Emsal Mahkeme Kararı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/69 E. 2020/10 K. 14.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
BURSA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/69
KARAR NO : 2020/10

HAKİM : … …
KATİP : … …
DAVACI : … -TC Kimlik no-…
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … -TC Kimlik no- …
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 10/01/2020
KARAR TARİHİ : 14/01/2020
Mahkememizde açılan davanın açık muhakemesi sonunda ;
DAVACININ TALEBİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkilinin eşi ile davalının 02/05/2018 tarihinde davacının ikametgahında bulunan taşınmazın belli bölümlerinin tadilat işlemlerinin yapılması konusunda anlaştıklarını, bunun üzerine davacı ile davalının kendi aralarında kendi el ürünü imzalarını taşıyan bir sözleşme imzaladıklarını, toplamda 14 adet 30.000,00.-TL bedelli senet imzaladıklarını, davalının daha sonra tarafların kendi aralarında anlaştıkları sözleşmeye olarak kendisine verilmiş işleri tam yapmadığı gibi, davacıya ait konutun duvarının kırılmasına ve zarar görmesine sebebiyet verdiğini belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Dava bonoya dayalı olarak açılan menfi tespite yönelik ise de konuta yönelik eser sözleşmesine dayalı alacak davasıdır.
6502 Sayılı Yasanın 3/1. Maddesi’nin (k) bendi, tüketicinin kim olduğunu açıklamış olup, buna göre “Tüketici; Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi” ifade eder, düzenlemesini getirmiş olup, davacı taraf gerçek kişidir.
Tüketici işlemi, tüketici ve satıcı/sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi ifade eder. Ancak her türlü hukuki işlem, tüketim sonucunu doğurmaz. Görülmektedir ki, 6502 sayılı Kanun, ticari dağıtım zincirinin nihai halkasını oluşturan ve ekonominin nihai hedefi olan tüketicinin, satıcı/sağlayıcı karşısında daha etkin olarak korunması gereğinden hareketle düzenlenmiş ve bu koruma anlayışı tüketici hukukunun temelini oluşturmuştur. Tüketici, üretilip piyasaya sürülen ve üretim sürecinin hiçbir aşamasında bilgi sahibi olmadığı ürün veya sunulan hizmeti satın aldığı bir ilişkide zayıf olan taraf olarak kabul edilmiş; yasa koyucu, bu kabulden yola çıkarak iradesini tüketiciyi korumak şeklinde ortaya koymuştur. Giderek 6502 sayılı Kanun ile de bu koruma olgusunu yasal düzenleme altına alıp; üretim aşamasında bilgi sahibi olmadığı malları veya sunulan hizmetleri satın alan ve sözleşmede satıcıya/sağlayıcıya karşı zayıf durumda olduğu kabul edilen tüketicinin, sonradan bu mal veya hizmetlerin ayıplı çıkması sonucu uğradığı zararın tazminini sağlama yoluna gitmiştir.
Ticaret Mahkemelerinin görevi 6102 sayılı TTK’nun 5/1. Maddesi ile ” tüm ticari davalar ” olarak belirlendikten sonra ticari davaların nelerden ibaret olduğunu düzenleyen aynı yasanın 4. Maddesi ile ise ” her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu kanunda düzenlenen hususlar ile maddenin b, c, d, e, f bentlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır düzenlemesini getirmiş olup, eldeki davada davacı tacir değildir.Her ne kadar bonoya dayalı olarak menfi tespit istenmiş ise de yapılan eser sözleşmesi konuta yönelik olduğundan ve davacı tacir olmadığından TTK 5.madde ilk cümlesi uyarınca 6502 Sayılı yasadan kaynaklı tüketici uyuşmazlıklarına bakma görevinin Tüketici Mahkemelerine ait olduğu anlaşılmıştır.
Somut olayda davacı konut olarak kullandığı evinde tadilat amacıyla hareket eden tüketici gerçek kişidir. Her ne kadar dava bu tadilat karşılığında verilen bonolar nedeniyle açılan menfi tespit davası ise de, TTK 5. Madde aksine hüküm bulunması halinde mutlak ticari davalarda dahi özel görevlendirilen mahkemenin görevli olacağını açıkça öngörmüştür. İlgili eser sözleşmesi 6502 sayılı yasanın tüketici işlemi tanımında yazılı sözleşmelerden biridir. Yine 6502 sayılı yasanın 2. Maddesindeki kapsama giren bir tüketici işleminde Tüketici Mahkemelerinin görevli olacağı açık olduğundan işbu davada görevsizlik kararı vermek gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemelerine ait olduğu anlaşıldığından, dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜK Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
Davanın Görev Dava Şartı Yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
Davanın konusu itibariyle davaya bakmaya görevli mahkeme TÜKETİCİ MAHKEMESİ olduğundan HMK 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık süre içinde talep edilmesi halinde Görevli TÜKETİCİ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Harç, masraf, avans ve vekalet ücreti hususlarının görevli mahkemece karara bağlanmasına, herhangi bir sebeple görevli mahkemede yargılamaya devam olunmaması halinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile yargılama giderlerine hükmedilebileceğine dair “2 hafta içerisinde Bursa Bölge Adliye Mahkemeleri Nezdinde istinaf kanun yolu”açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verildi.14/01/2020

İş bu kararın gerekçesi 14/01/2020 tarihinde yazılmıştır.

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza