Emsal Mahkeme Kararı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/630 E. 2020/752 K. 21.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
BURSA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/630
KARAR NO : 2020/752

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – …
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/08/2020
KARAR TARİHİ : 21/12/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13/01/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile karşı tarafın ile 07/03/2019 tarihinde karşılıklı adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin protokol imzalandığını, bu protokole göre karşı tarafça Bursa-Mudanya-Bademli köy civan mevkii-198 ada-3 parselde protokoldeki şartlara göre gayrimenkulu en geç 31 ağustos 2019 tarihinde içinde oturulabilir vaziyette anahtar teslimi yapılacağının bizzat kabul ve taahhüt edildiğini, karşı tarafın en geç 31/08/2019 tarihinde gayrimenkulun teslimini taahhüt etmiş olmasına rağmen sözleşmenin tarafı olan ve inşaat yüklenicisi olan karşı tarafın belirtilen süreler içerisinde yapının inşaatını tamamlamadığını ve teslim etmediğini, teslim süresinin geçmesi üzerine müvekkilinin maddi ve manevi olarak zarara uğradığını üklenici tarafından bu zararın da karşılanmadığını, davalıya Bursa 10.Noter1iği 050630 yevmiye nolu 26/11/2019 tarihli ihtarname görderildiğini, zararın giderilmesi ve inşaatın bitirilip teslim edilmesi istendiğini, fakat davalı taraftan herhangi bir cevap alınamadığını, inşaattaki eksikliklerin ve zararınızın tespiti için 16/12/2019 tarihinde Bursa 1.Tüketici Mahkemesi 2019/14D.İŞ ile tespit davası açılmış, inşaatın eksiklikleri ve bitirilebileceği sürenin belirtildiğini, bunun üzerine 07.03.2019 tarihli protokol ihlali nedeni ile doğan zararın tazmini ve yaptırılan delil tespiti gideri için davalı/borçlu aleyhine Bursa 11. İcra Müdürlüğü 2020/2005E. Sayılı dosyasında takip açıldığını, 10/03/2020 tarihli itiraz dilekçesi ile borcun tamamına, takibe, ferileri ne, faize ve faiz oranına itiraz edilmesinin üzerine takibin durdurulmasına karar verildiğini belirterek davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini talep ve dava etmiştir.
Talep, taraflar arasında kurulan adi ortaklığın haklı nedenle fesihte tasfiyesine ilişkin olup, konu ile ilgili yasal düzenleme gereği tasfiye 6099 sayılı Borçlar Kanununun 642 ve devamı hükümlerine göre gerçekleştirilmesi gerekmekte olup, bu konuda Türk Ticaret Kanununun ticaret şirketlerinin tasfiyesi hükümlerine göre görülmesi mümkün değildir.
Konu ile ilgili düzenlemelere kısaca bakılacak olur ise;
Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK 620/1.madde)
Adi ortaklık ilişkisi, TBK’nun 639. Maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.
Adi ortaklığın tüzel kişiliği yoktur. Bu nedenle adi ortaklığa karşı açılan dava, ortakların tümüne karşı yöneltilmiş demektir.
Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak – verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yolu ile ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Tasfiye usulünü düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 644. Maddesine göre; Ortaklığın sona ermesi halinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklarda dahil olmak üzere, bütün ortakların el birliği ile yapılır. Ancak ortaklık sözleşmesi de ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
Ortaklar tasfiye işlerini yürütmek üzere bir tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları halinde ortaklardan her biri tasfiye görevlisinin hakim tarafından atanmasını isteyebilirler.
Tasfiye usulü veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hakim tarafından çözüme bağlanır.
Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. Maddesinde ise ” Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra birşey artarsa, bu kazanç ortaklar arasında paylaşılır.
Ortaklığın borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır.” hükmü yer almaktadır. Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda o şeyi olduğu gibi geri alamaz ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse geri alma o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır. (TBK 642.madde)
Aynı yazının kazanç ve zarara katılma başlıklı 623. Maddesine göre de; ” Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.”
Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirlenen değerdeki payı da iade eder.
Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına dair anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeği koymuş olan ortak için geçerlidir.” hükmünü ihtiva etmektedir.
Mahkemece, yukarıdaki yasa hükümlerine göre öncelikle, ortaklık sözleşmesinde bu hususta hüküm bulunup bulunmadığına bakmak, sözleşmede tasfiyeye ilişkin hüküm bulunması halinde tasfiyenin bu hükümlere göre yapılmasını sağlamak, hüküm bulunmaması halinde, ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek, bu konuda anlaşamamaları halinde ise hakim tarafından tasfiye işlemlerini gerçekleştirecek, ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman tasfiye memurunu resen atayarak tasfiye işlemlerini 3 aşamalı olarak yerine getirmek olmalıdır.
Birinci aşamada, ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm mal varlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabına gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı taktirde tarafların delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu konudaki itirazlar toplanarak mevcut delillere göre karara bağlanmalıdır.
İkinci aşamada, ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işlemi (TMK’nun 634. Maddesinde düzenlenen resmi tasfiyelerini kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse, değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
Üçüncü ve son aşamada ise yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerler öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan herbirinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, buradan sonra bir şey artarsa bu kazanç veya (ortaklığın borçları, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zararda belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlemeli ve;
Bu aşamalardan sonra ise tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, tarafların hak ve yükümlülüklerini saptamalı tasfiye işlemini buna göre sonlandırmalı ve buna göre hüküm oluşturmalıdır. (Y. 3.HD 2014/5281 E 2014/10738 K)
Bütün bu açıklamalar ışığında, taraflar arasındaki uyuşmazlığın adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin olduğu kabul edilerek yukarıda belirtilen kanun ve uygulama örneklerinde olduğu gibi adi ortaklığın tasfiye davasına bakma görevinin genel yetkili Asliye Hukuk Mahkemesinin görev alanına girip TTK’nun 4,5 maddelerinde yasal mutlak ticari dava da söz konusu olmadığı anlaşılmakla, mahkememizin Görevsizliğine ve dosyanın görevli Bursa Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olması nedeniyle; HMK’nun 20.maddesi uyarınca dosyanın kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde; dosyanın görevli Bursa Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Yargılama harç ve giderlerinin 6100 Sayılı HMK’nun 331/2. Maddesi uyarınca görevli mahkemece dikkate ALINMASINA,
4-Kararın birer örneğinin davacı gider avansından karşılanmak üzere taraflara TEBLİĞİNE,
5-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesinden sonra 6100 sayılı HMK’nun 333. Maddesi uyarınca davacı tarafa İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzünde, davalı yanın yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf Yargı yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.21/12/2020

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza