Emsal Mahkeme Kararı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/973 E. 2022/697 K. 07.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
BURSA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/973
KARAR NO : 2022/697
HAKİM : … …
KATİP : … …
DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … -] UETS
DAVALI : … – … …
VEKİLİ : Av. … – UETS
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/12/2020
KARAR TARİHİ : 07/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı Vekili Dilekçesinde Özetle; Taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan cari hesap alacağı için davacı şirket, Bursa 12.İcra Müdürlüğü’nün 2020/ takip sayılı dosya ile icra takibi gerçekleştirdiğini, anılan takibe istinaden davalı borçlu şirketin itiraz etmesi ile takibin durdurulduğunu, bu nedenle borçlunun Bursa 12.İcra Müdürlüğü’nün 2020/ sayılı icra dosyasına yapmış olduğu borca itirazın iptali ve takibin devamına karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı Vekili Dilekçesinde Özetle; Müvekkili davalı şirketin 44 yıldır faaliyette olduğunu ve kapasitesinin % 85’inin ihracattan oluştuğunu, davaya konu alacağa ilişkin olarak; davalı müvekkilinin modeli belirlediğini ve belirlenen model MDF parçalardan işlendiği ve işlenen modelden kalıp yapıldığını, kalıp ve parça üretimlerinin davacı şirket bünyesinde ticari ilişki kapsamında yürütüldüğü, şayet kalıpların hatalı olması durumunda üretim hatalarının meydana gelmesine sebebiyet verdiğini, bahsi geçen zararlar meydana geldikçe davacı şirkete durumun sözlü ve yazılı olarak iletildiğini ancak sorunun çözülmesi yerine ticari ilişkinin çıkmaza sürüklendiğini, 2018 yılında meydana gelen döviz kuru dalgalanmalarından dolayı çok fazla cari hesap alacağının oluştuğunu ve taraflar arasındaki ilişkinin kopma noktasına geldiğini, davalı müvekkilinin, davacı tarafın alacağını hiçbir şekilde kabul etmemekle birlikte gelinen süreçte davalı müvekkili şirkete ait olan kalıpların kendilerine teslim edilmesini defalarca talep etmelerine rağmen davacı tarafın kalıpları müvekkiline teslim etmediğini, davalı müvekkili şirketin üretimini durma noktasına gelmesinin yanında yeni kalıp maliyetleri ve ekstra işçilik masraflarıyla meydana gelen zararının arttığını, kalıpları kendilerine teslim etmesi halinde zararına katlanmak anlamına gelse bile ödeme yapmayı kabul eder hale geldiğini, bunun üzerine müvekkili şirket elindeki karavan parçalarından en başta kendi tescilli ürünlerine ait kalıplar üretmeye çalışarak zararını önlemeye çalıştığını, müvekkiline ait kalıpları gerek davacı tarafın müvekkil şirkete teslim etmemesi sebebiyle kendilerince üretilen kalıplarla, gerekse davacı şirket tarafından yapılan kalıplarla üretilen malzemelere sahip karavanlarda zaman içinde sorunlar çıkmaya başladığını, bu durumun şirketin müşteri kaybına sebep olduğunu, konuya ilişkin müşterilerden gelen şikayet mektuplarını ve karavanlarda meydana gelen zararlara ilişkin görüntüleri dosya kapsamına sunduklarını, tüm bu üretim aşamaları ve uğranılan zararlarla işçilik maliyetlerinin kanıtlanabilmesi adına delil listesinde bilgileri verilen tanıkların da dinlenmesi ile hatalı üretilen parçalar ve zarar meydana getiren kalıpların tespit edilebilmesi adına davalı müvekkili şirket adresinde keşif ve bifirkişi incelemesi yapılması talep edildiği, yapılan açıklamalar doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı tarafın belirttiği tanıklar …’ nin dava ve cevap dilekçesi doğrultusunda bilgi ve görgüsünün yemini yaptırılıp tanıkların dinlenilmesi için Sakarya Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazıldığı, Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2021/46 Talimat sayı ve 22/06/2021 tarihli yazı cevabında tanık beyanlarının alındığı görülmüştür.
Davalı Tanığı … Beyanında;”Biz karavan üreten bir şirketiz, buna ilişkin tüm polyester aksamını davacı şirketten karşılamaktayız. Ben halen davalı şirkette polyester montaj görevinde çalışmaktayım. Benim bildiği kadarıyla alınan mallara karşılık davacı şirketin örneğin Ocak ayında kesmesi gereken faturayı Haziran ayında kesmesinden kaynaklanmaktadır. Biz davacı şirketle aramızda aksama olunca kendi polyester ürünlerimizi kendimiz üretmeye başladık. Böylelikle üretim aksamış olduğu ve müşterilerden şikayetler almaya başladık. Tam olarak polyester üretimi işlemine hakim olamadığımız için bir takım problemler yaşadık. Yurt dışından gelen şikayetleride yeni imalatlar yaparak yine biz çözdük. Benim konuyla ilgili bilgim bu kadar,” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı Tanığı…Beyanında; ” Biz karavan üreten bir şirketiz, buna ilişkin tüm polyester aksamını davacı şirketten almaktayız. Ben davacı şirket ile tam olarak anlaşmazlığın konusunu bilmiyorum, ancak biz davacı şirketle aramızda aksama olunca kendi polyester ürünlerimizi kendimiz üretmeye başladık. Böylelikle üretim aksamış olduğundan müşterilerden şikayetler almaya başladık. Tam olarak polyester üretimi işlemine hakim olamadığımız için bir takım problemler yaşadık. Yurt dışından gelen şikayetleride yeni imalatlar yaparak yine biz çözdük. Benim konuyla ilgili bilgim bu kadar,” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mahkememizce 03/11/2021 tarihinde Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılarak, dava konusu malların ayıplı olup olmadığı ayıplı ise miktarı ve türü, tarafların ticari defterlerinin incelenerek dava konusu uyuşmazlık hakkında bilirkişiler ile refakate alınarak mahallinde keşif yapılmak sureti ile, 1 metalurji mühendisi ile bir SMMM bilirkişi heyeti ile davalı vekilinin bildirdiği “Hanlı Beldesi 1.Organize Sanayi Bölgesi, 1 nolu yol, No:21 Hanlı Adapazarı/ Sakarya’ da inceleme yapılarak dosya kapsamında uygun rapor düzenlenmesi istenilmiştir.
Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/.. sayılı talimat ile alınan 10/12/2021 tarihli bilirkişi raporuna göre; İki firma arasındaki ticari ilişkinin 2016 yılında başladığını ve 2016 mali yılı sonu itibariyle devir bakiyesine göre davalının 65.293,62 TL tutarında davacı firmaya borçlu olduğunu, davalı firmanın 2017 mali yılı sonu itibariyle devir bakiyesine göre 225.157,31-TL tutarında davacı firmaya borçlu olduğunu, davalı firmanın 2018 mali yılı sonu itibariyle devir bakiyesine göre 86.940,10-TL tutarında davacı firmaya borçlu olduğunu, davalı firmanın 2019 mali yılı içerisinde 320,S12 alt hesap kodlu muavin defterinde görüldüğü üzere 15.01.2019 tarihinde Finansbank hesabından davacı firmaya 40.000.00 TL tutarında havale göndermiş olduğunu ve yıl sonu itibariyle devir bakiyesinden de anlaşılacağı üzere 46.940,10 TL tutarında davacı firmaya borçlu olduğunu, iki firma arasında 2020 yılı içerisinde herhangi bir ticari işlem hareketi görülmemiş olduğunu ve 2020 mali yılı sonu itibariyle davacı firmaya 46.940,10 TL tutarında borçlu olduğunu, iki firma arasında 2021 yılı içerisinde de herhangi bir ticari işlem hareketi görülmemiş olduğunu ve 2021yılında da ticari defter kayıtlarında 46.940,10 TL tutarındaki borcun devam ettiğinin görüldüğünü, dava dosyası incelenmesi neticesinde davalı firmanın cevabi dilekçesinde davaya konu olan kalıpların davalı firmaya ait olup almadığı konusunda herhangi bir belge, sözleşme ve ödeme bulunmadığını, keşif esnasında davalı firma kendisinin yapmış olduğu kalıpları göstermiş olduğunu ve onun haricinde herhangi bir mal ve malzeme incelemesi yapılmadığını, davalı Başoğlu Karavan San.ve Tic. A.Ş.’nin ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi neticesinde takip tarihi, dava tarihi ve raporun yazıldığı tarih itibariyle 46.940,10 TL tutarında borcu olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirmiştir.
Bilirkişi 09/03/2022 Tarihli Raporunda Özetle;
Davacı şirket ticari defterlerini (yevmiye, kebir) e-defter olarak tuttuğunu, yevmiye, kebir defterlerinin e-defter beratlarının kanuni sürelerde oluşturulduğunu,
davacı şirket tarafından, davalı şirkete 2016-2017-2018 yıllarında düzenlenen faturalar bedelleri toplamı + 1.408.133,11
TL, davalı şirket tarafından, davacı şirkete 2016 yılında düzenlenen 1 adet fatura – 1.272,63
TL, davalı şirket tarafından, davacı şirkete 2016-2017-2018-2019 yıllarında yapılan ödemeler toplamı – 1.359.920,26
TL, davacı şirketin, davalı şirketten kalan açık hesap bakiye alacağı 46.940,22
TL olduğunu, davacı şirket ile davalı şirket arasında mal alışverişinin 19.04.2016 tarihinde başladığını, davacı tarafından, davalıya düzenlenen son faturanın 19.10.2018 tarihi olduğunu, davacının 19.10.2018
tarihinde davalıdan 126.940,22 TL alacaklı olduğunu, davalının 03.12.2018 tarihinde davacıya 40.000 TL
ve son olarak 15.01.2019 tarihinde 40.000 TL ödeme yaptığını, davacının, davalıdan 46.940,22 TL
alacağı kalmış olduğunu, davacının ticari defterlerine göre takip tarihinde; davacı şirketin, davalı şirketten 46.940,22 TL alacaklı gözüktüğünü, davalı şirketin ticari defterlerinin (talimat) incelenmesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda;
davalı şirketin, davacı şirkete 46.940,10 TL borçlu gözüktüğünü, taraf defterlerinin birbirini teyit ettiği yönünde görüş ve kanaat bildirmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava; davacı tarafından, cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla, davalı aleyhine Bursa 12. İcra Müdürlüğü’nün 2020/…esas sayılı icra dosyası ile başlatılan takibe, itirazın iptali davası olduğu anlaşılmıştır. Mahkememizce Bursa 12. İcra Müdürlüğü’nün 2020/… Esas sayılı icra takip dosyasının celp ve incelenmesinde; davacı vekili tarafından 17/09/2020 tarihinde, cari hesaptan kaynaklanan alacağının tahsili amacıyla, davalı aleyhine toplam, 46.940,22-TL miktar üzerinden üzerinden takip başlatıldığı, davalı vekilinin 28/09/2020 tarihli itiraz dilekçesi ile takibin durdurulduğu anlaşılmıştır.
Tüm Dosya Kapsamı Değerlendirildiğinde; Her iki tarafça kabul edilen sözleşmenin satış sözleşmesi mi yoksa eser sözleşmesi mi olduğunun tespiti gerekmektedir. “Meydana getirme (imal) unsuru eser sözleşmesi ile satım sözleşmesi arasındaki en önemli farktır. Satım sözleşmesinde satıcı, sözleşmenin yapıldığı sırada bir malın mülkiyetini devretmeyi üstlenirken, eser sözleşmesinde ise yüklenici iş sahibinin istemi üzerine kural olarak bir şey meydana getirmeyi ve bedel karşılığında teslim etmeyi üstlenmektedir. Nitekim, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 24.04.1978 gün ve E:3, K:4 sayılı içtihadının gerekçesinde, sözleşmede emek unsurunun değil de nesne teslimi üstün ise eser sözleşmesi değil, satım sözleşmesinin söz konusu olacağı belirtilmek suretiyle ayırt edici unsurun meydana getirme olgusu olduğu vurgulanmıştır.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/15-2694 esas 2017/1425 karar sayılı kararı.) Yukarıda alıntı yapılan HGK kararında da belirtildiği üzere eser sözleşmesi ile satım sözleşmesi arasındaki ayrımda emek ve imal unsurunun ayırt edici unsur olduğu, dava ve cevap dilekçesi, tanık beyanları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamında davacının, davalının belirttiği özelliklerde ve nitelikte ürün üretmeyi taahhüt ettiği ve bu ürünleri imal edip davalıya teslim ettiği anlaşılmakla taraflar arasındaki sözleşmenin eser sözleşmesi olduğu kabul edilmelidir. Dava konusu uyuşmazlığın eser sözleşmesinden kaynaklandığının kabulü ile birlikte davalı ve davacı eserin fatura bedeli ve eseri teslim aldığı noktasında gerek incelenen ticari defterler gerekse de dosya kapsamından uyuşmazlık bulunmadığı anlaşılmış olup uyuşmazlık davacı tarafından davalıya üretilip gönderilen ürünlerin ayıplı olup olmadığı, ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır. Kural olarak, eser sözleşmelerinde işin yapıldığını ve teslim edildiğini kanıtlama külfeti yükleniciye, eserin ayıplı olduğunu kanıtlama külfeti ise iş sahibine aittir. İş bedelinin ödenmesi için açılmış olan bir davada, iş sahibi kendisini ancak ayıpları ispatla kurtarabilir; eserin sözleşmeye uygunluğuna sadece itiraz yeterli değildir. Ayıp, eser sahibine teslim edilen eserin niteliklerinde, sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına göre teslim edilmesi gereken eserin özellikleriyle karşılaştırıldığında, ortaya çıkan sapmadır. Kısaca ayıp, teslim edilenle, teslim edilmesi gereken arasındaki farktır (YAVUZ, Nihat: Ayıplı İfa, Seçkin Yayınevi, 2. Baskı, Ankara 2010, sh. 437-438-447). Buna göre, ayıbın ortaya çıkarılması için iş sahibi tarafından teslim edilen ile sözleşmede kararlaştırılanın karşılaştırılması ve eksiklikler bulunması halinde teslim edilen eserin ayıplı olduğunun kabulü gereklidir. Eserin ayıplı olduğu her türlü delil ile ispatlanabilirse de, tanık delili, zayıf ve çürük bir delildir. Tanığın bir vakıayı tamamen hatırında tutması ve gerçeği olduğu gibi anlatması zordur. Bundan başka, ahlak, din, şeref ve namus gibi manevi yönleri zayıf olan kişilerin, bilerek gerçeğe aykırı tanıklık yapmaları mümkündür. Bundan dolayı, tanık delili ancak küçük tutarlar ve senede bağlanması imkansız olan hukuki işlemler ve hukuki fiiller için caizdir (KURU, Baki; ARSLAN, Ramazan; YILMAZ, Ejder: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Yetkin Yayınları, 22. Baskı, Ankara 2011, sh431-432). Somut olay bu ilke ve kavramlar ışığında değerlendirildiğinde; Taraflar arasındaki sözlü eser sözleşmesi uyarınca davalının evindeki bir kısım imalatın davacı yüklenici tarafından yapıldığı konusunda ihtilaf bulunmayıp, davalı iş sahibi tarafından ayıp savunmasında bulunulmuş ise de ayıbın varlığı konusunda bir delil tespiti yaptırılmadığı gibi ayıbı kanıtlayan tanık delili gibi zayıf bir delilin dışında başkaca kuvvetli bir delil de sunulamamıştır. Ayıplı olarak yapıldığı ileri sürülen işler, davalı tarafça yapıldığı yerden sökülüp atıldığından mahkemece de ayıbın varlığı konusunda bilirkişi incelemesi yaptırma olanağı kalmamış; bu nedenle, ispat yükü üzerinde olan davalı iş sahibince ayıbın varlığı yöntemince kanıtlanamamıştır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/15-1976 esas 2015/1184 karar sayılı kararı) Yukarıda değinilen HGK kararında izah edildiği üzere eserin yapıldığının ve teslim edildiğinin ispat külfeti yükleniciye aitken malın ayıplı olduğunun ispat külfeti iş sahibinde olup, tanık delili ile ayıbın ispatı mümkün olmakla birlikte tanık beyanlarının sübjektif olacağı göz önüne alınarak delil tespiti gibi bir delil olmadan tek başına tanık deliline itibar edilmesi kural olarak mümkün değildir. Dosya kapsamında davalının ayıplı olduğunu iddia ettiği ürünlerin yerinin bildirilmesi için davacı tarafa kesin süre içeresinde ürünlerin davalının iş yerinin bulunduğu bildirilmiş olup, bir sonraki celse de talimat ile keşif ara karar kurulmuş, bu ara karara istinaden davalının bildirdiği kendi iş yerinde keşif yapılmış ancak davalının ayıplı bulunduğunu savunduğu ürünleri ibraz edememiştir. Ayıplı olduğunu bildirdiği ürünlerin ayıplı olduğunun ispat külfeti kendisinde bulunan davalının bildirdiği yerde keşif yapıldıktan sonraki celsede bu sefer ayıplı malların davacının iş yerinde bulunuğu bildirilmiştir. Davacıya kesin süre verilmesine rağmen ayıp iddiasına konu ürünleri keşif esnasında hazır edemediği, daha sonraki celse ayıplı ürünlerin bulunduğu yerin davacının iş yeri olduğunu bildirdiği, bildirilen yeni adresin davacının iş yeri oluşu, keşif anına kadar bu hususta beyan bulunmayan davalının taleplerinin yargılamayı uzatmaya matuf olduğu gözetilerek yeniden davacının iş yerinde keşif yapılmasına ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Dosya kapsamında mahkememizce dinlenen tanıkların tarafların işçileri olduğu, dosyada herhangi bir delil tespitinin yapılmadığı, ayıbın varlığını gösterir somut verilerin dosya içerisinde bulunmadığı, ayıbın varlığının iddia eden davalı birleşen dosya davacısının ayıbın varlığını ispat edemediği, ayıbın varlığının ispat edildiği kabul edilse dahi ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığının değerlendirilmesinin gerektiği, bu bağlamda eser sözleşmesinde ayıbı düzenleyen TBK 474”de “İşsahibi, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır. Taraflardan her biri, giderini karşılayarak, eserin bilirkişi tarafından gözden geçirilmesini ve sonucun bir raporla belirlenmesini isteyebilir.” ve aynı kanunun 477 maddesinde “Eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra, yüklenici her türlü sorumluluktan kurtulur; ancak, onun tarafından kasten gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında fark edilemeyecek olan ayıplar için sorumluluğu devam eder. İşsahibi, gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, eseri kabul etmiş sayılır. belirtildiği üzere ayıp hususunda iş sahibi imkan bulur bulmaz derhal inceleme yapıp ayıpları gözden geçirmek ve bildirmekle yükümlüdür. şeklinde belirtildiği üzere ayıp ihbarı gerek açık ayıpta gerekse de gizli ayıpta imkan bulunur bulunmaz yapılmak zorundadır. Ayıp ihbarının süreside yapıldığının Yargıtay yerleşik içtihatları kapsamında her türlü delille ispatı mümkün olmakla birlikte mevcut dosyada tarafların e-posta yazışmaları ve tanık beyanlarından ayıp ihbarının derhal yapıldığı dosya kapsamında ispat edilememiştir. Davacının alacağını ticari defterlerle ispat ettiği, alacağın likit ve yasal şartları taşıdığı anlaşılmakla davanın kabulü ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM; Gerekçesi ve ayrıntısısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile Bursa 12. İcra Müdürlüğünün 2020.. esas sayılı takibe yapılan itirazın iptali ile 46.940,10 TL asıl alacak üzerinden takibin DEVAMINA,
2-Alacağın likit olduğu ve yasal şartları taşıdığı değerlendirilmekle dava konusu asıl alacak miktarı olan 46.940,10 TL’nin % 20 si oranında hesaplanan 9.388,02 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Alınması gereken 3.206,48-TL karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 801,63-TL peşin harcın mahsubu ile geriye kalan 2.404,85-TL harcın davalıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/1-2 uyarınca belirlenen 6.902,23- TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafından yapılan 54,40-TL başvurma harcı, 801,63-TL peşin harç, 2.050,00-TL bilirkişi ücreti, 419,90-TL keşif harcı, 350,00-TL ATGV araç ücreti ve 175,70-TL tebligat gideri olamak üzere toplam 3.851,63-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-7155 Sayılı Kanunun 23.maddesi ile 6155 Sayılı Kanun 18/A-12-13 maddeleri uyarınca 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk hizmeti giderinin davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
7-Kesinleşme süreci tamamlanana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı ve davalı vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.07/06/2022

Katip … Hakim …
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır