Emsal Mahkeme Kararı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/986 E. 2022/240 K. 10.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
BURSA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/986 Esas
KARAR NO : 2022/240

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … (TC….)
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – … …
VEKİLİ : Av. … –

DAVA : Tazminat (Kooperatif Üyeliğinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/12/2020
KARAR TARİHİ : 10/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Kooperatif Üyeliğinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı müvekkilin 23.06.2009 tarihinde “Daire Satış Vaadi Sözleşmesi” başlıklı bir sözleşme ile davalı kooperatiften 2433 ada 1-2 parsel üzerine yapılacak inşaatın A Blok 15 nolu dairesini anahtar teslimi üyelik yoluyla satın almış, daire karşılığında davalı kooperatife 90.000,00 (Doksan Bin) TL ödemiş ve kooperatif yönetim kurulunun 23.06.2009 tarih 279 nolu kararı ile kooperatife üye yapıldığını, taraflar arasındaki sözleşmeye göre dairenin mutfak dolapları, kombi cihazı ve oda parkeleri satın alan tarafından yaptırılacak, bunun dışında daire diğer dairelerle aynı özellikte yapılarak davalı kooperatif tarafından davacıya teslim edileceğini, anahtar teslim şeklinde müvekkil dışında bir çok kişi de kooperatiften daire satın aldığını, her ne kadar kooperatif tarafından müvekkile anahtar teslim şeklinde satış yapılmışsa da 14.04.2012 tarihli genel kurul tutanağının 12. maddesiyle “anahtar teslimi üyelik payı alanlardan noterden ihtar çekilerek mevcut ortakların şimdiye kadar ödedikleri ortak ödentilerin tamamının tahsili” şeklinde bir karar alındığını, müvekkilin daireyi anahtar teslim şeklinde satın almış olup, diğer üyelerden farklı olarak kuraya tabi olmaksızın teslim edilecek daire baştan belirlendiğini, ayrıca aidat ödemek yerine baştan yüklü meblağda para ödediğini, bilindiği üzere kooperatiflerin anahtar teslim şeklinde daire satışı yapabileceğini, yapılan satış işleminin genel kurulda zımnen onaylanmış olması yeterli olduğu, bu şekilde daire satın alan kişilerin aidat ödeme yükümlülüğü olmayıp, yalnızca genel yönetim giderleri ve alt yapı katılım paylarından hissesine düşenleri ödemekle yükümlü oldukları, zımnen kabul ve aidat ödenmesinden muafiyetle ilgili birden fazla Yargıtay içtihatı mevcut olduğunu, 2009 yılında müvekkil tarafından daire satın alınmış, o tarihten 2012 yılına kadar kooperatifçe kendisinden hiçbir şey talep edilmediğini, kaldı ki 14.04.2012 tarihli kararda açıkça “anahtar teslimi üyelik payı alanlardan” ibaresiyle bu kişilerin anahtar teslim şeklinde daireleri satın aldığı açıkça kabul edildiğini, 2012 yılında kooperatif yönetiminin değişmesi ve geçen zaman zarfında kooperatifin bulunduğu bölgenin ekonomik olarak değer kazanması sonucunda kooperatif bir anda bu satım işlemlerini yok saymış, peşin parayla daire satın alan müvekkilden haksız kazanç elde etmek amacıyla aidat istemeye başladığını, aradan geçen üç yıl içerisinde defalarca genel kurul toplandığını, hiçbir toplantıda anahtar teslim üyeliklerin aidat ödemesi gerektiğine dair bir karar alınmadığını, bu da yapılan satış işleminin anahtar teslim satış olduğunun, bu şekilde daire satın alan yeni üyelerin aidat ödemesine gerek olmadığının zımni kabulünü göstermekte olduğu, Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/ Esas sayılı dosyasına davacı kooperatif vekili tarafından sunulan 17.06.2015 tarihli dilekçeye ekli listenin başlığı da “Daireleri Peşin Alan Üyeler” şeklinde olduğu, bu husus bile bazı üyelerin anahtar teslimi peşin para ile üyelik aldığının davalı kooperatif tarafından kabul edildiğini açıkça ortaya koymakta olduğu, ayrıca kooperatifler kanun uyarınca bir nevi tacir sıfatını haiz olup, TTK hükümlerine göre basiretli bir tacir gibi gerekli hesaplamayı yaparak satış bedelini belirlemekle yükümlü olduğu, satış işlemi anında kooperatifin normal şekilde üye olan kişilerin toplamda ödeyeceği aidattan daha düşük bir meblağa daireyi satmış olması iyi niyetli satın alan konumundaki müvekkili ilgilendirmeyeceği, bu nedenlerle 14.04.2012 tarihinde alınan karar hukuka aykırı olup kooperatifçe uygulanması mümkün olmadığı, yukarıda anlatılan hususlara rağmen kooperatif tarafından 14.04.2012 tarihli genel kurul kararından sonra davacı ve diğer anahtar teslimi üyelik alanlar hakkında aidatlarını ödemedikleri gerekçesiyle icra işlemi başlatıldığını, haklarında icra takibi başlatılan bu üyelerden davacı, davacının kardeşi üye , yine diğer üyeler Nilgün Kaydızkurt, Nebahat Vatansever, …, …, … isimli üyeler icra takiplerine itiraz etmişler ve takipler durduğunu, davalı kooperatif tarafından bu itirazların iptali için Bursa 1. Ticaret Mahkemesi 2015… Esas (…), Bursa 2.Ticaret Mahkemesi 2015/… Esas (, Bursa 2. Ticaret Mahkemesi 2015/…Esas (Nebahat Vatansever), Bursa 1.Ticaret Mahkemesi 2015/…Esas (…), Bursa 2.Ticaret Mahkemesi 2015/906 Esas …), Bursa 2. Ticaret Mahkemesi 2015/247 Esas (), Bursa 2.Ticaret Mahkemesi 2015/1595 Esas) sayılı dosyalarında itirazın iptali davaları açıldığını, yargılamaların devam etmekte olduğunu, her ne kadar davacı ve diğer bazı anahtar teslimi üyelik alanların kooperatife halen borçlarının olduğu iddia edilerek haklarında icra takibi yapılmış ise de bu üyelerden bazılarına üyeliklerine karşılık gelen daireler teslim edilmiş ve tapuları verildiğini, bu üyelerden bilebildiklerimiz yukarıda isimleri geçen …, …, … olduğunu, dairelerini teslim alan bu üyeler su aboneliklerini de aldıklarını, Üye … 14.11.2012, üye … 30.04.2013 ve üye … 25.06.2014 tarihinden itibaren su abonesi olduklarını, yine bildiğimiz kadarıyla bu üyeler kendi dairelerinde oturmakta olduklarını, dairelerini teslim alan yukarıdaki üyelerle her konuda aynı durumda olan davacıya ise ne dairesi ne de tapusu verilmediğini, bazı üyeler ise su aboneliklerini 2010 yılında aldıklarını, örneğin üye Erdoğan Kolayca 08.10.2010 tarihinde su aboneliğini yaptırdığını, bu da bu üyenin 2010 yılından bu yana dairesini teslim alıp kullandığını göstermekte olduğunu, buna göre davalı kooperatif bazı üyelerine 2010 yılında dairelerini teslim etmiş, davacının dairesi ise kendisine teslim edilmediğini, bu durum üyeler arasında eşitsizliğe yol açmakta olduğunu, dairelerini teslim alan üyeler kendi dairelerinde oturmakta olup kira ödememekte veya dairelerini kiraya verip gelir elde etmekte olduklarını, davacı dairesi teslim edilmediği için bu kira gelirinden mahrum olduğunu, anahtar teslimi olarak peşin para ile üyelik alan davacının davalı kooperatife hiçbir borcu olmadığı, davacının uğradığı bu kaybın sebebi kooperatif yönetiminin keyfi tutumuyla üyeler arasında eşitlik ilkesine aykırı davranışlar sergilemesi olduğu, dolayısıyla davalı kooperatifin sebebiyet verdiği bu kaybın tazmininden sorumlu olacağı, davacının kardeşi de aynı şekilde davalıdan daire almış, birebir aynı süreçlerden geçtiğini, 2010-2015 yılları arasında meydana gelen kira kaybının tazmini için işbu dava dilekçesinde yazılı sebeplerle Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/68 Esas sayılı dosyasında davacı için, Bursa 1. Ticaret Mahkemesinin 2020/37 Esas (İstinaf öncesi dosya numarası 2016/68 Esas) sayılı dosyasında davacının kardeşi için dava açıldığını, davacının kardeşi için açılan dava reddedilmiş, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin 2018/916 Esas 2020/63 Karar sayılı kararı ile red kararı “yargılama sonucunda tapuların iptaline karar verilmesi halinde dahi iptal kararı kesinleşinceye kadar bu üyeler tahsis edilen konutlar nedeniyle yarar elde edeceklerdir. Bu nedenle yukarıda yapılan açıklama ve yerleşik Yargıtay kararları doğrultusunda eşitlik ilkesi gereğince davacının durumunun değerlendirilerek kira alacağının belirlenmesi gerekir.” gerekçesiyle kaldırıldığını, kira tazminine karar verilmesi gerektiğine hükmedildiği, davacı tarafından Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/ Esas sayılı dosyasında açılan dava da mezkur BAM kararı gerekçe gösterilerek 2020/455 Karar sayılı kararla kabul edildiği, dosyanın şu an istinaf aşamasında olduğu, her ne kadar davacı tarafından açılan davada 2010-2015 yılları arası davacıya verilmesi gereken dairenin getirebileceği kira bedeli bilirkişi raporuyla hesaplanmışsa da, 2016 yılında meydana gelen 15 Temmuz darbe girişimi, 2018-2019 yıllarında meydana gelen ekonomik kriz, 2020 yılında meydana gelen Covid-19 pandemisi gibi etkenler nedeniyle kira bedelleri 2015 yılından itibaren yapılması muhtemel kira artışlarıyla hesaplanamaz hale geldiği, bu nedenle yeniden keşif yapılarak, kira bedellerinin tekrardan tespiti gerektiği belirtilerek fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla , açılan işbu davanın kabulü ile şimdilik; 2016 yılı için 7.500,00 (yedi bin beş yüz) TL, 2017 yılı için 8.000,00 (sekiz bin) TL, 2018 yılı için 8.500,00 (sekiz bin beş yüz) TL, 2019 yılı için 9.000,00 (dokuz bin) TL, 2020 yılı için 9.500,00 (dokuz bin beş yüz) TL olmak üzere toplam 42.500,00 (kırk iki bin beş yüz) TL kira bedelinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bu miktarın 7.500,00 (yedi bin beş yüz) TL’sine 31.12.2016 tarihinden itibaren, 8.000,00 (sekiz bin) TL’sine 31.12.2017 tarihinden itibaren, 8.500,00 (sekiz bin beş yüz) TL’sine 31.12.2018 tarihinden itibaren, 9.000,00 (dokuz bin) TL’sine 31.12.2019 tarihinden itibaren, 9.500,00 (dokuz bin beş yüz) TL’sine 31.12.2020 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP; davalı vekilinin 14.07.2021 tarihinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasındaki uyuşmazlık “Kooperatif üyesi olan davacının geç teslimden dolayı üyesi olduğu Kooperatiften gecikme tazminatı istemine” ilişkin olup davacı dilekçesinde özetle; kendisine “Anahtar teslimi üyelik” yoluyla satılan dairenin teslim edilmediğinden bahisle şimdilik 42.500 TL nin tahsilini talep ettiği, dava dilekçesi müvekkile usulüne uygun biçimde tebliğ edilmemiş, müvekkil açılan davadan Bilirkişi raporu ile haberdar olduğu, bu nedenle müvekkilin cevaplarının süresinde olduğunun kabulü gerektiği, öncelikle belirtmek gerekir ki; elde mevcut davada tespiti gereken ilk husus davacının da diğer üyeler gibi davalı kooperatifin üyesi (hissedarı) olduğu, nitekim bizzat davacı tarafından açılan üyeliğin iptaline dair kararlar da bu hususun en açık delili olduğu, bu kararlarla davalı üyelikten ihracının iptalini ve tekrar kooperatif üyeliğine dönmeyi istemiş sonuçta da üyeliğe geri döndüğü, sayın Mahkemeniz tarafından da bilindiği gibi; TMK, BK, Tapulama Kanunu ve Noterlik Kanunu hükümleri gereğince tapuda kayıtlı bir taşınmazın satışı ancak iki yolla mümkün olup bunlardan birisi doğrudan tapuda taşınmaz devri, diğeri ise Noterde “Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi” düzenlenmesi olduğu, bu husus kamu düzenine ilişkin olup bu şekle riayet edilmeden yapılan satışlar geçersiz olduğundan davacı yanın delil olarak sunduğu 23.06.2009 tarihli “Daire Satış Vaadi Sözleşmesi” başlıklı adi yazılı satış sözleşmesinin herhangi bir hukuki değeri olmadığı, gerek Kooperatifler Kanunu ve gerekse emsal Yargıtay içtihatlarına göre anılan sözleşme her halükarda geçersiz olup Kooperatif Genel Kurulu’nun “Anahtar Teslimi Satış yapılmasına ve başkaca herhangi bir aidat bedeli alınmasına yer olmadığına” ilişkin açık bir kararı olmaksızın yönetim kurulunun böyle bir sözleşmeyi imzalama ve taşınmaz satma yetkisi olmadığı, bu sözleşme olağan yönetim işlerinden olmadığından Genel Kurul’da bu hususta Yönetim Kurulu’na açıkça yetki verilmesi gerektiği, üstelik anılan belge incelendiğinden Kooperatif adına imza atan kişinin kim olduğu, Kooperatifin kaç imza ile temsil edildiği gibi hususlarda da açıklık olmadığı görüldüğünden bu sözleşmenin bağlayıcılığının olmadığı açık olduğu, gerek yasaların amir hükümlerinin bu yönde olması ve gerekse sözleşmenin taşınmaz satışı için Genel Kurulca yetkilendirilmemiş kişilerce düzenlenmesi sebebiyle mevcut işlemle bir daire satış vaadi yapılamayacağı açık olduğu, davacı tarafından delil olarak sunulan 23.06.2009 tarihli ve 279 Karar Nolu kararda da satıştan bahsedilmemiş olup davacı Çiğdem (Meydan) TURAN yalnızca kooperatife ortak olarak kabul edildiği, dolayısıyla, Genel Kurulca yetki verilmediğinden bu karar daire satışını değil sadece kooperatif ortaklığına kabul sonucunu doğuracağı, kaldı ki; her ne kadar davacı tarafça; “23.06.2009 tarihinde “Daire Satış Vaadi Sözleşmesi” başlıklı bir sözleşme ile davalı kooperatiften 2433 ada 1-2 parsel üzerine yapılacak inşaatın A Blok 15 nolu dairesini anahtar teslimi üyelik yoluyla satın almış, daire karşılığında davalı kooperatife 90.000,00 (Doksan Bin) TL ödemiş ve kooperatif yönetim kurulunun 23.06.2009 tarih 279 nolu kararı ile kooperatife üye yapıldığı, taraflar arasındaki sözleşmeye göre dairenin mutfak dolapları, kombi cihazı ve oda parkeleri satın alan tarafından yaptırılacak, bunun dışında daire diğer dairelerle aynı özellikte yapılarak davalı kooperatif tarafından davacıya teslim edileceği, anahtar teslim şeklinde müvekkil dışında birçok kişi de kooperatiften daire satın aldığı, her ne kadar kooperatif tarafından müvekkile anahtar teslim şeklinde satış yapılmışsa da 14.04.2012 tarihli genel kurul tutanağının 12. maddesiyle “anahtar teslimi üyelik payı alanlardan noterden ihtar çekilerek mevcut ortakların şimdiye kadar ödedikleri ortak ödentilerin tamamının tahsili” şeklinde bir karar alındığı, müvekkil daireyi anahtar teslim şeklinde satın almış olup, diğer üyelerden farklı olarak kuraya tabi olmaksızın teslim edilecek daire baştan belirlendiği, ayrıca aidat ödemek yerine baştan yüklü meblağda para ödediğini, bilindiği üzere kooperatifler anahtar teslim şeklinde daire satışı yapabileceği, yapılan satış işleminin genel kurulda zımnen onaylanmış olması yeterli olduğu, bu şekilde daire satın alan kişilerin aidat ödeme yükümlülüğü olmayıp, yalnızca genel yönetim giderleri ve alt yapı katılım paylarından hissesine düşenleri ödemekle yükümlü oldukları, zımnen kabul ve aidat ödenmesinden muafiyetle ilgili birden fazla Yargıtay içtihatı mevcuttur denilmişse de anılan sözleşme tamamen sahte olup davacı hakkında bu sözleşmenin sahteliği sebebiyle, “özel belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık” suçlarından dolayı yargılanması istemiyle Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 2021/29465 soruşturma sayılı dosyasıyla soruşturma başlatıldığı, anılan dosya mahkemenizce celbedildiğinde de görüleceği üzere; davacı ve vekili tarafından sunulan savunma dilekçelerinde, imzaların kooperatif yönetimine ait olmadığı kabul edilmiş olmasına rağmen halen dahi ortada geçerli bir sözleşme varmış gibi talepte bulunulması HMK nın 29. ve TMK nın 2. maddesine aykırı olduğu, bu nedenle Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 2021/29465 soruşturma sayılı dosyasının celbini talep ettikleri, ete yandan davacı yan kooperatif üyesi olduğu halde bu ortaklıktan doğan asli yükümlülüklerini yerine getirmediği, taraflar arasında Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2015/1595 Esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davası görülmekte olup işbu davanın dosya kapsamındaki beyanlarımızda da belirttiğimiz üzere davacı yan Kooperatif üyesi olması dolayısıyla yerine getirmesi gerekli yükümlülüğü olan aidat ödemesini yapmadığı, 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun “Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde İfada Sıra” başlıklı 97. maddesinde “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” hükmüne yer verilmiş olup Kooperatiflerde öncelikli edim yükümü aidat ödemek zorunda olan üyelere ait olduğu, buna göre Kooperatiften yer teslimi ve yer teslim edilmediği için gecikme cezası isteyen üyenin öncelikle kendi edimlerini yerine getirmiş olması gerektiği, her ne kadar davacı, yasal tüm ödemelerini yaptığını, dairenin kendisine anahtar teslimi satıldığını ileri sürerek başkaca ödeme yapmayacağını belirtmişse de, davacının Kooperatif üyesi olduğu ve bu dairenin de kendisine Kooperatif üyesi olması sebebiyle verildiği tartışmasız olduğu, olayda uygulanacak özel kanun olan Kooperatifler Yasası’nın 23. maddesi hükmü açık olup “ortaklar bu kanunun kabul ettiği esaslar dâhilinde hak ve vecibelerde eşittirler.” ilkesi gereğince davalının da diğer ortaklarca ödenen bedeli gecikme halinde faiziyle birlikte ödemesi gerektiği, davacı aidat bedellerini ödemediği için aleyhine Bursa 2. Asliye Tic. Mahkemesi’nin 2015/247 E. s. dosyasıyla dava açılmış olup davacı vekilinin bu dosyaya sunulan 17.06.2015 tarihli dilekçeye ekli listenin başlığının “Daireleri Peşin Alan Üyeler” olmasının da dairelerin peşin alındığının kabul edildiği anlamına geldiğini söylemesi zorlama olduğu, Kooperatif Kanunu hükümleri açık olup Genel Kurul haricinde hiçbir makam veya kişinin peşin daire satma yetkisi olmadığı gibi bu türden daire alanların dahi ortak yönetim giderlerini ödemeleri gerektiği Yargıtay içtihatlarıyla sabit olduğu, üstelik davacı anılan davada davalı, bir yandan cevap dilekçesinde Kooperatif üyesi olmayıp daireyi peşin para ödeyerek aldığını öne sürerken, öte yandan 08.05.2015 tarihinde Kooperatifin Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu Başkanlıklarına sunduğu dilekçede “Anahtar teslimi peşin para ile Kooperatif üyeliği olanların Genel Yönetim Giderleri ve Alt Yapı Katılım Paylarından hisselerine düşecek masraflar hariç olmak üzere Kooperatife ait aidat ödememeleri gerektiği hususunun genel kurulun oylarına sunulması” ve “gündeme ilave edilmesi ve bu yönde karar alınmasını” talep ettiği, Kooperatif üyesi olmayan bir kişinin, Kooperatif Genel Kurulu gündemine madde eklenmesi ve bunun Genel Kurulda oylamaya sunulması talebinde bulunması mümkün olmadığına göre davacının bu dilekçesi Kooperatif üyesi olduğunun açık ikrarı ve kesin delili olduğu, davacı taraf bu yönüyle de HMK nın 29. ve TMK Md. 2 de hüküm altına alınan dürüstlük kuralına aykırı biçimde kötüniyetle hareket ettiği, hatta davacı tarafın talebi, ekte de sunmuş olduğumuz 31.05.2015 tarihli Genel Kurul Tutanağından da anlaşılacağı üzere, gündeme alınmış ancak; bu husus 1163 Sayılı Kooperatif Kanununun 46. Maddesine aykırı bulunduğu gerekçesi ile genel kurulca reddedildiği, kaldı ki; davacı dışında 45 üye daha bu şekilde peşin para ile üyelik aldıklarını iddia etmişler, bunlardan 21 tanesi daha sonra hisselerine isabet eden peşin ödemeleri yapmışlar, 9 üyesi ödeme yapamayacakları gerekçesi ile Kooperatif üyeliğinden çıktıkları, davacı taraf gibi hem ödeme yapmayıp hem de daireyi isteyen 15 üye hakkında ise hukuki yollara başvurulduğu, takibe ve açılan davaya rağmen aidat ödememekte direnen ve diğer üyelerin fedakarlığıyla daire sahibi olmayı isteyen davacı bununla da yetinmeyerek işbu dava yoluyla yoksun kaldığı kira bedellerini de istemekte ise de bu talebiyle hem dürüstlük kuralını hem de Kooperatifler Kanunu’ nun amir hükümlerini açıkça birkaç kez ihlal etmekte oldukları, nitekim Yargıtay’ ın dilekçemiz ekinde emsal olarak sunulan kararda olduğu gibi konuya ilişkin görüşleri de bu yönde olduğu, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’ nin 26.10.2015 tarih ve 2014/8532 E.- 2015/6867 K. sayılı kararında “… kooperatife karşı akçalı yükümlülüklerini yerine getirmeyen davacı ortağın teslim isteme hakkı henüz doğmamış olduğundan, tescil talep hakkının da bulunmadığı, dolayısıyla tazminat ve kira kaybı alacağından söz edilemeyeceği…’’ denildiği, müvekkil Kooperatife karşı mali yükümlülüklerini yerine getirmeyen davacının kira geliri kaybı talep edemeyeceği açık olduğu belirtilerek davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştit.
GEREKÇE;
Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/247 Esas sayılı dosyası celp edilip incelendiğinde, … tarafından, … aleyhine Bursa 20.İcra Müdürlüğünün 2013/ esas sayılı dosyasında, aidat alacağından kaynaklı takibe itirazın iptali davası olduğu, eldeki dava dosyası ile Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015Esas sayılı dosyası arasında, tarafları ve konuları bakımından hukuki ve fiili bağlantı bulunduğu, davanın aynı hukuki ilişkiden kaynaklandığı ve dava dosyalarının birlikte görülmesinde usul ekonomisi yönünden de yarar görülmekle HMK.’nun 166 maddesi uyarınca, Mahkememizin 2020/986 Esas sayılı dosyası ile Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015Esas sayılı dava dosyasının birleştirilmesine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM; Gerekçesi ve ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememiz iş bu dava dosyası ile aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunan Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/ Esas sayılı dava dosyasının HMK 166/1.maddesi uyarınca BİRLEŞTİRİLMESİNE,
Yargılamanın birleşen dosya üzerinden yürütülerek esasının bu şekilde kapatılmasına,ilgili mahkemeye derhal bildirimde bulunulmasına,
Yargılama harç ve giderlerinin birleşen dava dosyasında hüküm altına alınmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda esas hakkındaki hüküm ile birlikte kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf Yargı yolu açık olmak üzere karar verildi10/03/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır