiş olup söz konusu sözleşmenin 5.3. Maddesinde ” Personel, işveren ile aynı iş kolunda faaliyet gösteren bir firmada iş ilişkisinin sona ermesini müteakip 2 yıl süresince, işverenin bilgisi ve izni olmaksızın, Marmara Bölgesi sınırları içinde ve işverenin ticari ilişki ve müşteri portföyü bölgesi içerisinde her ne sıfatla olursa olsun işveren ile doğrudan ya da dolaylı olarak rekabet etmekte olan rakip bir firmada çalışmayacağını, her hangi bir hizmet akdi bulunmaksızın bu tür firmalarla fikri, mali, ticari, teknik vb hususlarda doğrudan ya da dolaylı rekabet ortamı yaratacak şahsi veya örgütlü çalışmalarda bulunmayacağını kabul ve taahhüt eder.” hükmü düzenlendiğini, aynı sözleşmenin 6. Maddesinde ise “…sözleşmenin beşinci maddesindeki hükümlere aykırı bir şekilde rekabet yasağını ihlal etmesi halinde, … Son brüt ücretinin 10 katı tutarında nakdi cezai şart olarak herhangi bir uyarı ve takibe mahal vermeden İşverene nakden ve defaten ödeyecektir.” denildiğini, davalı, müvekkili şirkette yaklaşık 11 yıl çalıştığını, bu uzun çalışma süresinde davalı müvekkili şirketin hem ticari sırlarına ve bilgilerine sahip olup hem de laboratuvarda bulunan çok gizli ve önemli reçetelerin bilgilerine sahip olduğunu, davalı, müvekkil şirkette görevi nedeniyle öğrenmiş olduğu bu ticari sırları müvekkil şirkete rakip olan dava dışı Barutçu Tekstil şirketinde haksız rekabet yaratacak şekilde kullanmakta olduğunu, davalının müvekkil şirketten ayrılarak hemen akabinde aynı iş ve faaliyette bulunan başka bir firmaya girmesi Rekabet Yasağı Sözleşmesi’nin ihlali anlamına geldiğini, davalının müvekkil şirketten ayrılmadan önce aldığı en son brüt ücret 6.662,25 TL olduğunu, Rekabet Yasağı Sözleşmesi’nin 6. Maddesinde davalının sözleşmedeki hükümleri ihlal etmesi nedeniyle son brüt ücretinin 10 katı tutarında ceza-i şart bedelini müvekkil şirkete ödemesi gerektiğini, her ne kadar müvekkili firmaca arabuluculuk yoluna başvuru yapılmış ise de anlaşma sağlanamadığını, anılan bu sebeplerle; gerek davalıdan gerekse dava dışı işvereninden haksız rekabetten kaynaklanan zarara ve fazlaya ilişkin zarar ziyan talep ve dava hakların saklı kalmak kaydı ile haklı davanın kabulü ile 66.622,50 TL ceza-i şart bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkili şirkete ödenmesine, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; davalı vekilinin 05/04/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı yanın talepleri zamanaşımına uğramış olup, bu hususa ilişkin zamanaşımı itirazında bulunduğunu, davacı yan, dava dilekçesinde her ne kadar, müvekkil davalının kendi isteği doğrultusunda istifa ederek iş akdini feshettiğini iddia etmiş ise de, işbu iddia hukuki dayanaktan yoksun mesnetsiz olduğunu, müvekkili davalı, davacı şirkette çalışmakta iken ekonomik ihtiyaçları nedeni ile, davacı şirketten avans talebinde bulunmuş ise de müvekkilin söz konusu talebi, davacı şirket tarafından reddedilmiş ancak müvekkilin yaş dışında emeklilik koşullarını taşıdığına dair yazı getirmesi halinde kıdem tazminatını ödeyebileceklerini, akabinde işyerinde çalışmaya devam edebileceğini bildirmiş olduklarını, bunun üzerine müvekkili tarafından, işveren davacı şirketin yönlendirmeleri doğrultusunda ilgili evrak SGK’dan temin edilerek davacı şirkete teslim edilmiş olup davalı müvekkili, fiili olarak da davacı şirkette çalışmaya devam ettiğini, müvekkili, iş akdini fesih iradesi bulunmamakta olup bu husus, davacı tarafça dava dilekçesinde ileri sürülen ifadeler ile de açıkça ortada olduğunu, zira davacı yan, dava dilekçesinde müvekkilin istifa dilekçesini 09.09.2020 tarihinde verdiğini, iş akdinin 28.09.2020 tarihinde sona erdiğini iddia etmiş olup iş akdini sonlandırmak isteyen bir çalışanın 09.09.2020 tarihinde dilekçe vererek, iş akdini 25.09.2020 tarihinde sona erdirmek istemesi hayatın olağan akışında da aykırı olduğunu, bununla birlikte davacı yanın iddiası bir an için kabul edilse dahi müvekkili davalının işverene vermiş olduğu dilekçesinde iş akdinin 25.09.2020 tarihi itibarı ile sona erdirildiği belirtilmekte olup çıkışını talep ettiği işbu tarihten itibaren 3 gün daha işyerinde çalışması, müvekkilin fesih iradesinin olmadığını açıkça ortaya koymakta olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydı ile davacı yanın iddialarına bir an itibar edilmiş olsa dahi, davalı müvekkilin istifa tarihinden sonra da davacı şirketin personeli olarak çalışmaya davam ettiğini, İş akdini istifa ederek ve yaş dışındaki emeklilik koşulları ile feshetmek isteyen bir çalışanın 1 ay öncesinden dilekçe vererek, dilekçesinde belirtmiş olduğu tarihten sonra da çalışmaya devam etmesi hukuk kuralları ile bağdaşmadığı gibi ticari hayat içerisinde de işçi-işveren ilişkisinde de mantık kuralları ile bağdaşmadığını, bu husus, müvekkilin iş akdinin davacı şirket tarafından haksız olarak feshedildiğinin açık bir göstergesi olduğunu, bu nedenle, davacı yanın müvekkilden cezai şart talep hakkı bulunmadığını, davacı yanın, dava dilekçesi ekinde sunmuş olduğu rekabet yasağı sözleşmesinde her ne kadar 18.02.2009 tarihinde imza altına alındığı belirtilmiş ise de işbu tarih de gerçeklikle bağdaşmadığını, müvekkili, davacı şirkette çalışmakta iken iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin standart evraklar olduğu ileri sürülerek, müvekkili söz konusu belgeleri okumasına izin verilmeyerek, sayfaların yalnızca imza atılacak alt kısımları gösterilerek, evraklar ile ilgili bilgi verilmeyerek, işten atılma baskısı ile davacı şirketçe birçok belge imzalatılmış olup dosya kapsamında bulunan rekabet yasağı sözleşmesi de söz konusu belgelerden biri olduğunu, müvekkili rekabet etmeme sözleşmesinden işbu dava ile haberdar olmuş olduğunu, zira, davacı şirket nezdinde imzalattırılan hiçbir evrak imza sahiplerine verilmediği gibi, dava konusu rekabet yasağı sözleşmesinin de bir sureti müvekkile verilmediğini, davacı şirket tarafından, dava dilekçesi ekinde sunulan rekabet yasağı sözleşmesi, matbu sözleşme olup davacı şirkette çalışan tüm personellere imzalatılmak üzere, kıdemlerine, pozisyonlarına ve ticari sırları bilebilecek durumda olup olmadıklarına bakılmaksızın düzenlenmiş olduğunu, bu kapsamda, söz konusu sözleşme hükümlerinin yukarıda yer alan kanun maddesinde belirtilen genel işlem koşullarından sayılması gerektiğinin aşikar olduğunu, bu nedenlerle, müvekkili iradesi fesada uğratılarak baskı ile imzalamak zorunda bırakıldığı rekabet yasağı sözleşmesi hukuken geçersiz olup söz konusu sözleşmeye istinaden cezai şart talebi ile açılan işbu davanın reddi gerektiğini, davacı yanın sunmuş olduğu rekabet sözleşmesinde müvekkil davalının “Görevi: Laboratuvar Elemanı” olarak belirtilmiş olup kabul anlamına gelmemekle birlikte dava dilekçesinde şef olarak çalıştığı ifade edildiğini, işbu hususun da çelişki oluşmasına sebebiyet verdiği açık olduğu gibi davacı tarafça, müvekkili görev tanımı ve görev tanımı kapsamında hangi işleri yapmakla görevli olduğu da dosya kapsamına sunulmadığını, rekabet yasağını ispatla mükellef olan davacı yanın, görev tanımını sunmamış olması da iddialarının soyut ve gerçeklikle bağdaşmadığını göstermekte olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte, bir an için davacının reçetelerin varlığı yönündeki iddiasına itibar edilse dahi, rekabet yasağı sözleşmesinde söz konusu reçetelerden ve içeriklerinde yer alan bilgilerden bahsedilmesi gerektiğini, rekabet sözleşmesinde dahi yer almayan reçetelerin ve içeriğinin ticari sır olduğuna dair iddiaların işbu dava ile ileri sürülmüş olması, sunulan rekabet sözleşmesinin müvekkil davalı adına münferiden düzenlenmediğini, genel işlem şartı olarak karşılıklı anlaşma olmaksızın, matbu olarak düzenlendiğini göstermekte olduğunu, müvekkil davalının, işverenin ne müşterilerini tanıması, ne müşteriler ile iletişime geçmesi, ne de işin bütün ayrıntılarına ulaşabilecek imkana sahip olması gibi bir durum söz konusu olduğundan davacı şirketin cezai şart talep hakkı da bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydı ile; müvekkilin, davacı şirketin ticari sırları hakkında bilgi edinme imkanı ile meydana gelebilecek zarar arasında illiyet bağı da bulunmadığını, davacı yanın sunmuş olduğu rekabet yasağı sözleşmesi, müvekkili anayasal hakkı olan çalışma özgürlüğüne aykırılık teşkil etmekte olduğunu, müvekkilinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürdüğünü, anılan bu sebeplerle; davacının hukuki dayanaktan yoksun davasının reddine, tüm yargılama masraf ve giderleri ile avukatlık ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE;
Dava; davalının davacı şirketten ayrıldıktan sonra aynı iş kolunda çalışan başka bir firmada çalışarak rekabet yasağının ihlal ettiği iddiası kapsamında 66.622,50-TL cezai şart bedelinin davalıdan tahsiline ilişkin alacak davası olduğu anlaşılmıştır.
Asliye Ticaret Mahkeme’lerinin görevini belirleyen 6102 sayılı Türk Ticaret Kanu’nun 5. Maddesinin 1. Fıkrası “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi tüm ticari davalara bakmakla görevlidir.” düzenlemesini getirmiştir. Ticari davaların neden ibaret olduğunu düzenleyen aynı yasanın 4. Maddesi 1. Fıkrası ise” Her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu kanunda ve maddenin b,c,d,e,f, bentlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır düzenlemesini getirmiştir.
Davada öncelikle dava şartları hususunda değerlendirme yapmak gerekmiştir.6100 Sayılı HMK’nın 1.maddesinde; görevin kamu düzenine ilişkin olduğu düzenlenmiş olup aynı yasanın 114/1-c maddesinde; görevin dava şartı olduğu belirtilerek, mahkemenin görevli olup olmadığını davanın her aşamasında mahkemenin kendiliğinden araştıracağı hükmüne yer verilmiştir.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’ni, 2021/3076 Esas, 2021/9789 Karar sayılı ilamı ile; “Dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacaklarının tahsili istemine ilişkin olup, öncelikle dikkate alınması gereken husus uyuşmazlığın 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır. Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. Dairemizin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla,yukarıda belirtilen açıklamalar uyarınca görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği anlaşılmıştır. Somut olayda davacı işveren ile davalı işçi arasında rekabet yasağına ilişkin düzenlenmiş olan sözleşme maddesi uyarınca tarafların talep edebilecekleri cezai şart ve tazminata ilişkin davaların görülme yeri iş mahkemeleri olduğundan davalı tarafın bu yöndeki temyiz itirazlarının yerinde değildir. Sonuç olarak, yazılı sebeplerden dolayı, kararın bozularak ortadan kaldırılmasına, karar verildiği görülmüştür.”
Eldeki davada; davalı gerçek kişinin davacı şirkette 18/02/2009 ile 28/09/2020 tarihleri arasında fizik test laboratuvar şefi olarak çalıştığı, davalı iş sözleşmesini kendi istek ve iradesi ile davacı işverene 09/09/2020 tarihinde vermiş olduğu dilekçe ile istifa ederek sona erdirmiş olduğunun ileri sürüldüğü, davalının davacı şirket ile aralarında bulunan iş sözleşmesini istifa etmek sureti ile sona erdirmesinin hemen akabinde … Tic. A.Ş.’nde çalışmaya başladığı, söz konusu dava dışı firma Bursa ilinde, davacı şirket gibi tüm tekstil departmanını kapsayan şekilde faaliyet göstermekte olduğu, davalı ile davacı şirket arasında rekabet sözleşmesi yasağı sözleşmesi akdedilmiş olup söz konusu sözleşmenin 6. Madde hükümlerini ihlal ettiğinden bahisle 66.622,50 TL ceza-i şart bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ilişkin alacak davası olduğu, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 12/11/2020 tarih, 2021/3076 Esas ve 2021/9789 Karar sayılı ilamında özetle, davacı işveren ile davalı işçi arasında rekabet yasağına ilişkin düzenlenmiş olan sözleşme maddesi uyarınca tarafların talep edebilecekleri cezai şart ve tazminata ilişkin davaların görülme yeri iş mahkemeleri olduğu anlaşılmıştır. Davanın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan bir dava olmadığı gibi taraflar arasındaki ihtilafın Ticaret Mahkemeleri’nin görevini belirleyen TTK’nın 4. Maddesinde sayılan hususları kapsamadığı anlaşıldığından, davanın Bursa İş Mahkemelerinde görülmesi gerektiği anlaşılmakla, mahkememizin görevsizliği nedeniyle, davanın usulden reddine karar verilerek, dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR; Gerekçesi ve ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
Davanın Görev Dava Şartı Yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
Davanın konusu itibariyle davaya bakmaya görevli mahkeme İŞ MAHKEMESİ olduğundan HMK 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık süre içinde talep edilmesi halinde Görevli BURSA NÖBETÇİ İŞ MAHKEMESİ’ne gönderilmesine,
HMK 331/2.madde gereğince; yargılama gideri harç, yargılama gideri ve vekalet ücreti konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
Harç, masraf, avans ve vekalet ücreti hususlarının görevli mahkemece karara bağlanmasına, herhangi bir sebeple görevli mahkemede yargılamaya devam olunmaması halinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile yargılama giderlerine hükmedilebileceğine dair gerekçeli kararın tebliğinden itibaren “2 hafta içerisinde Bursa Bölge Adliye Mahkemeleri Nezdinde istinaf kanun yolu”açık olmak üzere tarafların yüzüne karşı yapılan inceleme sonunda karar verildi. 14/12/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır