Emsal Mahkeme Kararı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/649 E. 2021/484 K. 02.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
BURSA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/649
KARAR NO : 2021/484

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACI : … –
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : 1- … – … …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : 2- … – ……
DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ : 18/08/2020
KARAR TARİHİ : 02/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/06/2021
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı Nilüfer Vergi Dairesi Müdürlüğünün … vergi kimlik numaralı mükellefi …. Medikal İş Güvenliği Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti … N:54/B Nilüfer /Bursa adresinde metal işleme takım tezgahlarının ve parçalarının toptan ticareti (parça tutucular dahil) faaliyeti ile iştigal etmekte olduğunu, davacı şirketin 2018,2019 takvim yılı hesaplarının Vergi Müfettişi … tarafından incelenmesi sonucunda 13/05/2020 tarih ve 2020-B-1371/11 sayılı Vergi Tekniği Raporu düzenlendiğini, diğer davacı …’in mükellef kurumun temsilcisinin genel vekaletname verdiği ve şirketin tüm işlemlerini gerçekleştirdiği tespit edildiğini, söz konusu rapor ile; mükellef kuruma muhasebe ve defter tutma hizmeti vermekte olan SMM … ile telefonda iletişime geçilerek, mükellef kurumun her türlü iş ve işlemlerini genel vekâletname ile yürütmekte olan …’e telefonla ulaşıldığını, söz konusu mükellef kuruma ait 2018 yılına ait defter ve belgeler … tarafından 16.0.1.2019 tarihinde müfettişliklerine ibraz edildiğini ve aynı tarihte … ile birlikte incelemeye başlama tutanağı düzenlenerek mükellef nüshasının kendisine verildiğini, daha sonra müfettişliklerine mükellef kurumun 2019 yılına ait iş emri gönderilmesi üzerine, mükellef kurumun iş ve işlemlerini genel vekâletle yapmakta olan …’e telefonla ulaşılarak 2019 yılına ait defter ve belgeleri Müfettişliklerine ibraz etmesi ve düzenlenecek incelemeye başlama tutanağına imza atması için davet edildiğini, …’in davete icap ederek 18.06.2019 tarihinde 2019 yılına ait defter ve belgeleri taraflarına ibraz etmiş ve kendisi ile birlikte incelemeye başlama tutanağı düzenlenerek mükellef nüshasının kendisine verildiğini, ayrıca 2019 yılı devam etmekte olduğundan mükellef kurum vekili tarafından 01.01.2019-30.04.2019 tarih aralığına ait kayıtlan içeren defterler ile 30.04.2019 tarihine kadar olan alış/satış faturaları ibraz edildiğini, mükellef kurumun tüm iş ve işlemlerini vekâletle gerçekleştirdiği tespit edilen … TC Kimlik numaralı …’in şahsi olarak adına açtığı şirketin, sahibi olduğu … Makine San. Tic. Ltd. Şti. ve genel vekâletle yönettiği … Ltd. Şti. hakkında sahte belge düzenlemeden dolayı incelemenin devam ettiğinin tespit edildiğini, söz konusu … Ltd. Şti’nin ortaklık yapısının mükellef kurum …Ltd. Şti. ile aynı olduğu ve her iki şirketi de aynı genel vekâletname ile … tarafından yönetildiğinin tespit edildiğini, Mükellef kurumun ve … …İş Güvenliği Ltd. Şti.’nin temsilcisi tarafından vekil tayin edilen …’e şirketlerin yönetimiyle kimin ilgilendiği hususunda bilgi verilmesi istenildiğini, cevaben; “Her iki fırmanında yönetimini genel vekâletnameyle ben yürütmekteyim. Şirketlerin kuruluş aşamasından bu tarihe kadar şirketlerin tüm faaliyetleri ile ben ilgileniyorum. Firmaların tüm işlemlerini, alış ve satışlarını ben gerçekleştiriyorum.” şeklinde açıklamada bulunduğunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 389. maddesine istinaden gizli ortaklar …’in mevcut yada 3. kişilerdeki hak ve alacaklarının durumunda meydana getireceği muhtemel değişiklikler nedeniyle, kamu alacaklarının elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale geleceği veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın meydana geleceği konusunda endişe edildiğinin açık oldu olduğunu, 6100 sayılı yasanın 390. Maddesinde belirtildiği gibi bu konuda yaklaşık ispat aranmakta olduğunu, sunulan tespitler, şirket çalışanlarının ve görünüşte ortak ve yönetici olan şahısların ifadesi, vergi tekniği raporlarında yer alan diğer tüm tespitler ele alındığında yaklaşık ispatın gerçekleştiği ortada olduğunu, dolayısıyla gizli ortağın davalılar hakkında öncelikle 6100 sayılı yasanın 392. Maddesi gereği teminat alınmaksızın mevcut taşınır – taşınmaz mal varlığının, bankalar ve 3. kişilerdeki hak ve alacakların borca yeter kısmına (kurumun borçlarına ilişkin kısımda belirtilen Çekirge VD: 21.230,07 TL ve Nilüfer VD:10.425,33 TL, toplam 31.655,44 TL) ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesi gerektiğini, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3.maddesinin (B) bendine göre, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır. Vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceğini, 4721 sayılı Medeni Kanun’un 2.maddesinde düzenlenen “dürüstlük” kuralı ve Borçlar Kanunu’nun 19.maddesindeki; “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınacağını, borçlunun, yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamaz.” hüküm ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 573. Maddesinde yer alan “(l)Limited şirket, bir veya daha çok gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulur; esas sermayesi belirli olup, bu sermaye esas sermaye paylarının toplamından oluşur. (2) Ortaklar, şirket borçlarından sorumlu olmayıp, sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlüdürler.” hükmü ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 106. Maddesinde düzenlenen ; “(l)Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. (2) Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yaran bulunmalıdır.” hükümleri gereğince iş bu tespit davasını açmak gerektiğini, Vergi Tekniği Raporunda ayrıntısıyla açıklandığı üzere …’in mükellef kurumun gizli ortağı olduğu ve mükellef kurum adına tarh edilecek vergi ve kesilecek cezalardan müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması, dolayısıyla bu kişi ile mükellef kurum arasındaki ortaklığın tespitine yönelik ortaklık tespiti davası açılması istendiğini, sonuç olarak davalı …’in …. İş Güvenliği San. Tic. Ltd. Şti.’nde sahte fatura düzenleme faaliyetine fiilen katıldığı ve mükellef kurumun gizli ortağı oldukları sonucuna varıldığından, ortaklık tespiti istenen kurum adına tahakkuk eden ve edecek olan tüm vergi ve vergi ziyaı cezalarından müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması gerektiğini, öncelikle belirtilen taşınmazlar üzerinde olmak üzere davalıların taşınır taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki ve bankalardaki hak ve alacaklarının üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi bakımından fazlaya ilişkin hakkımız saklı kalmak üzere borca yeter kısmının (kurumun borçlarına ilişkin kısımda belirtilen Çekirge VD: 21.230,07 TL ve Nilüfer VD:10.425,33 TL, toplam 31.655,44 TL) Üzerlerine karar kesinleşinceye kadar ihtiyati tedbir konulmasına; davalılar …, …. İş Güvenliği San. Tic. Ltd. Şti’nin gizli ortağı olduklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalıların davaya cevap vermediği anlaşıldı.
KANITLARIN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME :
Dava; davalılardan …’in diğer davalı şirketin davacı kuruma olan borçlarının varlığı nedeni ile davalı şirkete gizli ortaklığının tespitine karar verilmesi ve kamu alacağı kadar olan kısım yönünden mallarına ihtiyati tedbir konulması yönündeki taleplere ilişkin tespit istemine ilişkindir.
Davacı … iş bu dava ile davalılar … ile …. İş Güvenliği Sanayi ve Ticaret Lt.Şti’nin gizli ortağı olduklarının tespitini talep etmiştir.
Limited Şirketin Kuruluşu ve Organları ile Sona Ermesi, Pay Sahipliğinin Kazanılması ve Sona Ermesi ile ilgili genel ve temel ilkeler 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 574.ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup; Limited Şirketlerin Kuruluşu ve Kurucu Ortaklık Şartları ile Limited Şirket Ortaklığının devren kazanılmasında adi (çıplak) payların devri, nama yazılı hisselerin devri, nama yazılı hisselerden de hisse senedi bastırılmış ve bastırılmamış payların devri, hisse senedi bastırılmış paylarda ilgili hisse senetlerinin borsaya kote edilmiş ve edilmemiş olanların devrinin ve pay sahipliğinin hukuki durumu birbirinden farklı şekilde mevzuatımızda düzenlenmiş olup; pay sahipliğine bağlanan sonuçlarda usulüne uygun şekilde pay sahipliği oluştuktan sonra tezahür edebilecek olup; bu yasal şartlar oluşmadan davacının dava dilekçesinde yazılı nedenlerle ve delillerle diğer davalı şirketin gizli ortağı olduğunun tespitinin mahkememizce yapılması mümkün olmayıp, davacının vergi gelirinin tahsili bakımından ve bu amacı gerçekleştirmeye yönelik olarak ise bağlı olduğu mevzuatı çerçevesinde hareket etme imkanı bulunmaktadır.
A.A.T.U.H. Kanun çerçevesinde, teşebbüsün muvazaalı olduğu ve hakikatte başkasına aidiyeti hakkında deliller elde edilmişse ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz işlemlerinin yapılması davacı idarenin takdir ve sorumluluğundadır. Kanunun 17/3 maddesinde açıkça yazılı olduğu üzere ihtiyati tahakkuk işlemi için kesinleşmiş bir yargı kararı aranmaz. Yasa “hakikatte başkasına aidiyeti hakkında deliller elde edilmişse” ibaresini kullanarak bir yargı kararına ihtiyaç olmadığını ortaya koyduğu gibi, delillerin değer ve kuvvetini takdir edecek makamın da idarenin kendisi olduğunu zımnen ortaya koymuştur. Üstelik bu hüküm vergi dairesi yetkilileri için emredici niteliktedir. Açılan bu tespit davasının “delil elde etmeye yönelik bir girişim” kabul edilmesi mümkün değildir. Zira mahkemenin vereceği bu tespit kararı aynı zamanda delilleri takdir etmeyi de gerektirecek mahiyettedir. Davacı taraf “teşebbüsün gerçekte başkasına ait olduğuna dair” iddia ortaya koymakla bu yönde yeterli kanaate ulaştığı için dosyada bu davayı açmıştır. Bu nedenle ayrıcı bir tespit kararına ihtiyacı ve bunda hukuki yararı yoktur.
Kanunun 18/3 maddesi de “Bu esasa göre tahakkuk eden vergi ve resimler (…) için derhal ihtiyati haciz tatbik olunur. 17 nci maddenin 3 üncü bendine giren hallerde ihtiyati haciz muvazaalı teşebbüsten vergi ve resim bakımından faydalananların malları hakkında tatbik olunur.” demekle görevin vergi dairesine ait olduğunu belirlemiştir. Vergi Dairesinin bu görevlerini yapması için bir tespit kararına ihtiyacı olmadığı gibi işlem tesisi için böyle bir kararla idare bağlı tutulamaz.
Kanunun 20nci maddesinde yazılı olduğu üzere “haklarında ihtiyati tahakkuk üzerine ihtiyati haciz tatbik olunanlar ihtiyati tahakkuk sebeplerine ve miktarına 15 inci madde gereğince itirazda bulunabilirler.” Mahkemeden istenen tespit kararı aynı zamanda ihtiyati tahakkukun sebebini teşkil edeceğinden, tespit kararına karşı gidilmesi gereken kanun yolu ile Kanunun 15nci maddesinde yazılı kanun yolunun farklılığı sorunlara neden olacaktır.
Ayrıca kural olarak ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati hacizde gizlilik esastır. Asıl sorumluların işlemden haberdar olarak karşı tedbir almalarını engelleyecek biçimde hareket edilmesi gerekir. Bilakis daha işlem yapmadan ilgilileri uyarır gibi tespit davası açılması doğru olmaz. Kanaatimizce davacı idare 6183 Sayılı Kanunun 17 ve 18nci maddelerinin sağladığı imkandan yararlanmak için re’sen harekete geçmesi gerekir. Yapacağı ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati hacze karşı gidilecek yasal yollarla davalıların limited şirketle bağlantıları ve sorumlulukları ispat edilecektir.
Davada ayrıca ihtiyati tedbir istenmiştir.Açılan dava, bir alacak davası olmayıp, nitelik itibari ile de eda davası değil tespit nitelikli bir davadır. Bu nedenle dava konusu yapılmayan bir alacak hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesi mümkün değildir.
Davacı yanın talebini ihtiyati tedbir olarak nitelendirdiği görülmekle bu kapsamda yapılan incelemede de HMK 389.madde gereği dava konusu olmayan mal, hak ve alacakları üzerine ihtiyati tedbir konulamayacağından yerinde görülmeyen İhtiyati Tedbir Talebinin reddine karar verilmiştir.
Bu nedenle davacının tedbir talebi yönünden de hukuki yarar bulunmamıştır. Hem tespit davası sürerken iki hafta içinde eda davası açmanın fiilen zor olması hem de yasanın memurlarına yüklediği görev sebebiyle 6183 Sayılı Kanun gereğince ihtiyati haciz tatbik etme imkanının bulunması karşısında mahkememizce tedbir konulmasında hukuki yarar yoktur. Yukarıda açıklandığı üzere davacı taraf tek taraflı bir işlemle ihtiyati tahakkuk yapabilir, davalıların muhtemel borçlarına yetecek biçimde mal varlıklarına ihtiyati haciz de koyabilir. Bunun için mahkemeden alacağı bir karara ihtiyaç yoktur. Dolayısıyla davada hukuki yararı da yoktur. ( Benzer yönde bknz. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 17.06.2016 tarih 2016/2100 E 2016/6849 K) Bu nedenle davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı kurum harçtan muaf olduğundan bu konuda karar verilmesine YER OLMADIĞINA,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın hükmün kesinleşmesinden sonra 6100 Sayılı HMK’nun 333.maddesi uyarınca davacı tarafa İADESİNE,
Dair, davacı vekili ile davalı şirket vekilinin yüzünde, davalı …’in yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf Yargı yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.02/06/2021

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza