Emsal Mahkeme Kararı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/971 E. 2022/927 K. 20.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/971 Esas – 2022/927
T.C.
BURSA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/971
KARAR NO : 2022/927
HAKİM :
KATİP :
DAVACI : …………. ….. KONFEKSİYON GIDA İTHALAT İHRACAT TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ – .
VEKİLİ : Av.
DAVALI : …………. …. TEKS.KONF.A.Ş. –
VEKİLİ : Av.
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 09/12/2020
KARAR TARİHİ : 20/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/09/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı Vekili Dilekçesinde Özetle; Müvekkilinin, davalı aleyhine Bursa 17. İcra Müdürlüğünün 2019/… esas sayılı dosyası ile icra takibi yaptığını, yapılan icra takibine borçlu davalının itiraz ettiğini ve icra takibinin durdurulduğunu, davalı borçlunun itirazlarının hukuka uygun olmadığını, icra dosyasında alacaklarının sabit olduğunu, davalı itirazında haksız ve kötüniyetli olduğunu, davalı tarafın iddia ettiği veya edeceği reklamasyon faturasının hukuki anlamı olmadığını, reklamasyon faturasının içeriğine ilişkin bir tespit veya mahkeme kararının olmadığını, reklamasyon faturasının içeriği bu davada tartışılamayacağını, davalının haksız ve kötüniyetli olduğunu ve %20 icra inkar tazminatı talebinde bulunduklarını, davalı haksız ve kötü niyetli olduğundan %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, davalarının kabulü ile davalının itirazlarının kaldırılmasını, takibin devamını ve alacaklarının tahsilini, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı Vekili Dilekçesinde Özetle; Müvekkilinin yurt dışına ve dünyaca ünlü markalara üretim yapan bir tekstil firması olduğunu, müvekkilinin LC Waikiki firması için üretimini üstlendiği giyim / tekstil ürünlerinin fason dikimi için davacı firma ile 27.05.2019 tarihli yazılı sözleşme ile dikilen ürünlerin en geç 17.06.2019 tarihinde yüklenmesi koşulu ile anlaştığını, davacı firma müvekkiline taahhüt ettiği üretim ve teslim tarihlerine uymadığını, gecikmeli ve hatalı ürünler teslim ettiğini, bu durum taraflar arasındaki iletişime ilişkin maillere konu olduğunu, fotoğraflar ile hatalı ürünler tespit edildiğini, davacıya iletildiğini, davacıya sözleşme döneminde üç kez reklamasyon faturası kesildiğini, davacı ilk ikisini itirazsız ödediğini, üretimi eksik, hatalı geç ya da hiç yapmadığını, model iptaline sebebiyet verdiğini, reklamasyon uygulanmasına yol açan tespitler sadece müvekkili tarafından yapılmadığını, üretimi yapılan marka temsilcileri tarafından da yapıldığını, tespitler fotoğraf içermekte olduğunu, ayrıntılı olarak yapıldığını, davacı fason üretiminin ayıplı olduğunu, ayıplı üretim nedeni ile bedel istenemeyeceğini, davacının müvekkile arasındaki ürün teslim sürelerine uymaması, hatalı ürünler teslim etmesi, hatta hiç teslim etmemesi, kalite problemleri nedeni ile model iptalleri gerçekleştiğini, müvekkilinin taahhütlerini yerine getiremediğini, müvekkilinin davacının dikimini yaptığı ürünlerin teslim edileceği firmaya ödemek zorunda kaldığı reklamasyon bedellerini üç kez fatura ettiğini, ilk iki faturaya itiraz etmeyen davacı, bu işten kar edemediğini, müvekkilinin daha büyük firma olduğunu ve zarara onun katlanması gerektiğini belirterek yasal yollara giriştiğini, davacının ticari yükümlülüklerini yerine getirmemesinin sonuçlarına müvekkilinin katlanmak zorunda olmadığını, haksız, yersiz ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini, kötüniyetli olan davacının %20’den az olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Bilirkişiler 06/08/2022 Tarihli Raporlarında Özetle; Günümüzde globalleşen dünyada moda ile çok hızlı değişen Tekstil Sektörü de
standartlarını yükselttiğini, daha az hatayı tolere eder şekilde ve daha hızlı çalışmak zorunda kalındığını, özellikle Zara, H&M, LCW, M&S gibi firmalar hata tespit sistemlerini iade ve reklamasyon şartlarını oldukça yüksek standartlara getirdiğini, bu şartlara uymayan ya da
uymakta zafiyet gösteren tedarikçilere zararlarını yansıtacaklarını baştan belirttiklerini, yazılı sözleşmelerle bunu garanti altına aldıklarını, LCW firması ile davalı arasındaki sipariş
emri ve davalı ile davacı arasında mevcut fason iş sözleşmesi ve bu hususları teyit etmekte olduğunu, davalı ile davacı arasında, 3. Kişi LCW firmasının her türlü cezai şart ve ek talebinin yükleniciye yansıtılacağına dair fason iş sözleşmesi imzalandığını, taraflar arasında cezai şart uygulanacağı konusunda sözleşme ve mutabakat olduğunu, gerek dosya içeriğinden gerekse keşifte alınan numunelerden hem kalite standartları hem
de üzerinde mutabakata verilen tarihte yükleme yapılamaması sebepleriyle davacının ayıplı ifada bulunduğu kanaatine varıldığını, davalı kalite hataları sebebiyle malları tekrar tekrar işleme almak, tamir etmek, ettirmek ve kontrol etmek durumunda kalındığını, nihayetinde gecikmeler ticari kabul edilebilirlik
sınırlarının üzerine çıktığını, buna rağmen davalı nihai müşteriye son parti teslimatı gecikmeye rağmen baştan kabul ettirdiğini, ancak nihai müşteri LCW satamadığı son parti malları sezonun geçmesinden dolayı satamayınca iade ettiğini, her ne kadar önce kabul edilen malların sonradan satılamadığı için iade edilmesi ticari örfe aykırı ise de, davalı bu malı geri kabul ettiğini, davacı ile arasındaki sözleşmeden dolayı da müşterinin tutumuna göre zararın yansıtılacağı maddesine dayanarak somut olayda davalı bu zararı davacıya yansıttığını, yine bu iade edilen malların piyasaya satışı ile zararı minimize etmesi yani bir tür sovtaj bedelinin zarardan düşülmesi gerekmekte ise de, haricen matbu olarak elde edilen LCW firması genel satın alma sözleşmesine göre ikinci kalite malları da marka değerini düşürmemek adına piyasaya sürmeme şartı olduğunun tespit edildiğini, davalının bu cihetle bu kadar malın ticari olarak değerlendirilemediğini ancak hayır olarak bir köye verdiklerini ve bunlarla ilgili görüntüleri dosyaya sunduğunu belirtmişse de kaç tanesini bağışladığını, ne kadar kaldığı belli olmayan bu soyut görüntüler heyetçe dikkate alınmadığını, ancak LCW gibi firmaların ikinci, üçüncü kalite ürünlerin piyasaya sürülmesine izin vermediğini, haricen elde edilen Genel
Satın Alma Sözleşmesinde de bu durum net tespit edildiğini,
davacı ve davalı arasındaki sözleşmeye göre gecikmenin 2 haftayı geçmesi durumunda
ana müşterinin ürün ile ilgili tutumuna göre ceza belirlenmesi
şartına dayanarak bu zararların davacıya tahmil edilmesi hususunda nihai taktirin mahkemede olduğunu, iade edilen malların fiili sayımı tam olarak yapılmamışsa da keşif mahalinde koli üzeri
bilgilere göre 3220 adet olduğunun tespit edildiğini, davalı, davacı firmaya tüm zararlarına karşılık 3 adet reklamasyon faturası kestiğini, davacı şirket bunların ikisini kabul ettiğini ancak davalı şirketin düzenlediği 26.08.2019 tarih 491959 no’lu reklamasyon bedeli 90.994,92 TL bedelli faturayı defterlerine
kaydetmediğini, taraflar arasındaki bakiye farkı bu faturadan kaynaklandığını, dosyada, davalının belirttiği tüm zararlar, bu zararlar ile ilgili kesilen reklamasyon
faturaları ve bunların kaynağı olan faturaların örtüşmekte olduğunu, gerçekten de davalının zararının reklamasyon olarak kesilen miktarların üzerinde olduğunu ve davalının Talinas Modeliyle ilgili zararlarının doğru ve hayatın olağan akışına uygun olduğunun tespit edildiğini, somut olayda itirazın iptali davası açılmasının sebebi olan 90.994,92 TL’lik reklamasyon faturasındaki 50.728,32 TL’lik zararın heyetin keşif mahallinde numunelerini ve dosyada kalite kontrol raporlarını gördüğü Talinas
modeline, 40.266,60 TL’lik Talhan modeline ait ürünlerin heyetin keşif mahalinde numunelerini görmediğini, dosyada kalite kontrol raporları ve hata resimlerini görmediğini ancak yazışmalarda benzer zararların olduğunu dosya kapsamında müşahede ettiği Talhan modeline ait olduğunu, bu zararların davacı tarafa reklamasyon faturası olarak tahmil edilmesinin, yani davacı taraf üzerine bırakılmasının taraflar arasındaki sözleşmelere aykırı olmadığı kanaatine varıldığını ancak Talinas modelinin aksine, Talhan modeline ait
zararla ilgili tespit heyetçe keşif mahalinde bulunan numuneler üzerinden değil salt
dosya üzerindeki yazışmalar üzerinden tespit edildiği yönünde görüş ve kanaat bildirmişlerdir.
Davalı vekilinin tanık deliline dayandığı anlaşılmakla, mahkememizce tanıkların dinlenmesine karar verilmiş olup davalı tanığı Gülbiye GARİP; ” Ben davalı firmada üretim sorumlusu olarak görev yapmaktayım, biz LCW ‘ye bayan dış giyim ürünleri üretip satarız, üretim sistemimizde öncelikle LCW ile kendi yapmış olduğumuz tasarımımız olan ürünlerin üretim konusunda anlaşırız, üretim konusunda anlaştıktan sonra kendi kumaş ve malzemeleri tedarik eder, LCW’nin onayladığı firmalarda bunları diktiririz, davalı firmada LCW’nin onayladığı firmalardan biridir. Biz davacı firma ile iki farklı bluz modelinin üretimi konusunda anlaştık, bir tip bluz de ciddi şekilde sıkıntılar yaşadık, bu ürün LCW’nin standartlarına uygun bir şekilde dikilmemiştir, ölçü, hata ve defolarının bulunmuştur, biz bu hatalar sebebi ile LCW ürünü gönderemedik, termin tarihi bu sebeple gecikti, şu an ürünler halen depodadır, biz yanlış hatırlamıyorsam ürettiğimiz diğer model bluzun parasını ödedik, o konuda aramızda bir ihtilaf yoktur.” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür.
Davalı vekilinin tanık deliline dayandığı anlaşılmakla, mahkememizce tanıkların dinlenmesine karar verilmiş olup davalı tanığı Şirin AYDEMİR; ” Ben şu an Emirali Tekstilde çalışmaktayım. Dava konusu ürünler ile alakalı dönemde ben davalı firmada Üretim Planlama Departmanında çalışmaktaydım. Biz davacı firma ile bir süre çalıştık, davacı firma ürünleri süresinden sonra ve ayıplı olarak ürettiler. Bizim tüm çalışmalarımız belli bir sistem ile planlama ile ilerler. Bu konuda üretimden önce davacı firma ile anlaşmıştık. Ürünler termin dışı ve ayıplı olarak üretilmiştir. Biz ürünlerin ayıpsız ve termin tarihi içerisinde yapılması için davacı firma ile birçok görüşme yaptım ancak problemi çözemedik, davalı firma o tarihte gecikmeler ve ayıplı ürünler sebebi ile 200.000 TL civarında zarar etmesine rağmen sadece 90.000 TL kısım için ödeme yapmamıştır, bunu da alacağına mahsup etmiştir.” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür.
Davalı vekilinin tanık deliline dayandığı anlaşılmakla, mahkememizce tanıkların dinlenmesine karar verilmiş olup davalı tanığı Mehmet ÜNAL; ” Ben şu an Emirali Tekstilde çalışmaktayım. Dava konusu ürünler ile alakalı dönemde ben davalı firmada Üretim Planlama Departmanında çalışmaktaydım. Tarihi tam hatırlamamakla birlikte davacı tarafından davalı firmaya üretilen ürünler ayıplı ve termin tarihinden sonra yapılmıştı. BU sebeple ürünler davalı firmanın elinde kalmıştır, davalı firma bu iş sebebi ile zarar etmiştir” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava; davacı tarafından, haksız eylemden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla, davalı aleyhine Bursa 17. İcra Müdürlüğünün 2019/… esas sayılı icra dosyası ile başlatılan takibe, itirazın iptali davası olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce Bursa 17. İcra Müdürlüğü’nün 2019/… Esas sayılı icra takip dosyasının celp ve incelenmesinde; davacı vekili tarafından 16/12/2019 tarihinde, haksız eylemden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla, davalı aleyhine 90.995,55-TL asıl alacak, 72,92-TL faiz alacağı olmak üzere toplam, 91.068,47-TL miktar üzerinden üzerinden takip başlatıldığı, davalı vekilinin 31/12/2019 tarihli itiraz dilekçesi ile takibin durdurulduğu anlaşılmıştır.
Tüm Dosya Kapsamı Değerlendirildiğinde; dava konusu uyuşmazlık davalı tarafından davacıya dikimleri yaptırtılan kıyafetler sebebiyle davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı, malların ayıplı, bulunup bulunmadığı, geç ve reklamasyona neden olacak şekilde üretim bulunup bulunmadığı, davalı aleyhine yapılan Bursa 17.İcra Dairesi’nin 2019/… esas sayılı takibin haklı olup olmadığı noktasında toplandığı görülmüştür. Taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin eser sözleşmesi kapsamında kurulduğu, fatura bedelleri, malların teslim edildiği noktasında uyuşmazlık bulunmamakta olup, uyuşmazlık eserin ayıplı ifa edilip edilmediği, süresinde ihbar edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır. Dosya kapsamında öncelikle ayıp ihbarının davalı tarafından süresi içeresinde yapılıp yapılmadığının tartışılması gerekmektedir. TBK 474”de “İşsahibi, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır. Taraflardan her biri, giderini karşılayarak, eserin bilirkişi tarafından gözden geçirilmesini ve sonucun bir raporla belirlenmesini isteyebilir.” ve aynı kanunun 477 maddesinde “Eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra, yüklenici her türlü sorumluluktan kurtulur; ancak, onun tarafından kasten gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında fark edilemeyecek olan ayıplar için sorumluluğu devam eder. İşsahibi, gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, eseri kabul etmiş sayılır. belirtildiği üzere ayıp hususunda iş sahibi imkan bulur bulmaz derhal inceleme yapıp ayıpları gözden geçirmek ve bildirmekle yükümlüdür. şeklinde belirtildiği üzere ayıp ihbarı gerek açık ayıpta gerekse de gizli ayıpta imkan bulunur bulunmaz yapılmak zorundadır. Ayıp ihbarının süreside yapıldığının Yargıtay yerleşik içtihatları kapsamında her türlü delille ispatı mümkün olup, dosya kapsamında bulunan taraflar arasındaki yazışmalar ve tanık ifadeleri incelendiğinde ayıp ihbarının süresinde yapıldığı anlaşılmıştır. Ayıp ihbarının süresinde yapıldığının kabulü ile birlikte ayıbın bulunup bulunmadığının tartışılması gerekmektedir. “Kural olarak, eser sözleşmelerinde işin yapıldığını ve teslim edildiğini kanıtlama külfeti yükleniciye, eserin ayıplı olduğunu kanıtlama külfeti ise iş sahibine aittir. İş bedelinin ödenmesi için açılmış olan bir davada, iş sahibi kendisini ancak ayıpları ispatla kurtarabilir; eserin sözleşmeye uygunluğuna sadece itiraz yeterli değildir. Ayıp, eser sahibine teslim edilen eserin niteliklerinde, sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına göre teslim edilmesi gereken eserin özellikleriyle karşılaştırıldığında, ortaya çıkan sapmadır. Kısaca ayıp, teslim edilenle, teslim edilmesi gereken arasındaki farktır (YAVUZ, Nihat: Ayıplı İfa, Seçkin Yayınevi, 2. Baskı, Ankara 2010, sh. 437-438-447). Buna göre, ayıbın ortaya çıkarılması için iş sahibi tarafından teslim edilen ile sözleşmede kararlaştırılanın karşılaştırılması ve eksiklikler bulunması halinde teslim edilen eserin ayıplı olduğunun kabulü gereklidir. Eserin ayıplı olduğu her türlü delil ile ispatlanabilirse de, tanık delili, zayıf ve çürük bir delildir. Tanığın bir vakıayı tamamen hatırında tutması ve gerçeği olduğu gibi anlatması zordur. Bundan başka, ahlak, din, şeref ve namus gibi manevi yönleri zayıf olan kişilerin, bilerek gerçeğe aykırı tanıklık yapmaları mümkündür. Bundan dolayı, tanık delili ancak küçük tutarlar ve senede bağlanması imkansız olan hukuki işlemler ve hukuki fiiller için caizdir (KURU, Baki; ARSLAN, Ramazan; YILMAZ, Ejder: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Yetkin Yayınları, 22. Baskı, Ankara 2011, sh431-432). Somut olay bu ilke ve kavramlar ışığında değerlendirildiğinde; Taraflar arasındaki sözlü eser sözleşmesi uyarınca davalının evindeki bir kısım imalatın davacı yüklenici tarafından yapıldığı konusunda ihtilaf bulunmayıp, davalı iş sahibi tarafından ayıp savunmasında bulunulmuş ise de ayıbın varlığı konusunda bir delil tespiti yaptırılmadığı gibi ayıbı kanıtlayan tanık delili gibi zayıf bir delilin dışında başkaca kuvvetli bir delil de sunulamamıştır. Ayıplı olarak yapıldığı ileri sürülen işler, davalı tarafça yapıldığı yerden sökülüp atıldığından mahkemece de ayıbın varlığı konusunda bilirkişi incelemesi yaptırma olanağı kalmamış; bu nedenle, ispat yükü üzerinde olan davalı iş sahibince ayıbın varlığı yöntemince kanıtlanamamıştır.” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/15-1976 esas 2015/1184 karar sayılı kararı) Yukarıda değinilen HGK kararında izah edildiği üzere eserin yapıldığının ve teslim edildiğinin ispat külfeti yükleniciye aitken malın ayıplı olduğunun ispat külfeti iş sahibinde olup, tanık delili ile ayıbın ispatı mümkün olmakla birlikte tanık beyanlarının sübjektif olacağı göz önüne alınarak delil tespiti gibi bir delil olmadan tek başına tanık deliline itibar edilmesi kural olarak mümkün değildir. Davalı tarafından ayıplı olduğu belirtilen ürünlerin tespiti için mahkememizce keşif kararı verilmiş olup, yapılan keşifte iki tip maldan 50.728,32 TL’lik TALİNAS modeli mahkememiz heyetince görülmüş, malların ayıplı olduğu denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporu ile sabit olmuştur. Ancak 40.266,60 TL’lik TALHAN modeline ait ürünlerin keşif esnasında hazır edilemediği, bu malların davalı tarafından sel felaketi sebebiyle yardıma muhtaç insanlara gönderildiği belirtilmişse de davacının bu ürünleri göndermeden önce delil tespiti yaptırtmadığı, ürünlerin ayıplı olduğununu ispatının ancak malların incelenmesi ile ispat edilebileceği değerlendirilmekle davalının 40.266,60 TL’lik ürün açısından ayıp iddiasını ispat edemediği anlaşılmakla davanın kısmen kabulü kısmen reddine karar verilmiş olup, davalının ayıp olgusuna dayandığı, alacağın tartışmalı olması birlikte değerlendirildiğinde alacağın likit ve yasal şartları taşımadığı kanaatine ulaşılarak icra inkar tazminatına hükmedilmeyerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM; Gerekçesi ve ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ KISMEN REDDİ ile; davalının Bursa 17.İcra Dairesi’nin 2019/… Esas sayılı icra takibine itirazının KISMEN İPTALİNE icra takibinin 40.266,60 TL asıl alacak üzerinden devamına,
2-İcra inkar tazminatı talebinin REDDİNE,
3-Harçlar yasası gereğince alınması gereken 2.750,61-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 1.553,98-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.196,63-TL hacın davalıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/1-2 uyarınca belirlenen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca taktir ve tayin olunan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-Davacı tarafça yapılan 54,40-TL başvuru harcı, 1.500,00-TL bilirkişi ücreti, 571,90 TL keşif harcı, 210,00 TL ATGV araç ücreti ve 256,10-TL tebligat masrafından oluşan toplam 2.592,40-TL yargılama giderinin kabul ve ret oranına göre 1.147,13-TL’nin ve davacıdan başlangıçta alınan, 1.553,98-TL peşin harç olmak üzere toplam, 2.701,11-TL’nin davalıdan alınıp davacıya VERİLMESİNE, bakiyesinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
7-7155 Sayılı Kanunun 23.maddesi ile 6155 Sayılı Kanun 18/A-12-13 maddeleri uyarınca 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk hizmeti giderinin kabul ret oranına göre 584,10-TL’sinin davalıdan, 735,90-TL’sinin davacıdan alınarak hazineye irat KAYDINA,
8-Kesinleşme süreci tamamlanana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine,

Dair, davacı ve davalı vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 20/09/2022

Katip 256525
¸e-imzalıdır

Hakim 153211
¸e-imzalıdır